Güncelleme Tarihi:
Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, dışa açık ve dünyayla bütünleşmiş Türk ekonomisinin, son küresel gelişmelerden belli ölçüde etkilenmesinin doğal karşılanması gerektiğini belirterek, “Dünya ekonomilerinin içinde bulunduğu krizi, ülkemiz için bir fırsata dönüştürmek suretiyle aşmamızın mümkün ve gerekli olduğuna inanıyorum. Türkiye'yi yatırım yapılacak güvenli bir ada haline getirebiliriz. Yeter ki evimizin içini reformlarla düzene koymaya devam edelim” dedi.
Gül, TBMM'nin 23. Dönem 3. Yasama Yılının açılışı dolaysıyla, Genel Kurulda milletvekillerine hitap etti.
Konuşmasına, yeni yasama yılının, geçen yıl olduğu gibi, yoğun ve verimli bir mesaiyle geçeceğine olan inancını dile getirerek başlayan Gül, başta milletvekilleri olmak üzere, vatandaşların bayramını kutladı.
Bayramların, kardeşliğin ve dayanışmanın, en üst düzeye çıktığı, kırgınlıkların onarıldığı, küskünlüklerin giderildiği günler olduğuna işaret eden Gül, “Yüce Meclisin açılışının bir bayram gününe tesadüf etmesinin, ülkemizde hoşgörü, işbirliği ve karşılıklı saygıya dayalı bir siyasi iklimin oluşmasına katkıda bulunmasını ümit ediyorum” dedi.
“GÜVENSİZLİK DUYGUSUNUN YAŞANDIĞI DÖNEM”
Gül, güç dengelerinin yeniden şekillendiği bir dünyada yaşadıklarını belirterek, küresel işbirliği ve gelişme fırsatları ile gerginlikler ve krizlerin, aynı anda ortaya çıkabildiğini söyledi.
Uluslararası alanda, tanımlanmasında dahi güçlük çekilen belirsizliklerin ve buna bağlı bir güvensizlik duygusunun yaşandığı bir dönemden geçtiklerine dikkati çeken Gül, kronik bölgesel sorunlara ek olarak, Kafkasya'da yaşanan son ihtilaf, gıda ve enerji fiyatlarındaki ciddi dalgalanmalar ve uluslararası para piyasalarındaki son sarsıntıların, bu belirsizliğin yarattığı sonuçlardan sadece birkaçı olduğunu kaydetti.
Cumhurbaşkanı Gül, yaşanan küresel ekonomik ve siyasi sıkıntıların, sosyal, kültürel ve dini aşırılıkların, çatışmaların uluslararası gündemde yer almaya devam etmesine yol açtığını ifade etti.
“DÜNYADAKİ GELİŞMELERİN DIŞINDA KALMASI DÜŞÜNÜLEMEZ”
Geçen hafta katıldığı Birleşmiş Milletler (BM) Genel Kurulunda bulunan dünya liderlerinin zihinlerini, bu ve benzeri konuların yoğun biçimde meşgul ettiğini yakından gördüğünü anlatan Gül, BM'ye üye yaklaşık 200 ülkenin ve uluslararası kuruluşun temsilcileriyle yaptıkları toplantılarda, açlık, yoksulluk, salgın hastalık ve iklim değişikliği gibi sorunlara karşı acil kolektif önlemler alınması yönünde anlayış birliği içinde olduklarının ortaya çıktığını söyledi.
Gül, BM'nin daha demokratik bir yapıya kavuşmasından kriz yaşayan uluslararası mali piyasaların bir düzen ve disipline sokulmasına, nükleer silahların yayılması konusundan terörizme kadar herkesi yakından ilgilendiren başlıca kritik konuları enine boyuna tartıştıklarını belirtti. Abdullah Gül, kronikleşmiş bölgesel ihtilaflara çözüm yolları bulma ve yeni ihtilafların ortaya çıkmasını önleme imkanlarını ele aldıklarını dile getirdi.
