İstanbullu sinemaseverlerin bir yıldır heyecanla beklediği günler yaklaşıyor. Bu yıl 22'nci kez düzenlenen Uluslararası İstanbul
Film Festivali 12 Nisan ile 27 Nisan tarihleri arasında yapılıyor. Festival Çinli yönetmen Chen Kaige'nin Han Ni Zai Yiki (Birlikte) adlı filmiye açılıyor. Kapanış filmi ise İspanyol yönetmen Antonio Hernandez'in En La Viudad Sin Limites (Sınırsız Kentte) adlı filmi. Festival kapsamında klasikten moderne 200'e yakın film sanatseverlere sunulacak. ULUSLARARASI YARIŞMA22. Uluslararası İstanbul Film Festivali’nin Uluslararası Yarışma bölümü, Festival'in ana temasını oluşturan “sanat ve sanatçı”nın dünyasını ele alan filmlerden, ya da edebiyat uyarlamalarından oluşuyor. Bu yıl 13 film, Altın Lale ödülü için yarışacak. Bu filmlerin yönetmenleri ve oyuncuları da Festival’e konuk olacak. Brezilyalı Karim Ainouz’un filmi “Madame Satâ”, filme adını veren şef, aşık, baba, mahkum, kahraman ve Rio de Janiero’nun bohem kesiminin en meşhur travestisi João Francisco dos Santos’yu anlatıyor. Tunuslu yönetmen Ridha Behi’nin “Sanduk Ajab / Sihirli Kutu”su bir sinemacının kendisini ve yaşamının seyrini araştırırken, 1950’ler Tunus’undaki hayatın renkli bir portresini de sunuyor. Jacob Berger imzalı İsviçre-Fransa ortak yapımı “Aime ton père / Babanı Sev”in başrollerinde, huysuz yazar baba ile onu kaçıran oğlunu, Gérard ve Guillaume Depardieu canlandırıyor. Katolik Kilisesi’nin boykot edilmesini talep ettiği, ama Oscar'da Yabancı Dilde Film dalında son 5'e kalmayı başaran Meksika filmi “El crimen del padre Amaro / Rahip Amaro’nun Günahı”nda, yönetmen Carlos Carrera, genç bir rahibin yaşamdaki zor seçimini; “În fiecare zi dumnezeu ne saruta pe gura / Her Gün Tanrı Dudaklarımızdan Öper”de ise Romen yönetmen Sinisa Dragin, ölüm oyunundan uzak duramayan Dumitru’nun ikilemini sergiliyor. “Sarhoş Atlar Zamanı”nın İranlı yönetmeni Bahman Ghobadi’nin yeni filmi “Gomgashtei dar Aragh / Annemin Ülkesinin Şarkıları”, Baltasar Kormákur’un “Hafid / Deniz”i, Arjantinli Diego Lerman'ın “Tan de repente / Aniden”i , Amerikalı ünlü yazar Arthur Miller’in kızı Rebecca Miller'ın “Personal Velocity / Kişisel Sürat” adlı çalışmaları bu bölümün dikkat çeken yapımlarından. TURKCELL GALALARIUluslararası İstanbul Film Festivali’nin kurumsal sponsoru Turkcell'in, Emek Sineması'nda festivalin ilk 9 gecesi düzenledeği özel gösterimlerde daha sonra ticari gösterime girme ihtimali bulunan seçkin filmlerin ilk gösterimi yapılacak. Woody Allen’in geçen yıl Cannes Film Festivali'nin açılış filmi olan son komedisi “Hollywood Ending / Hollywoodvari Bir Son, Paul Thomas Anderson’ın son filmi “Punch-Drunk Love / Aşk Sarhoşu”, Hintli Sanjay Leela Bhansali’nin Cannes’da gösterilen “Devdas”ı , Neil Jordan’ın, Güney Fransa’da bir kumarhaneyi soymaya çalışan yaşlı kumarbazın öyküsünü anlattığı “The