YENÄ°DEN YAKALANAN ZAMAN Sizlere ülkemiz gündeminden çok da uzak düÅŸmeyen yazılar hazırlayabilmek için gece gündüz televoleler ve muhtelif haber programlarını

Güncelleme Tarihi:

YENİDEN YAKALANAN ZAMAN Sizlere ülkemiz gündeminden çok da uzak düşmeyen yazılar hazırlayabilmek için gece gündüz televoleler ve muhtelif haber programlarını
OluÅŸturulma Tarihi: Eylül 25, 2000 00:00

YENÄ°DEN YAKALANAN ZAMAN Sizlere ülkemiz gündeminden çok da uzak düşmeyen yazılar hazırlayabilmek için gece gündüz televoleler ve muhtelif haber programlarını izlemekten, haftasonu dergilerini okumaktan hiç bir ÅŸey yapamaz olduk...Hani zaten gündem o kadar hızlı deÄŸiÅŸiyor ki deÄŸil haftada bir, günde 5 yazı yazmak gerekecek neredeyse... Hepsini de saÄŸlık konularıyla baÄŸdaÅŸtırmak mümkün olabiliyor genelde. Alın medyadaki konuları.. Cinsel taciz mi yazsak yoksa meÅŸhur ÅŸarkıcımıza yönelik tecavüzü mü iÅŸlesek insan bilemiyor.Biz yine de araÅŸtırmacı gazeteci kimliÄŸimizden taviz vermiyor ve bizim alemin en deÄŸerli dergisi Nature' un son sayısında yayınlanan araÅŸtırmadan yola çıkarak bellek konusundaki son bulguları konu etmek istiyoruz bu hafta. Son yıllarda ruhsal terapi destekli yaÅŸam biçimi geliÅŸmiÅŸ ülkelerde yaygınlaÅŸtıkça, özellikle Amerika baÅŸta olmak üzere bir çok kiÅŸi çocukluÄŸuna ait bilinç altında sakladığını sonradan keÅŸfettiÄŸi anılar yüzünden ortalığı ateÅŸe vermeye baÅŸladı. Travmatik anıların çoÄŸu kez bastırılarak bilinç altına itildiÄŸi ve unutulduÄŸu zaten bilinmekteydi. Bu duruma tıp dilinde psikojenik amnezi tabiri kullanılıyor. Hani ÅŸu Türk filmlerinin vazgeçilmez öğelerinden biri olan motif. Tecavüze uÄŸrayan güzel kız kurduÄŸu yeni yaÅŸamında yeniden karşılaÅŸtığı adamı hatırlayınca hadiselerin bir flash-back tarzında canlanması örneÄŸi. Ancak sonradan canlandırılan anıların; özellikle çocuklukta yaÅŸanan yakın akraba, öğretmen ya da arkadaÅŸa ait cinsel tacizle ilgili olanların çoÄŸunluÄŸunun hayali olma olasılığı çok yüksek. Terapistle hastanın ortak zorlamaları sonucu ortaya çıkması da mümkün.Tıp artık bu durum için yeni bir deyim buldu 'yanlış anı' (false memory). Hani yalan anı diyemediÄŸimiz için böyle diyoruz aslında. 'Yanlış Anı Sendromu' özellikle Amerika'da artık birçok aile trajedilerine yol açmakta. Çocukların ebeveynlerine yabancılaÅŸmalarına, insanların iÅŸlerini kaybetmelerine, toplum dışına itilmelerine veya çiftlerin boÅŸanmalarına neden olmakta. Bu konuda ilk araÅŸtırmaları yapanlardan Philadelphia'lı psikiyatrist Dr. Lief bu anıların ne kadarının doÄŸru ne kadarının yanlış olduÄŸunu bilmek zor diyor. Bu suça ortak olan terapistlerin temel yanlışı ise hastayı bu anılara odaklarken çözülmeyi bekleyen esas sorunlarının gölgede kalmasına izin vermeleri. Amerika'da bu konuda açılan bir çok dava delil yetersizliÄŸi yüzünden düşmüş.Bilirsiniz ülkemiz bu tür acayip suçlamalar için biçilmiÅŸ kaftan olduÄŸundan siz okuyucularımızı ÅŸimdiden bilgilendirelim istiyoruz. Hani kendinizi birden ateÅŸ hattının ortasında bulmayın.O zaman yeniden anımsanan bir olayın gerçek ya da yalan olduÄŸunu nereden bileceÄŸiz?Olayı destekleyen kanıt yoksa, çocukların normalde anımsayabileceÄŸi beklenen zamandan çok öncesine aitse, ayrıntılar dayanaksız ise (uzaylılarla ilgili olanlar) ciddiyetle düşünmek gerekiyor.Günümüzde artık anıları ortaya çıkarmaya dayanan tedavi yöntemleri de sorgulanıyor. En çok tartışılanlar ise hipnoz ve sözcüklerin ardında anlam arayan yöntemler. Çünkü bu tekniklerde terapist hastayı örneÄŸin tacize maruz kaldığına rahatlıkla ikna edebiliyor ve buna yönelik sorularla kafasını karıştırabiliyor. Grup terapilerinde ise diÄŸer üyeler yeni katılanı zorlayabiliyor. Washington Ãœniversitesinden Dr. Loftus, hastalara yanlış bir anıyı empoze etmeye yönelik çalışmalardan örnekler veriyor. Birinde araÅŸtırmacılar eriÅŸkin katılımcıların yarısını küçükken acılar içinde hastanede yattıklarına veya alışveriÅŸ merkezinde kaybolduklarına inandırmayı kolaylıkla baÅŸarmışlar. Kimileri ayrıntı bile anlatmış. Okulöncesi çocuklarda iÅŸ daha kolay. Her hafta baÅŸlarından masal gibi bir olay geçip geçmediÄŸi devamlı olarak sorulan çocuklardan10 hafta sonra yarısından çoÄŸu ayrıntılı yaÅŸanmış masallarını anlatmaya baÅŸlamışlar.