Yazarken ağladım

Güncelleme Tarihi:

Yazarken ağladım
Oluşturulma Tarihi: Ekim 12, 2005 00:00

Fiyatına rağmen (747 sayfa, 22 YTL) satış rekorlarını alt üst eden ‘Şu Çılgın Türkler’ kitabının yazarı Turgut Özakman Hürriyet’in sorularını yanıtladı. Bundan sonra Çanakkale Savaşı’nı anlatan bir kitap düşündüğünü belirten Özakman, ‘Şu Çılgın Türkler’i yazarken çoğu yerde ağladığını söyledi.

TÜRKİYE’de kitap satış rekorlarını altüst eden ‘Şu Çılgın Türkler’in yazarı Turgut Özakman, sorularımızdan önce şöyle aktarıyor duygularını:

‘Hemen her gün uğraştığım için o olayların sanki tanığıymışım, görmüşüm, katılmışım gibi bir his oluştu bende. Biri bir şey anlatırken mesela, olayı biraz değişik anlatsalar içimden şöyle demek geliyor: Ya ben ordaydım, bu böyle olmadı. O kadar çok ayrıntıyla ilgilendim ki. Yazarken de sanki yaşadıklarımı yazıyordum. Çok yerde kitabı yazarken ağladım bile. İstiklal Savaşı’nın sahiden bir yazarın hayaline ihtiyacı yok. Duygusallık açısından da, düşündürme ve çarpıcılık bakımından da. Müthiş bir olay, tabii bunu benden daha iyi yazacak yazarlar çıkacaktır ve çıkmalıdır da.’Hürriyet

Ardından sorularımız yanıtlıyor:

Şu Çılgın Türkler’i yazmaya nasıl karar verdiniz? Kurtuluş Savaşı ruhu yok oluyor gibi bir endişeden mi yola çıktınız?

Bilgi birikince kendini yazdırmak için insanı zorlar. Bende de o birikim olmuştu ama niyetim roman yazmak değildi. Bir inceleme ve araştırma kitabı yazarım diye düşünüyordum. Kurtuluş Savaşı çok cepheli bir savaştı ve bütün cepheleriyle eksiksiz olarak anlatıldığı bir kitap yoktu ve ben bunu yazmak istiyordum. Bugün de yaptığım o ama ilk projem dediğim gibi bilimsel bir çalışmaydı.

TARİH KİTABI GİBİ DEĞİL

Bu kararınızı değiştiren ne oldu?

Üniversite hocalığım sırasında gördüm ki çocuklarımız her yıl çok daha az bir bilgi birikimiyle gelmeye başladılar. Sonraları giderek sadece az değil yanlış bilgiyle de gelmeye başladılar. O zaman ben de hedef kitlesi olarak gençleri düşünerek kitabı yazdım. Çocuklar bunu tarih kitabı gibi görürse gene okumazlar. Bir kurgu yapayım ve öyle anlatayım diye düşündüm. Tiyatro yazarlığımdan gelen birikimle de bu kitabı kurguladım. Macera romanı gibi okusunlar istedim.

Yayınlandıktan sonraki süreç sizi şaşırttı mı, yani böylesine bir ilgi göreceğini bekliyor muydunuz?

Başta çevremizdeki insanlar, yani okuması gerekenler okuyunca satış hızı kesilir diye düşünmüştük. Ama hiç de öyle olmadı. Fuarda imza yaptığım sürece kuyruğun ucu başı yoktu. Demek ki bir ihtiyacı karşıladı.

SAĞCISI DA SOLCUSU DA SEVDİ

İnanılmaz bir kuyruk vardı haftasonu Kitap Fuarı’ndaki imza gününüzde. Ne tür tepkiler alıyorsunuz orada, neler soruyorlar size?

Yaşlı adam geliyor, elinizi öpmek istiyorum diyor. Dedim ki, bu kitap için elimi öpmeyin, benim yaptığım sadece atalarımızın yaptığını dürüstçe yansıtmaktan ibaret. Bir marifeti varsa bu kitabın, o da onlara ait. Kadının biri; ‘Biz Türkleri o kadar aşağılıyorlar ki, bu kitabınız benim için kutsal kitap oldu’ dedi. Kitabı güvenerek okumaları benim için çok önemli, hiç kimse de, bu doğru mu, diye sormuyor. Bu güven benim için çok önemli. Çünkü o kadar çok yalan yanlış bilgilerle dolu tarih kitabı var ki... Minnet dolu gözlerle karşılaştım mesela. Benim gördüğüm, doğulusu batılısı, kadını erkeği, sivili askeri, sağcısı solcusu kitabı çok sevdi. Demek ki bizim yakın tarihimizi bilmeye ihtiyacımız varmış.

ÇANAKKALE’Yİ YAZACAĞIM

‘Şu Çılgın Türkler’in devamını yazmayı düşünüyor musunuz
?

Önce Çanakkale Savaşı’nı yazmak istiyorum, bir tür ‘Şu Çılgın Türkler’in yani Milli Mücadele’nin önsözü olarak. Daha sonra da 10. yıla kadar Cumhuriyet dönemini.

Hürriyet160. baskıya ulaştı

Kitabın karşıladığı ihtiyaç neydi sizce?

