Yolsuzluğun böylesi...

Güncelleme Tarihi:

Yolsuzluğun böylesi...
Oluşturulma Tarihi: Ağustos 22, 2001 00:00

ADANA'da 'Ekspres' Gazetesi günlerdir ‘‘Kim bu sahtekár’’ diye manşet atıyor; Megins İnşaat-İthalat-İhracat-Ticaret Pazarlama Ltd. Şti'nin kim olduğunu soruyor.Bu şirket, Adana Seyhan Belediyesi'nden sahte iş bitirme belgesi almış... 1966 yılına ait iş bitirme belgesinde 110 milyarlık iş yapıldığı yazılıyor. Bugünkü fiyatlarla 5 trilyonluk hayali bir iş belgesi... Ne yazık ki, bu sahte belgeden belediyenin haberi yok. Bu firmanın bir başka belgesinde de, Recep Tayyip Erdoğan'ın Büyükşehir Belediye Başkanlığı döneminde İSKİ'den, Eyüp atıksu kanal inşaat işini yapmış gibi gösterip 138 milyarlık istihkak raporu tanzim ettiği görülüyor.Noterlikler de sahtekárlığa alet edilmeye kalkışılmış, ancak 'aslının aynısıdır' mührü yerine 'ibraz edilen belgenin aynısıdır' diye onay alınmış...Megins firması, bu tür belgeleri devlet ihalelerinde kullanmış, Konya, Sıvas, Artvin, Gümüşhane, Rize'den yol ve asfalt kaplama işleri almış... Bu firmanın önceki ismi Tel-Camp Mühendislik firmasıymış, ancak yasaklanınca Megins ismi kullanılmaya başlanmış...Adana Cumhuriyet Savcılığı ve Emniyet Müdürlüğü, yayınlar üzerine sanıkları gözaltına almaya başlamış... Evet kimdir bunlar, hangi siyasetçilerin yakınıdır?Vural'dan açıklamaBANA yönelttiğiniz bazı sorulara yanıt verme gereği hissettim. Yazınızda bakanlığımda halen Müsteşar Yardımcılığı görevini yürütmekte olan Sayın Selçuk Çoşkun'un, BOTAŞ Genel Müdürlüğüm sırasındayken İdari ve Mali İşler Başkanı olarak görev yaptığı belirtilmektedir. Sayın Selçuk Çoşkun, 30.6.1989 yılında BOTAŞ'ta çalışmaya başlamış, 26.11.1990 tarihinde BOTAŞ İdari İşler Müdürlüğü'ne getirilmiştir. 1990-92 yılları arasında BOTAŞ Genel Müdürü olarak görev yaptığım dönemde kendisi daha önce atandığı BOTAŞ İdari İşler Müdürlüğü görevini yürütmüştür. Genel Müdürlük görevinden ayrıldığım 1992 yılından sonra Selçuk Çoşkun, 1.8.1996 tarihinde yetkililer tarafından BOTAŞ İdari ve Mali İşler Daire Başkanlığı görevine getirilmiştir.Kamuoyunda Susurluk skandalı olarak bilinen olayla da Sayın Selçuk Çoşkun'un herhangi bir ilgisi bulunmamaktadır. Bu durumu siz de Emniyet kayıtlarından kolaylıkla öğrenebilirsiniz.BOTAŞ'ta beraber çalıştığımız dönem içerisinde kendisini yakından tanıyan bir kişi olarak Çoşkun'u, bugüne kadar yapmış olduğu başarılı çalışmalarından dolayı bu göreve getirmiş bulunmaktayım.Sayın Korkut Eken ise benim Genel Müdür olarak görev yaldığım süre içerisinde BOTAŞ'ta Savunma Sekreterliği görevinde bulunmamıştır.Oktay VURAL-Ulaştırma BakanıYener: ÇözüyoruzTRT Genel Müdürü Yücel Yener, ‘‘TRT'yi öpmek yetmiyor’’ (16.8.2001) başlıklı 'istisna akdi' ile çalışanların haksızlığa uğramaları ile ilgili yazı üzerine şu açıklamayı yaptı:‘‘Kurumumuzun da uzun yıllardan beri çözüme kavuşturulmayan istisna akdi ile çalıştırılanlarla ilgili sorunların aramızda yapılan görüşmelerde de söz konusu edildiği malumlarınızdır.Genel Müdür olarak atandığım yeni dönemde bu konunun çözüme kavuşturulması öncelikle ele alınacak ve bu kişilerin sosyal güvenliğe sahip olacak şekilde yeni bir statüde çalıştırılmalarına Eylül 2001 tarihinden itibaren başlanacaktır. Bilginizi rica ederim.’’Biz vatanımızı terk etmeyizMARMARİS'ten Tolga Alçın'ın 16.8.2001'de çıkan yazıdaki açlık isyanında kendine göre haklı noktalar olabilir. Ve bu güzelim ülkemizi bu hale getirenlere yağdırdığı lanetlere de hak verilebilir. Ancak kendisi dahil birçok kişinin Türkiye'yi terk edeceğini belirtip, 'Türkiye'de kimler kalır' sorusuna verdiği cevabı esefle karşılıyorum. Tolga, ülkeyi bu hale getiren siyasetçilere, birçok soyguncu, vurguncu, hortumcu türettikleri için kızabilir. Eğer vatan, bayrak için tüm zorluklara göğüs verip bu zorlukların daima düzeleceğine inanan kişileri bu sınıfa sokarsa yanlış yapar. Bu vatan, bu toprağın kıymetini bilenler tarafından kan ve can verilerek kurulmuştur.Tolga şanslı imiş, 323 milyon geliri varmış; ya 122 milyona talim edip vatana hizmet için yanıp tutuşan fedakár insanlara ne demeli?Osman AKALIN-GAZİANTEPHazine, arazi satarken