Good Thief / Hırsız”ı, Aki Kaurismaki'nin , son filmi “Man Without a Past / Geçmişi Olmayan Adam” ünlü aktör John Malkovich’in ilk yönetmenlik denemesi “The Dancer Upstairs / Üst Kattaki Dansçı” Carlos Saura'nın, İncil’deki Salome öyküsüne yeni bir yorum getiren aynı adlı filmi Paul Schrader'in Auto Focus”u, Thomas Vinterberg'in, Hitchcock’un gerilim unsurlarından bazılarını taşıyan klasik aşk öyküsü “It’s All About Love / Aşka Dair Her Şey”bu bölümde yeralan filmler. ÖZEL GÖSTERİ: İKİ PİYANO EŞLİĞİNDE “ŞAFAK”Bir Festival geleneği olan canlı müzik eşliğinde sessiz film gösterimleri bu yıl da farklı bir biçimde sürüyor. İlk kez iki piyano eşliğinde sunulacak olan film ise, Alman sinemasının, meslek yaşamının son yıllarını ABD’de sürdüren ve çok genç yaşta ölen büyük ustası F.W. Murnau’nun başyapıtı “Sunrise: A Song of Two Humans / Şafak”. Çoğu eleştirmenin bir Hollywood stüdyosu tarafından çekilmiş en iyi sessiz film olarak kabul ettiği “Şafak”, muzaffer aşk üzerine bir film, basit insanların basit duygularına bir saygı duruşu. Cemal Reşit Rey Konser Salonu’nda, 18 Nisan Cuma gecesi saat 21:30’da yapılacak gösterimde, Murnau’nun başyapıtına piyanoda Kerem Görsev ve Erol Erdinç, doğaçlama müzikleriyle ayrı bir renk katacak.ANISINA: YASUJIRO OZU & ANISINA: WILLIAM WYLERİstanbul Film Festivali, "Anısına" adlı geleneksel bölümünde, her yıl, dünya sinemasına büyük katkıları olmuş, artık aramızda bulunmayan usta yönetmenleri, kapsamlı toplu gösterilerle anıyor. Geçen yıl Vittorio De Sica’nın tek başına yer aldığı bölümde, bu yıl yedişer filmiyle Japonya'dan Yasujiro Ozu ve ABD'den William Wyler var.ELVEDA: JOHN FRANKENHEIMER / MAURICE PIALAT / KAREL REISZ / ROD STEIGER / BILLY WILDER Festival bu bölümde, geride bıraktığımız yıl içinde ölmüş sinemacıları bir kez daha saygıyla anıyor. Bölümün ilk sinemacısı, 1962'de çektiği “The Manchurian Candidate / Casuslara Karşı” ile John Frankenheimer. Komplo teorilerinin yeniden ortaya çıktığı günümüzde büsbütün önem kazanan bu emsalsiz siyasi gerilim filmi, zamana meydan okuyor. Maurice Pialat ise, 1991 tarihli “Van Gogh” adlı filminde, ünlü ressamın hayatının, Auvers-sur-Oise köyünde geçen son üç ayını anlatıyor. Hayatının bu en verimli dönemindeki Van Gogh’u oynayan Jacques Dutronc bir César’la ödüllendirilmiş. Usta aktör Rod Steiger’in başrolünde oynadığı ve Norman Jewison’ın yönettiği 1967 yapımı “In the Heat of the Night / Gecenin Sıcağında” , hem geçen yıl yitirdiğimiz Steiger’ın, hem de Sidney Poitier’in oyunlarıyla güçlenen unutulmaz bir dedektif öyküsü. İngiliz Yeni Dalgası’nın seçkin isimlerinden Karel Reisz’ın yönettiği, Alan Sillitoe’nun kendi romanından uyarladığı “Saturday Night, Sunday Morning / Sevişme Günleri” ,1960’ların İngiliz sinemasına damgasını vuran “öfkeli delikanlı” filmlerinin en iyilerinden biri. İşçi