Yedi-içti haber yapmadı, denir mi?

Güncelleme Tarihi:

Yedi-içti haber yapmadı, denir mi
Oluşturulma Tarihi: Ağustos 08, 2003 00:00

Halkla ilişkiler ve medya ilişkileri konusundaki tartışmayı daha da devam ettireceğim. Bunun nedeni, halkla ilişkiler ve medya ilişkilerinin tüm dünyada devrim niteliğinde değişimler yaşamasıdır. Türkiye'de ise, başlarını kuma gömüp gerçekleri görmek istemeyenler sayesinde, bu değişimin gerisinde kalınıyor.Halkla ilişkiler sektörü kendini disipline etmeli.Sektörün geleceği için meslek etiğini her gün ayaklar altına alanlara karşı kabalaşmak gerekiyor. Bugün de bir mektup yayınlıyorum. Yine sektörün içinden biri yazıyor ama bu kez ‘‘ne olur ne olmaz’’ diye ismini saklı tutuyoruz. Çünkü dernekler kağıt üzerinde güzel sözler söylemeye gelince var, iş yapmaya gelince yok! Bu nedenle ben görevimi 'dernekler' adına yapmaya devam edeceğim.Mektup şöyle:‘‘PR sektöründe son yıllarda Halkla İlişkiler şirketlerinin itibarının düşüşü ve bu şirketler hakkında olumsuz bir algılamanın oluşması dolayısıyla bu şirketler adlarını ve verdikleri hizmetlerin adlarını 'Stratejik İletişim Danışmanlığı' olarak değiştirdiler. Yani bir anlamda tabela değişikliği. Hiçbir fark yok. Gayet süslü, karmaşık, bol soyut sözcükler...Halkla ilişkiler şirketleri özellikle; 'Stratejik İletişim Danışmanlığı' yaptıklarını ifade eden şirketler; müşterilerine st/cm üzerinden medya ölçümlemesi yapar mı, sonra da sana şu kadar reklam değerinde PR yaptım der mi, bir de acaba oradaki st/cm ücretleri doğru mu?Müşterilerine haber yaptırmak amacıyla hiçbir içeriği ve haber değeri olmayacak organizasyonlar düzenletir mi ve organizasyon bütçeleri, müşteriler bu işi bilmediği için biraz şişirilir mi? Medya, bu şirketler tarafından ‘‘... gönderdik elinize ulaştı mı? ...dan arıyorum, sizinle tanışmak, ziyaret etmek isterim, müsait misiniz?’’ vb... birçok soru ile defalarca aranarak bu insanlar rahatsız edilir mi?Basında haber yeter ki çıksın diye olur olmaz her şeyden basın bülteni yapılıp gönderilir mi, sonra da haber çıkmadı diye basın mensuplarının hepsi tekrar tekrar aranıp rahatsız edilir mi?Bu şirketlerin medya bölümlerindeki kişilerin sadece gazeteci kökenli olması doğru mu? Bu kişilerin ilişkilerini kullandırtarak haber, röportaj vb. çıkartılmaya çalışılması doğru mu? Bu ilişkilerden gazeteci kökenli zarar gördüğünde kulağından tutulduğu gibi kapı dışına konması doğru mu? Beş yıldızlı otellerde yapılan organizasyonlara katılan basın mensuplarına organizasyon sonrasında haberi yayınlanmazsa, bu şirketler tarafından ‘neden yedi-içti haber yapmadı’ denir mi?Yukarıda bahsettiğim konuların bir çoğu halkla ilişkiler şirketlerinde vardır. Kim ne derse desin, halkla ilişkiler belli bir strateji çerçevesinde yapılmış bir çalışmalar süreci, bütünü vs.'si, amacın medyada yer almak olmadığını söyleyenler, acaba yaptıkları işler medyada yer almazsa bir müşterileri kalır mı? Emin olun ki kalmaz çünkü müşteri çıktıya bakar... Medya ilişkileri halkla ilişkilerin vitrinidir derler... Evet, o vitrin olmazsa kimse o