Güncelleme Tarihi:
Yıldırım, yabancı medya temsilcileriyle buluşmasında, gazetecilerin gündeme ilişkin sorularını yanıtladı. Muhataplarının terör örgütü olmadığını, terör örgütüyle vatandaşların sorununa yönelik görüşecek hiçbir şeylerinin bulunmadığını ifade eden Yıldırım, "İnsanları gözünü kırpmadan öldüren yaşlı, genç demeden bombalarla binaları aşağı uçuran, askeri ve polisi tuzakladıkları bombalarla kalleşçe şehit eden kan emici terör örgütleriyle hiçbir sorunu konuşmayız. Böyle bir şeyi asla kimse bizden beklemesin" diye konuştu.
Binali Yıldırım, hükümetlerin görevinin halkın isteklerine duyarsız kalmayıp, isteklerini karşılamak olduğunu dile getirerek, şöyle devam etti: "Halk, huzur, barış ve kardeşlik istiyor. Teröristler ne yapıyor? Öldürüyor. Biz şimdi kimden yana olacağız? Öldürenlerle mi yoksa onları öldürmeye azmetmişleri ortadan kaldırmakla mı meşgul olacağız? İkincisini yapıyoruz. PKK terör örgütünün Kürtler diye bir sorunu yok. Ortada bir sorun var. O da Kürtlerin PKK sorunudur. Kürtlerin PKK sorunun çözümü de Kürtlerle bizim aramızdaki, devletimiz arasındaki bu PKK örgütünü yok etmek ve aradan çıkarmaktır. Aramıza girmek suretiyle bu sorunun çözümünü geciktiriyorlar. Bölge insanı 15 Temmuz'da Türk bayrağıyla meydanlara çıktı. Onlar ne diyor? Biz Türkiye'den ayrılmak istiyoruz. Sen ayrılmak istiyorsun da onlar ayrılmak istemiyor. Zorla mı? İstemedikleri için silahla, tehditle, ölümle, illa ayrılacağız. Var mı böyle bir şey. 15 Temmuz gecesi, ondan sonraki 27 gün boyunca Diyarbakır'da, Batman'da, Siirt'te, Hakkari'de, Şırnak'ta, bütün Güneydoğu'da artı batıda, kuzeyde, güneyde, 780 bin kilometrekare vatan toprağının her köşesinde bayrağımızla, çoluğumuzla, çocuğumuzla herkes meydanlardaydı. Bizim için ölçe budur, halk birlik istiyor, beraberlik istiyor, kardeşlik istiyor. Terör sona ersin istiyor. Neyi pazarlık edeceğiz, kiminle pazarlık edeceğiz."
Yıldırım, 1071'de bu topraklara gelince pazarlığın yapıldığını ifade ederek, "Bizi kimse bölemez. Kimse parçalayamaz. Kurtuluş Savaşı'nda bunu ispat etmişiz. Çanakkale direnişinde bunu ispat etmişiz. Daha neyin pazarlığını yapacağız. Bu toprakların her karışına bedel ödedik. Gerekirse bundan sonra da bedel ödemeye devam edeceğiz" dedi.
Problemin Türkiye'de ayrılık peşinde koşan terör örgütü PKK olduğunu ifade eden Yıldırım, ayrılıkçı bu terör örgütüne kulak asmayan ve itibar etmeyen Kürtlerin bulunduğunu söyledi.
'TERÖR ÖRGÜTÜNÜN SESİNE KULAK VEREMEYİZ'
Yıldırım, sorunun doğru koyulması gerektiğini dile getirerek, "Oradaki ahali biz de ayrılmak istiyoruz derse ona hiç kimse bir şey yapamaz. 'İstemiyoruz kardeşim ayrılmak, adam diyor ki silahla öldürülerek illa ayrılacağız.' Nasıl olacak? Soruyorum ne yapmak lazım? Kimin yanında olacaksın? Vatandaşın yanında. Terör örgütünün sesine kulak veremeyiz. Olay budur." diye konuştu.
Gittiği her yerde vatandaşın kendisine "Biz ayrılmak istemiyoruz. Kan emici terör örgütünü Allah rızası için bu topraklardan kovun." dediğini anlatan Yıldırım, gittikleri yerde ayrılmak isteyen bir tek vatandaşa rastlamadıklarını kaydetti.