sınıfı yaşamının bu etkili tablosu, genç Albert Finney’in de adını duyurmuştu. Bölümün tek komedisi ise, Billy Wilder’in imzasını taşıyan, düzeyine erişilememiş klasik bir komedi.Marilyn Monroe, Jack Lemmon ve Tony Curtis'in başrollerini paylaştığı 1959 tarihli “Some Like It Hot / Bazıları Sıcak Sever” baştan sona inanılmaz derecede zeki, temposu canlı, oyunculuğu nefis, cüretkâr bir film.USTALARA SAYGIFestivalin geleneksel bölümlerinden biri olan Ustalara Saygı'da bu kez, zengin filmografilerinden seçilen önemli filmleriyle sinemaseverlerin karşısına çıkacak usta sinemacılar: Fransa’dan Claude Chabrol, ABD'den Brian De Palma, Türkiye’den Zeki Ökten ve Tayvan’dan Edward Yang.Yılın ilk ustası, Fransız sinemasının en büyük isimlerinden Claude Chabrol. Usta yönetmen Chabrol programda “A double tour / İhtiras Yumağı” , “Que la bête meure / Canavar Ölmeli” , “Le boucher / Kasap” , “Inspecteur Lavardin / Müfettiş Lavardin” ve “La fleur du mal / Kötülük Çiçeği” ile yeralıyor. Aslında her tür filmin, ana genelde korkunun üstadı Brian De Palma, meslek yaşamının ikinci filmi olan ve piyasaya ilk çıktığında “X” reytingi alan “Greetings / Selamlar” ve onun devamı olan “Hi, Mom! / Merhaba Anne!”, ilk Stephen King uyarlaması olan “Carrie / Günah Tohumu” , “Dressed to Kill / Öldürmeye Hazır”, Antonioni’nin ünlü “Blow-Up”ından esinlenerek yaptığı “Blow Out / Patlama” ve “Scarface / Yaralı Yüz” ile festivalde. “Ustalara Saygı”nın bu yılki Türk ustası, Zeki Ökten. Adı önce Yılmaz Güney’in adıyla birlikte anılan ama orada kalmayıp, sinemamızın en saygın yönetmenlerinden biri haline gelen Ökten’in filmografisinden seçilen dört film, yaklaşık çeyrek asırlık bir süreyi kapsıyor: “Sürü”, “Pehlivan” ve “Gülüm“ .Bu yılki Festival’in son usta yönetmeni Tayvan’dan geliyor ve Edward Yang, birbirinden ilginç beş filmiyle bölümü noktalıyor. Tayvan Yeni Dalgası’nın başlangıç noktası sayılan “Haitan de yitian / That Day on the Beach / O Gün Kumsalda”nın yanısıra “Qinqmei zhuma / Taipei Story / Taipei Hikâyesi”, “Konbu finze / The Terrorizers / Teröristler”, “Majiang / Mahjong / Domino” ve “Yi Yi / A One and a Two / Bir, İki” ÇAĞININ TANIĞI: ESTELA BRAVOGeçen yıl Festival izleyicilerinin “Fidel” adlı belgeseliyle tanıyıp çok beğendikleri, ünlü belgeselci Estela Bravo ise, üç derlemede bir araya getirilmiş sekiz filmiyle, bu yıl Festival’de kendi bölümüne sahip. Estela Bravo, bu belgesellerinde, kendine özgü biçimde içten ve kolayca erişilir üslûbuyla, yansıttıkları büyük siyasi dramlar kadar güçlü olan insan öykülerinin izini sürüyor. Bravo’nun ödüllü filmlerinden “Miami – Havana" ile "The Cuban Excludables / Gözden Çıkarılan Kübalılar”; “Children in Debt / Borçlu Çocuklar”, “Missing Children / Kayıp Çocuklar”, “Returning to Chile / Şili'ye Dönüş” ve “Holy Father and Gloria / Kutsal Peder ve