Yemeği kedisine tattıran kardinal

Güncelleme Tarihi:

Yemeği kedisine tattıran kardinal
Oluşturulma Tarihi: Ocak 03, 2001 00:00

Haberin Devamı

Düşmanları tarafından zehirlenecekleri korkusu, insanoğlunu antikçağdan bu yana titretti. Marcus Antonius, Kleopatra'nın sunduğu tüm yiyecek ve içecekleri önce hizmetkarına denetletiyordu. Kleopatra'nın da böyle bir hizmetkarı vardı. 14'üncü Louis ve 15'inci Louis dönemlerinde, görevliler ayrıca bir parça ekmeği servisi yapacak kişinin ellerine, peçetelere, kaşığa, çatala, bıçağa ve diş çöpüne sürüyor, yiyerek zehir kontrolü yapıyorlardı. Kardinal Richelieu (1585-1642) yemeğine başlamadan önce bir parçasını kedisine yediriyordu. Focus Dergisi, son sayısında mükemmel bir ‘‘Zehir Dosyası’’ hazırladı...

Zehirden korkan imparatorlar, yemeklerini yemeden önce başka birine tattırıyorlardı. Ama onlar da hükümdarlarının zehirlenmesine engel olamıyorlardı. Çünkü birçok madde, etkisini ancak yarım saat sonra gösteriyordu.

KEDİSİNE YEDİRİYORDU

14. Louis ve 15. Louis dönemlerinde, görevliler ayrıca bir parça ekmeği servisi yapacak kişinin ellerine, peçetelere, kaşığa, çatala, bıçağa ve diş çöpüne sürüyor, yiyerek zehir kontrolü yapıyorlardı. Bazen de, besin maddelerini önce hayvanlara yediriyorlardı. Sözgelimi Kardinal Richelieu (1585-1642) yemeğine başlamadan önce bir parçasını kedisine yediriyordu.

ŞÜPHECİ ANTONIUS

Romalı komutan Marcus Antonius sevgilisi Kleopatra'ya gittiğinde, hizmetkarı denemeden kesinlikle yemek yemiyordu. Bunun için haklı bir nedeni vardı, kraliçe ilaçlar ve zehirler konusunda engin bir bilgiye sahipti. Ama Kleopatra, yemekleri önce bir başkasının denemesini kendine hakaret kabul etmişti. Ünlü tarihçi Plinius, kraliçenin tacından çıkardığı bir çiçekle Antonius'a şarap sunduğunu yazıyor. Romalı hükümdar tam kadehi dudaklarına götürdüğü sırada Kleopatra ona engel olmuştu. Kraliçe ‘‘Seni öldürebilirdim’’ dedi, çünkü çiçeğin yapraklarına zehir sürmüştü. Marcus Antonius'un yüzü bembeyaz oldu. Kraliçenin doğru söylediğinden emin olmak için şarabı bir tutukluya içirtti, adam öldü.

ZEHİRCİLER ASLANA YEM

Hükümdarlar tarih boyunca, zehir bulundurmayı, satmayı ve kullanmayı ağır şekilde cezalandırdılar. Suçlu olduğu ve zehirle öldürdüğü kanıtlanan katiller, vahşice idam edildiler. Plutarkhos (M.S. yaklaşık 46-120) Persler'de, zehir içirerek insan öldürenlerin, kafası iki geniş taş arasında ezilerek idam edildiklerini bildiriyor. Roma'da diktatör Cornelius Sulla, M.Ö. 81 yılında kendi adıyla anılan ‘‘Lex Cornelia’’yı yayınlattı. Bu kararname, kişilere, toplumsal konumlarına göre cezalar öngörüyordu. Seçkin sınıfa dahil olanlar kılıçla, sıradan vatandaşlar arslanların önüne atılarak, köleler ise çarmıha gerilerek idam ediliyordu.

Kadına haşlama cezası

Frank Kralı II. Charles (Kel), 873 yılında yayınladığı bir bildiriyle, insanları zehirleyerek öldürenlerin, suç ortaklarının ve hatta olayı bilen kişilerin ölümle cezalandırıldığını açıkladı. Suçlular canlı canlı yakıldı, asıldı ya da suda boğuldu. Anglosakson toplumlarda, eşini zehirlediğinden kuşkulanılan kadın, masum olduğunu kanıtlayabilmek için kendi adına bir savaşçı bulmak zorundaydı. Bulamadığı takdirde, ısıtılmış bir saban demirinin üstünde hiç zarar görmeden yürümesi ya da kaynayan suyun içine girip çıkması gerekiyordu.

Yaklaşık 1230'lu yıllarda Saksonya'da yaşanan bu vahşi örneklere 1275'li yıllarda Schwaben'de de rastlanıyordu. Burada ‘‘Hangi Hıristiyan erkek ya da kadın zehir hazırlıyorsa ve bu da kanıtlanırsa, o ateşe atılmalı’’ gibi hükümler uygulandı.

Kadınların en sevdiği silah

Zehirlerin hazırlandığı mutfakları tarih boyunca daha çok, bedensel olarak ezilen kadınlar kullandı. Zehirler, kadınlar için ideal bir cinayet silahıydı. Çünkü bu silah, onların uzmanlık alanları olan yemeklerle rahatça ve fark ettirmeden kullanılabiliyordu.

Antik Roma'da eşine sadık kalmayan kadınlar, boynuzlanan kocaları tarafından yakalanmamak için zehiri sıkça kullandılar. Bu bilgiyi Romalı tarih yazarı Livius veriyor. M.Ö. 328'de, konsüllerden Valerius Flaccus ile Claudius Marcellus ve daha birçok seçkin Romalı aniden öldüler. Bu ölümlerin nedeninin bir salgın hastalık olduğu düşünüldü. Ama bir esir kadın, güvenlik şefi Fabius Maximus'a, bu erkekleri toprağın altına gönderen şeyin zehir olduğunu itiraf etti. Bu zehiri seçkin zarif kadınlar hazırlamıştı.

Bunun üzerine, adı geçen kadınların bulundukları yerlere baskınlar düzenlendi ve öldürücü içiçekler hazırlarken yakalandılar. Kadınlarla birlikte çok sayıda kuşkulu madde de ele geçirildi. Israrla tedavi maddeleri hazırladıklarını savundular. Olay, tam anlamıyla korkunç bir şekilde noktalandı. Kadınlar hazırladıkları içecekleri içmek zorunda bırakıldılar ve sonunda hepsi öldü. Livius, bu olayda yaklaşık 170 kadının öldüğünü bildiriyor.

Kadınlar, zehirler konusundaki bilgilerini tarihin sonraki dönemlerinde de kullanmayı sürdürdüler. Onları bu yola genellikle yönetme ya da intikam hırsı veya kıskançlık itiyordu. Bazen de kötü bir üvey anneye ya da kıskanç bir eşe iftira edilerek katil damgası vuruluyordu.

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!