Güncelleme Tarihi:
Çinli lakaplı Simitis, güzel Nataşa'nın büyük aşkı Karamanlis'ten kıl payı önde
Yunanistan'da seçim sandığından kim çıkacak? Çinli lakaplı inatçı Profesör Kostas Simitis mi? Yoksa güzel Nataşa'nın büyük aşkı Kostas Karamanlis mi? Yunanistan'ı seçim heyecanı sardı. Batı komşumuzda milenyumun ilk seçim rüzgarları esiyor.
9 Nisan'da 8 milyon 976 bin Yunanlı seçmen, 21. yüzyılın ilk Yunan parlamentosu ve Başbakanı'nı seçmek için sandık başına gidiyor.
1996 seçimlerini de Yunanistan‘da izledim. 4 yıl önce Yunanistan’da Andreas Papandreu ve Konstantin Karamanlis gibi karizmatik liderler devri kapandı. Yunan siyaset sahnesine yeni aktörler çıktı. Ve bunların başında da gösterişsiz bir siyasetçi olan Kostas Simitis vardı.
O günlerde Kostas Simitis'in başarılı olabileceğine şans verenlerin sayısı azdı. Çünkü, Simitis, Papandreu gibi Pasok'u demir yumrukla yönetebilecek, kitleleri çoşturabilecek bir lider olmaktan çok uzaktı. Simitis, Pasok'un kurucusu olmasına ve siyasetin içinden gelmesine rağmen, mütevazı bir hayat yaşayan, aydın bir üniversite profesörünün ötesinde biri değildi. Sadece, Avrupa'yla bütünleşmeyi hedef gösteriyordu. Pasok ise büyük ölçüde eski Milliyetçi-Sosyalist Pasokçular'ın hakimiyetindeydi. Ama 4 yılda Yunan siyaset dünyasında köprülerin altından çok sular aktı. Büyük bir değişim yaşandı.
Her şeyden önce Simitis, 4 yıl içinde inatçı ve kararlı bir siyasetçi olduğunu gösterdi. Ne pahasına olursa olsun, Avrupa Para Birliğine giriş hedefinde başarılı oldu. Yunanistan'ın Batı'daki yalnızlık dönemini kapattı. Yunan ekonomisini AB güvencesi altına aldı. Şimdi AB, enflasyonunu yüzde 20.4'ten yüzde 2.2'ye indiren Yunanistan'ı alkışlıyor.
Simitis, Yunanistan'ın Türkiye politikasında da tabuları sarstı. Yıllarca Türkiye'nin AB yolunu vetosuyla tıkayan Yunanistan Helsinki‘de barikatı kaldırdı. Böylece, Simitis, Türkiye‘nin AB adaylığına karşılık Türk-Yunan ilişkilerini ve Kıbrıs sorununu Avrupa çatısı altına aldı ve Türkiye'yle yeni bir dönem açtı.
BİZİ İLGİLENDİREN DEĞİŞİKLİK
İlginçtir, belki de son 25 yıldır Yunanistan'da yapılan seçimlerde, ilk kez ‘‘Türkiye'nin adı yok.’’ Bir dönemde, Batı ve Nato düşmanlığıyla kitleleri peşinden sürükleyen sosyalist Andreas Papandreu, bugün siyasete atılsaydı, ne yapardı acaba?
Barajı bile aşamayıp, parlamento dışında kalırdı herhalde. Çünkü, Yunanistan'da artık ne Nato ne Avrupa Birliği ne de Türkiye düşmanlığı oy getiriyor.
Stalin dönemi kalıntısı Yunan Komünistlerinin dışında kimse ‘‘Kahrolsun Nato-Kahrolsun Amerika’’ sloganlarıyla sokaklara dökülmüyor artık. 1970'lerde Türkiye'de olduğu gibi ’’Onlar Ortak, biz Pazar‘‘ diye Avrupa Birliği'ne karşı bayrak açan da yok. Tam aksine komünistlerin dışında, soldan sağa, siyasi yelpazedeki bütün partiler Yunanistan'ı Avrupa Birliği'yle bütünleştirmek için yarışıyorlar.