Gloria”; “Mandela in Jamaica / Mandela Jamaica'da” ve “After the Battle”: Cuba - South Africa /”Mücadeleden Sonra”: Küba - Güney Afrika”, Festival programında üç ayrı program halinde sunulacak. ANDY WARHOL SUNAR: PAUL MORRİSSEY’İN ÜÇLEMESİ Festival'in son yıllarda sinemanın kült yönetmenlerine ayırdığı bölüm, bu kez çok yönlü sanatçı Andy Warhol ile uzun süre onun asistanlığını ve kameramanlığını yapmış Paul Morrisey’in ünlü üçlemesini yıllar sonra Türkiye'ye taşıyor. Bölümün ilk filmi, ikilinin ilk uzun metrajlı ortak çalışması olan “Flesh / Et” . Filmde Warhol’un Fabrika’sının aygırı Joe Dallessandro onu bir yıldız haline getiren yeraltı rolünde, 1968 sıralarında New York’ta hayatın türlü yanlarını yaşayan erkek bir fahişeyi oynuyor. İzleyicilerin röntgenciliğiyle oynayan, hatta belki de onlarla dalga geçen bir film olan “Trash / Çöp” (1970), onların geleneksel olarak fazla “kuvvetli” ya da sinema için fazla yüz kızartıcı bulunan şeylere karşı hoşgörüsünü arttırmaya çalışıyor. Bazı oyuncular bu filmde farklı karakterler olarak tekrar karşımıza çıksalar da, "Çöp" aslında “Et”teki Dallessandro karakterinin biraz daha yaşlı, biraz daha bağımlı ve biraz daha çulsuzlaşmış halini anlatan, bir tür devam filmi. Morrisey’in sansasyonel ve erotizm yüklü üçlemesinin son filmi olan “Heat / Ateş” süprüntü kültürünün iktidarsız ve anlamsız sonunu anlatan komik bir öykü. Billy Wilder'ın ünlü filmi "Sunset Boulevard"ın çağdaş bir yorumu olan "Ateş", edebe aykırı sekansları biraz azaltılmış olmasına karşın, Andy Warhol’un Fabrika’sının ürettiği bu üç filmi çeken Paul Morrissey açısından önemli bir sıçrama olmuştu.GECEYARISI SİNEMASIÖzellikle Festival’in genç izleyicilerinin büyük ilgi gösterdiği Geceyarısı Sineması gösterimlerinde sunulan filmler bu yıl ilk kez ayrı bir bölüm altında toplandı. Bu filmlerin çoğunluğunu Asya sinemalarından gelen gerilim, aksiyon ve korku filmleri oluşturuyor. İstisnalar, Brezilya ve Almanya’dan birer film. BOLLYWOOD’DAN SEVGİLERLEDünyanın Hollywood’la aşık atabilecek sayıda film çıkartan en büyük film fabrikası Bollywood, yani Bombay’daki Hollywood, faaliyetini tüm hızıyla sürdürüyor. Festival bu yıl, geleneksel “Bir Ülke – Bir Sinema” bölümüne geçici olarak ara verip, yeni bir bölümü, son yıllarda tüm dünyada fırtına gibi esen, en parlak Bollywood yapımlarına ayırdı. Farhan Akhtar’ın yönettiği, ülkesinde pek çok ödül almış “Dil chahta hai / Heart’s Desire / Kalbin Arzusu”, başından sonuna kadar akıcı ama yumuşak bir tempoyu koruyor. Akhtar’ın, bu olgun ve etkileyici ilk filmi, üç genç arkadaşın aşkı ve hayatı keşfetme deneyimlerinin etrafında örülmüş. Saahad Ali’nin “Saathiya”sı ise, en saf, yalın, en bencillikten uzak haliyle aşk ve aşkla birlikte gelen karmaşıklıklar üzerine kurulu. “Saathiya”nın genç çifti, sevgiyle başladıkları yeni hayatta