Güncelleme Tarihi:
Yeni müfredatta matematik ve fen bilgisi dersinin saatlerinin azaltılmasına yönelik soruya Bakan Tekin, şu yanıtı verdi:
“Matematik ve fen bilgisi derslerinin saatleri mesleki ve teknik eğitimde azaltılmış olabilir çünkü orada başka bir durum söz konusu. Ancak müfredat çalışmamızda haftalık ders saatleriyle ilgili hiçbir önerme ve değişiklik yok. Bu bir müfredat çalışması. Haftalık ders saati çalışması değil. Burada herhangi bir dersin haftalık saatini artırmak ya da azaltmak gibi bir durum söz konusu değil. Ben bu önyargılı bakışa itiraz ediyorum.”
TÜSİAD, ‘Geleceğimiz için Eğitimi Birlikte Konuşmak’ etkinliği düzenledi. Etkinlik kapsamında ‘Yapay Zeka Çağına Doğru Herkes İçin Nitelikli Eğitim’, ‘İş Dünyası Gözünden Eğitimden Beklentiler’, ‘Değişen Dünyada Eğitim: Öğrenci Yetkinliği ve Öğretmenlerin Rolü’, ‘Eğitim ve Gelecek: İş Dünyasının ve Gençlerin İhtiyaçları’, ‘Cumhuriyet Tarihi Çerçevesinden Türkiye’de Eğitim ve Bilim, ‘Genç Beyinler: Eğitimden İstihdama Göç Dinamikleri’ ve ‘Kalkınmanın Kilit Taşı: Eğitim’ başlıklı oturumlar düzenlendi.
Etkiliğin protokol konuşmalarını Milli Eğitim Bakanı Prof. Dr. Yusuf Tekin ve TÜSİAD Yönetim Kurulu Başkanı Orhan Turan yaptı. Eğitim, akademi ve iş dünyasından konuşmacıları katılımcılarla buluşturan etkinlikte Boyner Holding Yönetim Kurulu Başkanı ve CEO’su Cem Boyner, TÜSİAD Yönetim Kurulu Üyesi ve Sosyal Kalkınma Yuvarlak Masası Başkanı Yılmaz Yılmaz, Sabancı Üniversitesi Emeritus Öğretim Üyesi ve Eğitim Reformu Girişimi Yönetim Kurulu Üyesi Prof. Dr. Mehmet Ali Alpar ve New York Üniversitesi (NYU) Kültür ve İnsan Gelişimi Fakültesi Uygulamalı Psikoloji Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Selçuk Şirin konuşmacı olarak yer aldı.
BAKAN TEKİN: 21. YÜZYILIN ÜLKEMİZ İÇİN BİR MAARİF ÇAĞI OLARAK TECELLİ EDECEĞİNE İÇTENLİKLE İNANIYORUZ
Milli Eğitim Bakanı Prof. Dr. Yusuf Tekin, “Bu konferansın başlığında geçen iki kelimeye vurgu yaparak konuşmama başlamak istiyorum. Bu iki kelimeden birincisi eğitim politikalarımızın amacına denk düşen bir muhtevaya, diğeri ise söz konusu politikaların oluşturulma sürecindeki temel yönelimlerimizden birine tekabül ediyor. Konferansın başlığı içinde geçen ‘geleceğimiz’ vurgusu eğitim politikalarımızın amacını özetlerken, ‘birlikte’ vurgusu da politika belirleme süreçlerindeki ana yönelimlerimizi ortaya koyuyor. Cumhuriyetimizin ikinci asrına tekabül eden 21'inci yüzyılın ülkemiz için bir maarif çağı olarak tecelli edeceğine içtenlikle inanıyoruz. Nitekim yakın bir zaman önce kamuoyuyla paylaştığımız ve Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli ismini verdiğimiz yeni müfredat çalışmasını da bu inancın bir gereği ve somut bir ürünü olarak görüyoruz. Altını özenle çizmek isterim ki, bu eğitim öğretim yılı itibarıyla 1, 5 ve 9. sınıflarda kademeli olarak uygulamaya konulacak olan yeni müfredatımız öğretmen, öğrenci, akademisyen ve eğitim alanındaki diğer tüm paydaşlarımızın etkin katılımı ve aktörlüğünde şekillenen uzun soluklu bir hazırlık sürecinin sonucunda ortaya çıkmıştır” dedi.
