Güncelleme Tarihi:
Özen Algönül Erkek ile Çanakkale Güzelyalı’daki evinde buluştuk. İki kedisi ve gülen yüzüyle karşılıyor bizi. Yemek masasında birbirinden lezzetli yiyecekler. Tekrar koşuyor mutfağa; elinde bir kase zeytinle dönüyor. Kendisi yapmış. Mis gibi çay kokusu eşliğinde başlıyoruz sohbete:
- Sizi biraz tanıyabilir miyiz? Bir gününüz nasıl geçiyor?
Özen Algönül Erkek: 1968 doğumluyum. Doğma büyüme Çanakkaleliyim. Selçuk Üniversitesi Fransız Dili ve Edebiyatı’nı kazandım. Üç yıl kaydımı dondurdum. Konya ve Çanakkale arasında mekik dokudum. Anadolu Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi Uluslararası İlişkiler bölümünden mezun oldum. Şu anda Kültürel Miras ve Turizm okuyorum. İkimizin de ikinci evliliği. Yaklaşık iki yıldır emekliyim. Çok keyifli, insan emekli olduktan sonra kendini buluyormuş. Çok tempolu bir yaşamım var.
Sabahları erken kalkarım. Güneşi üzerime doğurmamaya çalışıyorum. Hemen sokaktaki ve evdeki kedilerimi besliyorum. Daha sonra ise 9 yaşında üçüncü sınıfa giden oğlum Aslan’ın okula hazırlık telaşı başlıyor. Haftanın bir gününü kendime ayırdım. Cuma günleri mozaik yapıyorum arkadaşımın atölyesinde. Çarşamba günleri de bir saat dans kursu var, arkadaşımın bale okulunda.
- Çevre aktivistisiniz. Uzun zamandır da çöplerinizi kendiniz ayrıştırıyorsunuz. Bu farkındalık nasıl başladı?
14 yaşıma kadar köyde babaannemle yaşadım. ‘Tabakta ekmek bırakılmaz günah’, ‘Ekmek çöpe atılmaz günah’, ‘Kul hakkına girilmez günah’... Bu günahlarla büyüdüm. Günah dediği şey aslında bizim ürettiğimiz karbondioksit. Ben de çocuklarıma aktarmaya çalışıyorum. Balkan göçmeni anneannem, dedem, babaannem. Babaannem çürük elmayı bile atmaz, yarısını hayvanlara verirdi. Ekmek kırıntıları kuşların, karıncaların boğazından geçsin istiyorum. Çok uzun zamandır ayrıştırmayı kendim yapıyorum. Toprağa karışabilecek şeyler dahil ayırıyorum. Misafir tabakları toplamak isterse izin vermiyorum. Her şeyi çöpe atıyorlar. Dönüştürürken, çöpleri ayrıştırırken aslında kendinizi de dönüştürüyorsunuz. Toprağa karışabilecek, doğaya nefes olabilecek her şeyi her sabah ormana götürüyorum, dönerken de etraftaki plastikleri, çöpleri, doğada uzun süre eriyemeyecek ne varsa toplayıp çöpe atıyorum. Gördüğüm o çöpü almazsam eğer uyuyamam.
EMİNE HANIM’IN PROJESİNİ DESTEKLİYORUM
- Emine Erdoğan’ın öncülüğünü yaptığı Sıfır Atık Projesi destekliyorsunuz o zaman.
Doğanın, doğayı koruma çabasının siyaseti olmaz. Emine Hanım’ın bu projesini desteklemenin ötesinde çok kıymetli buluyorum. Yaşamdan yana bir proje. Arabamda bile sıfır bez çantaları var. İçerisinde barış var, üretmek var, kadının gücü var. Emine Hanım’ın bu çabası birçok insana da örnek olacak.
BİR YIL HİÇBİR ŞEY ALMAYACAĞIM
Al-tüket düşüncesi beni bir karar verme noktasına getirdi. Bu dünyada her şeye sahip olamayız dedim ve almadan yaşamak nasıl görmek istedim. Yılbaşında da kendime “Bir dur Özen” dedim ve bunu eşimle paylaştım. Muharrem, ‘Bu benim çok işime gelir’ dedi. Ben bir yıl hiçbir şey almayacağım. 2021’e kadar tabağım mı kırıldı almayacağım, ayakkabım mı eskidi almayacağım.
