OluÅŸturulma Tarihi: Nisan 04, 2002 00:00
Yılmaz Güney'in senaryosunu yazdığı, Şerif Gören'in yönettiği, Tarık Akan'ın başrolünü oynadığı ünlü ve Altın Palmiye Ödüllü ‘‘Yol’’ filminin çekimleri sırasında, bir atın kurşunlanarak öldürüldüğü anlaşıldı. ‘‘Anne Başımda Bit Var’’ kitabında durumu açıklayan da, atı öldürme görevini üstlenen ama atın kendisine gösterdiği sevgi dolayısıyla yapamadığını söyleyen Tarık Akan... Sinema oyuncusu Tarık Akan'ın ‘‘Anne Kafamda Bit Var’’ adlı anı kitabı, kısa sürede gündeme oturdu. Akan kitapta, devrin etkili gazetelerinden Tercüman'da yayımlanan bir yalan
haber dolayısıyla hakkında açılan dava sürecinde çektiği çileleri dile getiriyor. Bu nedenle kitap bir hayli ilgi topladı. Öyle ki, birkaç hafta içinde 35 bin gibi yüksek bir satış rakamına bile ulaştı. Ancak, Tarık Akan'la sayfalar dolusu söyleşi yapan veya kitapla ilgili uzun yazılar kaleme alan arkadaşlar, yürek parçalayan trajik bir öyküyü ısrarla görmemezlikten geldiler: O ünlü ‘‘Yol’’ filminin çekimleri sırasında bir at öldürülmüştü. Yılmaz Güney'in senaryosunu yazdığı, Şerif Gören'in çektiği, Tarık Akan'ın başrolü oynadığı filmde bir at,
film uÄŸruna kafasından kurÅŸunlanmıştı ve kimse bunun nasılını, niçinini sorgulamıyordu. Daha da ilginci, bu sahneler filmde yer bile almayacaktı. KonuÅŸmak için aradığımız Tarık Akan ise ne yazık ki, ses vermedi. Konuyla ilgili bölümü kitaptan aktarıyoruz:‘‘Biri gelip kepeneÄŸin baÅŸlığını kaldırdı.‘Sen Tarık Akan mısın? Yahu kalk ayaÄŸa da bir görelim.'Gözümü açtım. Karşımda bir başçavuÅŸ dikiliyordu. Hadi bakalım, istersen kalkma. Hem 1981'de Yılmaz Güney'in Yol (Bayram) filmini çekiyorsun, hem bu başçavuÅŸtan mermi ve silah almak için keyfinin olmasını bekliyorsun; sıkıysa kalkma. Kalktım. BaşçavuÅŸla samimiyet kurmaya çalıştım. BEN ÖLDÃœRÃœRÃœM(...) Çekim boyunca atla aramda inanılmaz bir baÄŸ kurulmuÅŸtu. Ömrümün sonuna kadar unutamayacağım çok farklı bir arkadaÅŸlık yaÅŸamıştık. Bana duyduÄŸu sevgi ve baÄŸlılığı hayvanın gözlerinden okuyordum. Kar fırtınasında yanıma gelip kafasını paltomun içine sokuyor, gözlerini gözlerime dikiyordu. Çekim sırasında üstünden düştüğümde burnuyla beni itiyor, kokluyor, sanki canımın yandığını anlamış gibi üzülüyordu, bir de beni avutmaya çalışıyordu. (...) Filme baÅŸlamadan önce yönetmen Åžerif Gören'e;‘Meraklanma, bu sahnede atı öldürebilirim. O kadar cesareti bulabilirim, yapabilirim' dediÄŸimi anımsıyorum.GÖREN KAMERA DÄ°YORAtı vuracağım sahne çekilirken, hayvancığa uyuÅŸturucu iÄŸne yapıldı. At yere yığıldı. (...) Sıra öldürme planının çekimine gelmiÅŸti. Silah elimdeydi ve içinde bir tek kurÅŸun vardı. BaşçavuÅŸ bir kurÅŸundan fazla vermiyordu. Åžerif Gören ‘Kamera!' diyecekti ve ben kısa bir süre sonra atın kafasına bir kurÅŸun sıkacaktım. Karların ortasında ben ve yerde yatan atım trajik bir ÅŸekilde yerlerimizi almıştık.Kamera uzakta hazırlanırken at gözlerini açıp bana yalvarır gibi baktı. Kafasını kaldırmak istedi. Sanki bana doÄŸru gelmek istiyormuÅŸ gibime gelmiÅŸti. Bu arada Åžerif Gören, ‘Kamera!' diye bağırdı.Bekledi. Burada tabancamı çekmeli ve kurÅŸunu atın kafasına sıkmalıydım. Ama yapamıyordum iÅŸte.