belediyelere danışmıyorBatan geminin malları değil bunlarHAZİNE arazilerinin satışlarına ilişkin yasa çıktı ama ardında da ciddi sorunları getirdi. Devletin elindeki kıymetli araziler, haraç mezat satılmaya başlandı.Kaynak sıkıntısı çeken Hazine'ye göre; ver parayı, al arsayı... Tam bir 'ver kurtul' anlayışı... Müflis bir tüccarın elindeki avucundakini elden çıkarmasıdır.Belediyelere sorulmadan, imar planı olmadan arazi satılır mı?Aynı şey orman köylüsüne yapılacak satışlar için de geçerli.Asıl sorun kentlerde yaşanıyor; yeşil katlediliyor, doğal koruma alanları dikkate alınmıyor ve çarpık yapılaşmaya davetiye çıkarılıyor.Ege Koop Genel Başkanı Hüseyin Aslan, ‘‘İmar afları ve oy uğruna göz yumulan çarpık kentleşmelere yeni örnekler eklenmemesi için tüm belediye başkanları ile yerel yöneticiler, sivil toplum örgütleri, üniversiteler ve basınla güç birliği oluşturularak tavır alınmasını’’ istiyor.Aslan şöyle konuşuyor:‘‘Maliye, Hazine'ye ait arazileri yeşil alan ya da SİT alanı olup olmadığına bakmaksızın satıyor. Söz konusu alanları devletten uygun fiyatla alan rant grupları, buraların imara açılması için yerel yöneticiler üzerine baskı grupları oluşturmak isteyecektir. Onlara rüşvet teklif edecektir. Bu ciddi bir tehlikedir. Sıkış tepiş binalar, betonlaştırılmış ve her türlü sosyal ihtiyaç düşünülmeden konut yapımına göz yumulması insanımıza yapılan en büyük kötülüktür. İzmir'in çevre dokusunun korunmasına ilişkin projler geliştiren İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Sayın Ahmet Piriştina başta olmak üzere diğer belediye başkanlarının bireysel olarak son derece duyarlı olduklarına inanıyorum. Ancak başkanlarımız mutlaka bir araya gelerek ortak bir uygulama yöntemi belirlemeli ve yeşil alanların korunması konusunda güçbirliği oluşturmalıdır.’’Anlattıkları bütün kentlerde yaşanıyor. Halbuki, batan geminin malları olmamalı bu satışlar... Çocuklarımızın geleceği yok edilmemeli... Sorumluluk gösterilmeli, planlar yapılmalı, belediyelerle ortak hareket edilmeli. Yoksa nefes alacak alan kalmayacak?Eşkiya mı bunlarİSTANBUL'da bazı belediyeler park yapılmaz levhalarını söküyor, yerine parkomat cihazı koyduruyor; üstelik ara sokaklarda da... Göztepe İstasyon Caddesi'nde Yapı Kredi Bankası'nın bulunduğu yerde evimin önüne arabamı park etmeye kalktığımda parkomat yetkilisi gelip para istiyor. Ben belediyeye vergilerimi ödüyorum. Evimin önüne de mi para vereceğim? Sokaklar, belediyelerin tapulu malı mıdır ki, kendi keyiflerine göre parkomat şirketlerine satıyorlar. Onlar da eşkiya gibi ‘‘Ya parasını ver ya da arabanı çek’’ diyorlar. İtiraz ederseniz ‘‘Çektirmesini biliriz’’ oluyor. Bu duruma müdahale etmeyen diğer insanlar; yakında yürüdüğünüz kaldırım için ‘ayak bastı ücreti’ talep edildiğinde gene sessiz kalacak mısınız? Ayberk G.-İSTANBULMESAJ KOŞUYOLU Validebağ Öğretmenler Hastanesi yetkililerine soruyorum: Sık sık bu hastaneye gelirim. Geçenlerde hastanenin giriş kapısını değiştirip daha yokuş bir yola yapıldı. Polikliniklere ulaşmak için epeyce yürümek gerekiyor. Bizim gibi yaşlı insanlar işkence çekiyor. İmza topladık; dinlemediler bile. Muzaffer SALGINDAL / Emekli öğretmen-İSTANBULANADOLU yakası sahil yolundan ilk kez gidiyorum. Orta şeritte hızım 70 km., hız sınırı 50 km. ama; solundan 120-130'la geçiyorlar. Bir anda baktım en hızlı araba süren ben olmuşum, 26 milyon ceza yedim. Bu şimdi trafik kontrolü müdür, neyin cezasıdır? İstanbul'da ya adam gibi hız kontrolü yapılsın ya da kalksın. Mustafa ÖZ-İSTANBULOPEL'e... Türkiye'nin 4. büyük nüfusuna sahip, araç sayısında da 7. sırada. OPEL marka araçlar da çok. Ne yazık ki, bu ilde bir OPEL servisi var; o da ne servis... Binlerce OPEL sahibinden memnun olanı zor bulursunuz. Ama mecburen herkes gidiyor. Yeni yetme yetersiz ustalar, düzeltilmeyen şikáyetler, yeniden gittiğine azarlanmalar, gereksiz parça değişmeleri, abartılı faturalar. Keriz yerine konduğumuzdan insan bir daha gitmeye koruyor. OPEL dünya markası... Bizi zorluklardan, Ankara'ya taşınmaktan kurtarıp servis alternatifi yaratınız.Ahmet DOĞAN-KONYA
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!