Güncelleme Tarihi:
HEM CAHİLDİR HEM ZALİMDİR
“İnsanoğlu hem cahildir hem zalimdir ve bir yere kadar menfaatleriyle beraber hep yürür. Memur-Sen camiasının bu seçimler sebebiyle ortaya çıkan tabloda, bulundukları yerlerde dimdik duracaklarına inanıyorum. Ne yapacak, seni makamından mı alacak? Alsın. Seni memurluktan atabilir mi? Atamaz. Çünkü 657 denilen yasa sizi güçlü şekilde koruma altına almıştır. Kaldı ki bu yollara tevessül edenler karşısında, arkanızda kapı gibi Memur-Sen camiası var. Bu ülkede şu anda bir hükümet var. Biz hiçbir zaman yapılacak bu zulümlere tribünden seyirci olmayız. Ben yürütmenin başıyım. Yasamanın başı ise şu anda yine genel başkanı olduğum partinin bir mensubu olan arkadaşım, o da yasamanın başıdır. Bütün bu imkânlarımızla eğer bir zulüm varsa, bu zulümün karşısında dimdik durmalı ve ‘Hadi bakalım sendikanı değiştir’ diyenlere dik duruşu ile diklenmeden yerini korumalıdır.
SEÇİM TARTIŞMALARI SONA ERMİŞTİR
Türkiye olarak bir seçim maratonunu başarıyla tamamladık. Demokratik bir hukuk devleti olan Türkiye’de seçimler demokrasi şöleniyle gerçekleşmiştir. Birtakım tartışmalar olmuştur. Ama bu durum demokrasimizin bir kez daha başarıyla işlediği gerçeğinin teslimine engel değildir. Dünyada bizim gibi bir katılım oranına sahne olan bir başka ülke adeta yok gibidir. Demokrasimize verilen bu güçlü destek, milli iradenin gerçekleşmesi adına gerçekten tarihi bir kazanımdır. Türkiye son 6 senede pek çok saldırıya, anti demokratik girişime muhatap oldu. 15 Temmuz askeri darbe teşebbüsü tarihimizin en büyük ihanetlerinden biridir. Geçtiğimiz ağustosta finans sistemi üzerinden ülkemizi çökertmeye çalışan ekonomik saldırıya maruz kaldık. Son 5 yılda tam 7 kez sandığa gittik. Biz her ne kadar hiçbir zaman seçim ekonomisine tevessül etmesek de seçimlerin ülke ekonomisinde ağır bir yük oluşturduğu vakadır. Seçim atmosferinde yükselen rekabet toplumumuzun hem sosyolojisinde hem ekonomisinde gerilimlere sebep olmaktadır. Milletimiz sandıkların kapanmasıyla beraber bu dönemi geride bırakmıştır. Seçim döneminde yaşanan tartışmalar artık sona ermiş, herkes günlük hayatına yönelmiş, evine işine gücüne yoğunlaşmıştır.
HAK ARAMA DEMOKRASİNİN İMKÂNI
Seçim kanunumuz çerçevesinde yapılan hak arama mücadeleleri demokrasinin bir imkânıdır, aynı zamanda gereğidir. Dolayısıyla kimse hak arama mücadelesine girdi diye kalkıp da burada hakaretle eleştirme yoluna gidemez. Geçmişimizden bugüne her türlü siyasi parti hak arama mücadelesini vermiştir. Son nokta konulana kadar da takipçisi olmuşlardır. Ama olay partime gelince niye rahatsız oluyorsunuz? Biz de sonuna kadar bu mücadelemizi vereceğiz. YSK (Yüksek Seçim Kurulu) noktayı koyduğu zaman bizim için de mesele bitmiştir. Ondan sonra da yola devam. Siyaset, milletin maslahatını kendi menfaatinin önüne koymayı gerektirir. Türkiye’nin bekası, vatandaşlarımızın birlik ve beraberliği her türlü politik hesabın üstündedir.”