Bu seçimlerin en ilginç yanını ise Türkiye düşmanlığı sloganlarının hiç duyulmaması oluşturuyor. Daha 1 yıl önce Türkiye'yle diyaloğu savunanların vatan haini ilan edildiği Yunanistan'da şimdi yakınlaşmayı desteklemeyenlere çağdışı olarak bakılıyor.
Kısacası, değişen Yunanistan, farklı bir seçim atmosferi yaşıyor. Kuşkusuz, Yunan siyaset dünyasındaki bu değişiklik bizi yakından ilgilendiriyor.
Peki, 4 yılda iç ve dış politikada yaptığı bu büyük değişiklik Simitis'e ve Pasok'a iktidarda kalma şansını verecek mi? Yoksa, Yunan halkı, son 19 yılın 16 yılında Yunanistan'ı yöneten Sosyalist Pasok'a ‘‘Artık yeter’’ mi diyecek?
Yunanistan'da bir ay öncesine göre atmosfer farklı. Pasok lideri Simitis'le YDP lideri Karamanlis arasında kıyasıya bir kavga var. YDP Pasok'la arasındaki yüzde dörtlük farkı kapattı. Kamuoyu yoklamaları farkın yüzde 0.3'e düştüğünü gösteriyor. Simitis ve Pasok huzursuz. Karamanlis ve YDP'liler rüzgarın arkalarından esmeye başlasından dolayı hem memnun hem de biraz şaşkın. Seçimi kazanmak için her türlü taktiği uyguluyorlar. Çünkü bu seçim Simitis'ten daha fazla Karamanlis'in siyasetteki kaderini çizecek. Eğer YDP seçimleri kaybederse Karamanlis istifa etmek zorunda kalacak ya da kazanırsa, Yunanistan'ın sürpriz Başbakan'ı olacak.
Hiç kuşku yok ki, Yunan siyaset dünyasında Papandreu'nun ölümüyle başlayan büyük değişim bütün şiddetiyle devam ediyor. Yunan solundaki en büyük değişim, Yunanistan'ın son 20 yıllık siyasi tarihine damgasını vuran Sosyalist Pasok'ta yaşandı.
Artık Pasok, Andreas Papandreu‘nun bebeği olan Pasok değil. Sosyalist Pasok Avrupa'daki önde gelen sosyalist partiler gibi artık farklı bir kulvarda, merkezde koşuyor.
Parti merkeze kayarken, son dört yılda iki kez kan kaybetti. Önce Papandreu'yla kavga eden Dimitris Çovolas partiden koptu ve Demokratik Hareket Partisi DİKKİ'yi kurup Pasok'tan yüzde 5 oy çaldı. İkinci kopuş ise, Öcalan fiyaskosundan sonra yaşandı.
Öcalan'ı Bekaa'da ziyaret edip kolkola fotoğraflar çektiren, Öcalan'a siyasi iltica hakkı verilmesi için parlamentoda imza toplayan bir grup da Pasok'tan istifa etti ve Çevreci Demokratlar Birliği DPU'yu kurdu. DPU tam anlamıyla bir Öcalancılar Cephesi. Öcalan‘ı Kenya'daki Yunan Büyükelçiliği'nde koruyan eski istihbarat ajanı Savas Kalenderidis bile DPU'dan milletvekili adayı oldu.
Öcalan‘ı gizlice Yunanistan'a getiren emekli subay Andonis Naksakis'le Öcalan krizinden sonra partiden atılan eski Pasok milletvekili Kostas Baduvas da eski Pasokçular'ın partisi DİKKİ‘den aday.
Öcalan fiyaskosu yüzünden koltuğunu kaybeden eski Dışişleri Bakanı Teodoros Pangalos'a gelince, Pasok'tan kopmadı ama Simitis'in gözünden düştü. Pasok'ta tek başına muhalefet cephesini oluşturuyor.
SİMİTİS DAHA POPÜLER
Kısacası, Pasok, aşırı milliyetçi, Türkiye düşmanlarından büyük ölçüde temizlendi. Simitis yanlısı reformistler partiye hakim oldu. Eski Pasok çizgisine daha yakın olan Savunma Bakanı Akis Çuhacopulos hala partinin yüzde 20'sini elinde tutsa bile, artık Pasok, sosyalist değil merkezde bir parti olarak görülüyor.
