Yukarısı buz, aşağısı buz ortada biz

Güncelleme Tarihi:

Yukarısı buz, aşağısı buz ortada biz
OluÅŸturulma Tarihi: Ocak 22, 2004 00:00

Palandöken DaÄŸları, 2500 metre... Geceyarısı... Ãœniversiteli gençler, arabalarını yol kenarına çekip, sıfırın altında 26 derecede, fazlaca soÄŸumuÅŸ kırmızı ÅŸarabı cam kadehlere dolduruyor ve karların altındaki ışıl ışıl Erzurum'u seyrediyorlar. Aynı saatlerde, tilkiler cirit atarken, puÅŸularına sarınmış iki Erzurumlu delikanlı, káh yürüyerek káh tırmanarak, daÄŸa savrulmuÅŸ bira kutularını topluyor, bunlar tartıldıktan sonra da paralarını alıp, sabaha karşı evlerine dönüyorlar. Bu arada kayak merkezindeki açık büfe ve ikramların ardı arkasının kesilmediÄŸi yıldızlı otellerde, Beyaz Ruslar barlarda eÄŸleniyor, içiyor ve dans ediyorlar. Palandöken DaÄŸları'nda sabah olunca, herkes yerini biliyor... Aynı irtifada farklı dünyalar, demeye kalmadan, DoÄŸu Anadolu'nun en büyük kenti Erzurum'da herkesin yaÅŸamının bir ÅŸekilde bir diÄŸerine yaslandığını anlamakta gecikmiyor insan. Erzurum'un gururla taşıdığı Atatürk Ãœniversitesi, 47 yıllık geçmiÅŸiyle, Türkiye'nin en eskilerinden. Ãœstelik kampusunun kapladığı alana bakılırsa, dünyanın dördüncü büyük üniversitesi. Oysa asıl Erzurum'u ilgilendiren, Türkiye'nin dört bir yanından buraya okumaya gelen, yaÅŸayan, alışveriÅŸ eden ve eÄŸlenen tam 40 bin genç... Bir DoÄŸu kenti olarak Erzurum'un ruhunu yansıtmasa da, cadde olmanın sorumluluÄŸunu taşıyan, yaÅŸamın aktığı ana damar, Cumhuriyet Caddesi, kent hakkında çok ÅŸey anlatıyor. Dip dibe sıralanan dükkanlara ve lokantalara bakınca, hem öğrencilerin hem de esnafın nasıl doyduÄŸu daha netleÅŸiyor. Palandöken pistlerinden merkeze, neredeyse kayarak inilecekmiÅŸ kadar yakın otellerde kalan müşterilerse, bu caddenin çılgın alışverişçileri... Erzurumlu da bu caddede dolaşıyor ama, o, hem Lala PaÅŸa Camii'nin etrafını kar altında bile mesken tutan seyyar satıcılardan kot pantolon alıyor, hem de TaÅŸmaÄŸazalar'dan kuyum ve Bat Pazarı'nın geleneksel dükkanlarından ehram...BUZ ÃœZERÄ°NDE YÃœRÃœME SANATINI BÄ°LÄ°YORLAR‘‘Türkiye 'dondu.' Hava sıcaklığı tüm yurtta geceleri eksilerde seyrediyor. Erzurum yine sıfırın altında 26 dereceyle en soÄŸuk kent oldu’’ diye yazıyor gazete... Hayatında eksi 13'ü bile görmemiÅŸ biri olarak, henüz yüzleÅŸmekten ürktüğüm bu yabancıya, Erzurumluların ense tokat oldukları bir dost gibi davrandıklarını fark etmem uzun sürmedi. SoÄŸukla ilgili çeÅŸitlemeler, baÅŸka hangi kentte bu denli zengindir bilmiyorum. ÖrneÄŸin; halk, ayağı kayıp düşmeyenin, Erzurum'a bir daha geleceÄŸine inanır. Bir inanış da, sonbaharda, Palandöken'e yedi kez kar yaÄŸacağı, sekizincisinin de Erzurum'a düşeceÄŸidir. Halk sayar ve şöyle der; ‘‘Yedi daÄŸa, bir baÄŸa...’’ Erzurumlu için baharın habercisi leylekler, kışın habercisiyse, Tokat'tan gelen kestanecilerdir. Bu yüzden, Erzurumlu sokakta kestaneci gördüğü andan itibaren, gerginleÅŸir, kışa hazırlık yapması gerektiÄŸini bilir. Kış, buraya öyle ani gelir ki, yerliler, ‘‘Erzurum'a kar yaÄŸmaz, kütle halinde düşer’’ derler. Artık alışkanlıkla, eksileri saymıyor olsalar da, soÄŸuk, henüz gelmeden kendini dayatıyor bu kente. Otomobili olan herkes, Batı'dakinden çok daha fazla para harcıyor aracının bakımına. Sokakta, artık kaldırımlaÅŸmış buzlarda acemice yürüyen birini görürseniz, Erzurumlu olmadığını anlıyorsunuz. Çünkü buz üzerinde yürüme sanatının tüm inceliklerini bilen ve uygulayan, Erzurumlu'dan baÅŸkası olamaz. Hatta mokasenleriyle, kaldırımdaki buzda patinaj yapabilen ender türlerden olduÄŸu bile söylenebilir. Ayrıca, dikkat edin, dükkanlara yakın yürümezler. Her an sarkıtların ya da çatılardaki buzların aÅŸağı düşerek görünmez kazalara neden olduÄŸunu bilirler çünkü. Her gün, kentin farklı yerlerinde, buz kütlelerinin büyük gürültülerle kaldırımlara düşerek paramparça olmalarına tanık oluyorum. Erzurumluların dediÄŸi gibi hissetmekten alamıyorum kendimi; ‘‘yukarısı buz, aÅŸağısı buz, ortada biz...’’ 21.30 MATÄ°NESÄ°NE KÄ°M GÄ°DER BU KARDA KIÅžTABir akÅŸam, DadaÅŸ Sineması'nı arayıp seansları öğrenmek istiyorum. Telefondaki görevli, ‘‘17.00 ve 19.30’’ diye cevap veriyor. ‘‘21.30 yok mu?’’ diye soruyorum. ‘‘Bak bayan, 21.30'da baÅŸlayan film gece 11'de biter, bir çık da bak bakalım, Erzurum'da kimse sokakta mı bu soÄŸukta’’ diyor. Yanılıyor, herkes sokakta... Erzurum'a gelen bütün yazar çizerleri ve sanatçıları ağırlayan, kentin tek içkili lokantası Güzelyurt'da ise, papyonlu garsonlar birkaç masaya servis yapıyorlar. İçerideki tek kadın benim. Görkemli giriÅŸindeki 1928 yazısı, kentteki en köklü lokantanın burası olduÄŸuna iÅŸaret ediyor. Erzurumluları tanımak biraz zaman alabilir. Yine de, karşılıklı anlayışla, aradaki buzlar er geç erir... Marketten su alırken, Erzurumlu'nun garip bakışlarını yadırgamamak gerekir. Haklıdır da, kentinde yaklaşık iki yüze yakın çeÅŸme vardır. Çay söylersiniz, kaşıksız gelir. Erzurumlu, kıtlama çay içer çünkü. Normalinden biraz daha sert olan ÅŸekerden bir parça ısırır, biraz içer, tekrar ısırır. Misafirseniz, ‘‘iki çay!’’ diye ısmarlanırken, ‘‘biri kaşıklı!’’ diye eklemeyi bilmek gerekir... Erzurum insanı, tüm yaÅŸam zorluklarının üzerine, bir de soÄŸuÄŸun getirdiklerinin farkında olmak zorundadır. Mücadelesinin püf noktası ise, onu küçümsemek ve yokmuÅŸ gibi davranmaktır. Yine de, yaÅŸam gergindir, sokaklarda pek gülene rastlanmaz. Bir tebessüm, ehramına sarınmış ninesiyle dolaÅŸan küçük kız çocuÄŸundan geldi. YaÅŸlı kadının üzerinde, artık kent merkezinden çok, civar köylerde rastlanan, Erzurumlu kadınların soÄŸuÄŸa karşı örtündüğü geleneksel ehram vardı. Küçük kız, utanarak saklanan ninesinin tersine, masmavi gözleriyle, kocaman gülümsedi. Sonra nine bana döndü, ‘‘İstanbul'da ehram yok ha?’’ dedi.Artık Erzurum'da da pek ehram satan yok. Åžeref Bey'i bulmam kolay olmadı. Eski Bat Pazarı'nda, sedir yastıklarına halı ve kilim diken 70 yaşındaki Mehmet Amca'nın komÅŸusu dediler. 