Türkiye'nin de uluslararası toplumun önemli bir üyesi olarak dünyadaki gelişmelerin dışında kalmasının düşünülemeyeceğini vurgulayan Gül, “Bunları yakından, dikkatle izlememiz, tartışmalara ve çözümlere katkıda bulunmamız, hem kendi ulusal çıkarlarımızın hem de uluslararası sorumluluklarımızın gereğidir. Başta bölge ülkeleri olmak üzere, uluslararası toplumun ve BM'nin, Türkiye'nin bu tür katkılarından memnuniyet duyduğunu, hatta bizden giderek artan bir beklenti içerisinde olduklarını bizzat müşahede ettim” diye konuştu.
“KRİZİ, TÜRKİYE İÇİN BİR FIRSATA DÖNÜŞTÜRMEK”
“Tasvir ettiğim uluslararası koşullarda ulusal hedeflerimizi gerçekleştirmek ve uzun vadeli çıkarlarımızı korumak için milletçe her zamanki gibi müteyakkız olmamıza ihtiyaç vardır” diyen Gül, bu çerçevede, kalkınmayı; uzun vadeli bir perspektif içinde, istikrarlı ve hızlı bir şekilde sürdürmeye daha fazla özen göstermeleri gerektiğini kaydetti.
Gül, bugün dünya ekonomilerinin içinde bulunduğu krizi, Türkiye için bir fırsata dönüştürmek suretiyle aşmalarının mümkün ve gerekli olduğuna inandığını belirterek, “Tabiatıyla, ekonomik ve sosyal politikalarımızda bu yolda uyarlamalar yapma ihtiyacı ortadadır” dedi.
Buna paralel olarak, yeni bir evreye gelmiş olan AB'ye tam üyelik sürecini, etkin bir dış politikayla ve geniş bir toplumsal ve siyasi mutabakatla hızlandırmak zorunda olduklarını ifade eden Gül, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Cumhuriyetimizin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk'ün öncülüğünde ülkemizin 20. yüzyılın başlarında ortaya koyduğu büyük dönüşüm ve modernleşme hamlesi, bugün 21. yüzyıl şartlarında da hepimize ilham verecek güçlü bir vizyon ve cesaret örneği teşkil etmektedir. Bu anlayıştan hareketle, Cumhuriyetimizin 100. yılına doğru, 15 yıllık bir perspektif içinde, sahip olduğumuz potansiyeli sonuna kadar en iyi şekilde kullanarak, ülkemizi hak ettiği daha yüksek konuma taşımak, milletimize ve Cumhuriyetimize karşı hepimizin sorumluluğu olmalıdır.
Dünya ölçeğinde daha saygın bir devlet, daha müreffeh ve özgür bireylerden oluşan bir toplum olma yolunda, tüm bilgi birikimimizi ve emeğimizi seferber etmek mecburiyetindeyiz. Uzun vadeli kalkınma stratejimizde de ifade edildiği üzere, temel hedefimiz Cumhuriyetimizin 100. kuruluş yıldönümü olan 2023 yılında, ülkemizi dünyanın en güçlü ekonomisine sahip 10 ülkesi arasına sokmak olmalıdır.”
“SAKİN LİMAN ARAYAN GİRİŞİMCİLER”
Cumhurbaşkanı Gül, Türkiye'nin; 1990'lı yıllarda ve en son 2001 yılında yaşadığı ağır ekonomik krizlerin ardından, kararlı bir şekilde gerçekleştirilen reformlarla, ekonomik ve sosyal kalkınmasında çok önemli mesafeler aldığına işaret etti.
