YENÄ°LÄ°K "Yenilik" bir okul; bir ilköÄŸretim okulu. Malazgirt

Güncelleme Tarihi:

YENİLİK Yenilik bir okul; bir ilköğretim okulu. Malazgirt
OluÅŸturulma Tarihi: Mart 26, 2001 00:00

YENÄ°LÄ°K "Yenilik" bir okul; bir ilköğretim okulu. Malazgirt Ovası deÄŸil, Çaldağı - Malazgirt Mahallesi'nde; üzerine taÅŸ konmuÅŸ naylon çatılı; kimbilir hangi rüzgarlarda uçuverecek, gece konmuÅŸ evlerin arasında bir garip okul. Hikmet Birand'ın "Alıç AÄŸacı Ä°le Sohbetler" kitabındaki alıç aÄŸaçlarının yerini almış, Ankara'nın her tarafından görülebilen dev antenlerin dibinde; Dikmen - Çankaya arasında bir yerlerde. UnutulmuÅŸ; alıç aÄŸacıyla sohbetlerin yerini megahertzlerin, kilohertzlerin aldığı; ama cep telefonunun çekmediÄŸi, dibi aydınlanmamış bir mumun dünyasında. 3-C sınıfı beni bekliyor; diÅŸ üzerine, hayat üzerine konuÅŸacağız bugün. Öğrenci Sinan'ın mesai saatinin dışında. Sinan ayakkabı boyar Güvenpark'ta. Muhsin'de Selpak satar okul çıkışlarında, Akay KavÅŸağı'nda. Mavi gömlekler, ay-yıldızlı beyaz yakalar karşılıyor beni okul giriÅŸinde; bir de sanki büyümüş de küçülmüş, kimbilir on bir senelik hayatına neler sığmış Zinnet karşılıyor. - HoÅŸ geldiniz öğretmenim.- HoÅŸ bulduk, adın ne senin?- Zinnet öğretmenim.Zinnet'i alsam kucağıma, kaldırsam havalara, öpsem doyasıya n'olur? Yapmadım; piÅŸmanım, yapacağım... Ve Feride geliyor, yani ÇalıkuÅŸu. Yani kitabımı okuyup beni derse davet etmek isteyen, dibini de aydınlatan Sabahat öğretmen. Kırk üç senedir tanıdığım, kırk üç senedir çok sevdiÄŸim, ReÅŸat Nuri Güntekin'in Feride'si. Zeyniler Köyü'ne hoÅŸgeldim. Bir heyecan, bir heyacan, okulu geziyoruz; bir teneffüs vakti vardığım, Ankara'nın en güzel manzaralı okulunu. Çıplak ayakkabılı bebeler top oynuyorlar kale direÄŸi olmuÅŸ ayakkabılar arasında; ne elde kalmış simitler, ne de bitmiÅŸ Nuri Leflef boyalar akıllarında. Çıplak ayaklı kızlar ip atlıyorlar duvarın yanında; bir - iki - üç... Bir altlarında ip, bir de üstlerinde; teki kuma, iki karı beklerken evlerinde - bir yerdeler bir de gökte; "hep yerde" olmadan; öbür karıyla aynı evde, çıplak ayakla ip atlayan bir kızı beklemeden az önce. Dışarıda TEMA'nın afiÅŸleri, müdür yardımcı Bekir'in odasındayız. Bir "idealist", bir "iyi ki hala var" öğretmen daha karşılıyor bizi. Ä°dealleri, coÅŸkuları ve tüm olanaksızlıklarıyla bir dünya kuruluyor orada elele. Panoda yazan yazılardan, ÅŸiirlerden, seslerindeki coÅŸkudan da belli bu. Sanki evlerine hiç gitmiyorlarmış gibi. Bir bebe içeriye girip, bir geceliÄŸine kasetçaları istiyor müdür yardımcısı Bekir'den. - SaÄŸolun öğretmenim. Elinde eski bir kasetçalarla çıkıyor Veysel - "bilim-kültür" yarışmasına hazırlanmaya. Duvarda geçen 23 Nisan'ın resimleri; rengarenk kıyafetler, gülen çehreler, pırıl pırıl öğretmenler. Nasıl bin bir zorlukla, kendi imkanlarıyla o kırk iki renkarenk kıyafetli yaptıklarını anlatıyor Sabahat öğretmen. Sanki orada Cumhuriyet yeniden kuruluyor. (AÄŸlayabilirim demiyorum; ÅŸu satırları yazarken gözlerimde