Güncelleme Tarihi:
|
- Fatih, bak şimdi Mandalya Körfezi’nin kuzeyindeyim. Fenerden sonra aşağısı Türkbükü... Burada denize bir şeyler olmuş. 5 sene önce burası pırıl pırıldı. Şimdi yeşil pis bir su. Dip görünmüyor. Sanki kimyasal, yeşil bir şey burada denizi kaplıyor. Garip bir yosun gibi...
Farkında olmadan bir ukalalık yapıyorum:
- Balık çiftlikleri yapmasın Sadun Abi...
- Hayır kardeşim. Ben 50 senedir buralardayım. Balık çiftliği bu kadarını yapamaz. Bu başka bir şey. Buraya acilen gelip bakılmalı. Yetkililer buranın kimyasal analizini yapmalı. Burada başka bir şey var. Ve yayılıyor.
Sadun Boro’nun sesi titriyor. Öfkeli, çaresiz, kırgın. Devam ediyor:
- Bak şimdi Türkbükü’nde vur patlasın çal oynasın eğleniyorlar. Ama bir iki sene sonra görürüz ne hale geliyor. Yazıktır yazık...
Söz verdim Sadun Boro’ya, işte yazıyorum:
- Sayın Başbakan; Çevreciyim (daniskasıyım) diyerek olmaz. Yalnızca Karadeniz’de miting yapıp Ege’ye, Akdeniz’e gelince otellere kapanmakla hiç olmaz. Rize kadar Gökova da sizin. Atlayın bir gün tekneye, bakın bu kıyıların haline. Kendi gözlerinizle görün, valilere bırakmayın.
Sen çok yaşa Sadun Abi...