Yukarıdaki haberle ilgili bilgi notu

Güncelleme Tarihi:

Yukarıdaki haberle ilgili bilgi notu
Oluşturulma Tarihi: Mart 15, 2004 17:58

Yukarıdaki, “16 Mart 1244 : Dünyaya atılan çığlık” yazısıyla ilgili, size bir iki kelime bilgi vermem lazım, biliyorum. Katharlar kimlerdir, Papa ve Fransa Kralı niçin Katharlar’ı yok etmeye yemin etti, niye kendilerini savunmadılar, niye ateşe atılarak idam edildiler?

Haberin Devamı

Bu aslında epey uzun bir hikaye.

Herhangi bir nota bakmadan, aklımda kaldığı kadarıyla bir fikir vereyim, bilmeyenlere.

Katharlar, 10 ila 14’üncü yüzyıllar arasında, özellikle Kuzey İtalya ve Güney Fransa’da yaşadılar. Hıristiyan’dılar, ama dinleri Katoliklik inancından çok farklıydı. Aslında “Gerçek Hıristiyanlığı” temsil ettiklerine, “Kaynağa döndüklerine” ve Havarîler’in Kilisesi’ni yeniden kurduklarına inanıyorlardı. Katharlar’ın gözünde Roma ve bütün Katolikler, gerçek dinden sapmıştı.

Katharcılık bir sapkınlık değil, neredeyse yeni bir dindi. Ancak “tekerine çomar soktuğu” Vatikan tarafından “sapkınlıkla” suçlandılar. Papa, Katharlar’ın üzerine tarihin en iğrenç soykırım silahını, Engizisyonu saldı. Fransa Kralı da, feodal sistemin temelini sarsan barışçı Katharlar’a karşı can düşmanına, Papa’ya kolluk kuvveti olarak hizmet etti.

Haberin Devamı

“Ruhanî iktidarla cismanî iktidar” yani Papa ile Kral güçlerini birleştirince, dinî, felsefî ve ahlâkî inançları gereği insan (hiçbir canlıyı) öldürmeyen, silah taşımayan Katharlar’ın da sonu belli oldu:

Autodafe yani yakılarak idam!

*

Ben size sadece Montsegur Şatosu’nun düşüşünü ve 225 Kathar’ın ölüme gidişini anlattım.

Ama bilin ki, Papa III.Innocentius’un başlattığı ve Aziz (!) takma adlı Fransa Kralı IX.Louis’nin tamamladığı soykırımda, onbinlerce insan öldü, Fransız ordusu, Toulouse ve Provence bölgelerinde, Katharmış, değilmiş bakmadan binlerce sivili kılıçtan geçirdiler (*), kiliselere kapatıp yaktılar, Engizisyon mahkemelerinde işkenceye ve yatılarak ölüme mahkum ettiler.

Son Katharlar, 15’inci yüzyılda ya açlık ve sefaletten ya da Engizisyon ateşine atılarak öldü.

Bugün artık gerçek anlamda Kathar yaşamıyor. Ancak Güney Fransa’da ve Kuzel İtalya’da, hatta diğer ülkelerde, Kathar felsefesini, yani insanların eşit ve hür ve iyi olduğunu, hoşgörüyü ve kardeşliği savunun “İyi-insanlar” hâlâ Katharlar’ın hatırasını yaşatıyor.

(Not: Kathar felsefesinin Ortadoğu kökenli olduğu, 10’uncu yüzyılda, bugün Bulgaristan adı verilen topraklarda yaşayan ve tıpkı Katharlar gibi, kendilerine ‘Tanrı Dostu’ diyen bir dinin mensuplarından, Bogomiller’den etkilendikleri söylenir. Rivayet edilir ki, Ortodoks Slavlar’ın baskısından ve katliamından bunalan Bogomiller, can düşmanları Hıristiyanlar’a eyvallah demektense, Müslüman olmuş ve Türkler’in koruması altına girmişlerdir. Aynı rivayete göre, Müslümanlığı tercih etmiş olun bu Bogomiller ... hâlâ din ayrımına kurban giden, ezilen, katledilen Boşnaklar’ın atalarıdır. Bir iddia sadece...)