‘AteÅŸ etsene! AteÅŸ et!' diye bağırdı Åžerif.‘Yapamayacağım Åžerif, stop' diye seslendim. Atın başından ayrıldım.‘Ben bu atı öldüremem. Yakın plan baÅŸkasının elini çek. Kusura bakma, yapamayacağım.' Yılmaz Güney'in yeÄŸeni araya girdi. ‘Ben yaparım.'YeÄŸeninin el planı çekildi. Derken bir silah sesi:‘At öldü, gel Tarık' dediler.mermi ver, at ölmediKoÅŸarak gittim. Paltomu giydim, daha sonraki planlara geçmek üzere çalışmaya baÅŸladık. Kamera hazırlanıyorken at gene kafasını kaldırıp bana baktı. AyaÄŸa kalkmaya yelteniyordu. ÖlmemiÅŸti. BaşçavuÅŸa gittim.‘Mermi ver, at ölmemiÅŸ' dedim.BaşçavuÅŸ kendini tiksinti verici bir ÅŸekilde naza çekiyordu. Yalvarta yalvarta bir kurÅŸun daha verdi.‘BaşçavuÅŸum, ver birkaç tane daha, bak hayvan can çekiÅŸiyor' dememe karşın bir tek kurÅŸundan fazlasına razı edememiÅŸtim. YeÄŸen onu da atın kafasına sıktı. Sonra ben tekrar sahne aldım. Tam çekime geçilecekken, hayvan gene gözünü açtı, bakışlarıyla beni arıyordu. Bayılacak gibi olmuÅŸtum, çıldıracaktım. BaşçavuÅŸun yanına gittim.‘Mermi ver!' dedim. ‘Yok!'O anda yakasına yapıştım.‘Senin de, merminin de...' Küfrettim.Yöre halkı adamdan yalvara yakara üç mermi daha almıştı. YeÄŸen kurÅŸunları boÅŸalttı, at bu kez öldü. Paltomu giydim, bir sonraki sahneye geçtik. Senaryoya göre donmak üzereydim. Atın karnını kesecektim, ellerimi, ayaklarımı atın karnına sokup donma tehlikesini bir süre geciktirecektim. Ne yazık ki bu sahneyi kötü bir zamanda, hava kararmak üzereyken çekmiÅŸtik. Ertesi güne bırakamıyorduk çünkü gece boyunca kurtların atı parçalayacağını biliyorduk. Sonuçta akÅŸamüstü çekilen sahnede renkler çok koyu çıktığı için Yılmaz Güney montajda bu bölümü çıkarmak zorunda kalacak, bu da onu hem üzecek, hem de sinirlendirecekti.’’Erden Kıral nasıl azledildiYol filminin çekimlerine baÅŸlandığında, filmin ilk yönetmeni Erden Kıral'dı. Tarık Akan, Yılmaz Güney'in talimatıyla Kıral'ın iÅŸine nasıl son verildiÄŸini anlatıyor:‘‘Bir gece geç saatte odamın balkonunda oturuyorken, hemen aÅŸağıda bir taksi durdu. İçinden FatoÅŸ Güney çıkıp koÅŸarak, telaÅŸ içinde otele girdi. Bir terslik olduÄŸunu anlamıştım. kapıda yakaladım:'Ne oldu FatoÅŸ, hayırdır? Sıkıyönetimden bir terslik mi çıkardılar?''Tarık, hemen yönetmen, prodüksiyon amiri,bütün sorumlu arkadaÅŸları topla, Yılmaz'dan talimat geldi!'Acele toplandık. Merakla FatoÅŸ'a bakıyorduk. 'ArkadaÅŸlar, Yılmaz Güney'in talimatıdır: Bavul topla! Ä°stanbul'a dön! Hemen ÅŸimdi! Film durduruldu!'Donup kalmıştık.'FatoÅŸ, bize söylemek istediÄŸin bir ÅŸey mi var? Sıkıyönetim'in iÅŸi mi bu? Lütfen, bilmek istiyoruz.''Hayır, böyle bir ÅŸey yok.Tamamen Yılmaz'ın kararı. Erden Kıral arkadaşımız yönetmenlikten alınmıştır, baÅŸka da herhangi bir olay yok.'Figüranları uyardık: 'Bavul topla.' Herkes bavulları topladı.Â
button