Yılmaz'la ikna

Güncelleme Tarihi:

Yılmazla ikna
Oluşturulma Tarihi: Mart 23, 2002 00:00

HANİ bazen kamuoyu taraması şirketleri ara sondajlarda pat diye, ‘‘şu an seçim olsa kime oy verirsiniz’’ sorusunu yapıştırırlar ya, benim de şak diye vereceğim cevap kesin:‘‘ANAP'a’’ ! ANAP'a ve de Mesut Yılmaz'dan dolayı...Oysa, binbir gerekçeden dolayı, bu parti liderini geçmişte çok eleştirdiğim oldu.Ama bugün bunlar kıymet-i harbiye ifade etmiyor. Etmiyor, zira Yılmaz hanidir, başta AB hedefindeki kararlılığı, ülkenin en hayati konularında en cesur ve en tutarlı tavrı alıyor.Aklı selimin sesini son derece mantıki bir düşünce sistematiğinde dile getiriyor.Nitekim, Zeynel Lüle'nin dünkü Brüksel haberi bunun yeni göstergesini sunuyordu.* * *YILMAZ diyordu ki, ‘‘onur, taahhüdünü yerine getirmektir. Biz, Lüksemburg'da Türkiye'yi dışlayan ama sonra bu yanlışı telafi ederek Helsinki zirvesinden beri Ankara'ya karşı hiç ayırımcılık yapmayan AB önünde, ‘Kopenhag kriterlerine' uyacağımıza dair söz verdik. Şimdi yan çiziyoruz. Üyelik müzakereleri başlamazsa, suçu onlara atamayız.’’Doğru! Bin defa doğru!‘‘Şunu ve şunu yapacağız’’ taahhüdü altına girdik ve yumurta kapıya dayanınca, hem ‘‘özel durumumuz var’’, hem de ‘‘Avrupa menfi bakıyor’’ diye kıvırtmaya çalışıyoruz..Oysa, ne bizim, ne Ali’nin, ne de Veli'nin ‘‘özel durumu’’ falan yok! Olamaz da...Brüksel nasıl Slovakya yukarıdaki demokrasi kıstaslarını yerine getirmediği müddetçe Bratislava'yla müzakere başlatmadı; nasıl Romanya'yı masaya buyur etmek için Macar sorununun çözümlemesini şart koştu, bizden de aynısını istiyor. Ne azını, ne fazlasını...Nitekim, ülkemizi eşit saydığını ispatlamak için, Topluluk geleceğinin tartışıldığı ‘‘Konvansiyon’’ oturumlarına, öteki bütün aday başkentlerle birlikte Ankara'yı da dahil etti.Adama derler ki, ‘‘be birader, üyelik diye dayattın ve benim ortak kurallarıma uyacağını söyledin. Ama bugün bin dereden su getiriyorsun. Artık bir karar ver.’’* * *SONRA Mesut Yılmaz, ‘‘Askerler ve bazı sivil otoriter beyinler, AB kıstaslarını uyguladığımız takdirde bölüneceğimizden kaygılanıyor. Fakat askerlerin Batı modernleşmesine karşı olduğunu iddia etmek, onlara büyük haksızlık olur. Askerleri ve o beyinleri toplumsal dönüşüm konusunda ikna etmek zorundayız. Oysa bu iknada somut reçete yok. Böyle şeyler ancak yaşanarak ispatlanabilir’’ diye ekliyor.ANAP lideri burada da milyon defa doğru söylüyor...Ordunun uygarlık bab'ında Batı karşıtı değil tam tersine, yandaşı olduğu kesin... Ama o uygarlığı belirleyen rejim parametrelerini ülkemiz için ‘‘erken’’ buluyor. Dolayısıyla, kah ‘‘alternatif’’ arıyor, kah da Brüksel yolunda aşılmaması gereken sürat sınırını ilan ediyor.Oysa, Yılmaz'ın dediği gibi, onları ikna için elimizde sihirli reçete yok ve de olamaz.* * *OLAMAZ, zira sosyo-politik gelişmeler ‘a’ artı ‘b’ türü cebir formülüyle yazılamaz.Onlar ancak hipotezlerle öngörülmeye çalışılabilir. Varsayımlarda ise hem bazı genel tanımlama, hem de bilinen örnekler kıstas alınır.Bizim AB hipotezimizdeki bu genel tanımlama temel özgürlükler, çoğulcu demokrasi, açık rejim, sivil toplum gibi, bugün evrensel addedilen etik ve siyasi kavramları kapsıyor.Bilinen örneklerde ise, Bask bölgesinde İspanya veya Korsika adasında Fransa liberalleştiği için o Topluluk üyelerinin ‘‘bölünmediği’’ türünden şeyler söyleyebiliriz.Ayrıyeten, çok kısmi ve izafi olsa bile Türkiye'de bugüne kadar gerçekleşen teorik - yasal demokratikleşmenin ülkemizi hiç de tehlikeye atmadığını ekleyebiliriz.Bizim, hipotezimizi ispatlayabilecek başka ‘‘ikna delili’’miz yok.Fakat, ‘‘karşı hipotez’’in kendisini bizi ispatlayabilecek bir ‘‘ikna delili’’ hiç mi hiç yok, çünkü zaten onun bizi ‘‘ikna etmek’’ gibi bir tasası, bir sorunu ve bir gereksinimi yok.
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!