Başbakan Yıldırım, terör örgütü PKK'nın Türkiye dışındaki yöneticilerinin "Biz Türkiye'yi bölmek, bir Kürt devleti kurmak istiyoruz." dediğini, bunun aynen İspanya'da ETA'nın, İngiltere'de de İRA'nın yaptığı gibi olduğunu, yıllarca aynı şeyi söylediklerini, sonunda da tezlerinden vazgeçtiklerini belirtti. Arkada insan olmayınca söylemin bir anlamının da kalmayacağını ifade eden Yıldırım, şöyle devam etti: "Eğer taraftarınız olursa bir anlam ifade eder. Türkiye'yi bölme gayreti var, Irak'ı bölme gayreti var. İran'ı bölme gayreti var. Suriye'yi bölme gayreti var. Bu ortada ama bu saydığım ülkelerin hiç birinde bölünme istemiyor insanlar. Bu küresel bir beladır. Ülkeleri istikrarsız hale getirmek için maalesef öyle veya böyle küresel destekler de bulan terör örgütleridir. Bizim amacımız terör örgütlerinin daha da azması ve bütün ülkeleri tehdit etmesi mi, yoksa terör örgütlerinin kontrol altına alınması mı? Bizim dostlarımızdan beklediğimiz budur."
HDP, PKK'YI KINAMIYOR
Yıldırım, soru üzerine, HDP'nin PKK'yı desteklediğini dile getirerek, "Nasıl destekliyor? Kınamıyor. Diyoruz ki siz halkın oyuyla seçildiniz. Bir terör olayı oldu, insanlar öldü, PKK 'Ben yaptım' diyor. Çıkıp diyeceksiniz ki 'Lanet olsun, ben bu terör örgütünü şiddetle kınıyorum.' Bunu kınamazsanız ne diyeceğiz biz. Hala bütün bunlara rağmen seçilmiş bir partidir. Parlamentoda en sert muhalefeti de bu parti yapıyor" diye konuştu.
Dün Elazığ'da önüne çıkan insanların "Biz Meclis'te bu partiyi istemiyoruz, atın bunları" dediğini belirten Yıldırım, "Ben ne yapabilirim, atabilir miyim? Seçilmiş, gelmişler. Ama bir daha seçime giderse vatandaş gereken cevabı verir" dedi.
O AÇIKLAMADAN SONRA İPLER KOPTU
Bir soru üzerine, terör örgütü PKK ile 1984'ten beri mücadele ettiklerini belirten Yıldırım, "Birçok iktidar geldi, geçti. Bazen azaldı, bazen çoğaldı ama bu sorun hep var olmaya devam etti" dedi. Gerek içeriden gerek dışarıdan "Barışa, çözüme bir şans verin, hazır bunlar da silah bırakmak istiyor, artık bu silahlı mücadeleyi sürdürmek istemiyorlar, oturalım, konuşalım, sorunları çözelim" denildiğini hatırlatan Yıldırım, şöyle devam etti: Ama sorunların çözümü nerede? Ayrışmada değil, birleşmede. 21 Mart 2013'te Abdullah Öcalan'ın beyannamesi var, orada bir şey. Evet güzeldi, ne dediler? 'Biz bölünmek istemiyoruz, sorunlarımızı birlik beraberlik içinde, demokratik yollardan çözmek istiyoruz.' Buna kimsenin itiraz olabilir mi? Olamaz. Bu süreç başladı. Nereye kadar? Dolmabahçe'den de sonra 7 Haziran'a kadar hep bu söylem devam etti ancak 7 Haziran'dan sonra HDP'nin yetkililerinin açıklamalarını hatırlayın. Türkiye Cumhuriyeti'ni, hükümetini, milletini tehdit eden, 'PKK sizi bir kaşık suda boğar, şu olur bu olur.' diye çok kışkırtıcı, çok can sıkıcı açıklamalar yaptılar, ondan sonra ipler koptu. Ancak ondan önce bir şey oldu. Nevruz açıklamalarından sonra güya silahları bırakıp gideceklerdi ama o gerçekleşmedi. Asla o adım atılmadı. Terör örgütü silahlarını bırakacaktı ve Türkiye'den ayrılacaklardı ancak bunu yapmadıkları gibi o çözüm sürecini de tahkim amacıyla kullandılar. Yani daha fazla silahlarını, altyapılarını, silahlı mücadele için ihtiyaçları olan o sakin ortamı çok iyi değerlendirdiler ve orada tahkim yaptılar. Hem eleman hem de silah altyapılarını kuvvetlendirdiler. Onu nereden anlıyoruz? 