neyin yolunda gitmediğini anlamaya çalışıyorlar. Ashutosh Gowariker’in, katıldığı uluslararası festivallerde hep İzleyici Ödülü’nü almış 4 saatlik filmi “Lagaan, Once Upon A Time In India / Lagaan, Evvel Zaman İçinde Hindistan'da”, Bollywood’dan çıkmış en pahalı filmlerden biri. Bu Oscar adayı, seyircilerin gönlüne göre yapılmış muhteşem film, hem Hindistan’da hem de ülkesi dışında büyük bir sinemasal olay oldu. Karan Johan’ın “Kabhi khushi kabhie gham / Sometimes Happiness, Sometimes Sorrow / Bazen Sevinç, Bazen Hüzün”ü de ülkesinin seyircilerinden benzer bir kabul gördü. Johan’ın filmi, Hindistan’ın gelmiş geçmiş en fazla gişe yapmış filmi. İçerdiği kimi komik, kimi göz yaşartıcı bazı sihirli anlara ek olarak, merkezinde muhtemelen dünyanın en güzel ailesini barındırıyor. Mani Ratnam’ın yönettiği, Berlin’den Netpac ödüllü, görsel açıdan nefes kesici “Dil se / From the Heart / Yürekten” ise, türün ustalarından birinin elinden çıkmış, “Bollywood” filmlerinin enerjisi ile hayal gücünün en iyi örneklerini sergileyen görece olarak ciddi bir yapım.MAYINLI BÖLGEFestival’in bu yılki program yeniliklerinden biri olan bu bölüm, sıradışı ve “biraz zorlayıcı” filmlerden oluşuyor. Bölümün ilginç adı ise, Festival’de daha geleneksel filmlerden hoşlanan izleyiciye bir uyarı niteliği taşıyor. DÜNYA SİNEMASININ GENÇ YILDIZLARI Her yıl, yeni ve genç bir yönetmen kuşağının imzasını taşıyan filmler dünya sinemasına farklı bir soluk ve taze kan getiriyor. Festival’in artık gelenekselleşen bu bölümü, ilk veya ikinci filmlerini çeken ve özgün sinema anlayışlarıyla geçtiğimiz yıl değişik festivallerde gerek film eleştirmenlerinin, gerekse izleyicilerin büyük beğenisini toplayan genç yönetmenlerin, çoğu ödüllü yapıtlarından oluşuyor.Bölümde çeşitli ülkelerden genç gözlerin özelde çevrelerini, genelde dünyayı nasıl gördüklerini yansıtan, farklı tadlar içeren 16 film yer alıyor. DÜNYA FESTİVALLERİNDEN Uluslararası İstanbul Film Festivali, her yıl olduğu gibi bu yıl da, dünyanın farklı köşelerinde düzenlenen bellibaşlı film festivallerinde gösterilmiş ve çoğu ödül kazanmış filmlerden derlenen bir bölüm sunuyor.François Armanet’in filmi “La bande du drugstore / Avare Gençlik”, Fabian Bielinsky’nin ülkesinde ve ülkesi dışında çok ödül almış “Nueva reinas / Dokuz Kraliçe”, Günümüz Brüksel’inde geçen “Un honnête commerçant / Namuslu Bir Tüccar”, Fransız yönetmen Laurent Bouhnik'in Stefan Zweig uyarlaması “24 heures de la vie d’une femme / Bir Kadının Yaşamından 24 Saat” , Abbas Kiarostami'nin “Ten / On adlı filmleri bu bölümde öne çıkan yapımlar. EROTİK ÖYKÜLER V Bu bölüm, cinselliği ön plana çıkaran, 3 orta metrajlı filmi biraraya getiriyor. Bölümün ilk filmi, filmleriyle de, konuk olarak da İstanbul’a sık gelen İzlandalı yönetmen Fridrik Thor Fridriksson’dan. “On Top Down Under / Tepede, Aşağıda”, ayrı