‘HAK VE GELİŞİM TEMELLİ BİR ÖĞRENME SÜRECİNİ YAPILANDIRMAYI HEDEFLİYOR’
Yeni müfredat hakkında bilgi veren Bakan Tekin, şunları ekledi:
“Yeni müfredatımız, her şeyden önce kolektif bir emeğin ve kümülatif bir anlayışın ürünü olarak hem bugünümüze yanıt verebilecek hem de yarınların eğitim dünyasına dönük ihtiyaçlarımızı karşılayabilecek zengin muhtevasıyla öne çıkmakta, esnek ve dinamik bir yapı taşıyor. İçerdiği bu esneklik ve dinamik yapısı dolayısıyla da, özellikle pedagojik açıdan tamamlanmış ya da bitmiş bir çalışma olarak değil, tam aksine ihtiyaç duyulan her aşamada yenilenebilecek, güncellenebilecek bir başlangıç çerçevesi olarak görülmelidir. Hiç kuşkusuz ki, bu çerçevenin ana odağında en yalın haliyle insan kavramı yer alıyor. Maarif modelimiz insanı ve onun özgür doğasını temel bir referans değer olarak benimsemekte ve sistemin tüm bileşenlerini bu perspektif eşliğinde ele alıyor. İnsanın kendini tanımasına ve keşfetmesine imkân tanıyarak bireylerin ilgi ve kabiliyetleri ölçüsünde esnek ve özgür öğrenme ortamlarının yaygınlaştırıldığı hak ve gelişim temelli bir öğrenme sürecini yapılandırmayı hedefliyor. Bunu yaparken de insanı; zihinsel, duygusal, bedensel, sosyal ve manevi gelişim yönleriyle bütüncül olarak ele almaktadır. Her bir bireyin ya da öğrencinin biricik olduğu gerçeğini unutmadan onun toplumsal yönlerini de geliştirmeyi gaye edinmektedir. Peki bu gayeye nasıl ulaşacağız? Bu soruya yeni müfredatımız bağlamında verilecek en kestirme yanıt şu olacaktır: Eğitim alanını öğrencilerin özgür düşünme yeteneklerinin gelişmesi için düzenleyerek. Evet, biz de öyle yaptık. Eğitimi, öğretmen-öğrenci arasındaki hiyerarşik bilgi aktarımının ötesine taşımaya, öğretmenlerimize daha geniş bir inisiyatif alanı bırakmaya ve öğrencilerimizi de öğretim sürecinin aktif bir öznesi olarak konumlandırmaya özen gösterdik. Dahası öğrenci tarafından yönlendirilen öğrenmeyi ön plana çıkardık. Onların gerek kendi yaşamlarıyla gerekse içinde yaşadığı toplumla ve küresel dünyayla ilişkisini çok yönlü olarak tahkim eden beceri temelli bir öğretim sürecine geçiş yaptık.”
