Güncelleme Tarihi:
Esnek çalışma biçimleri olarak da adlandırılan bu yeni çalışma biçimlerinde "iş" yine örgütsel bir rol olma özelliğini korumakla birlikte, yapıldığı mekan ve zaman değişikliklere uğramış, artık sadece belirli bir işyeri çatısı altında yapılan işler değil, daha kısa zamanda ve farklı saatlerde yapılan işler söz konusu olmaya başlamıştır. Bu çalışma biçimleri örgütlerin küresel ekonomik krizler ile arz ve talep dalgalanmalarına uyum sağlamalarını kolaylaştıracak esnek bir yapıya sahip olmasını sağlarken, çalışanlar açısında da bazı yararlar ve sakıncalar taşımaktadır.
Çalışanlar açısından en büyük sakınca bu tür çalışma biçimlerine uygun olarak iş kanunlarında, çalışanların haklarını koruyacak yeni düzenlemelerin olmaması, diğer bir sakıncada ücretlerin düşüklüğü ve iş güvencesi sorunudur. İtalya, Arjantin, Belçika, Finlandiya, Almanya gibi bazı ülkelerde esnek çalışmaya ilişkin düzenlemeler yer almasına rağmen, ülkemizde bu konudaki eksiklik devam etmektedir. Ancak, getirdiği bazı avantajlar nedeniyle esnek ya da yeni çalışma biçimleri giderek artan bir ilgi ile karşılaşmakta ve iş yerinde esnek çalışmayı tercih edenlerin sayısı artmaktadır. Bu eğilimde iş gücünün demografik yapısının ve çalışanların işe ve çalışmaya bakışlarının değişmesinin etkili olduğu söylenebilir.
Yeni çalışma biçimlerinin çalışanlara getirdiği avantajların başında, çalışacakları zaman ve üretim miktarı konusundaki kararları vermede daha serbest olmaları dolayısıyla işleri üzerindeki kontrollerinin artması gelmektedir. Esnek çalışma ile çalışma süreleri ve işe başlama zamanı çalışana göre belirlendiği için, bireyler kendilerini en verimli hissettikleri zaman işe başlayacak, çalışırken kendilerini daha dinç ve enerjik hissedecekler, işle daha fazla ilgili olacaklar, işi yaparken daha dikkatli davranacaklardır.
Yeni çalışma biçimleri çalışanların ailevi sorumlulukları ile iş sorumlulukları arasında bir denge kurmaya yardımcı olmaktadır. Yapılan araştırmalarda çalışanların bir çoğu, ailesi ile daha fazla zaman geçirmenin, ailevi sorumlulukları yerine getirmenin, kendilerine zaman ayırmak istemelerinin, esnek çalışma kararlarında etkili faktörler olduğunu belirtmişlerdir.
Aile yaşamı-özel yaşam ve iş arasındaki dengeyi kurmada en çok baskı hisseden ve zorlanan kadınlar için yeni çalışma biçimleri daha cazip olmaktadır. Esnek çalışmayı tercih eden kadınlar içinde çocuk sahibi olanların sayısı yüksek olduğu gibi, genç ve yaşlılar tarafından da yeni çalışma biçimleri tercih edilmektedir.
Yine işe gidiş-dönüşte trafik sıkışıklığı olmayan sakin zamanların verilmesi olanağı işe geç kalmadan kaynaklanan suçluluk ve utanma duygusunun ortadan kalkması çalışanların sosyal faaliyetlere katılma ve özel işlerini yapma olanağına kavuşması esnek çalışmanın getirdiği diğer avantajlardır.
İşyerlerinde uygulanan yeni çalışma biçimleri morali yükseltmekte, verimliliği arttırmakta, devamsızlığı ve iş gücü devrini azaltmaktadır. Yeni çalışma biçimlerinin uygulanması örgütlerin değişen piyasa şartlarına uyum sağlama, müşteri isteklerine yanıt verebilme amacını taşımakla beraber, çalışanların özel yaşam-iş yaşamı dengesini kurabilmesini sağlayarak iş doyumunu artırmak, stresi azaltmak, verimliliği yükseltmek amaçlarına da hizmet etmektedir. Bu durum çalışanların işe yaklaşımlarını etkileyerek, örgüte ve işe bağlılığı ve iş tatminini artırabilir, çalışanların örgüte sadakatini sağlayabilir, çünkü örgüt aileye önem veren bir iş yeri olarak algılanır.