kıtalarda – hatta, dünyanın iki ucunda: İzlanda ve Avustralya’da – geçiyor, ama iki taraf arasında gerçek zamandan ve neredeyse birbirlerini etkileyen olaylardan oluşan bir bağ bulunuyor. İkinci film de bir başka ünlü yönetmenin imzasını taşıyor. Erotik Öyküler dizisinin klasiklerinden biri olan Bob Rafelson’un “Wet / Islak” adlı filminin devam bölümü “Porn.com”da, Rafelson’ı oyuncu olarak ilk önemli rolünde izliyoruz. Bölümün son filmi, Gürcü yönetmen Dito Tsintsadze’nin imzasını taşıyan “Eine Erotische Geschichte / Erotik Bir Öykü”nün kahramanı, kız tavlamak için Berlin öykülerini modern bir barda, köpekbalığı akvaryumunun arkasındaki tezgahın üzerinde yazmayı tercih eden Niko.AİLE KUTSALDIR! Festival’in bu yılki yeni tematik bölümü, 21. Yüzyıl’ın başında tüm dünyada çözülmeye başlayan “aile”ye gelenekselin dışında bakış açılarıyla yaklaşan, ve farklı toplumlarda aile bireyleri arasındaki çatışma ve hatta düşmanlıkları konu alan 10 filmden oluşuyor.BELGESELLER Uluslararası İstanbul Film Festivali önceki yıllarda olduğu gibi bu yıl da, belgesel filmlere özel bir bölüm ayırdı. Festival programında yer alan yönetmenler, müzik, fotoğrafçılık ve çocuklar üzerine 13 çarpıcı belgeselden oluşan bölümde, iki Türk yönetmenin de filmleri var.ÇAĞIMIZIN AYNASI SİNEMA: İNSAN HAKLARIGünümüzde dünyanın apayrı yörelerinde yaşanan gerçekleri tarafsız bir gözle perdeye aktaran, toplumların ve kişilerin yaşamını değiştiren politikaları sorgulayan kısacası izleyiciyi sinema salonunu terk ederken düşünmeye zorlayan belgesel ve kurmaca filmlerden oluşan ve bir süredir “İnsan Hakları” temasını ön plana çıkaran bu ölümde, bu yıl 15 film yer alıyor.CANLANDIRMA SİNEMASI: FRANSA Programını her yıl farklı türde yapımlarla zenginleştirmeyi hedef edinen İstanbul Film Festivali son dönemlerde Canlandırma Sineması’na özel bir bölüm ayırıyor. Önceki yıllarda Kanada, Hollanda, İngiltere, İtalya ve Belçika’dan gelen animasyon filmlerini izlemiştik. Bu türün meraklılarına bu yıl da Fransız animasyon sinemasının son 10 yılından seçkin örneklerinden derlenen üç ayrı programda, 5 tematik başlık altında, toplam 45 film sunulacak. Ayrıca, Hugo Pratt’ın sevilen çizgi romanından uyarlanan “Corto Maltese, la cour secrète des Arcanes / Corto Maltese” de bu bölümde yer alıyor. Pascal Morelli’nin yönettiği film sayesinde, efsanevi denizci Corto Maltese nihayet uzun metrajlı bir çizgi film olarak beyazperdeye taşınmış.DIŞARIDAKİ GENÇ TÜRKLER Yurt dışında yaşayan ve çalışmalarını farklı koşullarda sürdüren genç Türk sinemacılarından dördünün son yapıtları, Festival programına ilk kez bu yıl katılan bu yeni bölümde toplandı. Festival’de daha önce toplu gösterisini izlediğimiz Almanya’da yaşayan genç Türk yönetmen Fatih Akın, son filmi “Solino”da, 60’lı yılların başında İtalya’dan Almanya’ya işçi olarak