YÖK üyesi Prof. Günay'dan özeleştiri: Fildişi kulesinde yaşıyoruz

Güncelleme Tarihi:

YÖK üyesi Prof. Günaydan özeleştiri: Fildişi kulesinde yaşıyoruz
Oluşturulma Tarihi: Nisan 04, 2011 20:26

YÜKSEK Öğretim Kurulu (YÖK) üyesi Prof. Dr. Durmuş Günay, Zonguldak Karaelmas Üniversitesi’nde (ZKÜ) verdiği konferansta özeleştiri yaptı. Hocaları ikna etmenin zor olduğunu belirten Prof. Dr. Günay, "Hepsinde bir doğru vardır. Hepsi hakikatın merkezidir. Onun dediği doğrudur. Çok az tartışırız zaten biz. Herkes fildişi kulesinde yaşayıp gidiyor" dedi.

Haberin Devamı

ZKÜ şehir kampusundeki Prof.Dr. Arif Amirov Salonu’nda düzenlenen ’Türkiye’de ve Dünyada Yüksek Öğretimdeki Gelişmeler ve Yönelişler’ konulu konferansı, Zonguldak Vali Yardımcısı Mehmet Öksüz, ZKÜ Rektörü Prof.Dr. Mahmut Özer, öğretim üyeleri ve öğrenciler izledi. Türkiye ve dünyadaki üniversitelerin durumu hakkında bilgiler aktaran Prof.Dr. Durmuş Günay, konferansın sonunda öğrenciler ile öğretim görevlilerinin sorularını cevaplandırdı. Prof.Dr. Günay, bir öğretim görevlisinin YÖK’ün ve üniversite yönetimlerinin daha esnek olması gerektiğini ifade etmesi üzerine, YÖK’ün öteden bu yana öfkeyle, ideolojik tartışmaların konusu olan bir kurum olduğunu söyledi. "YÖK, suhuletle, sukunetle eleştirilebilmiş bir kurum değil" diyen Prof.Dr. Günay, şöyle dedi:

"Yani ne yapmış, başarıları ne, başarısızlıkları ne? Esneklik önemli bir şey. Fakat uygulama nasıl? Mesela YÖK’ün çok işi var. O kadar talep var ki; ’Onu da YÖK yapsın, bunu da YÖK yapsın’ deniliyor, diğer taraftan, ’YÖK çok merkeziyetçi, çok yetkili’ diye eleştiriliyor. Bu talepler çelişki oluşturuyor."

’BİR REKTÖR SEÇİMİNİ YAPAMADIK’

YÖK içinde bazı konuları çözemediklerini, hala bir rektör seçimini yapamadıklarını belirten Prof.Dr. Günay, "Cumhuriyetten itibaren 3’lü kararname ile atanmış. Sonra Profesörler Kurulu seçmiş. Daha sonra 1981’den itibaren Cumhurbaşkanı’na sunulmuş. Burada nasıl bir yöntemin doğru olacağı konusu belirsiz. Mesela şu anda en çok konuşulan şey, ’Üniversitelerde seçim kalksın.’ ’Seçim’ denilen şey demokrasinin kalbidir. Hocalar, ’Ben iyi kullanamıyorum’ veya ’Biz oy kullandığımızda birbirimizle geçinemiyoruz, huzurumuz bozuluyor, tartışma oluyor’ diyor. ’Mütevelli gibi bir şey gelsin’ deniyor. Mütevelli nasıl olacak? Vakıf üniversitelerinde mütevelli var. Ama orada adam cebinden para çıkarıyor, oraya bir katkı yapıyor. Katkı yapanlar acı çekiyor üniversite başarısız olursa, ters giderse. Bu gibi sorunlar tartışılageliyor" dedi.

’HOCALARI İKNA ETMEK ZORDUR’

Geçen hafta Gebze’de rektörlerle yapılan toplantıda YÖK’ün sorunlarının tartışıldığını, çarşamba günü de aynı şekilde sivil toplum kuruluşlarıyla toplantı yapıldığını ve bu gibi sorunların tartışıldıgını hatırlatan Prof. Dr. Günay, şöyle devam etti:

"Ama hocaları ikna etmek çok zordur. Hepsinde bir doğru vardır. Hepsi hakikatın merkezidir. Onun dediği doğrudur. Çok az tartışırız zaten biz. Mesela benim yaşadığım bir olay. Arkadaşım bir kongrede bildiri sunuyordu. Ben onun o konuda çalıştığını bilmiyordum. Diyaloğumuz yoktur. Herkes fildişi kulesinde yaşayıp gidiyor. Siyasilere çok yüklenirler. Ama siyasiler akşama kadar orada itişip kakışıyorlar, tartışıyorlar, uğraşıyorlar. Vatandaş geliyor, milletvekiline ağzına geleni söylüyor. Tartışa tartışa alışıyor, biraz yumuşuyor. Fakat bizim hocalar; Bilmeyen öğrencilere ders anlattığımız için her şeyi hoca biliyor. Öğrenci de bilmiyor. Dolayısıyla hayat lişkisi bilen-bilmeyen ilişkisi şeklinde gittiği için, hocaları ikna etmekte bir zorluk vardır."

Prof. Dr. Günay, üniversitelerin yönetiminin bu yüzden bütün dünyada zor olduğunu vurguladı. Üniversitelerin kendi içinde, kendi sorunlarını çözebilecek, dönüştürebilecek bir yapı geliştiremediğini kaydeden Prof.Dr. Günay, "Ama şimdiye kadar olmamış olması, bundan sonra olmayacak olmasının kanıtı olamaz. O bakımdan bundan sonra inşallah olur" diye konuştu.

YGS’DE ŞİFRE İDDİALARI

Prof. Dr. Günay, bir öğrencinin YGS’de şifre iddiaları üzerine ÖSYM’nin güvenini kaybedip kaybetmediğine ilişkin sorusu üzerine ise "Güven konusu zor. Ama bunda herkesin sorumluluğu var. Orada örnek olarak gösterilen soru kitapçığıyla öğrencilere verilenin hiçbir alakası yok. Ama bu toplumdaki kutuplaşmaların, tartışmaların ürünü oluyor ve çok yazık oluyor. Bundan hiçbirimiz bir şey kazanmaz. ÖSYM, uzaya araç göndermek kadar hassas bir iş yapıyor. Gerçekten çok uğraşıyorlar, olağanüstü tedbirler alıyorlar. Ama iletişimle birlikte risk de çok yükseliyor. Cep telefonları, internet. Fakat burada herkes biraz daha sorumlu davranmalı. Bilir bilmez yazmamalı. Bu tartIşmalar olmasaydı yeni bir başlangıç daha iyi olabilirdi ÖSYM için" dedi.

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!