Güncelleme Tarihi:
Güler, Meclis'te düzenlediği basın toplantısında, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın, Marmara Üniversitesi'nin açılışında, kendisine yönelik olarak, “Parlamentoda bir milletvekili, sanıyorum kariyeri de var, ulus ile millet kavramını birbirine karıştırıyor” dediğini anımsattı. Başbakan Erdoğan'ın fahri, kendisinin akademik doktor olduğunu belirten Güler, “Doktoralar arası tartışmaya dönüştü. Ama öyle görünüyor ki fahri doktorlar, akademik doktorları çok kolay aşağılayabiliyorlar” dedi.
Erdoğan'ın, ulus ile milletin aynı şey olduğunu söylediğini ifade eden Güler, aslında bunların kavram olarak farklı anlam ifade ettiğini belirtti. Osmanlı'da “ulus' olmadığını, ancak “millet” olduğunu anlatan Güler, “Osmanlı'da din esaslı topluluklara, 'millet' denir. Ayrıca ben, 'ulus ve millet' demedim. 'Ulus ve milliyetlerden' söz ettim. Ulus, yeni zamanların kavramıdır, milliyet eski toplumlardan günümüze gelir. Ulus, aralarında biyolojik ve dinsel hiçbir bağ olmadan çeşitli etnik toplulukların bir aradalığıdır. Buna karşılık milliyet soy, boy ve din bağlarına dayanan insan topluluğudur” diye konuştu.
“Özür bekliyorum”
Güler, şöyle devam etti:
“Ulus, iktisadi yaşam birliği temelinde kurulur; milliyet iktisadi yaşam birliği gerektirmez. Bir milliyetin üyesi, o ülkenin başka başka yerlerinde yaşayabilir, hatta ülkenin dışında yaşayabilir. Ulus bir siyasi birliktir ama milliyet dediğimiz şey toplumsal, kültürel bir yapıdır. Ulus siyasi, milliyet sosyal bir kavramdır. 'Elma ile armut mu' desem... Bunların arasında kategorik olarak eşdeğerlik kuramazsınız.
Bizde ulus, 'Türk ulusu' adını alır. Milliyetler Türkmen, Yörük, Kürt, Süryani, Ermeni, Çerkez, Laz, Gürcü ve benzeri diğer etnik topluluklardır. Öyle bir yapı var ki ulus bir çadırdır, milliyetler o çadırın dokusunda ve içinde yer alırlar.
'Ulus ile milliyet eşdeğer değildir' demek, bu meselede, 'ulus ve milliyet bağlarını nasıl tanımlarsak biz Türkiye'yi sarsan bu sorunlardan kurtuluruz' derdine düşmek demektir. Bunun medya, Başbakan ve hatta bazı dostların ağzında, iki etnik grup arasında eşitsizlik olarak yansıtılması, 'Kürtlerle Türkler eşit olamaz' dedi başlıkları, medyanın sorumluluğundadır. Bu düşmanca başlıklar ve üzerimize yönelen saldırılar, şahsımı ve partimi yıpratmak için yürütülen kapsamlı bir organizasyonun parçasıdır. Bu organizasyon karanlıktır ve başarıya ulaşamayacaktır. Acınacak bir bilgi ve duyarlılık eksikliği içinde ne dediğini bilmeden, yalnızca Türk ulusu ve Türk vatandaşlığı sistemini savunduğum için şahsımı ırkçılık, faşistlikle damgalamaya girişmiş her kişi ve kurumdan, hem şahsım hem partim hem de haksız yere aldatılarak incitilen tüm yurttaşlarım adına özür bekliyorum.
Bizim karşı karşıya olduğumuz sorun, Türk ulusunu oluşturan milliyetlerden birinin, ulus olmak ve devletleşmek isteğinden ibarettir. Bu olabilir, milliyetler devlet olmak isteyebilirler. Ayrı bir tartışma konusu ama şimdiki istek, mevcut ulusal yapıyı terk etmemizdir. Mevcut ulusal yapının terk edilebilmesi için Türk ulusuna ait ne varsa, bunu isteyenler ve buna hizmet edenler ırkçı, faşist, sömürgeci gibi hiçbir kategoriye uymayan saldırılarla mevcut ulusal yapıyı tahrip ediyorlar. Ve bunu kendileri için hak, özgürlük, eşitlik talebi çerçevesinde içinde gündeme getiriyorlar. Ulusal yapının tahribatı ile hak, özgürlük ve eşitlik elde edebilecek hiçbir etnik topluluk, milliyet unsuru yoktur.”