Ancak burada dikkat edilmesi gereken bir konu, bu yeni çalışma biçimleriyle çalışan bireylerin, karşılaştıkları yeni ortam, iş çevresi ve iş süresini algılayış biçimlerinin, yeni çalışma biçimleriyle çalışmayı isteyip istemediklerinden ve bireysel özelliklerinden etkileniyor olmasıdır. Çünkü yeni çalışma biçimlerine dönüşümü kabullenme ya da buna gönüllü olma büyük ölçüde bireylerin cinsiyeti, yaşı, eğitimi, örgüt içindeki pozisyonu gibi diğer değişkenlerin etkisi altında meydana gelmektedir. Ancak bu konuda yapılan araştırmaların sonuçları karmaşıktır.
Örneğin bir araştırmada, iş üzerinde esnekleşme yönünde yapılacak değişimlere yaşlı çalışanların ve düşük eğitim seviyesine sahip olanların, yeni yetenek ve bilgiler gerektireceği düşüncesi ile karşı çıktığı, gençlerin ve yüksek eğitimlilerin, yeteneklerini geliştirme özerk çalışma, kendine zaman ayırma gibi nedenlerle yeni çalışma biçimlerini daha kolay kabullendikleri ortaya çıkmıştır. Bir başka araştırmaya göre ise yeni çalışma biçimlerinin aile ve iş dengesini kurmaya yardımcı olması nedeniyle kadınlar ve yaşlılar tarafından daha çok benimsendiği, gençlerin ise iş bulmanın daha da kolaylaştığı düşüncesiyle olumlu karşıladığı tespit edilmiştir.
ESNEK ÇALIŞMA SAATLERİ
Esnek çalışma saatleri, en yaygın şekliyle, günlük ve haftalık olarak belli süre çalışmak koşuluyla, işe başlamak ve işten ayrılma saatlerini çalışanların tercihine bırakan bir sistemdir. Bir başka tanıma göre, çalışanın işinde günlük çalışma zamanını azaltmaksızın sorumlu olduğu görevlerini aksatmaksızın, dilediği zaman işe başlaması ve işini bitirmesine esnek çalışma saatleri denilmektedir.
Esnek çalışma saatleri ile çalışma biçiminde, çalışanların belirli bir saatte işe gelmesi ve belirli bir saatte işten ayrılması yerine, tespit edilen bir zaman dilimi içinde istediği saatte işe gelmesi ve işten ayrılması söz konusudur. Bir iş gününde çalışma saatleri iki kısma ayrılmıştır. Bunlar asıl zaman ve esnek zaman olarak adlandırılmaktadır.
Çalışanların tümünün işletmede bulunmasının zorunlu olduğu zaman asıl zaman olarak adlandırılmaktadır. Çalışanlar asıl zamanın başlamasından sonra işe gelmez ve bitişinden önce ayrılmazlar. Gidiş dönüş saatlerini asıl zamana göre ayarlamak zorundadırlar. Esnek zaman, asıl zaman aralığı dışına düşen çalışma saatlerini içermektedir. Başlama ve bitiş bandı olarak bilinen saatler içinde çalışanlar her gün kendi başlama ve bitirme saatlerini belirleyebilmektedirler. Çalışanlar haftalık, on beş günlük veya aylık olarak belirlenen dönem için çalışmaları gereken toplam süreyi dolduracak şekilde ve asıl zamanda işlerinde olmak koşulu ile esnek süreleri kullanabilmektedir.
Esnek çalışma saatleri içinde yer alan bir uygulama "kayan iş süreleri" ya da "değişken çalışma'' dır. Kayan iş sürelerinde günlük çalışma süresi yine aynı kalmakla beraber, işe başlama ve bitme saatleri tamamen çalışana bırakılmıştır. Önemli olan özelliği, günlük çalışma süresinin her gün aynı olması ancak geliş gidişin çalışan tarafından belirlenmesidir.
Böyle bir çalışma biçiminin, çalışanların açısından getirdiği bazı avantajlar, işe ilişkin tutumları olumlu yönde etkileyebilmektedir. Bu avantajlar, çalışanların iş ile aile ve iş dışı hayatlarını uyumlaştırmalarını kolaylaştırması, iş doyumunu artırması, çalışanların en verimli oldukları zamanlarda çalışacak şekilde zamanlarını ayarlayabilmeleri, sabit zamana uyma ve aile iş çatışması gibi nedenlerden kaynaklanan stresi azaltması, çalışanlara, çalışma saatleri üzerinde denetim imkanı sağladığından rutin çalışma ve sıkıntı ile ilgili sorunları çözümlemese bile çalışanlara bağımsızlık hissi vermesi ve bundan doğan stresi azaltması olarak belirtilebilir.