dükkana gelmez, var olduğundan bile haberi olmaz... Müşteri halkla ilişkiler şirketine vitrinini beğendiği için gelir ve içeri girer, bu arada halkla ilişkilerci de içeri girmiş müşteriyi ikna ederek diğer hizmetlerini de satar... Ama medya çıktısı bittiği zaman her şey biter. Bundan dolayı halkla ilişkiler veya Stratejik İletişim Danışmanlığı şirketlerinde Medya İlişkileri adına yapılacak her şey serbesttir. Yeter ki sonuç iyi olsun da, müşteri memnun olsun yani nasıl olursa olsun... Bu şirketlerde müşteri memnuniyeti ve patron memnuniyeti ön sıradadır, ama çalışan memnuniyeti en alt seviyededir. Çünkü çalışanların ilişkileri farklı şekillerde kullandırtılmaktadır. Halkla ilişkiler sektöründeki gibi 'turn over' (işgören devir oranı) iletişim olan başka hangi sektör vardır? Türkiye'deki halkla ilişkiler sektörünün ve bu sektörde faaliyet gösteren Halkla İlişkiler ve adı Stratejik İletişim Danışmanlığı olan şirketlerin itibarlarının zedelenmesinin ve olumsuz algılanmasının sebebinin medya ilişkilerindeki tutumları ve işin organizasyonel boyutu olduğunu düşünüyorum. Umuyorum ki sizin gibi yazar ve akademisyenler bu işin üzerine giderek bazı şeylerin değişmesini sağlarlar. Bizim işimiz kurumların iletişimlerini yönetip, algılama ve davranış değişikliği yaratarak kurumlara değer kazandırmaktır.Yoksa bu söylemleri kullanıp organizasyon şirketi ya da basın bülteni fabrikası gibi çalışmak değildir.’’Asmalı Colorado!Amerika gezi notlarına devam ediyoruz! Amerika'da ilk durağımız Denver oldu. Denver'a Colorado eyaletinin başşehri diyebiliriz. Diğer Amerikan şehirlerine göre çok derli toplu bir şehir ama çok fazla gezip tozulacak yeri yok. Bizdeki 'mecburiyet' caddeleri gibi bir onaltıncı caddesi var hepsi bu. Onaltıncı cadde de onaltıncı cadde hani! Gezmesi zevkli, her dakika aşağı yukarı gidebileceğiniz bedava otobüslerle siz gezmeseniz de şehir yönetimi sizi gezdirmek için elinden geleni yapıyor.Denver'ı kısa sürede bitirince, Denver çevresini gezmek istedik. Herkes bir saatlik mesafedeki Pikes Peak (ya da diğer adıyla Colorado Springs) bölgesini gezmemizi önerdi. Biz de otobüs kiralayıp gittik. Bu bölgedeki iki ‘‘turistik çekicilik alanını’’ ziyaret edebildik. Biri 'Tanrıların Bahçesi' (Garden of the Gods). Burada kırmızı renkli kocaman kocaman kayalar var. Başka da bir şey yok. Herkes kızılderililerin yaşadığı yerler diye akın akın geliyor. Oradan Royal Gorge bölgesine gittik. Burada iki dağı birleştiren görkemli bir köprü, bir de vadinin aşağılarına inen bir trenyolu var. Akın akın buraları da ziyaret ediyorlar. İki taş, iki kaya ama Amerikalılar buraları için ellerinden geleni yapmışlar.Colorado'nun dağları, kayaları bana bizim Kapadokya bölgemizi anımsattı. Niye Amerikalılar buraları daha cazip hale getirmek için dizimizi çekmemişler anlamak mümkün değil. Köprülere, teleferiklere, tesislere o kadar para harcayacaklarına yapacaklardı bir 'Asmalı Colorado' dizisi bak sırtları bir daha yere geliyor mu?Colorado Valisi'ne göre Amerika niye daha başarılı?Her yıl dünyanın bir ülkesinde yapılan Uluslararası Lions Kongresi bu yıl Denver'da yapıldı. Denver süper bir kongre merkezi yapmış. Açılış günü yaklaşık on beş bin kişi bir salonda toplandık. 