Bu başarıyı çok önemsediğini ve kazanımların titizlikle korunması gerektiğini dile getiren Gül, “Ancak, uzun vadeli hedef ve stratejiler çerçevesinde, daha yapacak çok işimiz olduğunun da altını çizmek istiyorum. Özellikle bugün dünyanın içinde bulunduğu büyük ekonomik bunalım karşısında kazanımlarımızın korunması ve yitirilmemesi gereğine bir kez daha dikkatlerinizi çekmek istiyorum” diye konuştu.
Gül, küresel krizin, dünya ekonomilerini bir süre daha etkisi altında tutacağının açık olduğunu vurgulayarak, sözlerine şöyle devam etti:
“Dışa açık ve dünya ile bütünleşmiş ekonomimizin, son küresel gelişmelerden belli ölçüde etkilenmesi doğal karşılanmalıdır. Nitekim, Türkiye'de de büyüme, enflasyon, faiz oranları ve hisse senetleri fiyatları gibi temel büyüklükler, kendi iç sorunlarımızın da katkısıyla, küresel gelişmelerden etkilenmiştir. Bununla birlikte, krizin kapsamı ve derinliği dikkate alındığında, Türkiye ekonomisinin geçmiş dönemlerle kıyaslanmayacak ölçüde dayanıklılık kazandığının da altını çizmek gerekir.
Bu ortamda, bir yandan mevcut kazanımlar korunurken, diğer yandan ekonomimizi daha da dayanıklı kılacak ve ülkemizin potansiyelini tam olarak harekete geçirecek adımların zamanında atılması büyük önem taşımaktadır. Ekonomi alanında gerekli tedbirlerin gecikmeksizin alınması ve koordinasyonun güçlendirilmesi, sonuç olarak öngörülebilirliği arttıracaktır. Öngörülebilirliğin olduğu bir ortam ise bugünün dünyasında sakin liman arayan girişimciler ve sermaye için çekici bir ortam sunacaktır. Özellikle ülkemizin çevresindeki büyük sermaye birikimleri ve krizlere beraber baktığımızda, Türkiye'yi yatırım yapılacak güvenli bir ada haline getirebiliriz. Yeter ki evimizin içini reformlarla düzene koymaya devam edelim.”
“KRİZ DÖNEMLERİNDE DOĞRU POLİTİKA İZLEYEN ÜLKELER”
Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, bu çerçevede, AB müktesebatına uyum sürecine ilişkin hazırlanan Ulusal Programın hızla uygulanması öncelikli ve temel hedefler arasında yer alması gerektiğini belirtti. Gül, 2007-2013 dönemini kapsayan, stratejik planlama anlayışına dayalı olarak hazırlanan ve Meclisçe onaylanan 9. Yedi Yıllık Kalkınma Planındaki vizyon ve temel amaçların, yapılacak temel yapısal reformlar için güçlü bir çerçeve oluşturduğunu söyledi.
Kriz dönemlerinde doğru politikalar izleyen ülkelerin, dünya ortalamalarına göre daha yüksek performans göstermelerinin ve gelişmiş ülkelerle farklarını hızla azaltmalarının mümkün olduğunu vurgulayan Gül, normal şartlarda uzun süre gerektiren mesafelerin, bu şekilde çok daha kısa zamanda kapanabileceğini kaydetti.
“BELİRSİZLİKLERİN GİDERİLMESİ”
Türkiye'nin dünyada yaşanan krizi fırsata dönüştürebileceği önemli alanlardan birinin gıda güvenliği ve tarım sektörü olduğuna dikkati çeken Gül, gelecek dönemde, bu potansiyeli harekete geçirecek şekilde, uzun vadeli yapısal dönüşüm çalışmalarının yoğunlaştırılmasının temel bir öncelik olması gerektiğini söyledi.
Gül, bu bağlamda, Güneydoğu Anadolu Projesi ile diğer bölgesel kalkınma programlarının kısa sürede tamamlanmasının önemli olduğunu dile getirdi.
