Oluşturulma Tarihi: Kasım 16, 2002 00:00
İlkokul mezunu Ahmet Çankaya'nın olağanüstü yontma yeteneği başına inanılmaz belalar açtı. Asıllarının resimlerine bakarak yaptığı imitasyon heykellere arkeologlar, müze yetkilileri ve sanat tarihçileri ‘‘tarihi eser’’ diye rapor verince olanlar oldu. Yaptığı 20'ye yakın heykelin Türkiye'nin çeşitli müzelerinde gözaltında tutulması bir yana, hakkında pek çok dava açıldı. Bu yüzden hapse düşmesi de cabası... Kapadokya'nın çanak çömlek atölyelerinin merkezi Avanos'ta 1997'den beri dillerden düşmeyen Ağır Ceza'lık bir davanın sanığı Ahmet Çankaya (42). Bir dava demek doğru olmaz. Sık sık açılan davaların en uzun süreni sözünü ettiğimiz. Suçu, yaptığı heykellerin kataloglardaki orijinallerinden ayırt edilememesi. Kapadokyalı Michelangelo'nun, heykelleri kendisinin yaptığını ispatlaması tam 5 yılını aldı, en sonunda beraat etti ama yaşadıkları da Aziz Nesin'e rahmet okutacak bir Türkiye hali olarak kayıtlara geçti. İşte kendi ağzından ‘‘uzmanlarının tarihidir diye rapor verdiği imitasyon harikalarını yaratan alaylı heykeltraşın’’ hikayesi. ADAM GILGAMIŞ DİYE BİRİNİN HEYKELİNİ İSTEDİKendisine borcum olan Hasbi Soylu adındaki tüccar bir gün elinde bir katalogla geldi. Alacağına karşılık resimlerini gösterdiği bir çift kartal, bir Strangford Apollo'su, bir de Gılgamış denilen birinin heykellerini yapmamı istedi. Heykellerin bazalt taşından olmasını şart koştu. Bazalt granitten on kat sert. Ama 9 çocuğun nafakası için, borçlardan kurtulmak için uğraşmaya değer dedim ve aylarca çalışıp teslim ettim. Mahkeme kayıtlarına da geçti. Tüccar Hasbi Soylu heykelleri Niğde'de bir araziye gömüp tarihi eser havası verip satmaya çalışmış. Ancak müşterisi daha kurnaz. Fiyatı yüksek bulunca bu sahici sandığı eserleri yakalatıp yüklü bir para ödülü kapmak istemiş. Niğde emniyetinin olaya gereken ehemmiyeti vermeyeceğini düşünüp ihbarını Ankara'ya yapmış. Ankara da Sakarya Emniyeti'ni görevlendirmiş. Polisler alıcı kılığında bizim Hasbi Soylu'yu derdest etmişler. O da heykellerin orijinal olmadığını benim yaptığımı söylemiş.POLİSLER ALACAKLARI ÖDÜLÜN HESABINDABir kış günü bahçede heykel oyuyordum. Başımı çevirdim evin etrafı jandarmalarla sarılı. Başıma dikilen silahlı polis beni ekip arabasına doğru götürüp bagajı açtı. Gördüğüm manzara karşısında şaşırıp kaldım. Bagajda benim yapıp da Hasbi'ye verdiğim heykeller. Bunları ben yaptım, dediğim vakit de polisler şaşırdı. Heykelleri yaparken aşama aşama çektiğim fotoğrafları da gösterdim. Polisler inanmadı. Ekip arabasına bindirdiler. Arabada Hasbi oturuyor. Sakarya'ya doğru yola çıkarıldık. Yol uzun, bir ara
yemek molası verildi. Polisler alacakları primlerin hesabını yapıyorlardı. 'Yahu dedim, boÅŸuna hevesleniyorsunuz bunların hiç biri tarihi eser deÄŸil, hepsi benim eserim.' Nuh diyor peygamber demiyorlar. Ä°ÅŸin kötüsü fotoÄŸraflar da polislerin elinde. Zaten o fotoÄŸraflar bir daha da elime geçmedi. Saatler sonra Sakarya'da bir karakolun nezaretine attılar bizi. Heykelleri yapmadığımı söylersem beni serbest bırakacaklarını söylüyorlar. Ä°stedikleri ÅŸeyi söylersem Tüccar Hasbi'nin başı beladan kurtulmayacak.MÃœZE YETKÄ°LÄ°SÄ° TARÄ°HÄ° ESER DEMEZ MÄ°?Nezaretteki üçüncü gün beni yeniden bir kalabalığın içine soktular. Arkeologlar ve müze yetkilileri gelmiÅŸ. Müze yetkilisi de