*

Peki Kathar dini ne derdi, neyi emrederdi?

İki kelimeyle onu da arz edeyim.

Kathar öğretisi Manici’ydi. Yani evrende iki güç, iki tanrı olduğuna inanırdı. Biri, Gerçek Tanrı, şefkatli, iyi, Yüce Yaradan. Diğeri, üzerinde yaşadığımız dünyayı yaratan ve yöneten kötü tanrı, Şeytan. Bu dünyada gördüğümüz herşey, Şeytan’ın eseriydi, onun için reddedilmeli, el sürülmemeliydi.

İnsan ruhu, sürekli reenkarnasyonlarla İyi Tanrı’ya doğru yükselir, bu kötülükler dünyasında son safhayı “Kathar” yani “Kusursuz” olarak sürdürürdü. Kusursuzlar, et yemezler, kan akıtmazlar, evlenmezler... sadece ibadet eder ve “sade insanların” ibadetine, yükselmesine yol gösterirlerdi.

Vatikan Kilisesi de, Katolikler de İsa’nın Kilisesi’nden, Gerçek Dinden sapmış, zenginlik ve iktidarın esiri olmuştu. (Vatikan bu yüzden hızla yayılan Kathar Mezhebini yok etmek istedi.)

Felsefî ve ahlâkî açıdan ise, Katharlar - kadın erkek - bütün insanların eşit doğduğuna inanırlar, özel mülkiyete, vergiye, savaşa karşı çıkarlar, otoriteyi tanımazlardı. (Feodal Beyler ve Krallar da bu yüzden Papa’yı desteklediler.)

*

Çok kısa, kaba hatlarıyla anlattığım Katharcılık aslında bir mezhep değil, yeni bir dindi, hatta, bir adım daha ileriye gidelim, bugünkü Fransa’nın güneyinde, Languedoc bölgesinden başlayarak Kuzey İtalya’ya kadar uzanan... pırıl pırıl bir medeniyetti.

Batı dünyası, bir kere daha, dünyevî menfaatlerine ters düştüğü için, barışçı bir milleti soykırımla yok etmekten, yükselen aydınlıkçı ve (zamanına göre belki de fazla) ileri bir medeniyeti tarihten silmekten çekinmedi.

Bugün bile, Fransa’nın Langudoc bölgesinde yaşayan insanlar, bir Parisli’den, bir Lyonlu’dan ... “Fransız” diye bahsederler.

 

 

* Languedoc bölgesini sindirme ve Paris’teki Kral’ın ve Vatikan’daki Papa’nın önünde diz çöktürme politikasının en sembolik hadiselerinden biri, mesela, Bézier Katliamı’dır. Albi Haçlı Seferleri’nin ta başında, 1209’da Haçlı orduları halkın direnişini kırarak Bézier şehrine girer. Halk, Katharlar, Hıristiyanlar, Yahudiler, çoluk çocuk son bir umutla Bézier Katedraline sığınır. Haçlı askerleri kutsallığına bakmadan katedrale de saldırırlar. Ancak bir sorun vardır: O kalabalığın arasında kim Kathar sapkını, kim Hıristiyan, nasıl ayırt edeceklerdir? Haçlı seferini din adamı, Engizitör Arnaud-Amaury’ye danışırlar. Katolik din adamının emri kesindir:

- Hepsini gebertin! Tanrı kendi kullarını seçer...

 

 

Haberin Devamı

Son not: Bu konuda birçok kitap yazıldı. Türkçe'deki en güzellerinden biri, meslektaşım ve arkadaşım Mine Kırıkkanat'ın (O tarihte Mine G.Saulnier diye imzalamıştı) "Gülün Öteki Adı" adlı kitabıdır.

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!