101 numarada, birkaç metrekarelik dükkanında, kalpağıyla, heybetli bir ÅŸekilde oturuyordu. Ehramı, köylerde kadınlar ahÅŸap tezgahlarda dokuyorlar. Bir kadın ancak bir ayda tek bir ehramı bitirebiliyormuÅŸ. Ä°yisi saf koyun yününden olurmuÅŸ, on yıl boyunca da kullanılırmış... Ona en iyi ehramı Bayburtlu kadınlar getiriyormuÅŸ. ‘‘Sen anlayamazsın kalitelisini’’ derken, bir taraftan da ehramı kullanmayı öğretiyor bana. Sonuç, altı kaval üstü ÅžiÅŸhane... O da gülüyor ben de... NAÄ°L BABA'NIN UNESCO ÖDÃœLLÃœ PASTANESÄ°Bir çan çalıyor, HemÅŸin Pastanesi'nde. Buraya ilk kez gelmiyorsanız, bunun, Nail Baba'nın, gırtlağından ameliyat olduÄŸu günden beri, yanında çalışanları çağırma tarzı olduÄŸunu bilirsiniz. Nail Orhon, hep aynı köşede oturur, sesi kısık olduÄŸundan, gözleriyle konuÅŸur. Bir de kafa sallaması vardır, pastane duvarlarına asılı ‘‘sigara içilmez’’ ya da ‘‘gürültü etmeyiniz’’ uyarılarına aldırmayanların yanından geçip giderken, yapar bunu. BildiÄŸimiz pastanelerden deÄŸil burası. Arka sokaktadır bir kere, bilen gelir. Duvalarından ve tavanından Nail Baba'nın yıllardır topladığı eÅŸyalar sarkar. Burada, kıtlama çay ve yeryüzünün en muhteÅŸem köpüklü ayranı içilir, mercimekli bulgur pilavı ya da üzüm yaprağından dolma yenir. Ne zaman çalınıp söyleneceÄŸi hiç belli olmaz. Artık efsanelerde yaÅŸayan, mert, sözüne güvenilir, yürekli, küçüğe sevecen, büyüğe babacan davranan Erzurum'un DadaÅŸ karakterinden bir ÅŸeyler vardır Nail Baba'da. UNESCO Türkiye Milli Komisyonu tarafından 1995 yılında HoÅŸgörü Ödülü verilmiÅŸ pastaneye. Çünkü saÄŸ ya da sol ülkenin en karışık zamanlarında burada biraraya gelmiÅŸ. Nail Baba da, öyle kocaman bir ÅŸemsiye açmış ki herkese, kimsenin açıkta kalmasına izin vermemiÅŸ. Anı defterlerini açıp açıp okur bazen Nail Baba. Ona göre, pastanesi artık dergáh mı, dostlar meclisi mi, gerçek okul mu, herkesin takdiri kendine. Ama hislerini yazanlar arasında, 30 yıl önce bu masalarda parasız bir öğrenci olarak oturan ve ÅŸimdi ünlü bir doktor olan da var, ilk kez ziyarete gelen turistler, yazarlar, devlet adamları da... Orhan Pamuk, ‘‘Buraya yazmanın roman yazmaktan daha zor ve korkutucu olabileceÄŸini hissettim. HemÅŸin Pastanesi'nde hem nükte yapmak, hem de hoÅŸgörü eksikliÄŸinden yakınmak zor...’’ diye yazmış. Erzurum'a kar yağınca, sanki bütün yeryüzü karla kaplanıyor. Yer, gök birbirine girmiÅŸ; beyaz bir balonun içinde dolaşıyor gibiyim. Biraz da karanlık bir beyazlık bu