Güncelleme Tarihi:
Baba Bulgaristan'ın Harmanlı'sından muhacir, anne ise Gelibolulu. Üçü erkek toplam 5 kardeş. Küçük Yusuf 1952'de Bolayır'da başladığı öğrenim yaşamını 1969'da İTÜ Makine Fakültesi Uçak Bölümü'nde noktaladı. Bolayırlı, 9 Eylül 1974 tarihinde sabah 08.30'da girdiği THY'de, 1980'de Uçak Bakım Başkanı, 1988'de Genel Müdür Teknik Yardımcısı oldu. Yönetim Kurulu Üyeliği derken 1997'de Genel Müdürlüğe getirildi. Bir uçak mühendisi için hayali bile kolay olmayan makamdı.
HAVASIZ MÜDÜR
Doğup büyüdüğü Bolayır'dan Yeşilköy'deki makamına, Ataköy'deki lojmanına kadar iki gün beraber olduk Genel Müdür'le. Bolayır'daki küçük kahvede ağabeyi Habil ile ilkokuldan arkadaşları Tuncer Durukan ile Kamil Uçar'la, 5 no'lu gaz lambasıyla çalışılan derslerden ayak kanatan çarıklara, manda gütmelere, karasabana kadar çocukluklarını yaşadılar. THY'nin dev hangarlarına girdiğimizde ise teknik ordusunun ağabeyi oldu Bolayırlı. Ataköy'deki lojmanında eşini ve oğullarını kucaklarken sevecen, huzur dolu bir aile babasıydı. Özetle, bu Genel Müdür ‘‘havalı’’ biri değil.
Benim aklımda ise bir mühendisin nasıl olup da böylesine dev bir hizmet kurumunu yönetmeyi başardığı vardı.
- Yener bey, biz mühendisler süratli düşünüp çabuk iş yaparız, biraz risk alırız. Artık bankaların başına bile mühendisler gelmeye başladı. Mühendislik daha pozitif, daha geniş düşünmeyi sağlar. Hem aletlerle, hem insanlarla yakın ilişkiler içinde oluyorsunuz. Ben hayatımda hiç kimseden bir şey istemedim. Bu kuruma mühendis olarak girdim, Genel müdür oldum. Hakkın yoksa istemeyeceksin. Kuruma ihanet edeni asla affetmem. Bir yönetici için en büyük tehlike, kendini haklı görmeye başlamasıdır. En basit bir iş için bile bakanları taciz edenler var. Aracı kullanmak bizde kötü bir alışkanlık.
HAVA ŞAKAYA GELMEZ
Peki, ya bu mühendiste yükseklik korkusu varsa?
- Yener bey, pencereden, hatta merdivenden bile aşağı bakamam, hemen başım döner. Ama uçaktan hiç korkmuyorum, kendimi yerde gidiyormuşum sanırım. Uçuk penceresinden aşağılara bakmayı da çok severim. Bugüne kadar uçakta hiçbir tehlike atlatmadım. Bindiğim uçaklar ne havadan, ne de yerden döndü. Uçağın seslerini çok iyi takip ederim. Uçağın motoruna kuş çarpsa sesini anlarım. Uçakta hiç sevmediğim yer birinci koltuktur, 3'üncü sıranın sağ pencere kenarını severim. Uçağın her yeri emniyetlidir, önü arkası olmaz. Havacılıkta hiç işin şakası yoktur, kitabı ne diyorsa onu aynen uygularsınız. Mesela motor diskini 20 bin kere çalıştıktan sonra atacaksınız diyor. Söküyorsunuz pırıl pırıl, hiçbir şeyi yok ama, atarsınız. Çünkü onun bir daha dönüşü yok.
CAM SİLEN MÜDÜR
Türk Hava Yolları uçağında cam silen, pencere tamir eden bir yolcu görürseniz hiç şaşırmayın.
