Yılmaz'dan ağır itham

Güncelleme Tarihi:

Yılmazdan ağır itham
Oluşturulma Tarihi: Nisan 20, 2006 11:30

Eski Başbakan Yılmaz Yüce Divan'daki son savunmasını yaptı: Bana verilecek en büyük ceza zamanaşımı olur.

Haberin Devamı

Eski Başbakan Mesut Yılmaz, kendisine bağlı olmayan bir kuruluşun ihalesine fesat karıştırmasının maddi olarak mümkün olmadığını belirterek, “Türk hukuk tarihinde kendine bağlı olmayan özerk bir kuruluşun tasarrufundan dolayı sorumlu tutulan ilk Başbakan benim” dedi.

Mesut Yılmaz ile eski Devlet Bakanı Güneş Taner'in Yüce Divan'da yargılandıkları davaya devam edildi. Duruşmaya, Mesut Yılmaz, avukatları Uğur Alacakaptan ve Aydın Metin, müdahil Türkbank'ın Muzam Vakfı Başkanı Celal Balabanlı ile avukatı İsmail Pilavcı katıldı. Güneş Taner, duruşmaya katılmadı, kendisini avukatı Ömer Lütfi Avşar temsil etti.

Yüce Divan Başkanı Tülay Tuğcu, müdahil avukatının, “sanıkların suç tarihinden sonra edindikleri mallar üzerine tedbir konulması istemine ilişkin dilekçesi” bulunduğunu belirterek, bu dilekçeyle ilgili görüş sordu. Mesut Yılmaz'ın avukatı Uğur Alacakaptan ile Taner'in avukatı Ömer Lütfi Avşar, dilekçenin reddedilmesini talep ettiler.

Haberin Devamı

Yargıtay Cumhuriyet Başsavcıvekili Abdurrahman Yalçınkaya da istemin reddi yönünde karar verilmesi gerektiğini ifade etti. Duruşmada daha sonra sanık Mesut Yılmaz'a ek savunma ve esas hakkındaki savunmasını yapmsı için söz verildi. Mesut Yılmaz, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı Nuri Ok'un esas hakkındaki mütalaasını, “dehşet ve hayret içinde dinlediğini” belirterek, “Mütalaayı dinlerken, 'Acaba sözü geçen kişi ben miyim' diye sormaktan duramadım” dedi.

Hukukun akla ve mantığa aykırı olamayacağına inandığını dile getiren Yılmaz, TBMM tarafından hazırlanarak, Yüce Divan'a sevk kararı verilen Soruşturma Komisyonu Raporu'nun otomatikman savcılık iddianamesinin yerine geçeceğine ilişkin düzenlemenin Anayasa'nın zayıf noktalarından biri olduğunu savundu. Yılmaz, “Komisyonun Raporu hukuka aykırı da olsa bunu savcılığın değiştirmesi mümkün değil. Anayasamız başsavcılığa siyasi iradenin kuryeliği görevini vermiştir. Buna bağlı kalınmasını anlayışla karşılıyorum. Ama sayın Başsavcı duruşmalara katılma zahmetini gösterse tanıkları dinleseydi, böyle bir mütalaa ile gelmezdi” diye konuştu.

Haberin Devamı

“İKİ BAŞBAKAN PORTRESİ”

Başsavcılığın mütalaasında iki Başbakan portresinin ortaya konulduğunu ifade eden Yılmaz, bunlardan birinin, “organize suç örgütü liderine devletin önemli bir bankasını devretmek için olayı teşvik eden bir Başbakan” olduğunu söyledi. Bunun gerçekleri yansıtmadığını, konunun tanıklar tarafından da açıkça beyan edildiğini belirten Yılmaz, ancak Başsavcı'nın bunu görmek istemediğini ileri sürdü. Yılmaz, şöyle konuştu:

“Organize suç örgütü liderlerinin yakalanması için devletin olan mekanizmalarına güvenmeyen, yeni bir birim oluşturan, buraya kaynak aktaran ve organize suç örgütü liderlerinin adalete sevk edilişini sağlayan bir Başbakan söz konusudur. Bu iki süreç aynı zamana rastlamıştır. Bir yanda çeteleri yakalatan, diğer yanda organize suç örgütüne banka pazarlayan bir Başbakan var. Bu iki resim aynı insanla bağdaşmaz. Hangi resmin bana ait olduğunu sorma hakkım var.”

“DELİL YOK”

Haberin Devamı

Hakkındaki iddiaları da anımsatan Yılmaz, “İşadamı Korkmaz Yiğit ile organize suç örgütü lideri arasındaki telefon görüşmesinden ihale tarihinden önce haberdar olduğu ve kendine has bir medya kuruluşu oluşturma çabası içine girdiği” yönündeki iddiaların doğru olmadığını kaydetti.