Çalışanlar artık, zamanlarını kullanımı üzerinde daha fazla kontrol sahibi olmak istemektedirler. Esnek saatler çalışanların bu isteğine cevap verebilmektedir. Yine zamanları üzerinde denetim olanağının artması ve sabit bir zamana uymak zorunda olmaktan kaynaklanan stresin azalması çalışanların fiziksel ve zihinsel kapasitelerini tam olarak kullanabilmesine olanak sağlayarak, işlerinde anlam bulmalarını kolaylaştırabilecektir. Ayrıca, çalışanların işe gidiş-dönüş saatlerinde seçim yapabilme olanağının sağlanması, yönetimin çalışana ve ailesine değer verildiğini gösteren bir düzenleme olarak, bireylerin yöneticilerine ve örgütlerine güvenlerini ve bağlılıklarını artıran bir etki yapabilir.
Esnek saatler uygulayan işyerlerinde çalışanların sadakatini ve bağlılığının arttığı, moralinin yükseldiği, işten ayrılmaların azaldığı saptanmıştır. Ancak iş saatleri ile ilgili olarak diğer çalışma arkadaşları ile bir çatışmanın yaşanması işyerindeki kişiler arası ilişkileri zedeleyebilir, bu durum da işe ilişkin tutuma olumsuz etki edebilir.
PART-TIME ÇALIŞMA
İş yerinde normal çalışma saatlerinden daha kısa süre ile çalışmaya part-time çalışma veya kısmi süreli çalışma ve yarı zamanlı çalışma denilmektedir. Günlük çalışma süresinden daha kısa çalışmayı ifade eden part-time çalışma Avrupa'da oldukça yaygındır. Avrupa Birliği ülkelerinde çalışanların yaklaşık yedide birinin part-time çalıştığı, part-time istihdamın son on yılda büyük bir gelişme gösterdiği saptanmıştır.
İskandinav ülkeleri, Hollanda ve İngiltere'de son yıllarda part-time çalışma biçiminin hızla yayıldığı ve yüksek bir düzeye ulaştığı, Kuzey Avrupa'da part-time çalışma biçimini kullanmayan çok az örgüt olduğu yapılan araştırmalarda tespit edilen bulgulardır. İsveç'te de part-time çalışmanın çok yaygın olduğu ve sendikalardan, part-time işlerin full-time dönüştürülmesi yönünde baskılar gelmesine rağmen örgütlerin yarıdan fazlasının part-time çalışmayı arttırdığı saptanmıştır.
Part-time çalışma ilk olarak düşük nitelik gerektiren işlerde uygulanırken, bu gün daha teknik, uzmanlık gerektiren ve yönetim işlerinde part-time çalışma yapıldığı, yönetici, avukat, doktor, diş hekimi, muhasebeci gibi meslek dallarını kapsayacak şekilde bu çalışma biçiminin genişlediği görülmüştür.
Türkiye'de part-time çalışmanın daha çok nitelik gerektirmeyen işlerde, mağaza, süper market ve geç saatlere kadar açık kalan hizmet sektöründeki iş yerlerinde tercih edildiği gözlemlenmektedir. Ülkemizde part-time çalışmanın öğrencilerin ve genç çalışanların tercih ettiği bir çalışma biçimi olduğu söylenebilir.
Ancak genel olarak part-time çalışma biçimi iş gücü içinde gençlerin kadınların ve yaşlıların ilgisini çeken bir çalışma biçimidir. Özellikle kadınların iş gücüne katılım oranının artmasında part-time çalışma biçiminin etkili olduğu söylenebilir. Bunda part-time çalışmanın günlük çalışma süresinden daha az çalışmayı gerektirdiği için iş dışı aktivite ve ailevi sorumluluklara daha fazla zaman ayırabilmeyi kolaylaştırması etkili olmaktadır. Part-time çalışma özellikle kadınlar açısından iş ve aile yaşamını dengeleme olanağı vermekte devamsızlık ve geç kalma sorunlarının azalmasını sağlamaktadır.
