Güncelleme Tarihi:
Bakırköy 22. Ağır Ceza Mahkemesince adliyenin konferans salonunda yapılan duruşmaya, organize suç örgütü elebaşı olduğu iddia edilen Fırat Sarı'nın da aralarında bulunduğu 22 tutuklu ve bazı tutuksuz sanıklar ile tarafların avukatları katıldı.
Çok sayıda basın mensubunun takip ettiği duruşmanın yapıldığı salon ve önünde, polis ekiplerince yoğun güvenlik önlemi alındı. 18 Kasım'da başlayan ve 22 tutuklunun savunmalarını yaptığı duruşma, bugün tutuksuz sanıkların beyanlarının alınmasıyla devam ediyor.
Duruşma saat 10.20 sıralarında kimlik tespitinin ardından tutuksuz sanık Renginar Mola'nın savunmasıyla başladı.
"TAKİP ETTİĞİM HASTALARIN EPİKRİZLERİ YAZILMAMIŞTI"
Tutuksuz sanık Renginar Molla, "Yurt dışında okulumu bitirdim, önlisans mezunuyum. Bana ne dendiyse, görevim neyi gerektiriyorsa onu yaptım. Farklı hastanelerde çalıştım. En son Silivri Kolan Hastanesi'nde çalıştım. Fırat Sarı yoğun bakım sorumlusuydu Hasan Basri Gök asistanıydı. Üzerime atılı suçları kabul etmiyorum. Bana ne dendiyse, görevim neyi gerektiriyorsa onu yaptım. Hasta odaklı çalışmaya devam ettim. Evrak işleriyle Hasan Basri Gök ve Fırat Sarı ilgileniyordu. Benden epikriz ve basamak işleri istenmiyorlardı. Bebeklerle ilgili bir sıkıntı olduğunda Fırat Sarı'yı arıyordum, ona ulaşamazsam Hasan Basri Gök'ü arıyordum. Hasan Basri Gök, ona söylediklerimi Sarı'ya ileteceğini söylüyordu. Gıyasettin Mert Özdemir'i erişkin yoğun bakımından tanıyorum. Mehmet Salih Kara diye birini tanımıyorum. Mahkeme başkanının çapraz sorgu sırasında tape kayıtlarındaki Hasan Basri ile aralarında geçen denetim konuşmalarını sorması üzerine, sanık Molla, "Bana denetimle ilgili dikkat edilmesi gereken şeylerin bilgisini verdi Basri, basamakla ilgili söylenen kelimeler istem dışı söylenen kelimelerdi. Hasan Basri benim basamakları değiştirmemi istedi. Bunu da ona Fırat Sarı'nın söylediğini düşündüm. Basamak çekmek anladığım bir şey değildi. Denetime geldiklerinde bana sürekli epikrizler soruldu. Benim takip ettiğim hastaların epikrizleri yazılmamıştı. Bunları Hasan Basri'nin yazması gerekiyordu. Hasan Basri Gök'ün hemşire olarak çalıştığından yönetimin haberi vardı. Fırat Sarı gelmeden önce epikrizleri doktorum yazıyordu. Daha sonra Fırat Sarı yazmaya başladı" dedi.
"NEDEN YOĞUNBAKIMI DOLDURMA PEŞİNDESİN"
Mahkeme başkanının sanık Renginar Molla'ya tape kayıtlarında yer alan Hasan Basri Gök'ün 'Epikrizleri düzenliyorum, normale çekiyorum' konuşmasını sorması üzerine sanık Molla, "Başka bir hastanede yaptığı işlemleri bana anlatıyordu. " yanıtını verdi. Sanık Molla, mahkeme başkanının 'Basamakların değiştirilmesiyle ilgili hiç sorgulamadın mı neden değiştiriyor?' sorusu üzerine ise, "Hayır sorgulamıyordum çünkü basamak yazmak benim görevim değildi. Mahkeme Başkanı'nın 'Neden yenidoğan yoğun bakımı doldurma peşindesiniz ve sürekli hasta alıyorsunuz?' sorusuna cevap veren Molla, "Konuşmalarda yanlış anlaşılma var Türkçem iyi olmadığı için bazı durumlar yanlış anlaşılmış olabilir." dedi. Mahkeme başkanı, 'Hepimiz Türkçe biliyoruz, konuşuyoruz. Senin Türkçen zayıf olabilir ama anlamadığın şeylere neden onay verdin?Neden Hasan Basri'ye, 'Sen asistansın neden doktorun yapması gereken şeyleri yapıyorsun demedin?' diye sordu. Cevap veren sanık Molla ise, "Ben elimden geleni yaptım. Yıllardır çalışıyorum, hiçbir şekilde bu şekilde çalışmadım. Ben kafamı kaldırıp kimlerle çalıştım hiç bakmamışım etrafa. Mahkeme üyesi ise sanığa, "Çalıştığın hastane kaç yataklıydı ve denetime geldiklerinde hastalar kaçıncı basamaktı' diye sordu. Sanık Molla ise "Yatakların hepsi dolu değildi, bebeklerin basamakları aynı değildi." şeklinde cevap verdi. Savcının 'Neden yenidoğan yoğun bakımı doldurma peşindesin ve sürekli hasta gönderilmesini istiyorsun hastaneye?' sorusu üzerine sanık Molla, "Benim hasta doldurma derdim hiçbir zaman olmadı, böyle bir yetkim de yok. Bebeğin yatması gerekirken yatmıyordu bundan bahsetmiş olabilirim, başka bir niyetim yoktu" cevabını verdi.