giden bir ailenin öyküsü aracılığıyla, başka bir yerde daha iyi bir yaşam için anavatanlarını terk edenlere dokunaklı bir saygı duruşunda bulunuyor. Bilge Ebiri’nin ABD yapımı filmi “New Guy / İlk Gün”, genç bir adamın yeni işindeki karabasana dönen ilk gününü anlatıyor. Aslında, yeni bürodaki her şey biraz tuhaf görünüyor. Üstelik, birisinin – ya da bir şeyin – Gregg’e dair daha büyük planları var. Sülbiye V. Günar ise Alman yapımı filmi “Karamuk”ta, büyümeye ve kişilik arayışına ilişkin peri masalı benzeri bir öykü anlatıyor. Kahramanı, Paris’te moda tasarımı eğitimi görmeyi hayal ederken gerçek babasının bir Türk olduğunu öğrenen, on yedi yaşında, tombulcana bir genç kız olan Johanna. Aslı Öze’nin “Ein bisschen April / Biraz Nisan”ı ise, Berlin’de geçiyor. Aylardan Nisan, hava gri, evler boş, duvarlar beyaz, bazen güneşli, bazen yağmurlu. İlişkiler de tıpkı ne olacağı belli olmayan Nisan havası gibi… TÜRK SİNEMASI 2002-2003 ULUSAL YARIŞMA Uluslararası İstanbul Film Festivali’nin amaçlarından biri de, genelde Türk sinemasının, özelde ise son bir yıl içinde Türkiye’de üretilen seçkin sinema eserlerinin, Festival’e katılan yabancı festival yöneticileri ve eleştirmenler aracılığıyla yurtdışında tanıtımını sağlamak. Festival’in Ulusal Yarışma bölümünde bu yıl 10 film, “Dr. Nejat F. Eczacıbaşı Vakfı Yılın En İyi Türk Filmi” ve “En İyi Türk Yönetmen” ödülleri için yarışacak. Başarılı bulunan filmin yapımcısına ve en iyi yönetmene birer plaketle birlikte 15’şer milyar TL ödül verilecek. Ayrıca Festival’de önceki yıldan beri verilen En İyi Erkek ve En İyi Kadın Oyuncu ödülleri de sahiplerini bulacak. Uluslararası Film Eleştirmenleri (FİPRESCİ) jürisinin seçeceği, Onat Kutlar’ın anısına verilen En İyi Film Ödülü’nü kazanan filmin yönetmenine de Efes Pilsen tarafından, bir sonraki filminde kullanılmak üzere 30 bin dolar para ödülü verilecek.Bu yıl Ulusal Yarışma’ya katılan ve aralarından dördü ilk kez İstanbul Film Festivali’nde izlenebilecek olan filmler ve yönetmenleri şunlar: O Şimdi Asker / He's in the Army Now / Mustafa Altıoklar / Sarı Günler / Yellow Days / Ravin Asaf / Uzak / Distant / Nuri Bilge Ceylan / Küçük Adam Büyük Aşk / Hejar / Handan İpekçi / Karşılaşma / The Encounter / Ömer Kavur / Gönderilmemiş Mektuplar / Unsent Letters / Yusuf Kurçenli / İçerideki / Inside / Ahmet Küçükkayalı / Martılar Açken / When the Seagulls Are Hungry / Bülent Pelit / Gönlümdeki Köşk Olmasa / House of Hearts / Elisabeth Rygaard / Sır Çocukları / Children of Secret / Aydın Sayman & Ümit Cin Güven / Uluslararası İstanbul Film Festivali’nin dördüncü yılına giren Halk Ödülü, bu yıl da Radikal Gazetesi tarafından veriliyor. Halk Ödülü, Festival’in Kapanış Töreni’nde Uluslararası ve Ulusal Yarışma’ya katılan filmler arasından izleyiciden en fazla oy alan yapımlara verilecek.
button