Güncelleme Tarihi:
Arslan, 6-7 Aralık’ta İstanbul’da 20’nin üzerinde ülkenin katılımıyla gerçekleşecek ‘İnsan Hakları Zirvesi’ öncesi Ankara’da gazetecilerle bir araya geldi. İnsan haklarının temelinde aile içi sorunların bulunduğunu, bataklığı kurutmadan sivrisinek sorununu çözmenin imkânsız olduğunu dile getiren Arslan, şunları söyledi:
TOPLUM PARÇALANIYOR
“Boşanma oranları çok yüksek. Yıllık 500-600 bin evlilik, 130 bini aşan Boşanma yaşanıyor. Boşanma oranları Türkiye’de yüzde 20’leri aştı. Bu 130 bin ailede huzursuzluk anlamına gelir. Bu, eşlerin, çocukların, annelerin, babaların, akrabaların ciddi huzursuzluk içinde olduğunu gösterir. Bu aslında bir terördür, çocuk hakkı ihlalidir. Bu, çocuklar sevgisiz büyüyor demektir. Çocuklar, duygu boşluğu yaşıyor, kontrolsüz kalıyor demektir. Türkiye’nin en büyük sorunu insan hakları eğitimidir. Aile korunamıyor. Aile toplumun atom parçası, bunu koruyamazsak gençler uyuşturucuya ve teröre daha çabuk bulaşıyorlar. Artık aileleri televizyonlar eğitiyor, toplum parçalanıyor. Bu konuda Aile Bakanlığı’nın da gerekli çalışmaları yaptığını düşünmüyorum.
BİR GÜN NEZARETTE YATTIM
Tespitlerimize göre cezaevlerinde işkence yok ancak kalabalığın getirdiği sorunlar var. Sağlığa erişim hakkı şikâyeti geliyor, bazen duvardaki rutubet bile şikâyet konusu olabiliyor. Cezaevlerinin sayısı toplumsal sıkıntılar nedeniyle artıyor. Cezaevlerinin sayısını arttırarak bir yere varamayız. Cezaevlerindeki sayı 260 bini aştı. Bu, milyonlarca insanı etkileyen ciddi bir sorun. 1987’de evlendim, ilk ayımızda bir polis kontrolünde kimliğim yok diye bir gün nezarette bekledik. Böyle bir muameleyi hak etmediğimizi düşünüyorum.”
ŞİDDET KÜLTÜRÜ OLUŞTU
Toplumumuzda şiddet kültürü oluştu. Şiddet kültürünün kadını erkeği yok. Bakıyorsunuz kadın, kadına şiddet uyguluyor. Şiddet kültüründen uzaklaşmalıyız. Bir strateji geliştirmeliyiz. Biz şiddet kültürünü nereden aldık, nasıl uzaklaşırız? Bunun toplumsal bozulmanın sonucu olduğunu düşünüyorum. İnsani değerlere sahip olan insanların şiddet uygulaması mümkün değil. Bu kültür bize bulaştı ve nasıl uzaklaşmamız gerektiğine odaklanmak gerekiyor. Dünyada en çok aile içi şiddet konularından birisi de aile içi yaşlılara yönelik şiddet. Kadına yönelik şiddetten bahsediyoruz. Ancak yaşlılara yönelik şiddeti göz ardı ediyoruz. Bu insan hakları görevidir ve bu sorumluluk sadece devletlerin değildir. İnsan haklarını koruyup geliştirmek devletlerin yanı sıra toplumun ve bireylerin görevidir.