24 Temmuz'da iki polisimizi uykusunda şehit ettikten sonraki süreç tekrar değiştiği anda gördük ki, müthiş bir hazırlık geçirmişler. Kimse bize içeride, dışarıda diyemez ki, siz barışa şans vermediniz. Verdik, kullanamadılar, şanslarını kaybettiler. Kaldı ki, 7 Haziran'dan sonraki söylemlerinin gerçek kafalarındaki söylem olduğu da anlaşıldı, önceki bir yanıltmaydı. Orada da ciddi oy aldılar. Niye 5 ayda 1 milyon oy kaybettiler? Şimdi seçime gitsinler görelim. Şimdi Diyarbakır'da, Mardin'de, Şırnak'ta, Cizre'de adam toplayamıyorlar, insanların yanına gidemiyorlar, üzerine saldırıyor. 'Bak yerimizi yurdumuzu yıktınız, perişan ettiniz, hendekler kazdınız, binalarımızı, geleceğimizi kararttınız' diye hepsini çok şiddetli bir şekilde protesto ediyorlar. Şu anda halk, bu terör örgütünün başlarının belası olduğunu biliyor ve bize 'Bunları defedin gitsin, bunlarla bizim işimiz olmaz, bunların bize bir faydası olmaz' diyor."
HDP'SİZ ANAYASA ÇALIŞMALARI
Başbakan Binali Yıldırım, seçilmiş bir siyasi parti olan HDP'nin orantısız muhalefet yaptığını ifade ederek, şunları söyledi: 316 milletvekilimiz var, bizim sesimiz bir çıkıyorsa onların sesi 10 çıkıyor. Muhalefet oldukları için bir şey demiyoruz. İktidar demek sorumluluk demektir. Yoksa onlardan çekindiğimizden değil, konuşsun, anlatsın ama doğru şeyler söylesin. Söyleyeceği ilk şey, çıkıp diyecek ki, 'Bu alçak örgütü biz asla ve asla tanımıyoruz, yaptıkları olayları kabul etmiyoruz.' Bunu desinler, canımı alsınlar, başım üstünde yeri var, bunu diyecek, bunu demezse ben onunla iş yapmam. Yoksa ben bunu şehitlerime, şehit yakınlarıma izah edemem. Biz bunu bekliyoruz, yoksa kapıları filan kimseye kapattığımız yok."
APO'NUN YÖNLENDİRECEĞİNİ GEREKTİREN BİR SÜREÇ YOK
FETÖ'nün darbe girişiminden sonra birçok partinin "geçmiş olsun" diye kendilerini aradığını anlatan Yıldırım, şöyle devam etti: Darbe oldu herkes arıyor, neden aramıyorlar? CHP arıyor, MHP arıyor, diğerleri arıyor, Vatan Partisi, Saadet arıyor, neden HDP'liler aramıyor? Onlar bu darbeye karşıysa arar 'Geçmiş olsun, ne yapabiliriz, ne edebiliriz?' der. Böyle bir şey görmedik. 'Marifet iltifata tabidir' diye bir laf var. Onlar kafalarındaki bu zararlı düşünceden vazgeçecekler. Çünkü o düşünce Güneydoğu'da da Batı'da da yaşayan vatandaşımızın düşüncesiyle aynı değil. Kafalarındaki düşünce, terör örgütünün düşüncesidir. Bundan arınırlarsa, gerçek anlamda bağımsızlıklarını kazanırlarsa, o zaman gerçekten halkın temsilcisi olurlar. Apo'nun yönlendiriciliğini gerektiren bir süreç yok. Bir terör örgütüyle biz muhabbet içine giremeyiz, kendi işimizi kendimiz göreceğiz, bunu görürken de vatandaşımızla yapacağız. Onu denedik ama o fırsatı değerlendirmediler ve bizi kullandılar. Bir daha kullandırmayız, bir daha müsamaha göstermeyiz çünkü bizim muhatabımız terör örgütü değil, oradaki milletin başına bela olan terör örgütünün aradan çıkarılması. 6-7 Ekim olaylarını nasıl açıklayacağız? 53 masum vatandaş gitti. 'Çıkın sokağa öldürün' dedi, siyasi parti bu mu olmalı? Bunların hepsinin hesabını herkes verecek."