Pasok merkeze kayınca biraz kan kaybetti ama yeni kan da kazandı. Pasok'un klasik seçmen tabanı değişti. Artık Pasok'u kırsal kesim yani çiftçiler değil, şehirler ve işadamları destekliyor.
Aslında halk Pasok'tan bıkmış durumda. Değişen Pasok'u değil, Simitis'i destekliyorlar. Bütün kamuoyu yoklamaları, Yunan halkının Simitis'i ideal bir Başbakan olarak gördüğünü ortaya koyuyor. Bu yüzden de muhalefet Simitis'in imajını sarsmak için sert bir kampanya yürütüyor.
Yunan siyaset dünyasında Yahudi kökenli olmak dinsel nedenler yüzünden artı puan getirmez. Muhalefet Simitis'in ‘‘Yahudi kökenli’’ olduğu iddiasını ortaya attı. Böylece darbe indirmeye çalışıyor. Pasok ise iddiaları kesinlikle reddediyor, Simitis'in büyük dedesinin susamlı simite benzeyen bir şapka takması yüzünden ailenin Simitis adını aldığını savunuyor.
SİMİTİS'İN YENİ HEDEFLERİ
Bu arada, Simitis'le ilgili, 23 yıldır gizli kalan bir belge de gün ışığına çıkarıldı. Simitis, Yunanistan'da birçok siyasetçi gazeteci, işadamıyla, Amerikalı ve Türk diplomatlara suikast düzenleyen 17 Kasım Terör Örgütü zanlıları listesinde yer almış. Hatta, 1981'e kadar da polis tarafından sürekli izlenmiş. ‘‘Terörist-Yahudi’’ başbakan iddiaları havayı biraz bulandırdı ama yine de muhalefete fazla puan kazandırmış görünmüyor. Çünkü,kamuoyu yoklamaları Simitis'in hala halkın gözünde ‘‘en iyi parti lideri-en iyi başbakan’’ olduğunu gösteriyor.
İktidardaki ilk dört yılında Yunanistan'ın Avrupa Para Birliği'ne girişini güvence altına alan Kostas Simitis'in bu kez iki hedefi var. İlki, Yunanistan'da ‘‘Üçüncü Dünya’’ görüntüsü veren sağlık kuruluşlarını ve okulları Avrupa standartlarına çıkartmak. İkincisi ise Türkiye ile kalıcı barış.
Simitis iktidarı korursa, Kıbrıs ve Ege'de kalıcı barışı sağlamak için ciddi bir politika değişikliğine gideceği yolunda güçlü işaretler veriyor.
Kısacası, gösterişsiz Yunan başbakanı, bu kez de stratejik bazı hedefler ortaya koydu. Sandıktan çıkarsa gerçekleştirebilecek mi?
Göreceğiz
STALİN KALINTISI YUNANLI KOMÜNİSTLER
Yunan siyaset dünyasının en ilginç partisi hiç kuşku yok ki, K.K.E, yani Yunan Komünist Partisi. Yunanlı komünistler sanki, 1900'lerin başında yaşıyorlar gibi. 50 yıldır Stalin çizgisinden sapmayıp en katı Sovyet komünistlerini bile solladılar. Yunanlı komünistlerin en büyük kozu Amerika ve NATO düşmanlığı. İlginç ama hala Yunanistan'da Amerikan düşmanlığı kalabalıkları heyecanlandırıyor. Komünist parti son dört yılda iki büyük olayda Yunanistan'da askeri cunta dönemine dayanan Amerikan düşmanlığını alevlendirmeyi başardı.
İlki, NATO'nun Kosova bombardımanı sırasındaydı. İkincisi ise ABD Başkanı Bill Clinton'ın Atina ziyaretinde yaşandı. Belki iki olayda komünistler ön plandaydı ama perde arkasında rol oynayan parti, hükümeti yıpratmaya çalışan Ana Muhalefet Partisi YDP'ydi. YDP, Kosova krizinde açıkça komünistlerle ittifaka girdi. Çünkü Yunanlılar Ortodoks oldukları için Sırpları zaten desteklediler. 1996 seçimlerinde yok olmak üzere olan komünistler 4 yılda oylarını korumuş görünüyorlar. Ama artık KKE'ye aşırı milliyetçi, Stalin kalıntısı, çağdışı küçük bir parti olarak bakılıyor.