Yeni TCK'da 1926 mantığı

Güncelleme Tarihi:

Yeni TCKda 1926 mantığı
Oluşturulma Tarihi: Temmuz 06, 2003 01:59

AB yolundaki Türkiye, hálá 1889 tarihli İtalyan Ceza Kanunu temel alınarak 1926'da yürürlüğe giren ceza kanununu kullanıyor. 80 yılda Türk Ceza Kanunu'nun (TCK) 592 maddesinden sadece 54'ü değişti. Kalan maddelerin çoğu çağdışı yaklaşımlarla dolu.

Adalet Bakanlığı'nın AB'ye uyum amacıyla ‘reform’ olarak sunduğu yeni TCK yasa tasarısı da, kadınları ikinci sınıf gören ‘töre’lere prim veriyor. Tasarı, kadına karşı değil topluma karşı suç saydığı tecavüzü, ancak şikayet durumunda dikkate alıyor. Namus cinayeti işleyenleri, kadınları kaçıranları, karısına tecavüz edenleri koruyor, kolluyor.

Çocukların tacizde ‘rıza’sı olur mu

TCK'da değişiklik önererek ve AB'ye uyum süreci nedeniyle ‘‘reform’’ niteliği taşıması beklenen TCK tasarısının çağdışı maddeleri arasında, son haftalarda çok tartışılan 13 yaşındaki N.Ç. olayını ilgilendiren madde de var. Tasarının 318. maddesi aynen şöyle diyor:

‘‘On beş yaşını bitirmemiş olan bir çocuğun rızası ile ırzına tasaddi eden kimseye 2-4 yıl arasında hapis cezası verilir.’’

Yani tasarı, çocukların cinsel istismarında rızanın sözkonusu olabileceğini varsayıyor! TCK Kadın Çalışma Grubu, henüz psikolojik, cinsel ve zihinsel gelişimini tamamlamamış (N.Ç. gibi) çocukların uğradığı cinsel saldırılarda rızanın sözkonusu olamayacağını, burada fail ve mağdur arasındaki güç ve bağımlılık ilişkisinin ayrı bir madde başlığı altında düzenlenmesi gerektiğini söylüyorlar.

Tecavüzde kadın mağdur değilmiş

AB üyesi ülkelerin hiçbirinin ceza yasasında olmayan bir durum da, cinsel suçların bulunduğu yer! Onların yasalarında kadına karşı işlenen cinsel suçlar, ‘topluma karşı işlenen suçlar’ başlığı altında yer almıyor. Çünkü uluslararası hukuk, cinsel suçların, en başta buna maruz kalan ‘birey’e zarar verdiğini kabul edeli 40 yıl oldu. Şimdi bizim yasamıza bakalım: Kadına (tabii çocuklara da, artık erkeklere de) karşı işlenen suçlar, ‘adab-ı umumiye’ ve ‘nizam-ı aile aleyhine’ işlenen suçlar içinde görülüyor. Reform olsun diye hazırlanan tasarı da aynı çağdışı ve ayrımcı yaklaşımla, bu suçları, (315, 316, 317. 318) maddelerinde ‘topluma karşı işlenen suçlar’ kısmında düzenliyor. Elinizi vicdanınıza koyun, bir kadın kaçırıldığında, tecavüze uğradığında, bundan en fazla zarar gören kimdir? Kendisi, bedeni ve ruhu mu, toplumun genel ahlakı mı, aile düzeni mi? Prof. Aysel Çelikel bunu şöyle yorumluyor: ‘‘Bu suç kadının bedenine karşı yapılmış ağır bir insan hakları ihlalidir. Yasa tasarısında bu suçlar, bilişim, haberleşme, ekonomi ve ticarete ilişkin suçların hemen ardından geliyor. Bu da kadının bu sayılanlar gibi bir meta olarak görüldüğünü gösteriyor.’’