Yine, işlerini seven, işine ilgili olan ve iş dışı yaşam koşulları nedeniyle işleriyle yeterince ilgilenemeyenler için part-time çalışma kurtarıcı bir çalışma biçimi olmaktadır. Özellikle kadınların aile ve iş yaşamları üzerinde daha fazla kontrole sahip olmaları stres düzeylerini azaltmakta, işlerinde daha enerjik ve verimli olabilmektedirler. Part time çalışmaya istekli olan erkeklerin ise iş hırsları ve bağlılıklarının düşük olduğu belirtilmektedir.
Ancak düşük ücret ilerleme olanaklarının az olması gibi sakıncalar, bu çalışma biçimine olumsuz bir tutum geliştirmeye neden olabilmektedir. Part-time çalışanların genellikle işyerinde normal çalışma süresinden sonraki ekstra saatler için işe alındıklarını düşünmeleri, full-time çalışanlara göre daha düşük ücret almaları, iş güvencelerinin daha az olması onların işlerine, örgütlerine ve yönetime olumsuz duygular beslemelerine neden olabilir. İstatistikler part-time iş arayanların içinde en çok, ailevi sorumlulukları nedeniyle işe fazla vakit ayıramayan ve ek gelir elde etmek isteyen kadınların, okul masraflarını karşılamak isteyen öğrencilerin olduğunu göstermektedir.
İşe sadece araçsal bir bakış açısıyla yaklaşılması işe bağlılığı olumsuz etkileyen bir durumdur. Yine iş yerinde kısa bir süre bulunma çalışma arkadaşları ile ilişkileri geliştirmeyi önleyebilir.
Part-time çalışma ile bireylerin iş tutumları ve davranışları arasındaki ilişkileri inceleyen bir araştırmada, geçici sürekli part-time çalışanlar ile gönüllü ve gönülsüz part-time çalışanlar arasında işe tutumları ve işe bağlılık yönünden farklılıklar olduğu saptanmıştır. Buna göre part-time çalışmayı kendisi tercih eden bir bireyin iş doyumu ve işe bağlılığının, yeni iş düzenlemeleri gereği part-time çalışmaya zorlanan yani gönülsüz olarak part-time çalışan bireyden daha yüksek olduğu ortaya çıkmıştır. Hizmet sözleşmeleri geçici olan part-time çalışanlar sürekli part-time çalışanlardan daha az ücret almakta, iş doyumları daha düşük olmaktadır. Buna bağlı olarak geçici partime çalışanların işlerine ve örgütlerine bağlılıkları sürekli çalışanlardan daha düşük olmaktadır. Araştırmanın diğer bir sonucu, gönülsüz olarak part-time çalışanların, gönüllü part-time çalışanlara göre işten ayrılma eğilimlerinin daha yüksek olmasıdır.
Part-time çalışanların iş tutumlarına yönelik bir başka araştırmada, part-time çalışanlar tam gün çalışanlar arasındaki genel iş doyumu açısından fazla fark olmamasına rağmen, part-time çalışanların çalışma arkadaşlarından ve kişiler arası ilişkilerden memnun oldukları tespit edilmiştir. Kişiler arası ilişkiler part-time çalışanların bir örgüte girme, işten ayrılmayıp devam etme kararında önemli bir faktör olarak ortaya çıkmıştır. Bu, iş etkileşiminde psikolojik anlam bulmayı olumlu etkileyecek bir durumdur. Ancak tam gün çalışanlar işleriyle daha fazla meşgul oldukları için, işin hayatlarında önemli bir yere sahip olduğunu belirtmişlerdir. Bu onların işlerinde pozisyonlarında psikolojik anlam bulmalarını kolaylaştıran bir unsur olarak yorumlanabilir.
TELE ÇALIŞMA
Teknolojinin ulaştığı son aşama, hayatımızın diğer alanlarında olduğu gibi çalışma yaşamında da değişimlere neden olmuş ve işin, işyeri çatısı altında belirli bir zamanda yapılması zorunluluğunu ortadan kaldırmıştır. Teknolojinin sağladığı iletişim olanakları bugün tahmin edebileceğimizden daha öteye gitmiştir. Tele çalışma bu yeni bilgi ve iletişim teknolojinin olanaklarından en üst düzeyde yararlanmayı sağlayan yeni bir çalışma biçimidir.
