Arda AKIN/ANKARA
OluÅŸturulma Tarihi: Nisan 21, 2009 11:41
VAKİT yazarı Hüseyin Üzmez davasındaki skandal raporlarla gündemden düşmeyen Adli Tıp'ta yeni bir rapor skandalı patladı. Adli Tıp Kurumu Trafik İhtisas Dairesi'nden aynı heyetin, aynı trafik kazası ile ilgili olarak bir gün arayla hazırladığı iki ayrı raporda farklı sonuçlara yer verdiği ortaya çıktı.
Trafik kazasında yaşamını yitiren 12 yaşındaki Hamit Aktepe'nin ölümünün ardından ceza ve tazminat davaları için Adli Tıp'tan iki ayrı mahkeme rapor talep etti. Adli Tıp, birinci raporda Aktepe'ye çarpan sürücüyü "kusursuz" ikinci raporda ise "tali kusurlu" buldu.
İki ayrı dava açıldı
Samsun'un İlkadım İlçesi Barış Bulvarı'nda 27 Eylül 2007'de meydana gelen trafik kazasında Cem Çakır idaresindeki 55 VA 348 plakalı otomobil, yolun karşısına geçmekte olan Mehmetçik İlköğretim Okulu öğrencisi 12 yaşındaki Hamit Aktepe'ye çarptı. Kazanın ardından hastaneye kaldırılan küçük çocuk yapılan müdahalelere rağmen hayatını kaybetti.
Kazanın ardından sürücü Cem Çakır hakkında Samsun 5.Asliye Ceza Mahkemesi'nde ceza davası açılırken, baba Murat Aktepe de Çakır aleyhine Samsun 3. Asliye Hukuk Mahkemesi'nde tazminat davası açtırdı. Dava sürecinde iki ayrı mahkeme, 2008 Ağustos ayındaki duruşmalarda kazadaki kusur oranlarının tespiti için İstanbul Adli Tıp Kurumu'ndan bilirkişi raporu istenmesine karar verdi. Dava dosyalarının örneğini kuruma gönderen her iki mahkeme, duruşmayı 2009 Nisan ayına erteledi. Aktepe Ailesi, Adli Tıp'tan gelen iki farklı raporla şaşkına döndü.
İlk rapor: Sürücünün kusuru yok
Trafik İhtisas Dairesi Başkanı Günay Onbaşı, uzman Prof.Dr.Ahmet Gökçen ve uzman Melahat Yıldırım'ın, 3. Asliye Hukuk Mahkemesi'ndeki tazminat davası için hazırladığı 16 Şubat 2009 tarihli ilk rapor şöyle:
"Davalı sürücü Cem Çakır, kısa mesafeden ve aniden seyir yoluna giren küçük yaştaki yayaya karşın frenle birlikte sağa direksiyon tedbirine başvurmuştur. Çakır'ın mevcut şartlarda alabileceği başka bir önlem bulunmadığından kusursuz olduğu heyetimizce mütalaa edilmektedir.
Hamit Aktepe, taşıt yolunu etkin bir şekilde kontrol etmemiş, seyir halinde bulunan vasıtaların hız ve yakınlığını dikkate almadan yaya geçidini kullanmayıp aniden yola girip kendi can güvenliğini tehlikeye düşürmüş, böylece asli derece ve tamamen müessir olmuştur."
Sonuç: A- Cem Çakır'ın kusursuz olduğu,
B- Müteveffa Hamit Aktepe'nin yüzde 100 müessir olduğu raporudur.
Ä°kinci rapor: Sürücü kusurlu  Â
Aynı heyetin bir gün sonra 17 Şubat 2009 tarihinde 5. Asliye Ceza Mahkemesi'ndeki ceza davası için hazırladığı raporda ise şu sonuca varıldı:
"Sanık sürücü Cem Çakır idaresindeki otomobil ile meskun mahal drahilinde gündüz ve görüye açık olan kesimde seyretmektedir. Sanığın seyir yönüne göre sol taraftan yola intikal eden çocukları farkettiği anda behamehal hızını azaltıp ikazda bulunması, seyrini kontrollü şekilde sürdürmesi gerektiği halde bahsedilen hususlara riayet etmemiştir. Olayı önleyici mahiyette etkin fren tedbirine başvurmamış olmakla tali kusurludur.
Hamit Aktepe yakın mesafede bulunan yaya geçidini kullanmayıp, çift istikametli hale getirilen yolda her iki tarafı kontrol etmeden sağ tarafından gelen aracın geçişini beklemeden, kendi can güvenliğini tehlikeye düşürecek tarzda yola intikal ederek kazada asli kusurludur."
Sonuç: A- Cem Çakır'ın tali kusurlu olduğu,
 B- Müteveffa Hamit Aktepe'nin asli kusurlu olduğu raporudur.
Hakim de raporları şaşırdı
Raporların dava dosyasına konmasının ardından geçen perşembe günü 3. Asliye Hukuk Mahkemesi'nde duruşma yapıldı. Duruşmada söz alan baba Aktepe, bilirkişilerin iki farklı rapor hazırladığını belirterek, hakim Emir Ateş'e gösterdi. Raporları inceleyen hakim Ateş, "Böyle çelişki olur mu?" diyerek tepkisini gösterdi. Mahkeme, yeniden bilirkişi raporu düzenlenmesi için dosyanın Ankara Adli Grup Başkanlığı Trafik İhtisas Dairesi'ne geri gönderilmesine karar verdi.
Acımız ikiye katlandı
Özel güvenlik görevlisi olarak çalışan acılı baba Murat Aktepe, Hürriyet'e yaptığı açıklamada, Adli Tıp Kurumu'nun güvenirliğini yitirdiğini söyleyerek, şöyle konuştu:
"Oğlumun ölümünün ardından 17 ay süre geçti. Aylarca bilirkişi raporu bekledik. Gelen raporların da güvenilir olmadığı ortaya çıktı. Acımızı katlayan iki ayrı raporun daha ciddi kişilerce hazırlanmasını istedik. Mahkeme de itirazımızı kabul etti. Hukuk mücadelemiz devam edecek.