189 ülkenin bayrağı tek tek önümüzde resmi geçit yaptı. Türk bayrağı geçerken çok duygulandım. Türkiye'yi böyle uluslararası bir platformda başarıyla temsil etmek için canlarını dişlerine takan Türk Lionsları'na teşekkür etmek gerek.Açılışta Colorado Valisi de bir konuşma yaptı. Söyledikleri sanırım 'Lions'ları tanımlamak açısından çok önemli şeylerdi. Çünkü Colorado Valisi, orada üçüncü bir kişi olarak bulunuyor ve samimi duygularını ifade ediyor. Söylediği özetle şuydu: ‘‘Biz Amerikalılarla diğer toplumları ayıran çok önemli bir şey vardır. Biz devlet bir şey yapsın diye beklemeyiz. Kendimiz sorunları çözmeye çalışırız. Başarımızın nedeni de budur. Lionslar da 'kendi kendine sorunları çözme' düşüncesinin en güzel örneğidir. Onlar karşılıksız olarak varoldukları yerel çevrelerin sorunlarını çözmek, 'hizmet' etmek için kurulmuşlardır. Devlet bir şey yapsın diye beklemezler, çevrelerindeki sorunların çözümüne katkıda bulunurlar!’’Tiyatro ve Türkiye adına çok umutlandık çooook...Geçtiğimiz pazartesi ve salı günü Haldun Dormen, Ayda Aksel, Şükrü Türen, Yıldırım Urağ'la birlikte, Türkiye'nin değişik üniversitelerinin tiyatro oyunculuğu bölümlerinden yeni mezun olmuş gençlerin birbirinden nefis tiradlarını ve 'sahne' lerini izledik.Hacettepe'den, Anadolu'dan, Atatürk'ten, Selçuk'tan, Çukurova'dan, Ankara'dan, 9 Eylül'den seksene yakın genç tiyatro oyuncusunu izledik. Çoğunluğu öyle yetenekliydi ki, öyle iyi eğitim almışlardı ki mest olduk mest. Ama sadece Eskişehir Büyükşehir Belediye Tiyatrosu'nun gereksinim duyduğu on oyuncu seçebildik. Tiyatronun kadrosu bu kadar, yapacak bir şey yok!İki oyuncuyu da Haldun Dormen'in önümüzdeki sezon Eskişehir'de sahneye koyacağı müzikalde çalıştırmak için 'alıkoyduk'. Hepsi bu. Yüreğimiz kanaya kanaya sonuçları açıkladık.Buradan Tiyatro'ya gönül vermiş herkese ve Türkiye'nin genç idarecilerine sesleniyorum. Gençlerin önünü açın lütfen! Büyükerşen'i örnek alın. Sahneler inşa edin, tiyatrolar açın bu gençleri mutlaka ama mutlaka değerlendirin. Çünkü bu gençler her şeyi hak ediyorlar. Türkiye sadece televizyona, sadece futbola esir olamaz. İnsanlar başka renkleri görmeli, tanımalı. Bir toplumun farklı renkleri ve sesleri tanıyabilmesine olanak sağlayan en evrensel ortam Tiyatro! Anlayın artık şunu lütfen...Cuma LAKIRDISIArkadaşlar kavun gibidirler. Niye olduğunu söyleyeyim mi? İyi birini bulmak için yüz tanesini denemek zourundasın.Claude MermetCuma TakıntısıSedef Kabaş'ı önce NTV'de tanıdık, sonra TV 8'e geçti. Kaliteli Televizyon söyleşisi deyince de akla ilk gelen isim olmaya başladı. Kabaş, TV'de yayınlanan söyleşilerinin kasetlerini tek tek izleyip, kağıda dökmüş ve ortaya keyifle okunan ‘‘Sesli Düşünenler’’ kitabı çıkmış. Chomsky'den Tarkan'a 38 kişiyle yapılmış söyleşi var kitapta. Şiddetle okumanızı tavsiye ederim. (Doğan Kitap, 2003, Sesli Düşünenler)
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!