‘Namus’ cinayetine ‘tahrik’ indirimi

Tasarı, Türkiye'de kadınların en temel hakkı olan yaşama hakkını tehdit eden namus cinayetlerini engelleme görevini de yerine getirmiyor. Çünkü tasarının 31. maddesindeki ‘haksız tahrik’ maddesi, cezayı dörtte üçüne kadar indirerek, suç faillerine açık çek veriyor ve kadın katliamlarına neden olan ‘töre’leri adeta yasa eliyle meşru kılıyor. Kadın derneklerinin oluşturduğu TCK Kadın Çalışma Grubu, namus saikiyle işlenen suçların da ‘nitelikli insan öldürme’ bölümünde ele alınması gerektiğini söylüyor.

Evlilikte tecavüz hálá suç değil

Batı toplumlarında evlilik içi tecavüz suç olarak tanımlanalı çok oldu. Yürürlükteki TCK ve ‘reform’ olarak sunulan tasarı ise ağır bir insan hakkı ihlali olan evlilik içi tecavüz suçunu tanımıyor. Çünkü AKP Kadın Komisyonu üyesi kadınlar bile ‘‘Aile mahremiyetine karışılmaz’’ diyor. Yani kadın evliyse, kocası ona istediğini yapabilir, yasalar da kadını korumaz! Prof. Aysel Çelikel, bu maddenin tasarıdan, 1996'da verilen çağdışı bir Yargıtay kararına dayanarak çıkarıldığını söylüyor. ‘‘Kocanın karısının rızası hilafına ters cinsel ilişkide bulunması ırza geçme değil, aile fertlerine kötü muameledir’’ deyip çok az bir ceza öngören Yargıtay kararına, Sami Selçuk muhalefet şerhi koymuştu. Çelikel'e göre bu açık bir tecavüz suçuydu ve kanıtlanmış tecavüzü kötü muamele saymak, kocaya karısının bedeni üzerinde istediği tasarrufta bulunma hakkını vermişti.

Tecavüz ettiğiyle evlenene ceza yok

Yeni TCK tasarısına göre, bir kadını kaçıran ya da ona tecavüz eden kişi, eğer onunla evlenirse cezadan kurtuluyor. Faili cezadan kurtarmak için yapılan bu tür evliliklerde kadın, sanki suçlu kendisiymiş gibi, tecavüzcüsüyle bir arada yaşamaya mahkum ediliyor (Madde 325, 327). Aysel Çelikel'in bakanlığı döneminde bu maddeye ‘‘kızın serbest iradesinin olup olmadığının hakim tarafından araştırılması’’ hükmü eklenmişti. Böylece serbest iradenin olmadığı anlaşılırsa, ceza ertelenemeyecekti. Eğer kadın ve erkek kendi istekleriyle kaçtılarsa da yolları açılacaktı. Ancak bu bölüm yeni tasarıdan çıkarıldı.

Irz ve hayasızlığı AB nasıl anlasın

Yürürlükteki kanun ve gündemdeki tasarıda cinsel suçlar hep ‘ırz’ kelimesiyle anlatılıyor. Oysa AB'ye girmeye çalışan 2003 Türkiyesi'nde ırz kavramı kişinin cinsel bütünlüğünü tanımlamaktan artık çok uzak. Irz, ‘namus, iffet, şan, şeref’ demek. Tecavüz ise kadının namusuna değil, fiziksel ve ruhsal bütünlüğüne bir saldırı. Avrupa, ‘tecavüze uğradığı için namusuna halel gelen kadın’ yaklaşımını nasıl anlayacak? Sonra, yine tasarıda geçen ‘hayasızca hareketler’ (Madde 320), ‘edep töreleri’ gibi, toplumlara ve zamana göre değişen, yasal ya da hukuki hiçbir geçerliliği olmayan terimlere ne anlam verecek? TCK Kadın Çalışma Grubu, tecavüz suçunun tasarıda şikayete bağlı bırakılmasına da karşı çıkıyor. Çünkü tecavüze uğrayan kadın genelde baskı görüp güçsüzleştirildiği için şikayetçi olamıyor, bu da failleri cezasız bıraktığı gibi, teşvik ediyor.