MAHKEMEDE TANSİYON YÜKSELDİ
CNN TÜRK muhabiri Merve Tokaz, canlı yayında şu bilgileri aktardı:
Renginar Molla, Fırat Sarı'yla yenidoğan ünitesinde tanıştığını söyledi. Diğer sanıklarla örtüşecek şekilde Hakan Doğukan Taşçı'nın hastanede adeta doktor görevi gördüğünü, Fırat Sarı'nın yokluğunda Hakan Doğukan Taşçı'nın epikriz raporlarını değiştirme, basamak sistemleriyle oynama gibi birtakım talimatları verdiğini üstü kapalı bir şekilde söyledi.Ayrıca Renginar Molla sanık kürsüsündeyken tansiyon yükseldi. Sanığın tapeler okunduğunda geçmişteki konuşmaları sorulduğunda 'Bilmiyorum, hatırlamıyorum, öyle demek istemedim' gibi birtakım tekrarlı cevaplar verince mahkeme başkanı bu duruma biraz sinirlendi. Şöyle bir cevap verdi; 'Yıllardır tape okuyorum, ağır ceza dosyalarına giriyorum. Ben tapelerle, bu ifadelerle yıllardır uğraşıyorum. Karşınızdaki insanın sizin bu tapenizi okuduğunda ne düşünebileceğini lütfen hafife almayın. Benim bazı şeyleri okuduğumda düşündüğümü anladığımı farkına vararak cevaplarınızı bu yönde verin" gibi bir çıkış yaptı mahkeme başkanı. Sanık sürekli 'ben yanlış bir şey yapmadım' diye savunmalar yapıyor.
"ÜCRETLER BEBEK BAŞI BİN LİRA DİYORSUN"
Tutuksuz sanık Mustafa Kazan ise savunmasında, "Bağcılar Şafak Hastanesi'nde çalışmaya başladım sonra kendi isteğimle Kızılay Hastanesi'ne geçtim. Kendi isteğimle istifa ettiğimi beyan ediyorum ki ben Kızılay’da çalışırken gözaltına alındım. 2-3 ay daha görevime devam ettim sonra psikolojik olarak iyi olmadığım için emekliliğimi isteyerek memleketime taşındım. Şafak Hastanesi'nde çalıştığım sürede imza yetkim ve vekalet verilme yoktur. Görev tanımım idari personel olarak boya, hastanenin genel temizliği alanlarda görevlendirildim geri kalan temel durumlarda bir görevim yoktur. Yönetimin ricası üzerine sadece hastalarla ilgilendim. Ayrı olarak finans kısmında da yetki sahibim değildir. Örgüte bile isteye yardım, kamu kurum ve kuruluşlarını dolandırma suçundan yargılanıyorum. Birincisi böyle bir örgütün varlığını kabul etmiyorum sadece gözaltına alındığımda öğrendim. Kimseyle telefon görüşmem yoktur, telefonları dahi yoktur. Haricinde bahsi geçen örgütten de ne para alışım ne de para verişim görülmemektedir. Buradaki isimlerle bir araya hiç gelmedim. Ne para aldım, ne para verdim. Sadece iki kez Gıyasettin Mert Özdemir'le konuştum" ifadelerini kullandı.
