Yeni komuta listesi ne anlama geliyor?

Güncelleme Tarihi:

Yeni komuta listesi ne anlama geliyor
Oluşturulma Tarihi: Ağustos 03, 2013 15:28

Türk Silahlı Kuvvetleri’nin İç Hizmet Kanunu’nun 35. maddesi darbelere dayanak teşkil ettiği gerekçesiyle yıllardır tartışma konusuydu. Sonunda yasal düzenleme yapılarak sembolik de olsa ortadan kaldırıldı. Sanki bugüne dek darbeciler iç hizmet kanununa darbe yaparken bakıyormuş gibi abartılı, büyük önem atfedilen bu maddeden ziyade askerin rolü ve sivil- asker ilişkilerinin Türkiye’de hangi seviyeye geldiğini görmek için somut örneklere bakmak lazım.

Haberin Devamı

Tıpkı bu son Yüksek Askeri Şura sonuçları gibi.

TAM BİR SİVİL DİZAYN

Yeni komuta listesi ne anlama geliyor
Yeni oluşan komuta kademesi her komutanın ayrı bir değer taşıdığı prensibinden hareketle "Tam bir sivil dizayn". Hükümetin içine tam sinen bir yapıdaki kararlılığı. Yani,' Ben bir masaya oturduğumda karşımdaki komutanın hakkında kafamda takılan herhangi bir şey kalmasın. İçimden hep acaba bunu niye yaptı diye sorgulamadığım içime sinmiş bir psikoloji ile birlikte çalışayım' mantığı.

Bekir Kalyocu’nun Kara Kuvvetleri Komutanlığı’na getirilmemesi de Hulusi Akar’ın onun yerine atanması da ve diğer benzeri atamalar hep bu şekilde değerlendirilmeli.

Öte yandan, Hava Kuvvetleri’nde mevcut komutan Mehmet Erten’in YAŞ üyeliğine kaydırılarak kendinden kıdemsiz bir ismin Hava Kuvvetleri Komutanlığı’na getirilmesi de bir başka açıdan incelenmesi gereken konu. Bu da tam bir "sivil insiyatif" diğer bir deyişle hükümetin tercihi.

BU DA ÇOK DOĞAL

Akın Öztürk ve Abidin Ünal isimleri Hava Kuvvetlerinde muharip tecrübesi olan uluslararası birikime sahip komutanlardır. Bu yıl Akın Öztürk orgeneralliğe terfi etti, muhtemelen seneye Abidin Ünal da Orgeneral olacak. Ama Mehmet Erten’in kuvvet komutanlığında görev süresi itibariyle bir yıl daha kalabilecekken sistemin önünün açılması adına alttan oma göre kıdemsiz bir ismin onun üstüne getirilmesi artık sadece kıdemin değil tecrübe ve yetkinliğin de, tıpkı Hulusi Akar örneğinde olduğu gibi tercih sebebi olduğunu gösteriyor.
Ki, Hulusi Akar’ın Genelkurmay 2. Başkanlığı’ndan kıta görevine gitmeden, kendisinden kıdemli iki isim daha olmasına rağmen doğrudan Kara Kuvvetleri Komutanlığı’na atanması bunun göstergesi. Orgeneral Akar’ın hükümetin birlikte çalışmaktan keyif aldığı ve güvendiği isimlerden biri olduğunu da unutmayalım. Bu aynı zamanda iki yıl sonra 4 seneliğine Necdet Özel’in ardından Genelkurmay Başkanlığı’na gelmesi yani 2019’a kadar Genelkurmay Başkanlığı koltuğunda oturması anlamına geliyor. Sonrasında birinci sıradan Orgeneralliğe bu şura ile terfi ettirilen Salih Zeki Çolak’ın isminin 2019- 2023 Genelkurmay Başkanlığı bandına oturuyor görünmesi ise 2023’e dek Başbakan Erdoğan’ın karar verdiği ve seçildiği takdirde Cumhurbaşkanlığı süresince çalışacağı komutanları görmek istemesinin de bir yansıması. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül için de aynı durum geçerli. Onun da birlikte çalışcağı komutanlar konusunda ne kadar hassas olduğu biliniyor. Bu da çok doğal. Her ülkede sivil otoritenin çalışmak istediği isimleri komuta kademesine getirdiği çok örnek mevcut.

TEMENNİ EDELİM Kİ...

Tabii çok anlatılıp, yazılıp çizildiğinden, kim nereye geldi, ne anlama geliyor ifadelerini burada tekrarlamaya gerek yok ama şu hususu da belirtmeden geçmemek lazım. Ergenekon ve Balyoz davalarında bir ara neredeyse TSK’daki general ve amiral sayısının yüzde 20’sine tekabül eden tutuklu isimlerin yargılama periyodundaki belirsizlikleri de konuşmak gerekiyor. Temenni edelim ki, bu durum ilerde bazı mağduriyetleri ortaya çıkarmaz. Çünkü hala netleşmemesi ve hukukta "yargı kararı kesinleşinceye kadar herkes masumdur" ilkesinden hareketle ileride çıkabilecek bazı beraat kararları vicdanları önemli ölçüde acıtabilir.

HANGİ GÖREVE KİM GELİRSE GELSİN...

Zaten bu nedenle TSK’da orta ve üst kademelerde yargılanmaları gerekçesi ile terfi sırasına giremeyenlerin yarattığı blok halindeki büyük çöküşler, bu rütbelere gelmesi aklının ucundan bile geçmeyen birçok genç ismin de önünü açıverdi. Buradaki temel bakış, TSK’nın personelinin aidiyet duygusunu zedelememek bu kadar zorlu sorunlarla mücadele edilen bir coğrafyada görevdeki fedakarlık ve isteğini incitmemek olmalı. Kısaca, hangi göreve kim gelirse gelsin her komutanın bu görevleri yapabileceğine dair inancı korumak ve gelenlere de 'bizden değildir' denilmemeli. Temenni edilen, son dönemlerde kulağımıza gelen ve bu atamalardaki sistematiğine tepki mantığı ile ortada oluşabilecek kıskançlık, haset ve çekememezliğin yaşanmaması. Sonuçta, isimlerin gelip geçici ama bu ülkenin ve TSK’nın hep kalıcı olması gerektiğini unutmamak lazım. Unutmayalım ki, gelen yeni her komutan da tıpkı diğer silah arkadaşları gibi bu seviyelere hak ederek tırmandı ve bu ülkeye her koşulda fedakarca hizmete hazır. Bu noktada, kendisine 'TSK'ya sahip çıkmıyor' diye çok ağır eleştiriler yöneltilen Genelkurmay Başkanı Orgeneral Necdet Özel'in bugüne dek kapalı kapılar ardında bildiriler yazmadan şov yapmadan hükümet nezdinde verdiği samimi uğraşların da objektiflik adına hakkını vermek lazım.

BAKMADAN GEÇME!