“Telefon görüşmesinden haberdar olduğuma dair en ufak bir delil yok” diyen Yılmaz, şöyle devam etti: “Ayrıca Başsavcının, TCK'nin 'ihaleye fesat karıştırma' içerikli 205. maddesinin tüm unsurlarının gerçekleştiği hükmüne varırken, ihalenin özelliğinden bihaber olduğunu görüyorum. Başsavcı ihalenin özelliğine vakıf değil. Özelleştirme İdaresi tarafından yapılan ihalelerle banka ihalesi birbirine karıştırıldı. Petrol Ofisi, Sümerbank gibi ihalelerle Türkbank arasında paralellik kurulmaya çalışıldı. Bunlar farklı.”

Haberin Devamı

Türkbank ihalesinin, Merkez Bankası bünyesindeki Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu (TMSF) tarafından yapıldığını belirten Yılmaz, TMSF'nin ihale tekliflerini aldığını ve kararı verdiğini, İcra Kurulu'nun da onay vermesiyle ihale sürecinin tamamlandığını anlattı. Yılmaz, “Bana bağlı olmayan bir kuruluşun ihalesine, benim fesat karıştırmam maddi olarak mümkün değildir. Türk hukuk tarihinde kendine bağlı olmayan özerk bir kuruluşun tasarrufundan dolayı sorumlu tutulan ilk Başbakan benim” şeklinde konuştu.

Söz konusu telefon kayıtlarından 11 Ekim 1998 tarihine kadar haberdar olmadığını bildiren Yılmaz, bu tarihten 5-6 gün önce bir gazeteci aracılığıyla telefon kayıtlarını duyduğunu, ısrar etmesi üzerine de telefon kayıtları deşifresinin 11 Ekim 1998'de Emniyet tarafından kendisine ulaştırıldığını söyledi.

Haberin Devamı

Telefon kayıtlarına ilişkin İçişleri Bakanlığı'nda da ihale öncesinde herhangi bir bilgi notu olmadığını ifade eden Yılmaz, Başbakanlık Özel Kalem'e bırakılan bilgi notunun usulüne uygun verilmediğini, bilgi notlarında telefon dinlenilmesine ilişkin bir atfın yer almadığını belirtti. Mesut Yılmaz, “Başsavcının, benim bu bilgiye sahip olduğum hükmüne nasıl vardığı belli değil” dedi.

Kendisine özel medya kurmak istediği iddialarını da yanıtlayan Yılmaz, “Bunları ortaya atanlar medya mensuplarıdır. Burada dinlenen tanıklardan biri Ankara'daki bazı gazetecilerin en önemli meşgalesinin dedikodu üretmek olduğunu dile getirdi. Bu iddiaların siyasi hesaplaşma içinde olanlar arasında rağbet görmesi doğal ama Başsavcılığın mütalaasına girmesi hazindir” dedi.

BAŞSAVCI GAYRETKEŞLİK YAPIYOR

Yılmaz, esas hakkındaki savunmasında, bir siyasetçi olarak bazen medya ile sorunlar yaşadığını ancak bunlara karşı yasal haklarını kullandığını söyledi.

“Bana göre bir siyasetçinin medyaya hakim olmak istemesi, kendi mezarını kazması demektir” diyen Yılmaz, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı Nuri Ok'un işadamı Korkmaz Yiğit'in ifadelerine itibar etmesini “gayretkeşlik” olarak nitelendirdi. Hukuk devletinde yapılacak işlem ve kararların hukuka uygun olması gerektiğini anlatan Yılmaz, Yiğit'in Türkbank ihalesine girmesini engelleme gibi bir yetkinin kullanılmasının yeterli delil yoksa hukuka aykırı olacağını söyledi. Yiğit'in Türkbank ihalesine girmeden önce banka sahibi olduğunu anımsatan Yılmaz, o dönemdeki ekonomik şartlar da dikkate alındığında bankacılık sektörüne yapılacak en ufak bir müdahalenin büyük bir bankacılık krizi yaratacağını söyledi.