DÖNEM KIZGIN DEMİRİ SOĞUTMA DÖNEMİ
“Ülkemizin önünde 4.5 yıllık dönem bulunuyor. Bu dönemi en verimli şekilde değerlendirmemiz gerekiyor. Ekonomi ve güvenlik başta olmak üzere asıl gündemimize odaklanmamız şarttır. Dönem kızgın demiri soğutma, kucaklaşma, birlik ve beraberliğimizi yeniden perçinleme dönemidir. Önümüzdeki 4.5 yıllık süreçte gayemiz, milletimizin refahını arttırmak, güvenlik ve özgürlüğü koruyarak, tehditleri bertaraf ederek Türkiye’yi 2023 hedeflerine ulaştırmaktır. Terörle mücadelemizi kararlılıkla sürdürürken, ülkemizin ihtiyaçları olan yapısal reformları hayata geçirmeye devam edeceğiz. Gerek terör bataklıklarının kurutulması, ekonomimizin büyüme trendine girmesi için toplumumuzun bütün kesimlerine düşen görevler var. Siyasi görüş ayrılıklarımızı bir kenara bırakarak 82 milyon hep birlikte Türkiye ittifakı olarak hareket etmeliyiz. Hep beraber elimizi taşın altına koymalıyız.”
EY FINANCIAL TIMES YA SEN NE YAZARSAN YAZ
"Türkiye olarak son yıllarda uluslararası boyutu da olan çok yönlü bir karalama kampanyasına maruz kalıyoruz. Ülkemdeki ekonomik durumla alakalı ne yazık ki bakıyorsunuz Batı dünyasının belli kesimleri, tüm medya organlarıyla adeta ekonomimizi çökmüş, bitmiş vesaire gibi gösterme gayreti içine girmiştir. Ne yaparsanız yapın. Hangi başlıkları atarsanız atın. Türkiye dimdik ayaktadır, güçlenerek yoluna devam edecektir. Bu medyaya artık biz alıştık. Bu paçavralara artık alıştık. Bunları yutmuyoruz. Her zaman bunlar bu başlıkları atacak. Ama biz yolumuza dimdik durarak devam edeceğiz. ‘Financial Times böyle yazmış...’ Ya sen ne yazarsan yaz.
Küresel adaletsizlikler için biz sesimizi yükselttikçe saldırıların da dozu artıyor. Ey Financial Times, 4 milyon mülteciye ev sahipliği yapan Türkiye’yi sen tanıdın mı? Acaba senin ülkende şu anda ne kadar mülteci var? Hadi bunu haber yap bakalım. Ama biz 4 milyon mülteciye ev sahipliği yaparken kimsenin doğru dürüst ciddi desteği olmadan şu ana kadar harcadığımız 35 milyar dolardı. Avrupa Birliği’nin (AB) bize verdiği destek, söz verdiği halde 6 milyar dolar olarak; gelen sadece 1 milyar 750 milyon Euro’dur.
İTİBAR SUİKASTI
Her ikisi de birer azılı terör örgütü olan PKK’lı ve FETÖ’cü unsurların öncülük ettiği bu iftira furyasına ne yazık ki ülkemiz içindeki kimi sendikalar da lojistik destek veriyor. Uluslararası kuruluşlara mektuplar yazarak ülkemize itibar suikastı yapıyorlar. Elbette dünyanın hemen her ülkesinde ideolojik bağnazlıkla hareket eden marjinal yapılar bulunur. Burada asıl sorgulanması gereken bu iftiraların uluslararası sendikal kuruluşlar nezdinde alıcı bulmasıdır. Bizi bu rahatsız eder. Üzerinde durulması gereken örgütlü yalanın hakikati perdelemesine göz yummasıdır. İddialar teyit edilmeden, işin aslı muhataplarına sorulmadan Türkiye karşıtı her türlü habere, propagandaya prim verilmesi rahatsız ediyor. Bizi rencide eden, masumiyet karinesinin ülkemiz söz konusu olduğunda hemen rafa kaldırılmasıdır. Biz kimseden ayrıcalık beklemiyoruz. Muhataplarımızdan sadece ilkeli, tutarlı ve hakkaniyetli davranmalarını istiyoruz. Biz ülkemizle ilgili meselelerin önyargıya kurban edilmemesini, vicdan yerine akıl, adalet terazisinde tartılarak karara varılmasını istiyoruz. Özellikle buradaki uluslararası kuruluşların temsilcileri olan misafirlerimizden bilgi kaynaklarını çeşitlendirerek hakkaniyeti elden bırakmamalarını rica ediyorum.”