Küresel gelişmelerin gündeme taşıdığı bir diğer temel sektörün, enerji olduğunu vurgulayan Gül, “Enerji, ekonomik büyümemizin sürdürülmesi, rekabet gücümüzün arttırılması, çevrenin korunması, ulusal güvenliğin ve uluslararası ilişkilerin sağlıklı bir zemine oturtulması ve AB'ye üyelik sürecimiz açısından çok boyutlu olarak değerlendirilmesi gereken bir alandır” dedi.
Gül, özel girişimin ve yabancı sermayenin, enerji sektörüne yeterince yatırım yapmasının sağlanmasının öncelikli öneme sahip olduğunu, böyle bir yatırım ortamının sağlanması için belirsizliklerin giderilmesi ve uzun vadeli öngörülebilirliğin sağlanması gerektiğini bildirdi.
“KURUMLARIMIZLA HAZIRLANMALIYIZ”
Enerji ve su kaynaklarının yönetimi gibi stratejik konularla bağlantılı gördüğü küresel ısınma sorununa da önem vermeleri gerektiğini dile getiren Cumhurbaşkanı Gül, şöyle konuştu:
“Küresel ısınmanın ülkemizi ve insanlarımızı önümüzdeki dönemde ciddi şekilde etkilemesi beklenmektedir. İçinde bulunduğumuz coğrafya böyle bir riskle karşı karşıyadır. Bu durumla yaşamayı öğrenmemiz ve ihtiyaç duyulan önlemleri uluslararası işbirliği çerçevesinde almamız lazımdır. Gelecek yıllarda, Kyoto sonrası süreçte, gelişmiş ülkeler ile gelişmekte olan ülkeler arasında bu sorunun çözümü konusunda yaşanacak müzakerelere bütün ilgili kurumlarımızla hazırlanmalıyız.
Bu çerçevede, yurt sathındaki ağaçlandırma seferberliğine tüm kurumların daha fazla destek vermesini sağlamalı ve arazilerimizin yüzde 10'unun milli park olması hedefi esas alınmalıdır. Başta Çevre ve Orman Bakanlığı ve TSK olmak üzere kamu kuruluşlarının, yerel yönetimlerin, TEMA, ÇEKÜL, Doğal Hayatı Koruma Derneği gibi sivil toplum örgütlerinin, firma ve vatandaşların bu alandaki katkılarını takdirle not etmek isterim.”
TBMM Başkanı Köksal Toptan, iktidarı ve muhalefetiyle milletin sorunlarına çözüm bulmanın, ülkenin önünü açmanın, görevleri olduğunu belirterek, “Tartışmaktan korkmamalıyız. Tartışmak Türkiye'yi geri götürmez. Farklılıklarımız, bizi, gerginlik ve kutuplaşma noktalarına götürmemelidir. Herkesin birbirini kabul etmesi, anlaması, birbirine destek olması sayesinde Türkiye, toplumsal uzlaşmayı da bulacaktır” dedi.
Toptan, yeni yasama yılının açılışı dolayısıyla yaptığı konuşmada, Türkiye'nin önünü açacak, vatandaşların daha mutlu, geleceğe daha güvenle bakabilecek bir ülkede yaşamalarını sağlayacak çalışmaları, hep birlikte gerçekleştirmeleri gerektiğini söyledi.
AB ile yürütülen müzakere sürecinin, Türkiye'nin çağdaş, demokratik ve evrensel ideallere ulaşması bakımından büyük önem taşıdığına olan inancını dile getiren Toptan, “Ülkemizde yaşanan değişim ve dönüşümün merkezi olan Meclisimiz, tam üyelik yolunda üzerine düşen görevleri kararlılıkla yerine getirmiştir” diye konuştu.
Toptan, TBMM'nin, geçen yasama döneminde AB uyum yasaları başta olmak üzere, bir çok konuda işbirliği ve uzlaşma örnekleri vererek, başarılı çalışmalar ortaya koyduğunu, AB ile müzakere yolunu açtığını ifade etti. Toptan, aynı işbirliği ve uzlaşmanın, içinde bulundukları dönemde de sağlanabileceği kanaatinde olduğunu dile getirdi.