Soruşturma komisyonu raporunun ve başsavcının esas hakkındaki mütalaasının “suç ve suçlu yaratma mantığıyla hazırlandığını” ifade eden Yılmaz, Yiğit'in Türkbank ihalesini kazanmasına rağmen ihaleye şartlı izin verildiğini, bu şartların bir tanesinin dahi yerine getirilmemesi halinde hisse devrinin gerçekleşemeyeceğini anımsattı. Yılmaz “Eğer heyetiniz benim ve hükümetimin kamu hassasiyetini ölçmek istiyorsa; bir hafta önce TMSF ile Korkmaz Yiğit arasında borçlar nedeniyle imzalanan protokoldeki şartlar ile bizim dönemimizdeki Türkbank ihalesindeki şartları karşılaştırın” dedi. Yılmaz, Yiğit'in seçimlerden sonra TBMM'de kurulan araştırma ve soruşturma komisyonlarına verdiği ifadelerde kendisini zan altında bırakmaya çalıştığını ve başsavcının da bunlara esas hakkındaki görüşünde yer verdiğini söyledi.

KOMPLO TEORİSİ

Komplo teorilerine inanmadığını ancak Türkbank ihalesi ve daha sonrasında yaşanan süreci dikkate aldığında bugün yapılanların komplo olduğuna inancının pekiştiğini vurgulayan Yılmaz, bunların başında, ihale sürecinde Korkmaz Yiğit ile Alaattin Çakıcı arasında geçen telefon görüşmesine ilişkin kasetin kendisinden gizlenmesine karşın muhalefet milletvekillerine sızdırılmasının geldiğini söyledi.

Yiğit'in “ipe sapa gelmez yalan açıklamalarını, kendisinin ifade ettiği ilaç tedavisiyle izah edilemeyeceğini” anlatan Yılmaz, görevden alınan eski İstihbarat Daire Başkanı Sabri Uzun'un da emniyetten geldiği iddia edilen bilgi notuyla ilgili günleri şaşırmış olmasının tesadüf olamayacağını kaydetti.

Dava sürecinde Yüce Divan'a gelen ihbar mektuplarının da tamamının ”fos çıkmasının” da tesadüf olamayacağını belirten Yılmaz, bu ihbar mektuplarından birinde, Yiğit'in Dubai'deki bir banka aracılığıyla kardeşi Turgut Yılmaz'ın hesabına 14 milyon dolar aktarıldığını mektupla ihbar edilmesinin, amatör bir muhbirin yapacağı iş olmadığını söyledi. Mesut Yılmaz, “Bütün bunlar göstermektedir ki; bu olay baştan sona bir komploludur. Ama Başsavcı bu olayları kayda değer bulmayıp geçiştirmiştir” dedi.

Başbakan olarak görev yaptığı sürece, iş dünyasından gelmesi dolayısıyla iş adamlarıyla ilişkilerinin iyi olduğunu kaydeden Yılmaz, bunun nedeninin ise “artık yatırımların devlet eliyle değil özel sektör eliyle yapılmasına inanmaktan” kaynaklandığını ifade etti. Yılmaz, bu yolla yapılan yatırımlara Adapazarı ve Kocaeli'ndeki otomobil fabrikalarını örnek gösterdi.

Bu fabrikaların yapılmasına o zaman karşı çıkan bazı siyasetçilerin daha sonra bu fabrikaların açılışını yaptığını söyleyen Yılmaz, şunları kaydetti:

“Bu siyasetin cilveleridir. Hatta bir bakan bu sanayiciye ödül de verdi. Benim hakkımda öyle dedikodular, spekülasyonlar üretildi ki bunlara ortak olduğum dahi söylendi. Bütün bunlar seçimlerden sonra TBMM'de araştırma komisyonu tarafından araştırıldı. Bir şey bulunamadı. Bula bula Türkbank'ı getirdiler. Daha önce eski TCK'nın 240. maddesine göre Meclis'te soruşturmaya yer olmadığına karar verildi. Ancak bunlar, 240. maddedeki zaman aşımı süreci kısa olduğu için eski TCK'daki 205. maddede düzenlenen 'ihaleye fesat karıştırmaktan' dava açtılar.

Başsavcı da bana göre yetkisi olmadığı halde esas hakkındaki mütalaasında tekrar 240. maddeye göre davanın düşmesini istiyor. Ne ihaleye fesat karıştırma ne de görevi kötüye kullanma suçlamasını kabul ediyorum. Ben sadece görevimi ciddiye almanın bedeli ödüyorum.

Bana verilecek en ağır ceza başsavcı tarafından bu meselenin belirsizliğe terk edilmesidir. Ben suçluysam cezamı verin suçsuzsam başımın üstümdeki bulutları dağıtın. Başsavcının dediği gibi ne zaman aşımından ne de aftan yararlanmak istiyorum. Ben sadece adalet istiyorum. Mahkemenizin en adil kararı vereceğine inanıyorum.” Yılmaz'ın esas hakkındaki savunmasından ardından avukatı Uğur Alacakaptan savunma yapmaya başladı.

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!