“Türkiye, Yugoslavya gibi olmasın”
YUGOSLAVYA’DA NE OLMUŞTU? |
Yugoslavya, sosyalist lider Josip Broz Tito'nun ölümünün ardından ülkede yükselen etnik gerginlik ve ekonomik bunalımın yanı sıra 1980'lerin sonlarında Doğu Avrupa'da yaşanan konjonktürel değişikliklerin de etkisiyle 1990'lar ve 2000'lerde yaklaşık 20 yıl süren kanlı bir süreç sonunda yedi ayrı egemen ülkeye bölünmüştü. |
Kendisinin Boşnak kökenli bir Türk vatandaşı olduğunu ifade eden Güler, Türkiye'nin, babasının memleketi olan Yugoslavya gibi olmasını istemediğini söyledi. Güler, Yugoslav ulus yapısı ortadan kaldırıldığında, ülkenin milliyetler mezbahasına döndüğünü, Türk ulus yapısını çözme operasyonunun buna benzer bir tehdit getirdiğini savundu.
“(Irkçısın, kafatasçısın) muamelesi”
Gazetecilerin sorularını da yanıtlayan Güler, “Genel Kurul'daki konuşmasında “Meşru müdafaa hakkı için saldırıdayız” ifadesine açıklık getirdi. Güler, şunları söyledi:
“Türk ulusu, Türk vatandaşlığını ortadan kaldıramaya çalışan siyasetler, 'Ben bunu yapacağım' bilgisi vermiyorlar. Ama toplumda herkes biliyor ki 'Ben Türküm' demekten sıkılır hale geldim. Hemen 'ırkçısın o zaman sen. Kafatasçısın' muamelesi görüyorum' sıkıntısı var. Türkiye'nin dört bir yanından, bu aşağılanmışlık ruhu ile ilgili pek çok sızlanma geliyor.
Ulusal yapıyı tahrip ederek bir kimlik siyaseti yürütmek bizi öldürüyor. Artık ulusal kimliğimden söz etmenin sıkıntılı hale geldiği bir yerde, kendini savunabilmek için uygun ortam talep etmek zorundayım. Burada söz konusu olan, 'Lütfen beni ırkçı ve kafatasçı olarak görme de kendimle ilgili isteklerimi anlatabileyim.' Bu ortamı sağlamak bile büyük mücadele konusu şu anda.”
“CHP bunu kendi içinde aşacak”
Güler, bazı CHP'li milletvekillerinin İşçi Partisi'ne geçeceğine ilişkin haberlerin anımsatılması üzerine, 'İşçi Partisi'nden bu konuda ne bir ses ne de nefes aldık” dedi. Güler, söz konusu haberin basın açısından ve İşçi Partisi'nin Genel Sekreteri açısından büyük bir talihsizlik olduğunu belirterek, “Bunu araştırmak lazım, böyle bir haber hasıl yapılabiliyor?” diye konuştu.
Birgül Ayman Güler, “Genel Kurul'daki konuşmanızın parti içinde bir rahatsızlık uyandırdığını düşünüyor musunuz?” sorusuna, “Uyandırmaz mı? Ama bu açıklamayı arkadaşlarım orada dinledi, ertesi gün çok kişiyle paylaştık. Hiç kimsede o gazete sürmanşetlerinde atılan başlık anlayışı yoktu. Çünkü bizde öyle bir anlayış yok. Bu, CHP üzerinde yürütülen, gayri meşru, CHP dışından yeniden dizayn çalışmasının parçasıdır. Kimse, bu kampanyanın, CHP'de bir bölünme parçalanma sarsılma ile sonuçlanacağını beklemesin. CHP bunu kendi içinde tartışarak aşacak” dedi.
Güler, “Türklerle, Kürtler eşit midir?” sorusu üzerine, “İnsani olarak Türkler de Kürtler de kimi söylerseniz söyleyin, elbette hiç tartışmasız eşittirler. Biz burada insani, kültürel eşitlikten söz etmiyoruz. Anayasa değişikliğinden ve bir siyasal, yeniden kuruluştan söz ediyoruz. Bir seçenek var ki 'Ulus çadırımız olsun, milliyetlerimizin tümü bu ulusun vatandaşı olsun, bu çadırda özgürce varlıklarını sürdürsün' diyoruz. Bir başka öneri var ki 'Yamalardan oluşmuş bir çatı olsun. Bütün etnisiteler kendileri birer hukuki varlık olsun.' Yeni gelen öneri budur. Benim tartıştığım, insani eşitlik değildir. Bu aklımın köşesinden geçmez.” diye konuştu.