Meclis Başkanı olarak, ülkenin ihtiyacı olan temel düzenlemelerin, uzlaşma ortamı içerisinde hayata geçirilebilmesi için gerekli zeminlerin oluşabilmesi amacıyla yoğun gayret gösterdiğini anlatan Toptan, “Bu yüce çatı, sorunlara çare üretim merkezidir” dedi.
“TARTIŞMAKTAN KORKMAMALIYIZ”
“İktidarıyla ve muhalefetiyle milletimizin sorunlarına çözüm bulmak, ülkemizin önünü açmak, hepimizin temel görevidir” diyen Toptan, tartışmaktan korkmamaları gerektiğini söyledi.
Toptan, tartışmanın, Türkiye'yi geri götürmeyeceğini vurgulayarak, “Yeter ki tartışmalarımızı demokratik olgunluk ve karşılıklı saygı sınırları içerisinde kullandığımız üsluba özen göstererek yapalım. Herkesin, yarın birbirinin yüzüne bakamayacak söz ve davranışlardan özenle kaçınması gerektiğini unutmamak gerekir diye düşünmekteyim” şeklinde konuştu.
Gelecekleri için oturup konuşmak ve ortak noktalarda buluşmak zorunda olduklarını belirten Toptan, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Farklılıklarımız, bizi, gerginlik ve kutuplaşma noktalarına götürmemelidir. Demokrasi, farklılıklarımızı hukuk zemininde koruyan ve bu farklılıkların bir zayıflık değil, zenginlik kaynağı olmasını sağlayan tek rejimdir. Herkesin birbirini kabul etmesi, anlaması, birbirine destek olması sayesinde Türkiye, toplumsal uzlaşmayı da bulacaktır. Demokrasinin güzelliği de budur.
Demokrasimizi daha da kökleştirecek, Türkiye'yi aziz Atatürk'ün gösterdiği çağdaş uygarlık düzeyine taşıyacak çalışmaları uzlaşı içerisinde gerçekleştirmeliyiz. Bunu aydınlık yarınlarımız için başarmalıyız. Ben bunu başarabileceğimize yürekten inanıyorum.”
“GÜVEN VE İTİBARI ARTIRACAK”
TBMM Başkanı Toptan, gerektiğinde Parlamento içi ve dışı siyasi partiler ve sivil toplum örgütleriyle de çalışmalar yapmanın, ortak düşünce zeminleri aramanın ve bulmanın mümkün olacağını dile getirdi.
Yapılacak ortak çalışmaların, milletin, kendilerinden beklentilerini de önemli ölçüde karşılayacağını vurgulayan Toptan, bu ortak çalışmaların, hem TBMM'ye hem de siyaset kurumuna duyulan güveni ve itibarı artıracağını kaydetti.
Toptan, konuşmasını, “Eminim ki gerçekleştireceğimiz çalışmalarla büyük Türk milletinin gönlünde eşsiz bir yer edineceğiz. Açılışı bayram gününe denk gelen yeni yasama yılında, çalışmalarımızın karşılıklı sevgi, saygı ve demokratik olgunluk içerisinde gerçekleşebilmesi hepimizin ortak arzusudur. Yeni yasama yılının ülkemize, milletimize, değerli milletvekili arkadaşlarıma ve TBMM'ye hayırlı ve uğurlu olmasını diliyorum. Sayın milletvekili arkadaşlarıma sağlık içinde başarılı çalışmalar temenni ediyor, yüce Meclisi en içten duygu ve saygılarımla selamlıyorum” sözleriyle tamamladı.
GENÇ, SALONU TERK ETTİ
Toptan, konuşmasından sonra Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ü kürsüye davet etti.