heykellerin tarihi eser olduÄŸunu söylemez mi... Onu da ikna etmeye çalışıyorum. Asla inanmıyor. Müze yetkilisi ‘‘Güzel sanatlardaki heykeltıraÅŸların hepsi bir araya gelse bunları yapamazlar. Sen ilkokul mezunuyum deyip bunları yaptığını söylüyorsun. Bunlar bazalttan yapılmış granitten sert, senin yapacağın iÅŸ deÄŸil’’ diyor. Ben de ‘3 bin yıl önce fakülte mi vardı. Onları yapanlar insansa bunları yapan da insan. Åžimdiki teknolojiyle bunları yapmak çocuk oyuncağı’ deyip, duruyorum dinlemiyorlar.STRANGFORD APOLLO'SUNU SÃœNNET ETMÄ°ÅžTÄ°M Sakarya'da gözaltındaki üçüncü günün sonunda mahkemeye çıkardılar. Allahtan hakim de, savcı da kadındı. Strangford heykeli kafadan dizlere kadardı. Ä°leride problem çıkar diye ilgili yerini sünnetli yapmıştım, tarihi eser diye satamasınlar diye. Hakim ve savcı hanıma sünnet iÅŸini biraz utanarak söyledim. Ä°kna oldular. Davanın yeniden incelenmesine karar verdiler. Hasbi Soylu'yu tutukladılar, beni serbest bıraktılar ama bir üst mahkeme kararı bozdu ve ben cezaevini boyladım. Kendimi savundum ama polise verdiÄŸim o fotoÄŸraflar olmadığı için söylediklerim havada kaldı. Bir de arkeolog MürÅŸit Yazıcı ve Naime Toy ‘‘Söz konusu eserler 3386 sayılı yasa ile deÄŸiÅŸik 2863 sayılı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanunu’nun 23. maddesine giren taşınır kültür varlıkları olup, müzelik deÄŸerlerdedir. Eski eserdir. Tescil ve Tasnife tabidir’ yazılı bilirkiÅŸi raporu verince, umut falan kalmadı bende. Allahtan güzel bir rastlantı oldu. Ä°stanbul'da yaÅŸadığım yıllarda hukuk fakültesinde okuyan ErdoÄŸan adında iyi bir arkadaşım vardı. ErdoÄŸan, Rize'ye savcı olarak atanmış. Başıma gelen olayları öğrenince Derinkuyu'ya kadar gidip, heykelleri yaparken çektiÄŸim fotoÄŸrafların negatiflerini buluyor ve benim için yeni bir savunma yapıyor. Neticede bir ay sonra serbest bırakıldım. Olay yerinin NiÄŸde olması nedeniyle dava da NiÄŸde Ağır Ceza'ya nakil oldu.AYNI TAÅžTAN BÄ°R HEYKEL DAHA YAP SANA Ä°NANALIMMemlekete döndüm, tutuksuz yargılanıyorum, NiÄŸde'de ilk duruÅŸmaya çıktım. Ağır Ceza Hakimi ‘‘Biz bunların senin yaptığına inanıyoruz. Yalnız elimizdeki resmi yazıları bozamayız. Raporlarda bu taşı senin iÅŸleyemeyeceÄŸin yazılı. Aynı taÅŸtan bir takım heykeller daha yap davana katkısı olur, dediler. Yargıç böyle deyince bir ay uÄŸraşıp bazalt taşından bir çift kartal daha yaptım. Yanlışlıkla yine güzel ve kusursuz yapmışım. Beni tanıyan Derinkuyu Kaymakamı ve Karakol Komutanı eserlerimi gördüler. OÄŸlum sen bunları tamamlamışsın, yeniden yap, ama tamamlama yarım bırak. EÄŸer bitirdiÄŸin heykelleri götürürsen yeniden elinden alırlar, dediler. Yeniden yaptım ama tamamlamadım. Maksat onların tatmin olmasını saÄŸlamak, bu taşın oyulup oyulmayacağını kanıtlamak. Yarım yapılmışı da götürdüm. Fakat bu sefer de ‘‘Bunlar taklit, ama daha öncekiler tarihi eser’ dediler. BeÅŸ yıl süren mahkememde en az 50 uzman bilirkiÅŸi oldu. Hepsi heykellerimin 2500 yıllık tarihi eser olduÄŸunu söyledi. Neticede mahkeme sonuçlandı, beraat ettim. HEYKELLERÄ°M KAYSERÄ°, NÄ°ÄžDE, Ä°STANBUL MÃœZELERÄ°NDE TUTUKLUAma devam eden baÅŸka davalar var. Geçenlerde bir tebligat geldi. Gittim NiÄŸde Ağır Ceza'ya. Benim yapıp verdiÄŸim kartalı iade edeceklerini söylediler. Teslimatı imzaladım birde ne göreyim. Mahkeme için o kadar uÄŸraÅŸarak yaptığım heykel paramparça. Kargoda kırıldığını söylediler. O kadar uÄŸraÅŸarak yaptığım heykeli kırıp verdiler. Geçende çift kartal heykeli de yakalandı, ÅŸimdi Kayseri Müzesi'nde. Ha bir de Ä°stanbul Arkeoloji Müzesi'nin deposunda olan bir heykelim var. SipariÅŸ veren biri onu da tarihi eser diye satmak için Ä°stanbul'a götürmüş. 