ÖrneÄŸin 'hiç elinizi farekapanına kaptırdınız mı' sorusuna öyle yanıtlar alınmış ki ebeveynlere teyit ettirildiÄŸinde ancak %27 si doÄŸru çıkmış. Görüldüğü gibi ısrarla üzerine gidildiÄŸinde özellikle çocuk yaÅŸ grubunda uygun yanıtları almak mümkün. EriÅŸkinlerde ise duygusal sorunları olan, depresif, kiÅŸilik bozuklukları veya histerisi olanlar hayali bir olayın gerçek olduÄŸunu iddia etmek açısından en büyük risk grubu. Profesyonel psikiyatri grupları anı canlandırma tekniklerinin kullanılmasına karşı. Ä°ngiliz Psikiyatri BirliÄŸi hipnoterapi, regresyon tedavisi ve ilaç vererek konuÅŸma gibi yöntemlerle elde edilen verileri artık kabul etmiyor. Elbette ki geçmiÅŸe ait anımsadığınız her ÅŸey yanlıştır gibi bir anlam da çıkarmayınız buradan. Biz bir perspektif vermek istiyoruz sadece. Yıllardır anıların hangi mekanizma ile anımsanabildiÄŸi konusunda kafa patlatıp duranlar çözüme biraz olsun yaklaÅŸtılar zaten. Eski bir anının gündeme geldiÄŸi her anda beynin bunun için yeniden bir protein oluÅŸturduÄŸu ispatlandı. Yani anı eski de olsa anımsanmak ve depodan çıkarmak için yeniden bir oluÅŸum gerektiriyor. Ä°ÅŸte Harvard Tıp Fakültesi psikoloji profesörlerinden Dr. Schacter ve ekibi yaÅŸanan bir anının deÄŸiÅŸmez olduÄŸu fikrini çöpe böylece atıverdi. Bellek çalışmalarının tarihçesi neredeyse 100 yıllık. Önceleri yeni oluÅŸan anıların erken dönemde deÄŸiÅŸken olduÄŸuna inanılıyordu. Ä°lk anda yapılacak bir müdahale ile anının depolanması biraz olsun kontrol edilebilir diye düşünülüyordu. Kafa travması, elektrik ÅŸoku veya bazı ilaçlar ile yeni protein yapıları oluÅŸturulabilir ve anının özelliÄŸi deÄŸiÅŸtirilebilirdi. 1960'larda belli ilaçların anımsama iÅŸlevini deÄŸiÅŸtirebileceÄŸi üzerinde çalışılmaktaydı ki ilaçlar tüm beyni deÄŸiÅŸtirince pek sonuç alınamadı. Gelelim yeni deneylere. New York Ãœniversitesi'ndeki son araÅŸtırma ilginç. 'Korku koÅŸullaması' deneyinde kafesteki farelere bir zili müteakip elektrik veriliyor. Zamanla fareler zili duyduklarında korkuyorlar. Korku duyusu normalde beynin amigdala bölümünde oluÅŸur. Deneyde fareye bu iÅŸlem yapıldıktan sonra beynin bu bölümüne belli bir ilaç verilerek protein yapımı bloke ediliyor. Görülüyor ki bu kez korku belleÄŸe yerleÅŸmiyor. EÄŸer ilaç 6 saatten sonra verilirse belleÄŸe etkisi olmuyor. Yani ilk 6 saat anıların oluÅŸması için deÄŸiÅŸken zaman. Tabii farelerde.Sonra 2 gün bekleniyor ve koÅŸullanmış fareler zil sesi ile yeniden uyarılıp hemen ardından protein oluÅŸumunu bloke edici ilaç veriliyor. Ä°laç bu koÅŸullarda yine etkili oluyor. Yani anılar her anımsandıklarında yeniden oluÅŸturuluyor. Alın size yeni bir bela. HoÅŸlanmadığınız anılarınızı yok edebiliriz. Yanlış (veya yalan) anılarınızı deÄŸiÅŸtirebiliriz. BeÄŸenmediÄŸiniz tüm geçmiÅŸinizi yenisiyle deÄŸiÅŸtirilebiliriz. Herhalde bu araÅŸtırmaları duyan Proust yerinde bir tur dönmüştür. Öyle ansiklopedi kadar kitap yazıp da kayıp zamanın izini aramak artık bir anlam ifade etmiyor iÅŸte. Ya 'BelleÄŸin Kalıcılığı' diye resim yapanlara ne demeli..SaÄŸlıklı Haftalar Dileklerimizle...Dr. Serdar GÃœNAYDIN - 25 Eylül 2000, Pazartesi Â
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!