Kırılan hiçbir şeyi atmıyorum. Tabaklar, kupalar. Muharrem’in bir kupası vardı, çatladı, onu nasıl atabilirim? Mutlaka dönüştüreceğim. (Bir sepette biriktirdiği kırık porselen gibi parçaları göstererek) Bunlar da değerlenecek. Hiç kimse mükemmel değilken neden bir tabak kusursuz olsun ki.
- Muharrem Bey’de sizin kalbinizi çalan neydi?
Adalet duygusu, vicdanı ile birleşmiş yüreği sevdiğim en güzel yeri. Bu özelliğini çok kıymetli buluyorum. Beni cezbedenler de bunlardı. Annesini de saygılı, vicdanlı bir insan yetiştirdiği için minnetle anıyorum.
- Eşiniz Çanakkale’deyken en keyif aldığınız anlar neler?
Muharrem erken kalkar, yürüyüşe gideriz. En çok şunu seviyorum: Sabah beni kaldırır ve koşa koşa denize götürür. Yataktan sürünerek çıktığım zamanlarda ‘Bana teşekkür edeceksin’ der ve ben ise daha denize adım atar atmaz ‘İyi ki geldik Muharrem’ derim. Sokaktaki canları besleyip, çöpleri de toplayıp eve dönünce hemen birer kahve yaparım. İşte o 5-10 dakika benim için çok kıymetli.
AŞK ÇOK DERİN
- Gelelim aşka. Eşinizle nasıl tanıştınız?
Aşk çok derin, girersek çıkamayız. Aşk deyince önce yutkunur sonra susarız değil mi? Bizi dönüştüren bir yolculuk aslında. Bizim de 14 yıllık bir hikâyemiz var. 2004’ün sonunda tanıştık. Ben belediyedeydim. Muharrem de belediye meclis üyesi adayıydı. Belediyede başladı. Böyle bir düşüncemiz yoktu zamanla tutkulu bir aşka dönüştü. Biz Muharrem ile Çanakkale’de aynı binada oturmuşuz. 14 yıl öncesinde birbirimizi hiç tanımadan aynı apartmanda yaşamışız. Eşimle yıllar sonra belediyede tanıştık. Bütün arkadaşlarıma ‘Muharrem çok tatlı, iyi bir çocuk, ayarlasak ya sana’ diyorum. Kaç kişiye ayarlamaya çalıştım. Sonra sen misin bunu söyleyen Özen. Sırılsıklam âşık oldum. En uzun gecelerin birinde, bir 21 Aralık günü ilk kez bir araya geldik. Evlerimize gitmek için ayrılırken bir anda sarıldım. 20 dakika boyunca sarıldık. Çok uzundu ve güzeldi. Böyle başladı. 2011 yılında 21 Aralık’ta da evlendik.
ÇEVRE NÖBETİ
- DOĞA yürüyüşlerinde gördüğü çöpleri mutlaka toplayan Özen Algönül Erkek, çarşamba günleri de Kaz Dağları’nda tutulan nöbete destek veriyor. Birlikte sabahın erken saatlerinde Kaz Dağları’nın yolunu tutuyoruz. 10-15 kişilik bir grup altı aydır ‘su ve vicdan’ nöbeti tutuyor. Siyanürle altın çıkarmak için başlatılan çalışmalar durdurulmuş ancak çevreciler yapılan tahribatın giderilmesini istiyor. Özen Hanım hepsiyle uzun uzun sohbet ediyor, yanında getirdiği erzakları da orada yaşayan çevreci arkadaşlarına bırakıyor.
DANS DERSİ
- ÖZEN Hanım’la köpekleri besliyor, çöpleri topluyor, okuldan gelen oğlu Aslan’ı karşılıyoruz. Ardından yeni başladığı bale okuluna gidiyoruz. Dans hocası Esra Yurttuk, “Çok enerjik ve çalışkan bir öğrenci” diyor.