Güncelleme Tarihi:
MÜCADELEYİ KAVRAYAMAMIŞLAR
“Milletin nezdinde Çanakkale Savaşı ile Kurtuluş Savaşı ile Doğu ve Güneydoğu’da yıllardır yürüttüğümüz terörle mücadele ile 15 Temmuz darbe girişiminin hiçbir farkı yoktur. Bunların hepsi de milletimizin yedi düvele karşı verdiği istiklal ve istikbal mücadeleleridir. Bugün Türkiye’nin, Suriye ve Irak’ta izlediği politikayı, AB ve genel olarak batı karşısındaki duruşunu sorgulayanlar, milletimizin asırlık hürriyet mücadelesinin anlamını kavrayamamış olanlardır.
NEVZUHUR BİR ASKER DEĞİLDİR
Hani diyorum ya dünya 5’ten büyüktür. Türkiye, Türkiye’den büyüktür. Türkiye, gökten zembilli inmiş bir devlet değildir. Bu devletin kurucusu Gazi Mustafa Kemal de nevzuhur bir asker ve devlet adamı değildir. Şayet siz, 19 Mayıs 1919’u, 23 Nisan 1920’yi, 29 Ekim 1923’ü, mesela 1071 Malazgirt Zaferi’nden, 1299 Osmanlı’nın kuruluşundan, 1453 İstanbul’un fethinden ayrı görürseniz, yanlışa düşersiniz. Bunların hepsi de birbirinin devamıdır. Gazi Mustafa Kemal, aslında bir Osmanlı zabitidir. Anadolu’ya da Osmanlı ordusunun resmi bir görevlisi olarak geçmiştir. Bunun için diyorum ki tarihimize bütünüyle sahip çıkacağız.
Yeni Türkiye kavramının ilk kez Gazi tarafından Nutuk’ta defalarca zikredildiğini burada sizlerle paylaşmak, sizlere hatırlatmak isterim. Kurtuluş Savaşımızın Başkomutanı’nı kalkan yaparak, bu kavram üzerinden bizi yıpratmaya çalışanların, aslında Cumhuriyet ruhuna ne kadar yabancı oldukları ortadadır. Kendi küçük siyasi çıkarları uğruna ülkelerini, milletlerini, devletlerini Gazi’nin emaneti olan yeni Türkiye’yi karalamanın, itibarsız hale getirmenin, hedef haline getirmenin peşinde olanlar, onun adını ağızlarına almayı hak etmiyor. Gazi Mustafa Kemal’in ‘en büyük eserim’ dediği ve gelecek nesillere emanet ettiği Türkiye Cumhuriyeti’ni tam bağımsız bir ülke olarak sürekli daha ileriye taşımanın gayreti içerisindeyiz. Eğer bunu başarırsanız, Gazi’yi anlamış olursunuz. Eğer bunu başaramazsanız sadece patinaj yaparsınız. Gazi’yi kendi dogmalarının içinde hapsetmeye çalışarak, devlet ve millet tarihimizi 90 yılla sınırlandırmaya kalkanlara izin vermeyeceğiz. İlköğretimden itibaren ders kitaplarının bu çerçevede yeniden gözden geçirilmesi dahil milletimizi tarihiyle buluşturacak her türlü adımı süratle atmalıyız.
10 KASIM’I KURU KURU ANMAYALIM
Bu çerçevede 10 Kasımları kuru kuruya bir ölüm yıldönümü olarak anmayı değil, tam aksine yeniden bir doğuş olarak kutlamayı çok daha önemsiyorum, çok daha önemli görüyorum. Zira, bizler bunu yasa dönüştürdüğümüz zaman yas kazandırmaz, bizim adeta hep bunları milat olarak, yeniden bir doğuş olarak görmek ve bununla bu adımları atmak bizi çok daha farklı bir geleceğe taşıyacaktır.”