‘YENİ MODELLER ÜRETTİK VE MEVZUAT AÇISINDAN ÖNEMLİ DÜZENLEMELER YAPTIK’
Bakan Tekin, “Sizlerle paylaşmak istediğim ikinci başlık husus mesleki ve teknik eğitimin güçlendirilmesiyle ilgili yeni yaklaşımımız. Öncelikle şunun altını çizmek gerekir ki, siyasete ve siyasal karar alma mekanizmalarına dışsal ve antidemokratik vesayetçi müdahalelerin sembolü haline gelen 28 Şubat sürecinin en hazin sonuçlarından birisinin mesleki eğitimde olduğunu eminim çok iyi biliyorsunuz. Vesayetçi odakların yarattığı derin tahribatların izini yok etmek kolay olmuyor maalesef. Bilhassa 2014 yılından itibaren bu konuda da çok önemli adımlar atıldı. Sektörle ortak proje meslek liselerinin kurulması, işbaşı eğitimlerine asgari ücretin yüzde 30 ve 50’si oranında kamusal destek sağlanması, stajyer gençlerimizin iş kazaları ve meslek hastalıklarına karşı sigortalanması ve MESEM’lerin zorunlu eğitimin bir parçası olması gibi adımlar bu anlamda çok önemliydi. 12 Bütün bu adımları hayata geçirirken yaptığımız gibi 2023 yazından itibaren de her ilimizde sektör temsilcileri, meslek örgütleri ve diğer paydaşlarla bir araya gelerek bir durum tespiti yaptık. Aksayan, çözülmesi gereken sorun alanlarını tespit ettik. Yeni modeller ürettik ve mevzuat açısından önemli düzenlemeler yaptık. Bu adımlarımız neticesinde mesleki eğitim alan orta öğrenim öğrenci oranımız geçtiğimiz yıla oranla yaklaşık yüzde 15 arttı. Bunu çok önemsiyoruz. 2024-2025 eğitim-öğretim yılına hazırlık olması açısından da 10 Ağustos tarihinde Sayın Cumhurbaşkanımızın imzasıyla Mesleki ve Teknik Eğitim Politika Belgesini yayımladık. Bu da bizim için çok önemli bir metin. Ana felsefesini ‘Herkesin Bir Mesleği Olmalı’ bu meslek geleceğin meslekleriyle uyumlu olarak dizayn edilmeli. Temel hedefimiz mesleki eğitimi güçlendirecek, üretim sektörüne nitelikli eleman teminini mümkün kılacak bir dizi yeni uygulamayı hayata geçirmek” diye konuştu.
4 YENİ OKUL MODELİ HAYATA GEÇİRİLECEK
Bu yıl hayata geçirecekleri bir diğer uygulamadan bahseden Bakan Tekin, “Türkiye’nin her bölgesinde mesleki ve teknik eğitim mezunlarının istihdamını kolaylaştırmak için ‘bölge’, ‘ihtisas’, ‘sektör içi’ ve ‘sektöre entegre’ olmak üzere 4 yeni okul modelini hayata geçireceğiz. Ve bu uygulamayı sizlerin desteğiyle yaygınlaştırmayı amaçlıyoruz. Bu okul modellerinin temel dinamikleri sektörel iş birliklerini gerektirmektedir. Bu kapsamda okullarımızda ayrıca ‘Ahilik Kültürü ve 14 Girişimcilik’ dersini de okutacağız. Bunlar dışında da sektörün ihtiyaç duyduğu nitelikli eleman ihtiyacını giderecek her türlü öneriye de açık olduğumuzu açıkça ifade etmek isterim” ifadelerini kullandı.
TURAN: DÜNYA EKONOMİSİNDEN DAHA FAZLA PAY ALABİLMEMİZ GEREKİYOR
TÜSİAD Yönetim Kurulu Başkanı Orhan Turan ise konuşmasında şunlara değindi:
“Eğitim, ülkemizi geleceğe taşıyacak genç nesillerin potansiyeline yapılan en önemli yatırımdır. Nitelikli ve herkes için erişilebilir bir eğitimin önemini uzun yıllardır vurguluyoruz. Okul öncesinden temel eğitime, mesleki eğitimden yükseköğretime ve yaşam boyu öğrenmeye kadar, eğitimin her aşamasını bu anlayışla güçlendirmeliyiz. Tüm dünyada paradigmalar değişirken, eğitimi de bu değişimlerden bağımsız düşünemeyiz. Dijital dönüşüm, yeşil dönüşüm ve demografik dönüşümün birlikte yaşandığı bir zamandayız. Araştırmalar da bu dönüşümlerin etkilerine dikkat çekiyor. Örneğin, Dünya Ekonomik Forumu’nun ‘İşlerin Geleceği’ raporuna göre, sadece 5 yıl sonra bile, bambaşka mesleklerden ve becerilerden konuşuyor olacağız. Bugün okula başlayan çocukları, mezun olduklarında bambaşka bir dünya Küresel rekabet için, daha yüksek teknolojili ve katma değerli alanlarda dünya ekonomisinden daha fazla pay alabilmemiz gerekiyor.”