Özgürleşme ve haklar konusunda AK Parti'ye kimsenin bir şey söyleyemeyeceğini vurgulayan Yıldırım, "Bugüne kadar bölgedeki insanlarımızın, bütün vatandaşların ihtiyaçlarını görmek için çok ciddi reformlar, değişiklikler yaptık. Bundan sonra da yapmaya devam edeceğiz, biz kimseye düşman değiliz, bizim düşmanımız halkın üzerine silah çeken, gözünü kırpmadan insanları öldürendir. Onun dışında bizim düşmanımız yoktur." ifadelerini kullandı.
FETÖ İLE PKK ARASINDA İŞBİRLİĞİ VAR
Bir gazetecinin "FETÖ ile PKK arasında iş birliği var mı?" sorusunu Yıldırım "İş birliği var. İki örgütümüz var, FETÖ, BETÖ, bölücü terör örgütü. Biri vardiyayı devralıyor, mesaisini tamamlıyor, diğerine devrediyor, böylece yardımlaşarak gidiyorlar. İlişkileri var. Eldeki bilgilere göre." diye yanıtladı.
MUHALEFET LİDERLERİYLE GÖRÜŞME
Başbakan Yıldırım, 15 Temmuz darbe girişiminden hemen sonra oluşan siyasi uyuma ilişkin bir soruyu yanıtlarken, 22 Ağustos Pazartesi CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli ile Başbakanlık'ta kahvaltıda bir araya geleceğini bildirerek, toplantıda, terör, anayasa, Suriye, Türkiye'nin geleceği ve darbe sonrası yapılması gereken işleri konuşacaklarını söyledi.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın Yenikapı'da "Hiçbir şey eskisi gibi olmayacak." dediğini hatırlatan Yıldırım, "Kardeşliği, birliği, beraberliği kalıcı hale getirmek için gereken gayreti göstereceğiz. Biz de orada 'Bu birlikteliğe, bu uzlaşma kültürüne gözümüz gibi bakacağız. Bunun devam ettirilmesi için her türlü gayreti göstereceğiz.' dedik. Bu yolda da ilerlemeye devam ediyoruz" dedi.
EN GÜVENLİ YER MARS
Bir soru üzerine Yıldırım, turizmin geliştiğini ifade ederek, şunları aktardı: "Özellikle Ortadoğu'dan, Uzakdoğu'dan şimdi Rusya'dan işler yoluna girdikten sonra çok ciddi gelişler var. Hele bizim vatandaşın bir huyu var, işler tersine gitti mi elini cebine atıyor. İç turizmde de çok ciddi hareketlenme var. Bu sene yaşadığımız olaylardan dolayı meydana gelen olumsuzlukları da yavaş yavaş azaltıyoruz yok etmemiz mümkün değil azaltıyoruz ama kabul edilebilir sınırlar içerisinde olduğunu söyleyebilirim. Türkiye turizmde dünyanın altıncı büyük ülkesi, destinasyon anlamında söylüyorum. Turizmde çeşitlendirme önemli. Diyeceksiniz ki Türkiye güvenli mi değil mi? Dünyada güvenli bir yer kalmadı arkadaşlar... Eğer öyle bakarsak en güvenli yer herhalde Mars... Orayı bilmiyoruz. Amerika'da da patlama oluyor, Fransa'da da oluyor, Belçika'da da oluyor, İstanbul'da da oluyor, Ankara'da da oluyor, Irak'ta, Suriye'de zaten sıradan vakalar halinde, Tunus'ta oldu. Her yerde oluyor. Geçen hafta İran ve Kanada, Türkiye'ye seyahat uyarısını kaldırdı. Bu uyarıların mantığında 'Biz gitmeyin demiştik' var. Demiştinle olur mu? Mesela biri kalkıyor, 'Deprem olacak?' diyor. Deprem olacak tabii. Her gün söylersen, bir gün deprem olunca 'Ben bilmiştim' diyecek. Onun gibi bir şey. Siz geldiniz, herhangi bir sıkıntıyla karşılaştınız mı? Türkiye'de bir sıkıntı yok merak etmeyin. Almanya'da, Belçika'da, Fransa'da Amerika'da ne kadar sıkıntı varsa, Türkiye'de de o kadar var. Risk dersen hayatın kendisi risktir. Hareket etmeye başladığınız zaman risk altındasınız."