Tele çalışma günümüzdeki çalışma biçimlerinin en yenisi olmakla beraber esasen geçmişi eskilere kadar giden bir çalışma biçiminin yani evde çalışmanın değişmekte olan bir türünü oluşturmaktadır. Buna göre tele çalışma; merkez işyerinden veya üretimin yapıldığı yerden uzakta kurulu bulunan bir yerde yapılan, çalışanın merkez büroda veya üretim bölümünde çalışan ve aslında iş arkadaşları olduğu çalışanlarla iş ortamında yüzyüze kişisel ilişki kuramadığı, salt yeni teknolojileri kullanarak iletişim kurabildiği bir istihdam biçimi olarak tanımlanabilir.
Bilgisayar ve iletişim teknolojisini imkanlarının kullanılması suretiyle geliştirilen yeni çalışma biçimlerinden biri olan tele çalışmanın karakteristik özellikleri şu şekilde sıralanabilir: İşin işyeri dışında, ayrı bir yerde görülmesi, bu yer ile esas iş yeri arasında elektronik iletişim araçlarıyla kurulmuş bir bağın olması, işin programlanabilir bir araç ile yerine getirilmesi.
Kurland ve Bailey adlı akademisyenler, tele çalışmayı, evde tele çalışma, uydu büro, komşu büro ve gezici (mobil) çalışma olarak dört şekilde ele almıştır. Buna göre evde tele çalışma, çalışanların işlerini düzenli bir şekilde elektronik iletişim araçlarını kullanarak evde yapmalarıdır. Bu çalışma biçimi aslında geçmişi eskilere dayanan klasik evde çalışmadan farklıdır. Klasik evde çalışma genelde zaman esasına göre değil, parça başına yapılmaktadır ve buna göre ücret alınmaktadır. Oysa tele çalışmada tele çalışan merkez işyerinin bir çalışanıdır ve işini evinde yürütmektedir, dolayısıyla düzenli bir ücret almaktadır.
Klasik evde çalışmada, fazla nitelik gerektirmeyen el becerisine dayanan işler yapılırken, tele çalışma yeni iletişim teknolojilerini kullanmaya dayalı, yüksek nitelikler gerektiren ve profesyonelce yapılan işler söz konusudur. Evde çalışmanın, yeni teknolojik gelişmelerle ve hizmet sektörünün yaygınlaşması ile tele çalışma gibi yeni bir şekil aldığı söylenebilir.
Evde tele çalışmada, çalışanların evleri aynı zamanda işyerleridir. Ancak yapılan araştırmalarda tele çalışanların evlerinde özel bir odayı çalışma yeri olarak seçtikleri ve ona göre düzenledikleri, kendilerini evin rahat ortamından fiziksel olarak ayırmak istedikleri saptanmıştır. Hall ve Richter'e göre bu ayrı çalışma ortamında işleri ile zihinsel olarak meşgul olmaları, çalışanlara fiziksel ayrıma paralel olarak bir ayrım da sağlamakta, böylece işlerine daha iyi konsantre olabilmektedirler.
Tele çalışmanın diğer bir biçimi, uydu bürolarda çalışmaktır. Uydu bürolar hem merkez işyerinden, hem de çalışanın evinden ayrı bir yerde, müşterilere ve çalışanlara uygun bir bölgede işin yapıldığı ofistir. Yine merkez işyeri ile elektronik iletişim araçları ile bir bağ kurulmuştur. Uydu büro merkez işyerini bir yan bürosu şeklindedir ve merkezde çalışanların iş yükünü hafifletmektedir. Gerekli donanım ve mobilya merkez tarafından sağlanmaktadır.
Komşu bürolar esasen uydu bürolara benzemekle beraber birden fazla farklı işyerinin elemanlarının bir arada çalışması nedeniyle ondan farklıdır. Birkaç şirket tarafından ortak kullanılan ve kira v.b. masrafları karşılanan büroda, her çalışan kendi işyeri ile bağlantı kurarak çalışma imkanına sahiptir.
Mobil çalışma ya da gezici çalışmada, çalışanların işlerini yürüttükleri belirli bir büro söz konusu değildir. Genellikle pazarlama, temsilcilik, bakım ve tamir gibi işlerde geçerli olan gezici çalışmada, çalışanlar çoğunlukla yoldadırlar, arabadan, otelden, evlerinden ve bulundukları her yerden iletişim teknolojileri yoluyla merkez işyeriyle bağlantı kurarlar.