Bu arada, ayağa kalkan Bağımsız Tunceli Milletvekili Kamer Genç, Cumhurbaşkanı Gül'ü eleştiren sözler sarfettikten sonra Genel Kurul Salonunu terk etti.
Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, “Yeni anayasaldüzenlemelerin, milli birlik ve toplumsal dayanışmamızı güçlendirecek biçimde,dışlayıcı olmayan, kapsayıcı bir yaklaşıma sahip olması elzemdir. Temel hak vehürriyetleri güvence altına alan, demokratik, laik ve sosyal hukuk devletianlayışını kuvvetle teyit eden nitelikte olması, yeni anayasal düzenlemeleringücünü ve sürdürülebilirliğini arttıracaktır” dedi.
Cumhurbaşkanı Gül, 23. Dönem 3. Yasama Yılının başlaması nedeniyle TBMM'Genel Kurulunda yaptığı konuşmada, toplumda 1982 tarihli Anayasanın tadilatı veyayeni bir Anayasa hazırlanması konusunda canlı ve kapsamlı tartışmanın yıllardırsürdüğünü hatırlatarak, şunları söyledi:
“Yüce Meclis'in, başta siyasi partiler olmak üzere, toplumun bütünkesimlerinin katkılarından yararlanarak en mükemmel anayasal düzenlemelereulaşacağından şüphem yoktur. Milletimiz, Anayasa tartışmalarının sağlıklı birsonuca ulaşmasını sağlayacak tarihsel birikim, tecrübe ve olgunluğa sahipbulunmaktadır. Neredeyse 20 yıldır gündemde olan bu tartışmalar çerçevesinde,toplumun hemen her kesiminin kamuoyuna sunmuş olduğu çeşitli taslaklar, önerilerve fikirler, yapmış olduğu uyarı ve talepler esasen mevcuttur. İnanıyorum kiTBMM'nin yüksek temsil kabiliyeti, ülkemizde mevcut olan demokratik tartışmaortamı ve siyasi partilerimiz arasındaki diyalog ve istişare geleneği de sonuçalmak bakımından gerekli ortamı sağlamaktadır.
Yeni Anayasal düzenlemelerin geçmişteki tecrübelerden ders alınarakyapılması doğaldır. Ancak, yeni düzenlemelerin öncekilerden çok daha ilerideolması da beklenecektir. Bu düzenlemelerin dünyanın 21. yüzyılda geldiğikoşulları esas almak suretiyle, çağımızın sosyal ve politik gerçeklerine uygunbir anlayışla tasarlanması önemlidir. Ayrıca, bu çalışmaların hızlıteknolojik-bilimsel gelişmeleri de hesaba katan uzak görüşlülükle yürütülmesininbüyük önem taşıdığı görüşündeyim.
Yeni anayasal düzenlemelerin, milli birlik ve toplumsal dayanışmamızıgüçlendirecek biçimde, dışlayıcı olmayan, kapsayıcı bir yaklaşıma sahip olmasıelzemdir. Temel hak ve hürriyetleri güvence altına alan, demokratik, laik vesosyal hukuk devleti anlayışını kuvvetle teyit eden bir nitelikte olması, yenianayasal düzenlemelerin gücünü ve sürdürülebilirliğini arttıracaktır.”
SAYDAMLIK
Konuşmasında, Türkiye'nin saydamlık konusundaki performansına da değinenCumhurbaşkanı Abdullah Gül, “Biliyorsunuz, Türkiye, başta BM YolsuzluklaMücadele Sözleşmesi olmak üzere, yolsuzlukla mücadele konusundaki başlıcauluslararası sözleşmelere TBMM'nin kabul ettiği yasalarla taraf olmuş, buçerçevede uluslararası yükümlülüklere girmiş bulunmaktadır” dedi.