aslında, detaylar iyice belirsiz. Ä°ki yanında Erzurum Ovası'nın uzandığı asfalt üzerinde, bir köy silueti görünüyor. Köyün karlı yolunda, çok uzaktan bir adam yürüyor. Feci bir ayaz var. Parmaklarım donuyor. Onun ise hiç acelesi yok gibi... Bu köyden yarım saat mesafede, Erzurum- Artvin yolu üzerinde, güneÅŸin açtığını biliyor mu acaba? Derecenin eksi 9'dan bire yükselmesi, DoÄŸu Karadeniz'in bir mucizesi mi? Gökyüzü yırtılıyor, maviler çıkıyor, oradan buradan. Tortum'u geçince, kuÅŸ uçmaz kervan geçmez sandığım bir yerde, ‘‘Her gün CaÄŸ Kebabı piÅŸirilir’’ yazısı çıkıyor karşıma... Mütevazı bir yol üzeri lokantasında, gencecik bir çocuk, Tortum'un yatay piÅŸirilen ünlü kebabını caÄŸlara geçiriyor. KAFE KALLAVÄ°'DE HORON TEPÄ°YOR GENÇLERMasalarda köylüler var. Karadeniz radyosu çalıyor... Karadeniz DoÄŸu'ya yaslanıyor ister istemez, DoÄŸu da Karadeniz'e... Bir taraftan da Erzurum gecelerinde, Kafe Kallavi'de horon tepiyor gençler. İçkisiz barın sahibi Köksal Bey, çıplak bir ampulün altında duran kasasının başından ayrılıp sahneye fırlıyor, gençleri kırmıyor, birkaç türkü söylüyor onlar için. Artık DadaÅŸlar'ı kalmasa da, aldığı göçlerle karakterini yitirmiÅŸ olsa da, tarihi anıtları günlük tüketimlerin gölgesinde de yaÅŸasa, henüz her ÅŸeyini soÄŸuÄŸa teslim etmemiÅŸ Erzurum. Kim bilir, bu kent ve insanı için, Nazım Hikmet'in söyledikleri daha kaç asır geçerli olacak...‘‘... Erzurum'un kışı zorludur balam,Tandırda tezek yakar Erzurum.Buz tutar yiÄŸitlerin bıyığı,Erzurum'da kaskatı, dimdik ölür adam;Kabullenmez yılgınlığı...’’ BEN OLSAYDIM BUNLARI YAPARDIMn Gece, 2500 metrede, karlı Erzurum'u seyretmek ve kırmızı ÅŸarapla ısınmakn HemÅŸin Pastanesi'nin kar gibi köpüklü ayranını kaşıklarken, Nail Baba'yla göz göze gelmekn Erzurum'dan DoÄŸu Karadeniz'e doÄŸru, bambaÅŸka bir iklimin peÅŸine düşmek n Yedi Karanfil'in, Sarı Gelin türküsü yorumunu dinlemekn Palandöken'in olaÄŸanüstü ‘‘toz kar’’ının keyfini çıkarmakn Narman'ın kızıl kanyonunda, peri bacaları arasında dolaÅŸmakn Eski Bat Pazarı'nda, Åžeref Bey'in saf yün ehramlarına dokunmakn Tortum CaÄŸ Kebabı'nın üzerine Muammer Usta'nın kadayıf dolmasından tatmak n Hahuli Kilisesi'ni ve Öşkvank'taki katedrali görmekn Cumhuriyet Caddesi'nin kalabalığına karışmakn Erzurum Evleri'nde, eski bir tandırın içinde yemek yemekn 65 basamak çıkıp, Erzurum Kalesi'ndeki Saat Kulesi'nden kenti seyretmekn Erzurum'un meÅŸhur türkülerini dinlemekn Rüstem PaÅŸa Bedesteni'nde dolaşıp, oltu taşından hediyeliklere bakmak n BaÄŸbaşı Köyü'ne bir ilkbaharda gitmekn Lapa lapa yaÄŸan karın altında, Atatürk Ãœniversitesi'nin kampusunda yürümekn Türkiye'nin tek Gondol'una binip, Palandöken'in zirvesinden kuÅŸbakışı Erzurum'a bakmakn ‘‘Erzurum çarşı pazar’’ dolaÅŸmakÂ
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!