Çalışanların verimliliğini, etkinliğini ve moralini artırması, çocuk ya da yaşlı aile bireylerinin bakımından sorumlu olan, işletme için değerli ve yüksek nitelikli olan bireylerin işgücü olarak elde tutulmasını sağlaması, merkez işyerinin alan olarak rahatlaması, yüksek nitelikli ve kilit çalışanların gönüllü ayrılmalarını ve emekli olmalarını önlemesi, devamsızlık ve geç kalma sorununu ortadan kaldırması, özürlü ve sakat bireylerin istihdam edilmesini kolaylaştırması işveren açısından tele çalışmayı cezbeden özelliklerdir.
Ancak işin organizasyonu ve yönetimi açısından da bazı sakıncalar taşımaktadır. Yöneticiler açısından tele çalışanları gözlemleyememe ve nasıl çalıştıklarını kontrol edememe sorun yaratmaktadır ve yöneticilerin çok iyi performans belirlemeleri, iletişimde açık olmaları ve geri bildirimi sağlamaları gerekmektedir. Ayrıca tele çalışanlar için verilecek eğitim ve iletişim masrafları diğer dezavantajlarıdır.
Tele çalışmanın çalışanlar açısından avantajları ise şöyle sıralanabilir: Tele çalışma ailevi kişisel öncelikleri dikkate alarak iş programlama da esneklik sağlamakta, bireyin maksimum verime ulaştığı zamanları kazanca çevirmeyi sağlamakta, iş sorumlulukları ile kişisel sorumlulukları dengeleme yoluyla yaşam üzerinde daha fazla kontrol elde etmeyi kolaylaştırmaktadır. Ayrıca bireylerin fiziksek olarak daha rahat bir ortamda daha rahat giysilerle sabit bir çalışma zamanı olmaksızın istediği zaman ara vererek çalışmasına olanak tanımakta, bireyin ulaşım, giyim, yemek ve çocuklarının bakım masraflarını azaltmakta ve ekonomik durumu iyileştirmekte, yönetici baskısı ve çocuklarını merak etmekten doğan stresi ortadan kaldırmakta, kariyerinde plato döneminde olan ve özellikle yaşı ilerlemiş olan çalışanların yenilenmesini ve motivasyonlarının artmasını sağlamaktadır.
Bugüne kadar işyerinde belli bir mekanda, belli bir zaman dilimi içinde yapılan işin, işyeri dışında ve her zaman yapılmasına olanak sağlayan tele çalışma, bireylerin işleriyle özdeşleşmelerini güzel bir örneği sayılabilir. Evde, uydu büroda ya da komşu büroda merkez işyerinden uzakta yapılan işte, iş ile birey arasındaki ilişkinin güçlü olması, tele çalışmanın başarısı için gereklidir. Uydu ve komşu bürolar da birer işyeri olarak düşünülse de merkez işyerinden farklı ve oradaki örgütsel kültür, iklim ve ortamdan uzak olması, tele çalışanların merkezle bağlantı kurmalarının en büyük nedeninin iş olması gibi nedenler tele çalışanlarla iş arasında, diğer çalışma biçimlerinden farklı bir ilişki ortaya çıkarmaktadır.
Tele çalışanlar işleri üzerinde çok geniş bir özerkliğe sahiptir ve iş prensipleri ile işe ilişkin standartları büyük ölçüde kendileri belirlerler. İşyerinin denetimi ve gözetiminden uzak olmaları tele çalışanların iş hedefleri ve prensiplerini tespit etmeye teşvik etmektedir. Bu da işe bağlılıklarını olumlu yönde etkileyebilecek bir faktördür.
Tele çalışanların en büyük dezavantajları, işyerindeki iş arkadaşları ve yöneticileriyle yeterli yüz yüze iletişimden yoksun olmaları, sosyal açıdan izole olmalarıdır. İşlerinde geniş bir özerkliğe sahip olmakla birlikte ev ortamını rahatlığında işe konsantre olmak zorlaşabilmektedir. Ancak evde özel bir çalışma ortamı düzenlemek bu konuda tele çalışanlara yardımcı olmaktadır. Çalışanlar böylece psikolojik olarak da iş ortamına kendilerini adapte edebilmektedirler. Uydu bürolarda ve komşu bürolarda çalışanların iletişimleri daha farklıdır ve iş arkadaşları ile bir aradadırlar. Bu nedenle onların sosyal izolasyona daha az maruz kaldıkları belirtilmiştir.
