Güncelleme Tarihi:
Faytona Binme Atlar Ölüyor İnisiyatifi ve Yunuslara Özgürlük Platformu önceki hafta TBMM Hayvan Hakları Araştırma Komisyonu’nda sunum yaptı. Faytona Binme Atlar Ölüyor İnisiyatifi Koordinatörü Elif Ertürk Narin’in sunumu tutanaklara özetle şöyle geçti: “Türkiye’deki faytonların büyük kısmı İstanbul Adalar’da. Atların hiç de doğasına uygun olmayacak şekilde asfalt zeminde, kışın soğuğunda, yazın sıcağında çok dik yokuşlarda atların ölümüne çalıştırıldığını görüyoruz. İBB UKOME’ye bağlı olarak 275 tane fayton var, 1200 civarında at da Adalar’ın tamamında yaşamakta. Atlar için sağlık hizmeti verilebilecek bir tesis bulunmamakta. Faytoncular yaralanmış atı alıp adaların çok yüksek kesimlerine taşıyıp ölüme terk ediyorlar.
ÖLÜMLER İKİ KAT ARTTI
2015’te toplamda ölen at sayısı 400’ken 2019’a geldiğimizde sadece Adalar’da iki katına çıktı. Haziran 2018’de ruam hastalığı karantinası nedeniyle Adalar’a at girişi yasaktı. Fakat tüm bunlara rağmen Anadolu’dan getirilen 209 at Büyükada’ya sokuldu, 220 at da maalesef Beykoz’daki bir arazide feci koşullarda, yağmurun, güneşin altında aylarca bekletildi. Çıkan yangında dokuz at yaşamını yitirdi. Faytonların bir an önce kaldırılmasını istiyoruz. Adalar’da çevreye de dost çok güzel bir çözüm önerimiz de var: elektrikli fayton. Faytonculuğun derhâl yasaklanmasını istiyoruz. Burada çalıştırılan tüm atların emekliye ayrılmasını istiyoruz. Emekliliğe ayrılan atların güvenli merkezlerde yaşatılmalarını istiyoruz.”
Yunuslara Özgürlük Platformu Temsilcisi Öykü Yağcı Tonay ise şunları kaydetti: “Yunuslar saatte 60 kilometre yüzebilen, 500 metre derine dalabilen ve sadece zamanlarının yüzde 10-20’sini suyun yüzeyinde geçiren hayvanlar. Yunus parklarında esaret altında, iki metre derinlikte bir suya hapsolabiliyor. Sürekli küçücük bir havuzda dönüyor. Davranışsal bozukluk geliştiriyor, stres yoğunluğu çok yüksek oluyor ve psikolojik olarak da ciddi zarar görüyor.
TEL ISIRMAKTAN DİŞLERİ ÇÜRÜYOR
Yunuslar esaret altında stres nedeniyle üreyemiyor. Strese bağlı hastalıklara maruz kalıyorlar. Ülser hapları ve sakinleştiriciler, antidepresan ilaçlar veriliyor. Kaş yunus parkındaki yunusun dişleri tel ve betonu ısırmaktan kökten çürümüş ve zedelenmiş durumdaydı. Yunus parkları eğitimlerle, aç bırakarak hayvanları insanlara bağımlı hâle getiriyor ve çoğu doğaya geri dönemeyecek hâle geliyor. Yunus avı yasak olmasına rağmen bize hâle yunus parkı işletmecilerinin yasa dışı yunus avcılığı yaptığı, bazı balıkçılarla işbirliği hâlinde bunu yaptığı bilgisi geliyor. Türkiye’deki yunus parklarında 100’ün üzerinde deniz memelisi ve hayvan var. Fakat yerlerine yenileri geliyor, örtbas ediliyor; hayvanlar öldüklerinde bakanlıklar haberdar edilmiyor."
TOM VE MISHA GÜZEL BİR ÖRNEK OLDU
Öykü Yağcı Tonay komisyonda 2010 yılında Fethiye’de bir yunus parkından kurtarılan iki yunusun hikâyesini de paylaştı: “Avrupa Konseyi Türkiye’yi izlemeye almış durumda. Çünkü yasak olmasına rağmen, uluslararası sözleşmelere rağmen, 23 yunus Türkiye sularından yakalandı. 10 tesiste 100’den fazla deniz memelisiyle Antalya başta olmak üzere en kötü karnesi olan şehir olarak Muğla, İstanbul ve Aydın. Tom ve Misha, umudumuz oldu. Türkiye sularında yakalanan yunuslardan ikisiydi. Yurtdışından gelen Born Free ciddi bir fon sağlayarak bu yunusları aldı ve rehabilite ederek denizlere saldı. Tom ve Misha bizim için de çok güzel bir örnek.”