Savunmasına devam eden sanık Kazan, "En son Bağcılar Şafak Hastanesi'nde çalıştım, kendi isteğimle ayrıldım. Kimya bölümü mezunuyum.10 bin lira karşılığında Mert Özdemir'e bebek sevki istememi hastane yönetimi talep etti. Çapraz sorgu sırasında Mahkeme başkanının 'Tapelerde, 'Bebek başı ücretler, bebek başı bin lira. 30 bebek getirdin 30 bin' diyorsun' cümleleri üzerine sanık Kazan, "Hastane yönetiminin Özdemir için dediğini aktardım. Mert de kabul etmedi zaten. Şafak Hastanesi'nde ben işe girdikten sonra Başhekim olarak Semiha Yavuz geldi. Maaşımı sabit hastaneden alıyordum" dedi.
İDDİANAMEDEN
Bakırköy Cumhuriyet Başsavcılığınca hazırlanan 1399 sayfalık iddianamede, sanık doktor Fırat Sarı'nın elebaşı olduğu suç örgütünün sevk ve idaresini sanık doktor İlker Gönen ile 112 Acil Çağrı Merkezi ambulans şoförü Gıyasettin Mert Özdemir'in yaptığı belirtiliyor.
İddianamede, suç örgütünün esas amacının işletmesini devraldıkları yenidoğan yoğun bakım ünitelerinin 112 sevk sistemini bertaraf edip doluluğunu sağlamak, hastaların basamaklarıyla oynama yapıp, Sosyal Güvenlik Kurumundan (SGK) üst sınırda ödeme almak olduğu kaydediliyor.
Sanıklar tarafından hasta bebeklerin durumunun olduğundan daha ağır gösterildiği, olması gerekenden daha uzun süre yatışlarının sağlandığı belirtilen iddianamede, bu şekilde SGK'den yüksek ücret tahsil edildiği ve bazı hasta yakınlarından fazla para alındığı anlatılıyor.
Bebek hastaların uygun sağlık hizmeti almasını sağlayacak hastanelere sevki yerine şüphelilerin seçtiği, örgüt adına karlı görünen hastanelere yatırıldığı bildirilen iddianamede, karın çoğunun sağlık çalışanı olan örgüt üyesi sanıklarla paylaşıldığı ifade ediliyor.
Esas amacın, bebeklerin sağlık durumunun iyileştirilmesi değil, maddi açıdan en fazla kazanç elde edilmesi olduğu iddianamede belirtiliyor.
CEZA İSTEMLERİ
İddianamede, sanıklar Fırat Sarı ve İlker Gönen için 10 bebeğin ölümü nedeniyle "kasten öldürmenin ihmali davranışla işlenmesi", "nitelikli dolandırıcılık" ve "suç işlemek amacıyla örgüt kurmak" suçlarından 10 kez, "resmi belgede sahtecilik" suçundan da 11 kez uygulanmak üzere toplam 177 yıl 6'şar aydan 582 yıl 9'ar aya kadar hapis cezası talep ediliyor.
Sanık Gıyasettin Mert Özdemir'in ise "kasten öldürmenin ihmali davranışla işlenmesi", "kişisel verilerin hukuka aykırı ele geçirilmesi", "kamu kurum ve kuruluşlarının zararına dolandırıcılık", "suç işlemek amacıyla örgüt kurma" ve "resmi belgede sahtecilik" suçlarından 180 yıldan 589 yıl 9 aya kadar hapisle cezalandırılması isteniyor. 8'i kadın 44 sanık hakkında da benzer suçlardan hapis cezaları öngörülüyor.
İddianamede, "dolandırıcılık" suçu işlenerek maddi menfaat temin edilen sorumlu hastaneler ve şirketler için de tüzel kişilere özgü güvenlik tedbiri uygulanması, bunların kapatılıp mal varlıklarına el konulması talep ediliyor.
Soruşturma kapsamında İstanbul'da 9, Tekirdağ Çorlu'da 1 hastanenin ruhsatı iptal edilmiş, bu hastanelerde tedavi gören bebekler ve hastalar ambulanslarla kamu hastanelerine sevk edilmişti.
Öte yandan yenidoğan çetesine ilişkin soruşturmayı yürüten Büyükçekmece Cumhuriyet Savcısı Y.E'yi makamında ölümle tehdit edenler de tutuklanmıştı.