İŞ PAYLAŞIMI
Part-time çalışmanın özel bir türü olarak da ele alınan iş paylaşımı, tam gün çalışmayı gerektiren bir işin yerine getirilmesini, sorumluluklarının ve iş karşılığında elde edilen ödül ve kazançların iki kişi tarafından paylaşılmasıdır. Ancak iş paylaşımını, part-time çalışmadan ayıran özellik daha nitelikli ve uzmanlık gerektiren işlere uygulanması, işi paylaşanların daha karmaşık yeteneklere sahip olmasıdır. İş paylaşımında çalışanların işi tamamlayacakları süreyi paylaşma konusunda çeşitli seçenekleri vardır. İş paylaşımının uygulandığı yerlerde çoğunlukla, bölünmüş gün, bölünmüş hafta, dönüşümlü hafta gibi uygulamalarla beraber işin gerekliliği ve ihtiyaca göre paylaşım söz konusudur.
Bölünmüş günde çalışanlardan biri günü belirli saatlerinde diğeri geri kalan saatlerde örneğin öğleden önce ve sonra gibi bir paylaşımla çalışmaktadırlar. Bölünmüş haftada iş paylaşanlardan biri haftanın belirli günlerinde diğeri de geri alan günlerde çalışmaktadır. Dönüşümlü hafta uygulamasında bir kişi tam hafta çalışırken ertesi haftayı diğer çalışana bırakarak haftalar arasında dönüşümlü çalışmaktadırlar. İşin işyerinin ve çalışanların ihtiyaçlarına göre belirli bir düzen olmaksızın işin paylaşıldığı durumlar da söz konusudur, ancak bu uygulamada iletişim ve denetim oldukça önemlidir.
İş paylaşımındaki en önemli unsurlar işi paylaşanlar arasında iyi bir iletişim kurulması, birbirlerine güvenmeleri ve tekrarlardan kaçınmalarıdır. İş paylaşımının başarılı olması için önemli olan bir diğer konu, işi paylaşanların yetenek ve bilgilerinin benzer düzeylerde olması ve iş için gerekli olan yetenek ve kapasitelerini geliştirmede birbirlerine yardımcı olmalarıdır. İyi bir partner seçimi iş paylaşımındaki aksamaları önleyebilecektir.
İş paylaşımının part-time çalışmanın tüm avantajlarına sahip olduğu söylenebilir. İş gücü devrini, devamsızlığı ve geç kalmaları önleyen, işe daha fazla özen göstermeyi sağlayan özelliklere sahip olmakla beraber, çalışanlar arasında dayanışmayı artıran ve yetenek ve kapasitesi yüksek olup çeşitli nedenlerle tam gün çalışamayanların çalışma imkanına kavuşmasını sağlayan bir uygulamadır. Örgütler açısından bu durum yaşam stilleri ve ailevi sorumlulukları nedeniyle tam gün ya da sürekli çalışamayacak durumda olan ancak yüksek eğitimli ve çalışmaya istekli kişilerin kazanılmasını sağlayacaktır.
Bir işin iki kişi tarafından dönüşümlü olarak yerine getirildiği iş paylaşımında, bireylerin iş ve aile yaşamlarını daha kolay kontrol edebilme olanağı ortaya çıkarken, bir işten tek başına sorumlu olmanın ve onu başarmanın vereceği anlam ve duygudan uzak olma işe bağlılığı olumsuz etkileyen bir özellik olmaktadır.
İş paylaşımında bireylerin normal çalışma süresinden daha az iş başında olmaları da iş etkileşiminden psikolojik anlam elde etmeyi olumsuz etkileyen bir özellik olmaktadır. İş paylaşımında birey ile iş arasındaki etkileşim azalmaktadır. İş paylaşımında iş doyumunun yüksek olması ise, yaşam stili ve ailevi sorumlulukları nedeniyle çalışamayacak durumda olanların çalışmaya imkan bulmalarından ve işten beklentilerinin düşük olmasından kaynaklanmaktadır.
Ayrıca, iş paylaşımının daha çok emekliliği yaklaşanlara, staj yapanlara ve iş başı eğitimi alan genç çalışanlara uygulanması iş ile psikolojik etkileşimleri az olan çalışanlara ve dolayısıyla işe bağlılığın düşük olmasına işaret etmektedir.
Dokuz Eylül Üniversitesi, İ.İ.B.F Çalışma Ekonomisi ve Endüstri İlişkileri Bölümü