‘HEM ÖĞRENCİ HEM ÖĞRETMENİN İYİ OLMA HALİNİ ODAKTA TUTMALIYIZ’
Yetkin bir insan kaynağı olması gerektiğini vurgulayan Turan, “İster şirket ister ülke çapında olsun, bir işi rakiplerinizden iyi yapabilmek ve ön plana çıkmak için geniş bir vizyon, gerekli finansman ve yetkin insan kaynağı olması gerekiyor. Ben insan kaynağını birinci sıraya koyuyorum. Bugün sabah tanıtılan yeni raporumuzu sizlerle ve kamuoyuyla paylaştık. Rapor, gelecekte en çok aranacak 21. yüzyıl becerilerinin ön koşulu olarak; matematik, okuma ve fen alanındaki temel becerilerde güçlü bir yetkinliğe sahip olmamız gerektiğini gösteriyor. Bunun için, içerik olarak iyi bir eğitim sunmak gerekli ama yeterli değil. Veriler, sosyoekonomik olarak dezavantajlı öğrencileri destekleyen ve okullar arası farklıkları azaltan politikaları hızla önceliklendirmek gerektiğini gösteriyor. Hem öğrenci hem öğretmenin iyi olma halini odakta tutmalıyız. Eğitim sisteminde başarılı ülkeler, öğretmenlerin çalışma ve yaşam koşullarını önceliklendirmekte, nitelikli öğretmen yetiştirmeye yatırım yapmaktalar” diye konuştu.
ARAŞTIRMANIN DETAYLARI
Konferansta, TÜSİAD ve Eğitim Reformu Girişimi (ERG) iş birliği ile hazırlanan ‘Geleceğin Dünyasına Hazırlanırken Eğitime Bakış: PISA 2022 Bulguları Işığında Türkiye'de Eğitimin Durumu Araştırması’ da kamuoyuyla paylaşıldı. Rapor, Türkiye’deki gençlerin temel becerilerdeki yetkinliğini ve eğitimdeki başarıyı etkileyen faktörleri ele alırken; eğitimde fırsat eşitliğini, öğretmenlerin, ailelerin ve okul ortamlarının rolünü, eğitim sisteminin gelecekteki şoklara dayanıklılığını da güncel eğitim politikaları çerçevesinden değerlendiriyor.
Araştırma sonucunda geliştirilen öneriler ise şu şekilde sıralandı:
“Sosyoekonomik durumun eğitime etkilerini azaltmaya yönelik müdahale politikaları önceliklendirilmelidir.
Teknolojiyle değişen öğrenme süreçleri, dijital araçların yaygınlığı ve şiddeti artan afet ve krizleri dikkate alarak okul, öğrencilerinin kendilerini ait hissedecekleri bir mekan olarak yeniden kurgulanmalıdır.
Her reform, politika değişikliği ya da müdahale programı öncelikle öğrenci ve öğretmenin iyi olma halini merkeze almalıdır.
Kamu-özel sektör ortaklığında stratejiler ile gençlere geleceğin becerileri kazandırılmalıdır.
Başarılı, kapsayıcı ve dayanıklı eğitim sistemlerinin örnek gösterilen politikaları Türkiye’de geniş bir zeminde farklı uzmanlar bir araya getirilip tartışılarak hayata geçirilmelidir.”