- Uçakta beni en çok pislik rahatsız eder. Bagaj kapağında parmak izi varsa ya da cam kirliyse kalkıp onları silerim. Bir Amerikan uçağında baktım yemek tepsisi çok kirli, şöyle bir güzel sildim. Hanım beni dürttü; ‘‘Sizin uçakta değiliz Yusuf’’ dedi. Yolcu, motora, kanata ne kadar iyi baktığınızı bilmez. Eğer önündeki yemek tepsisi kirliyse, tavanda bir şey varsa ‘‘Yahu bunlar uçağa iyi bakmıyorlar’’ der. Her uçuşumda mutlaka notlar alırım, ilgili kısma iletirim. En büyük özeliğim de takipçi olmamdır. Hiç ilgilenmiyormuşum gibi yaparım ama, sonuna kadar takip ederim, unutmam. Bizim uçaklardan standart olarak battaniyeler gider. Can yeleği ile küllükleri de alıyorlar, ne işe yarar bilmiyorum. Valla daha yeni 50 bin battaniye ihalesine çıkıyorum. Benim çok acayibime gidiyor, hayatta böyle bir şey almam.
YARIN: Tebdili kıyafet teftiş
Yıl 1950. Bolayır'da soğuk bir kasım sabahı, bir ses duydu gökyüzünden. Küçük Yusuf çarığını ayağına geçirdiği gibi dışarı fırladı. Kocaman kanatlı demir bir kuş geçiyordu Namık Kemal'in türbesinin üstünden. Yusuf'un babası ‘‘Buna uçak derler’’ dedi. Yusuf bu cümleyi hiç unutmadı ve o gün vazgeçti doktor olmaktan. İşte Bolayır'ın çalışkan küçük Yusuf'u, bugünün Türk Hava Yolları Genel Müdürü Yusuf Bolayırlı.
Başka neden korkar
110'U GEÇMEM Otomobil kullanırken 110'u geçmem, eğer eşim yanımdaysa o da sürekli frene basar. Bir kere Belçika'da 330 km yapan bir Porche'nin içinde bulundum, yiğitliğe bir şey sürmedim, ama çok korktum. 120 km'nin üstünde bir kontrol yapamazsının otomobilde, o kendi bildiğini yapar.
YÜZME BİLMEM Denizi çok severim ama, yüzme bilmem. Çocukken bir olay yaşadığım için suya girdiğimde boğulacakmışım hissi geliyor. Bir keresinde de Saroz'da bir karış suda boğuluyordum. Ayağıma şakadan taktığım paletler ince kuma saplandı, kafamı sudan çıkaramadım. O anda böyle ölürsem herkesin bana güleceğini düşündüm. Elimi sudan dışarı çıkardım, baktım ki hanım elimden tutmuş beni çekiyor. Hanıma can boçluyum yani. Kısmete bakın ki, Yedek subaylığımı denizci olarak yaptım.
GECE TELEFONU Gece telefonumun çalmasından çok korkarım. İyi değildir çünkü. Ya uçakta arıza vardır ya biri uçağa çarpmıştır ya da bomba ihbarı yapılmıştır... Çocukken çok cin peri hikayesi dinlediğimden olacak, mezarlık gibi yerlerden geçerken de içime ürperti gelir.
Mütevazı genel müdür
En çok Arjantin, Şili ve Sibirya'yı görmek istiyorum. Bazı personelime imreniyorum, kalkıp Vietnam'a kadar gidiyorlar.
VİP salonunu hiç kullanmam. Bence burası milletvekilinde kesilmelidir.
Silahım var, Bazen çantamda taşırım. Benden önceki genel müdürlerde birkaç ihbar olmuştu, onun için bulunduruyorum.
Yemek yapmasını bilmem, tek başına kalırsam yumurtayla idare ederim.
Uğura pek inanmam. Teknikte çalışırken arkadaşlarım bir nazar boncuğu vermişlerdi, onu cüzdanımda taşıyorum. Kadere inanırım.
Pantalonumu kendim ütülerim, ayakkabımı kendim boyarım.
Türk Müziği'nde Muazzez Abacı, Bülent Ersoy'u beğenirim. Barış Manço ve Cem Karaca bence Türk pop müziğinde gerçekten ihtilal yapan sanatçılardır.