Oluşturulma Tarihi: Mayıs 06, 2005 00:00
ABDULLAH Öcalan’ın yeniden yargılanması ihtimali üzerine kıyamet koparılıyor. Özellikle de MHP tarafından. Milliyetçi oyların peşine düşenler de geri durmuyorlar tabii.Oysa Öcalan ‘idam’ cezası aldığında MHP iktidardaydı. İktidarda olmanın ‘sağduyusuyla’ doğru bir davranış sergilemiş ve Öcalan’ın idamını engelleyen en önemli unsur olmuşlardı. O gün Öcalan’ı astırmayan MHP, şimdi yeniden yargılanma üzerinden siyaset yapıyor. Oysa yeniden yargılama AİHM’nin sadece Türkiye’den istediği bir şey değil. Fransa’yla, Çakal Carlos konusunda da ‘tutuklamanın usulüne uygun yapılmadığı’ gerekçesiyle benzer bir sorun yaşıyorlar. Orada bırakın yeniden yargılamayı ‘yargılayamazsın’a kadar gidiyor iş. Abdullah Öcalan’ın yeniden yargılanması; tahliye edilmesi veya beraat ettirilmesi anlamına gelmiyor ki. Gerekirse bir daha yargılanır. Bu kez daha dikkatli davranılır ve ‘layık olduğu’ cezaya yine çarptırılır. Olay da kapanır gider. Ha bazıları daha ötesini mi istiyor. O zaman ‘defolun’ dersin biter. Öcalan’ın yeniden yargılanmasını, Öcalan’ın tahliye edilmesi gibi gösterip ucuz siyaset yapmak, Türkiye’ye fayda değil bir kez daha zarar getirir.Hocalar iyiyse sorun neredeİKİ Türk profesör, Amerikan Ulusal Bilimler Akademisi üyeliğine seçilmişler. Gün geçmiyor ki, gazetelerimizde Türk bilim adamlarıyla ilgili benzer haberler çıkmasın. Yurtdışında başarılı çalışmalar yapanlar, ödüller alanlar, önemli kurumların başına veya üyeliğine getirilenler... Demek ki bilim adamlarımız iyi. Orada bir sorun yok. Bilim adamlarımız iyi ama üniversitelerimiz dökülüyor. Dünyanın en iyi 500 üniversitesi sıralamasında bir tek Türk üniversitesi bile yok. Demek ki hocalarımızda sorun yok. Sorun sistem ve organizasyonda. Peki bunun sorumlusu kim?YÖK. Ama YÖK’e dokunmak, üniversitelerimizin iyileştirilmesini sağlayacak şekilde yeniden yapılandırmak yasak. Bu nasıl bir dokunulmazlıktır ve bu dokunulmazlığın ‘somut’ gerekçesi nedir, çok merak ediyorum.Erol Simavi haklıymışBUGÜNLERİ de mi görecektik. Her dediğinde keramet olduğu varsayılan, hakemlik konusundaki ahkámları ‘en doğru’ kabul edilen Erman Toroğlu, bir haftadır ‘hedef tahtasında’.Spor basınında ve köşelerde Toroğlu’nun azıttığı, sapıttığı, artık saçmaladığı, haddini aştığı söyleniyor. Neden mi?Çünkü Erman Toroğlu, ilk kez ‘Fenerbahçe’yi hedef aldı’.Fenerbahçe-Trabzonspor maçında Fenerbahçe’nin ilk gölünün ofsayt, ikinci golle sonuçlanan penaltısının ise penaltı olmadığını söyledi. Erman Toroğlu ve Türk basınındaki diğer yorumcular herhalde derslerini almışlardır. Türk futbolunda istediğiniz her şeyi söyleyebilirsiniz. Ama Fenerbahçe aleyhinde konuşamaz, yazamazsınız. Yazarsanız pişman ederler. Bunu bana yıllar önce Erol Simavi söylemişti.Ne kadar haklıymış.Ne kediymiş beSABAHIN erken saatinde evde gazeteleri okudum. Millet bizim kediyi diline dolamış. Türkiye’de seviyesizliğin sembolü olmuş adamdan tutun da Milliyet’e kadar. Milliyet benim ‘kedi’ ile ilgili açıklamamı ‘Kim yalan söylüyor’ diye
haber yapmış ve benim ‘çeliÅŸkimden’ söz etmiÅŸ. Ben bir durum anlatıyorum. Bunun çeliÅŸki neresinde? Okuyunca çıktım bahçeye. Etrafında dönen onca olaydan habersiz yalanan kediyi seyrettim. Sonra da iÅŸe gelir gelmez BaÅŸbakanlık Basın Danışmanı Ahmet Tezcan’ın numarasını çevirdim. ‘Ahmet, Tayyip Bey Milliyet yazarlarına kediyi benim istediÄŸimi mi söyledi?’ diye sordum. ‘HaÅŸa’ dedi, ‘Kedinin fotoÄŸrafını çekmek istemiÅŸler, Tayyip Bey de kedinin sana yollandığını unutmuÅŸ. Görevliler, ‘Kedi Fatih Bey’e gitti’ dediler. Ama senin kediyi istediÄŸini kimse söylemedi. Tam aksine, o gün orada bulunan herkes kediyi sana vermeyi BaÅŸbakan’ın teklif ettiÄŸini biliyor.’ Gerçekten de BaÅŸbakan, ‘Cancan’ı Zeynep’e hediye etmeyi teklif ederken yanımızda BaÅŸbakanlık Danışmanı Mücahit Arslan, Adana Milletvekili Ömer Çelik, BaÅŸbakan’ın Basın Danışmanı Ahmet Tezcan, Kanal D Haber Editörü Metehan Demir, foto muhabiri Sebati Karakurt, muhabir Mehtap Altınok vardı. Yani benim ‘çeliÅŸkim’ yok. Anladığım kadarıyla Milliyet, ‘bu gırgır’ haberi çok önemsemiÅŸ. Benim tanıdığım Sedat Ergin ‘ilkeli’ bir gazetecidir. KeÅŸke bu haberi yaparken benimle de konuÅŸsalardı. ‘İstedi’ dememiÅŸ ama varsayalım ki BaÅŸbakan kediyi benim istediÄŸimi söyledi. Beni arayıp ‘DoÄŸru mu?’ diye sorabilirlerdi. NOT: Hiçbir maddi deÄŸeri olmayan ve küçük bir kıza ÅŸirinlik olsun diye yollanmış bir kedi Türkiye’nin meselesi oldu. Burada neyin amaçlandığını siz okurların takdirine bırakıyorum. Bu haberler benim gururumdur. Fatih Altaylı’ya atılabilen tek çamur kedi konusu. Demek ki, bir açığımız olsa neler olacak.NE ZAMAN ADAM OLURUZ?Gecekondu yapmak için gökdelen yıkmadığımız zaman.Â
button