Laf atmak yasak ofiste taciz serbest

Laf atma ve sarkıntılık suçları, az bir cezayla da olsa Ceza Kanunu'nda var (Madde 321). Ama ‘iş yerinde taciz’den hiç sözedilmiyor. Tasarı, Türkiye'de sık sık meydana gelen zorla bekaret kontrolünü de suç saymıyor. Çok yaygın olan çocukların aile içinde cinsel istismarına ilişkin bir madde de yok.

Mağdur bakire değilse ceza az

Anayasa'nın ve uluslararası hukukun eşitlik ilkesini ihlal eden bir TCK yaklaşımı da, kadınları evli, bekar, bakire, bakire olmayan diye ayırması. Kaçırılan ya da tecavüze uğrayan kadın evliyse, ceza daha fazla (Herhalde kocası, yani bir sahibi olmasından (Madde 325/2). Yani düşünülen yine kadın değil erkek ya da aile). Bekarsa daha az. Ama bakire değilse daha da az!

Evlilik dışı çocuğu öldürene indirim

TCK çocuklar arasında da ayrım yapıyor. Adeta yasa eliyle evlilik dışı çocuk öldürmeyi teşvik ediyor. Evlilik dışı doğmuş bir çocuk, annesi tarafından ‘şeref kurtarma’ amacıyla öldürülürse, bu hafifletici bir neden (Madde 139). Yani yasa açıkça cinayete teşvik ediyor. TCK Kadın Çalışma Grubu, ‘‘Bu madde, doğumdan kaynaklanan psikolojik rahatsızlıklar, doğum sonrası bunalım ya da aile veya toplum baskısından kaynaklanan öldürülme korkusu varsa uygulanmalı’’ diyor.

Kadınlara sormadan yasa hazırladılar

TCK'da reform çalışmaları aslında 10 yıldır hükümetlerin gündemine gelmeye çalışıyor. Son tasarılardan biri, Prof. Aysel Çelikel'in Adalet Bakanlığı sırasında, kadın kuruluşlarına da danışılarak hazırlanmıştı. Tasarıda AB'ye uyum sürecine, Türkiye'nin imza attığı uluslararası anlaşmalara uygun ve kadın hukukçuların görüşlerini yansıtan maddeler vardı. Ancak AKP hükümeti, bu tasarıyı gündemden kaldırarak, Hikmet Sami Türk'ün Adalet Bakanlığı sırasında hazırlanan tasarıyı Adalet Komisyonu'nun önüne koydu. Aysel Çelikel, ‘‘Bu tasarıyı hazırlayan komisyonda tek bir kadın ceza hukukçusu bile yoktu’’ diyor.

Herkesi memnun edemeyiz ki

Adalet Bakanı Cemil Çiçek, AB standartlarına uymaktan çok uzakta ve Türkiye'nin altına imza koyduğu uluslararası sözleşmelere aykırı bu tasarıyı savunurken, ‘‘Herkesi memnun edemeyiz ki’’ demişti. Hürriyet yazarı Ferai Tınç da soruyor: ‘‘Herkes kim acaba? Kadınlar olmasın?’’

Tınç, bu bakış açısıyla binlerce uyum paketi hayata geçirilse bile ‘uyumsuzluğun’ sonsuza kadar devam edeceğini belirtiyor.

Kadın örgütleri harekete geçti

kadınları ikinci sınıf sayan ‘reform’, sivil toplum örgütlerini ayağa kaldırdı. Cumhuriyet Kadınları Derneği'nden İstanbul Valiliği Kadının Statüsü Birimi'ne kadar çok sayıda örgüt, bir araya gelerek Türk Ceza Kanunu Kadın Çalışma Grubu'nu oluşturdu. Grup, hazırladığı ‘‘Değişiklik Talepleri’’ başlıklı bir metni Adalet Bakanı Cemil Çiçek'e gönderdi. Çünkü Bakan Çiçek, ‘‘Reform tasarısı, Alt Komisyon'da eylüle kadar tartışılacak. Bütün görüşlere açığız. Sivil toplum örgütleri, vatandaşlar görüşlerini, taleplerini Adalet Komisyonu Başkanı'na ya da üyelere iletebilirler’’ demişti. Çiçek'in sözünü tutup tutmadığını zaman gösterecek.
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!