Türkiye'de, saydamlık düzeyinin yükselmesine olan ihtiyacın devam etmeklebirlikte, toplumdaki demokratikleşme ve modernleşmeye paralel olarak, mevzuattayapılan yenilikler sonucunda, bu alanda tedrici ve göreceli de olsa, bazıiyileşmeler olduğuna dikkat çeken Cumhurbaşkanı Gül, şöyle devam etti:
“Bağımsız bir kurum olan ve dünyada referans olarak gösterilenUluslararası Saydamlık Kurumu'nun her yıl yayınladığı veriler incelendiğinde,Türkiye'nin bu endeksteki notunun ve sıralamadaki yerinin, mütevazı ölçülerde deolsa, giderek yükselmekte olduğu görülmektedir. Bu mütevazı iyileşmede,mevzuatımızdaki uyarlamaların yanısıra, başta TBMM, Hükümet ve Muhalefet, Yargıve basın-yayın organları olmak üzere bütün kurumlarımızın ve vatandaşlarımızınduyarlılığı etkili olmuştur. Türk özel sektörünün kendisini bu alandaki çağdaşölçütlere uyarlamasındaki başarısı da bunda rol oynamıştır. Gelinen nokta biriyileşmeye işaret etse de bunun yeterli olduğunu söylemek tabiatıyla mümkündeğildir. Bu eğilimin geriye doğru gitmesi ise, hiçbir şekilde kabul edilemez birgelişme olacaktır.
Tarihimizdeki Ahilik kurumundan başlayarak, iş ahlakı konusunda derin geleneği bulunan Türk toplumunun bu alanda çevresine de örnek olacak bir düzeyeyükseleceğine içtenlikle inanıyorum, bunu temenni ediyorum.
Türkiye, geleneksel olarak kendi bölgesinde ve uluslararası planda barış,istikrar ve refahın kalıcı bir biçimde kök salabilmesi için yoğun gayret gösterenbir ülke olmuştur. Bizi çevreleyen tüm komşularımızla dostluk, karşılıklı saygıve işbirliği esasları üzerinden ilişkilerimizi ve işbirliğimizi geliştirmeyaklaşımı, bu geleneğin devamıdır.
Milli davamız olan Kıbrıs meselesinde ilkelerimiz çerçevesinde kapsamlıçözüme verdiğimiz kuvvetli destek, Irak'ın toprak bütünlüğünü ve siyasi birliğinimuhafaza etme gayretlerine yaptığımız katkı, bu yaklaşımımızın önemligöstergeleridir.”
ÖZEL SİYASİ GÖREVLER
Cumhurbaşkanı Gül, Türkiye'nin amacının, çevresinde geniş bir barış,güvenlik ve istikrar kuşağı oluşturarak, kendisinin ve bölgesinin daha müreffehhale gelmesini kolaylaştırmak olduğunu vurgulayarak, “Yakın çevremize yönelik busahiplenici yaklaşım kuşkusuz, Türkiye'ye bölgesinde özel siyasi görevleryüklemektedir. Türkiye'nin yeni krizlerin önlenmesi ve süregiden sorunlarınçözümünde ön alıcı bir tutum içinde olmasını zorunlu kılmaktadır. Bu çabalardevam etmelidir” diye konuştu.
Hükümetin, Güney Kafkasya'da, Orta Doğu coğrafyasında, Balkanlarda, GüneyAsya'da ve uluslararası toplumu meşgul eden birçok önemli konuda karşılıklıgüveni pekiştirmeyi ve diyalog yoluyla sorunlara çözüm bulmayı hedefleyen ikilive çok taraflı girişimlerine Cumhurbaşkanı olarak katkıda bulunmaya devamedeceğini kaydeden Gül, “Gerek insani, gerek kalkınma yardımları bağlamındakidonör ülke konumumuzu pekiştirmemiz, ayrıca Afrika, Latin Amerika, Asya veKarayip coğrafyalarındaki ülkelerle ilişkilerimizi sürekli geliştirmemiz bölgeselve küresel ağırlığımıza mütenasip yaklaşımlar olacaktır” dedi.