yaÅŸlar, aÄŸlıyorum; içimde bir ÅŸeyler yapabilmek arzusu, yanıp tutuÅŸuyorum). Sınıftayız. Ä°ki sınıf, sevgili Ãœmmiye öğretmenin sınıfıyla birleÅŸtirilmiÅŸ; misafir öğretmenlerini bekliyorlar. "Bir adam gelecek, size bir ÅŸeyler öğretecek" denmiÅŸ, hep bir ağızdan bağırıyorlar: - HoÅŸ geldiniz öğretmenim. Bir nevnihal, kolonya getirmiÅŸ evinden; misafir öğretmene tutacak. Açıyorum avuçlarımı, dünyanın en kıymetli, dünyanın en güzel kokulu kolonyası dökülüyor ellerime. Sohbetimiz baÅŸlıyor, kara deÄŸil ama yeÅŸil tahtanın önünde. Elimde sarı tebeÅŸir, ÅŸekiller çiziyorum. Bir diÅŸ çiziyorum tahtaya, kocaman bir diÅŸ. Hiç bir sınavda, doktora tezimde bile çizemediÄŸim kadar güzel bir diÅŸ. Bütün üstüm tebeÅŸir tozu, çocuklarda diÅŸ saÄŸlığını anlatmaya çalışıyorum. Boynunda ay-yıldızlı bir yakalık olan küçük bir insan nasıl dinlemek isterse iÅŸte o ÅŸekilde. Sohbet dallanıp budaklanıyor. Artık çocuÄŸuz; o sınıf kapısının, o okul bahçe duvarının hemen dışında kötülükler. - Öğretmenim, siz Yılmaz ErdoÄŸan'a benziyorsunuz. Gülüyoruz. AnneciÄŸim, ne mutlu sana; tüm bir yaÅŸamın bu sınıflarda, bu tebeÅŸir tozlarının arasında geçti. Seninle gurur duyuyorum. Yine teneffüs saati. - Bir resminizi alabilir miyim?- Öğretmenim bu akÅŸam bize gelir misiniz?Evine çağırıyor, ne varsa verecek. Amcasıgillerle beraber yaşıyor. Ana, baba Alamanya'da ekmek parası peÅŸinde. Söz veriyorum gelmeye, gerçekten de gideceÄŸim. Allah ne verdiyse ben de kaşık sallayağım. GideceÄŸim; birlikte çay içmeye, amcagille sohbet etmeye. Sarılıyoruz birbirimize, fotoÄŸraflar çekiyoruz, ileride bakabilmek dileÄŸiyle. Bir bulabilseler; eski bilgisayar istiyor Bekir öğretmen, ÇalıkuÅŸu Sabahat öğretmen. Bir de dia makinası, kitap falan artık ne olursa. Yani tuÄŸla istiyorlar, sabaha kadar inÅŸaat işçiliÄŸini yapmak üzere. Bir de web sayfası hazırlıyor bu pırıl pırıl yürekler. Bir "biz de varız" sayfası. Bir ip köprü daha yapılıyor, azgın nehirler üzerinde. Bu 23 Nisan'a kadar bir de dilekleri var. 28 tane spor ayakkabı, 28 tane eÅŸofman. Kırmızı, lacivert; yani bir ay önce yine bir derse konuk olarak gittiÄŸim okulumun; TED Ankara Koleji'nin renklerinden. Orada; Çankaya'nın, Dikmen'in yüksek bloklarının arasında; hani "öteki" lafı da kullanılıyor ya, bir Türkiye, bir de okulu var: "Yenilik Ä°lköğretim Okulu". Hayatın bin bir derslerinden ilkini vermek üzere. Oraya iki hafta sonra tekrar gideceÄŸiz, hem de yardımcım Reyhan'la koÅŸa koÅŸa. Oturtup bebeleri, diÅŸlerine bakacağız. Bize konuk olması ÅŸart olanları da alıp getireceÄŸiz; en güzel dolgularımızı yapmak üzere ve "son" olmayacak bu gidiÅŸimiz. ** ** ** Allak bullak ayrılıyorum; Şükriye Tutkun bir türkü söylüyor beynimde: "Sunayı da deli gönül sunayı"; Tunalı Hilmi'ye dönüyorum; Mc Donalds'ın, Selpak satan kızların önünden geçip; çocukların eÄŸri büğrü diÅŸlerine teller takmaya... düş hekimi Yalçın Ergir YALÇIN ERGÄ°R - 26 Mart 2001, Pazartesi Â
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!