75 santimlik mermerden yaptığım heykeli adamdan gasp ederek baÅŸkasına satmışlar. O adam da ÅŸimdi yana yakıla beni arıyor. Heykeli benim yaptığımı söylememi istiyor. Yakında da onun davası baÅŸlayacak.DOKUZ ÇOCUKLU AÄ°LE BABASIAhmet Usta'yla Avanos'ta 9 çocuÄŸu ve eÅŸiyle yaÅŸadığı kiralık tek katlı evinde görüşüyoruz. Bahçede kesilmiÅŸ mermer bloklar, balkon camının önünde kurumaya bırakılmış alçıdan kuÅŸ figürleri. Ahmet Usta kapının giriÅŸindeki bisikleti gösteriyor. 'Yıllarca en zor taÅŸlardan en zor figürleri yaptım; OÄŸlum Selman'ın (fotoÄŸrafın yanındaki kuÅŸ heykeli) Avanos Belediyesi'nin ilkokullar arası çömlek yarışmasında kazandığı böyle bir ödülüm olamadı.' Bu kadar heykelin arasında 9 çocuk yapmayı nasıl baÅŸardın diyorum. 'Aman yarama dokunma, kızımın biri hemofili onun tedavisiyle uÄŸraşıyorum. Kayseri'deki hastaneden çocuÄŸumu zar zor alabildim. 300 milyon lira yüzünden ehliyetim hálá rehin durumda. Bazen düşünüyorum, dinimize göre heykel günah o yüzden mi bu aksilik geldi, başımıza. Zaten eÅŸimiz dostumuz da heykel yapmamı onaylamıyor. Bense ‘Artık kimse putlara tapmıyor, bunun neresi günah' diye düşünüyorum. Bu kartal sanat eseri olarak kayıtlara geçti, evden dışarı çıkarılması yasakElleri yılların maharetli çalışmalarının izini taşıyor. Vitrinden havluya sarılı bir heykel çıkarıyor. Pençeleriyle büyük bir yılanı yakalayarak parçalayan kartal figürü. Cama doÄŸru tutuyor. Mermerin içinden geçen ışık, kartalın tüylerine varıncaya kadar nasıl bir sabır ve ustalıkla iÅŸlenildiÄŸini ortaya çıkarıyor. 3 ayda yapmış. Ä°nanamıyorum. GösterdiÄŸim tepkiye alışık olduÄŸunu söylüyor. 20 yıl önce tarlada nohut toplarken gördüğü bir sahne hafızasına kazınmış: ‘‘200 metre ilerimizde bir kartalın hızla yere doÄŸru süzülüp bir yılanı avladığını gördüm. Kartal, yükselmeye çalışırken gagasıyla yılanı parçalamaya çalışıyordu.’’ Yıllar sonra uygun bir mermer bulunca hafızasında kalan görüntüyü mermer kalıbının içerinden çıkarmış. Ama gelin görün ki bu heykelin evden dışarı çıkarılması yasakmış. Müze tarafından 'korunmaya deÄŸer kültür ve sanat eseri' olarak kayıtlara geçirilmiÅŸ. Heykel ne zaman evden çıkarılsa 'tarihi eser kaçakçılığından' dava açılıyormuÅŸ. 'Bir kez daha dışarı çıkarırsam müze heykelime el koyacağını söylüyor. Kayıtlı olduÄŸu için de kimse alıcı olmak istemiyor.'ARKEOLOGLARA TUZAK KURUYORUMDuvarında 6 ayda yaptığı, orijinali Topkapı Sarayı'nda bulunan Mekke ve Medine'nin 950 yıl önceki halini resmeden ahÅŸap tablo var. Yapımında ceviz, selvi, kaysı ve kavak kullanmış. Ve tam 8 bin parçadan oluÅŸuyor. Kakma tabloyu bitirmek üzereyken NevÅŸehir Müzesi'nden gelerek kayda geçirmiÅŸler. Tabloya da yurt dışına çıkma yasağı konmuÅŸ. Ahmet Usta, yaptığı heykellere bazı iÅŸaretler koyuyormuÅŸ ama alanlar tarihi eser havası yaratmak için o iÅŸaretleri yok ediyorlarmış. ‘Artık aynı heykelin üzerine farklı dönemlere ait aksesuarlar ekleyeceÄŸim. Böylelikle arkeologlara yeni tuzak kuruyorum.‘‘ diyor.Â
button