Türk Silahlı Kuvvetlerine ve Emniyet Teşkilatına bağlı birliklerinuluslararası barışı koruma operasyonlarında aldıkları görevlerin, dünyada övgüylekarşılandığını ve uluslararası barışa seçkin bir katkı sağladığını belirten Gül,sözlerini şöyle sürdürdü:
TERÖRLE MÜCADELE
“BM Güvenlik Konseyi geçici üyeliğine seçilmesi halinde Türkiye, bütünbu olumlu katkılarını daha etkin biçimde sürdürebilecektir.
Çağımızın illetlerinin başında gelen terörle kararlılıkla mücadeleönceliklerimizden biri olmaya devam etmektedir. Türk Silahlı Kuvvetleri vegüvenlik güçlerimizin bu uğurda kahramanca verdikleri mücadele her türlü takdirinüzerindedir. Bu vesileyle, terörle mücadele sırasında hayatını kaybetmiş olan tümşehitlerimize Allah'tan rahmet diliyor, gazilerimizi şükranla anıyorum.
Terörle mücadele konusunda kararlılık esastır. Ancak, demokrasiye inançve bağlılık, topyekun bir sosyo-ekonomik kalkınma anlayışı terörü besleyenkaynakları ve terörün zeminini büyük ölçüde zayıflatacaktır. Bu suretlesağlanacak başarı, herkese şiddetle ve terörle bir yere varılamayacağını en iyişekilde anlatacaktır. Bizim için esas olan toplumsal barışın sürekli kılınması vebütün vatandaşlarımızın devletine aidiyet duygusunun pekiştirilmesidir.
Terörle mücadelede uluslararası işbirliği ahlaki ve hukuki bir yükümlülükhaline gelmiştir. Bu çerçevede Amerika Birleşik Devletleri ile birbirimizesağladığımız yararlar, bazı Avrupa ülkelerinin terör örgütüne karşı almayabaşladığı tedbirler bu alandaki olumlu gelişmelerdir.”
YILDIZI PARLAYAN BİR TÜRKİYE...
Cumhurbaşkanı Gül, Türkiye'nin, büyük ve güçlü bir ülke olduğuna işaretederek, tarihi ve kültürel geçmişinin, jeo-stratejik ve jeo-politik konumunun,demografik ve sosyal özellikleriyle, ekonomik dinamizminin öneminin, bütün saygıngözlemciler tarafından teslim edildiğini söyledi.
“Tüm bu artılarımızın bizi arzu ettiğimiz daha üst noktalara taşımasıiçin almamız gereken çok mesafe, çabalarımızı yoğunlaştırmamız gereken çok alanbulunmaktadır” diyen Cumhurbaşkanı Gül, konuşmasını şöyle tamamladı:
“Cumhuriyetimizin kuruluşunun yüzüncü yılına doğru ilerlerken, yenidenşekillenen bir dünyada, barış, istikrar ve refah unsuru ülkeler arasında yıldızıparlayan bir Türkiye, ortak hedefimiz olmalıdır.
Tali tartışmaları ve konuları aşarak, yüksek hedefler şemsiyesi altındabirleşmek mecburiyetindeyiz. Geçmişin kısır çekişme ve tartışmalarının ülkemizemaliyeti ağır olmuştur.
Özgüven, karşılıklı güven ve demokratik tolerans içinde, 21. yüzyılınmeydan okumalarına hep birlikte güçlü bir karşılık vermeliyiz.
Bu duygu ve düşüncelerle, milli irademizin tecelligahı ve demokratikdüzenimizin kalbi konumunda olan Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin Yeni YasamaYılının en üst düzeyde başarıyla geçmesini temenni eder, hepinizi saygıylaselamlarım.”
Cumhurbaşkanı Gül'ün konuşmasının ardından TBMM Başkanı Köksal Toptan,birleşimi, 7 Ekim salı günü toplanmak üzere kapattı.