Güncelleme Tarihi:
Christophe Midol-Monnet, euronews: Daniel Cohn-Bendit, sizi aramızda görmek çok güzel. Buradan, Boğaz’ın ışıltılı sularının kıyısından bakıldığında, Avrupa gözünüze ne kadar parlak görünüyor?
Daniel Cohn-Bendit, Avrupa Parlamentosu Üyesi, Yeşiller/Avrupa Özgür İttifakı: Şöyle söyleyelim, Avrupa buradan bakıldığında tam olarak anlaşılmıyor. Yani, bir dönem Türkiye’de üyelik süreciyle ilgili umutlar çok güçlüydü. Ancak bugün Avrupa’nın Türkiye’nin önünü tıkadığı düşünülüyor, bu da tepkiye neden oluyor. Türkiye Avrupa’yı eskisi kadar istemiyor, bu iyi bir şey değil.
euronews: Türkiye’nin üyeliğine sıcak baktığınız biliniyor. Bu konuda kendinizi nadir bir tür olarak görüyor musunuz?
Cohn-Bendit: Şu an itibariyle, Türkiye’nin üyeliğini savunanların azınlıkta olduğunu söyleyebilirim. Neslimizin tükendiğini söyleyemem, ama tehlikede olduğunu söyleyebilirim. Ancak ben eğer bugün Türkiye’nin diplomatik ve ekonomik öneminin farkına varıldığında, Avrupa’nın kendisine bir yığın soru sorması gerektiğini düşünüyorum. Çünkü Avrupa ve Türkiye arasındaki bağlar gittikçe kuvvetleniyor. Sadece ‘hayır’ diyerek süreçten çıkamayız. Dolayısıyla, gelecekte Avrupa’nın Türkiye’ye, Türkiye’nin de Avrupa’ya ihtiyaç duyduğunu göreceğimize inanıyorum.
euronews: Ancak siyaseten kamuoyuyla yönetici sınıflar arasındaki boşluk büyüyor.
Cohn-Bendit: Ben buna katılıyorum, en azından şimdilik. Ancak önümüzdeki işleri, yani Ortadoğu sorununu ve İran’la müzakereler sorununu düşündüğümüzde, Türkiye’nin bu rolünü sürdürebilmek için Avrupa’nın ve ABD’nin desteğine ihtiyaç duyduğunu görüyoruz. Bu rol Avrupa’yla müzakere süreci dolayısıyla benimseniyor. Eğer süreç kesintiye uğrarsa, Türkiye bu rolü oynayamaz. Dolayısıyla ben önümüzdeki aylarda bugünkünden daha barışçıl bir ortama kavuşacağımızı düşünüyorum.
euronews: Ancak müzakereler tıkanmış durumda.
Cohn-Bendit: Üyelik müzakereleri tıkandı. Dolayısıyla yapılması gereken… Hımm, Haziran ayında Türkiye’de seçimler yapılacak. Ancak ben Kıbrıs sorununun çözümlenmesi gerektiğini düşünüyorum. Aslında Kıbrıs artık önemli değil, ancak bir yandan da hala ciddi bir engel. Dolayısıyla müzakereleri başlatmak için bir itici güç olmalı, örneğin Kuzey Kıbrıs’la kurulacak doğrudan ticaret ilişkileri gibi. Bunun için Avrupa’nın KKTC’nin limanlarını ve havaalanlarını açması gerekiyor. Daha sonra Türkiye de kendi limanlarını ve havaalanlarını Kıbrıs Rum Yönetimi’nden gelen gemi ve uçaklara açabilir. Türkiye’nin de adanın kuzeyindeki asker sayısını azaltmak için bir adım atması gerekiyor. Eğer ortada bir siyasi irade olursa bu gerçekleştirilebilir. Bizim rolümüz bu iradenin ortaya çıkması için çalışmak.
euronews: Siz şahsen bir vatandaşı Türkiye’nin AB’ye üye olması gerektiğine nasıl ikna edersiniz?
Cohn-Bendit: İlk olarak siyasetçilerin ikna olması gerek. Vatandaşların, bugün ticaretin ve ekonominin küreselleştiği bir dönemde, ekonomiyi, çevreyi yöneten bir Avrupa’nın Türkiye’ye ihtiyaç duyduğunu görmesi gerekiyor. Dahası, bazı Müslüman ülkelerle ve radikal İslam’la vs. yaşadığımız sorunlar ve Ortadoğu sorunu düşünüldüğünde, Türkiye ihtiyaç duyduğumuz avantajı bize verebilir. İnsanları bu şekilde ikna etmeye çalışmalıyız.
euronews: Çarşafla ilgili sabit fikirlerimizden de kurtulmalı mıyız?
Cohn-Bendit: Türk kadını çarşaf giymiyor, başörtüsü takıyor. Kırsal kesimdeki Fransız kadınları da 50 yıl önce başörtüsü takardı. Dolayısıyla bu çarşaf değil, Türk kadınları çarşaflı değil, başörtülü. Ancak ben meselenin örtüde değil, kafaların içinde olduğunu düşünüyorum. Laik bir devletimiz var mı? Türkiye’de Haziran seçimlerinden sonra hazırlanacak yeni anayasayla ilgili tartışmalar çok önemli. Bireylerin Avrupa Temel Haklar Bildirgesi’nde bulunan tüm özgürlüklerini, inanç özgürlüğünü, inançsızlık özgürlüğünü, cinsel yönelim özgürlüğünü koruyan bir devlet. Türkiye’nin geleceği budur. Başörtüsüyle ya da başörtüsüz. Çarşaf değil, Türkiye’de çarşaflı kimse yok.
euronews: Avrupa-Türkiye ilişkileri hikayesinde bir düşüş yaşanıyor gibi. Bu tekrar yükselişe dönüşebilir mi?
Cohn-Bendit: Bakın, benim sihirli kürem yok. Ama belli ki ilişkiler yeniden rayına girecek. Çünkü ortak çıkarlar ve karşılıklı ihtiyaçların kökleri çok derinlerde. Ne zaman? Bilmiyorum. Ancak siyasi ilişkilerin yeniden canlanması gerekiyor. Böylede müzakere başlıkları da yeniden açılabilir. Haziran’daki seçimlerden sonra ise ciddi bir anayasal açılım bekleniyor.
euronews'de yayımlanan "Turkey and EU need each other says Greens’ Cohn-Bendit" başlıklı haberden derlenmiştir.
http://www.facebook.com/#!/HurriyetPlanet
Planet'i Twitter'da takip etmek için:
http://twitter.com/HurriyetPlanet