Benim, böyle bir ihtiyaç var ve ben bu kitabı yazarsam ilgi görür, boşluk doldurur gibi bir düşüncem hiç olmadı. Yayınevinin de böyle bir düşüncesi yoktu. Kitabımı bitirdim ve teslim ettim, yayıncım da bastı. Yani zamana denk düşer diye bir kaygımız olmadı. Daha önce çalıştığım gibi, Turgut bir kitap yazdı ve getirdi, Ahmet (Küflü) de bunu bastı. Ama işte birinci baskıdan sonra ikinci baskı geldi, ardından da üçüncü ve dördüncü diye devam etti. Bu ritmi ben kendi hayatımda zaten yaşamamıştım. Yayınevi de yaşamamış, bir süre bocaladık ve acemi kaldık. Sonra duruma alışıldı ve ihtiyaç karşılandı tabii, Ankara’dan gelirken kitabın 160. baskısı yapılıyordu.

Bazı kitapları okuyabilmek için eski yazı öğrendim

Kaç kitaplık bir arşiviniz var şu anda Milli Mücadele’ye dair?

Tam olarak bilmiyorum ama bin kadar vardır. Ama bunların yanında fotoğraflar var, belgeler, haritalar, dergiler, ele geçiremediğim ya da satın alamadığım için el yazımla çoğalttığım otuz kadar defterim var. Bazı kitapları okuyabilmek için eski yazı öğrendim. 50 yılda birikmiş bir arşiv benimkisi. Bu arşivden çıkardığım romanı da üç yılda tamamladım.

TRT’ye kalsa ‘Şu Kahraman Türkler’ olacak

‘Şu Çılgın Türkler’in senaryo halini TRT’ye verdiğimde yine bu ismi kullanmıştım. Baktım ismi değiştirmişler ve ‘Şu Kahraman Türkler’ yapmışlar. Yani bir okul müsameresi gibi düşünüyorlar. Hemen çektim ismi, sonra Kurtuluş olarak filme çekildi. Şu Çılgın Türkler ismi de bana kaldı. Okuyucu kitabın isminin ne anlama geldiğini çok çabuk kavrıyor. Sahiden yapılması en zor şeyi yapmışız. İnsanların içerisindeki gizli güç o havada öylesine çıkıyor ki ortaya, on kişinin yapacağı işi bir kişi başarıyor.’

‘Çılgın Türkler’in ‘çirkin’leri de var


Kitabın ismini ‘Şu Çılgın Türkler’ koyarken ‘çılgın’ı hangi anlamda düşünmüştünüz?

Olumlu manada tabii. Ama olumsuz çılgınlarımız da var. Kahramanlığın da bir dozu vardır ama biz bunu çok fazla aşan kahramanlıklar göstermişiz. Başka bir ülkede bu kahramanlıklar art arda bu kadar çok olur mu, bilemiyorum. Ama bizim bu çirkin çılgınlığımızın da başka bir ülkede örneği var mıdır, onu da bilemiyorum. Yunan ordusu Anadolu’nun içlerine doğru yürürken o zamanki Adliye Nazırı yani Adalet Bakanı Ali Rüştü Efendi diyor ki: ‘Bu ordunun kazanması için dua edelim, çünkü Yunan ordusu bizim ordumuzdur.’ Bizim ordumuz dediği İstanbul Hükümeti’nin ordusu. Bu olacak şey mi? Bu söz karşısında yer yerinden oynaması gerekirken bir sonraki kabinede yine Adalet Nazırı yapılıyor. Çirkin çılgınlar dediğim işte bu gibi kişiler.

Hürriyet’te yazmaya başlayacaksınız. Okurlarınız orada ne bulacak?

‘Şu Çılgın Türkler’de olumlu çılgın Türkler ya da çirkin çılgın Türklerin hepsinden bahsedemedim. Şimdi Hürriyet Gazetesi’nde güzel çılgınlardan da, çirkin çılgınlardan da bahsedeceğim. Elimde bir sürü malzeme var. Çılgınımız çok yani.

Küçücük bir koku alsam utanmadan söylerim

‘Avrupa Birliği tartışmalarında Ermeni meselesini gündeme getiriyorlar. Bence Türkiye’nin eli hepsinin elinden daha temiz. Elli yıldır şu tarihin içersindeyim, küçücük bir koku almış olsam kesin olarak bunu da korkmadan ve utanmadan söylerim. Yanlışlık yapmamış mıyız? Osmanlı’nın yanlışı da çok, Cumhuriyet’in yanlışı da çok. Yanlışı olmayan bir toplum var mı? Kıyım bambaşka bir şey. Onlar kıyımın ne olduğunu herhalde hiç düşünmeden konuşuyorlar. Bir devletin bir ırkı yok etmek için bütün gücüyle seferber olması ve bunun için binlerce katil, binlerce cellat bulması lazım. Böyle bir şey yok. O tarihte savaş içinde olmadığımız için Amerikan okulları, Amerikan misyonları hepsi tanık bu olaylara. Niye hiçbir şey bilmiyorlar. 1921’den beri Ermeni meselesi hakkında ortaya yeni bir belge konmuş değildir. Ama o tarihte birtakım insanlar Ermenileri öldürmüş olabilir mi, olabilir. Bu bir Kürt çetesi olur, bir Türk çetesi olur, bir jandarma olur, bir köyün adamları olur. Bunlar yapılmıştır, hastalıktan ölenler olmuştur.

Kurtuluş Savaşı bilinci ‘Duruş’ getirir

Milli Mücadele’nin romanını yazmış biri olarak ülkenin bugünkü halini nasıl değerlendiriyorsunuz?

Biz Kurtuluş Savaşı’nı çocuklarımıza öğretseydik, duruşumuz başka olurdu. Bu savaşı bilen iktidarlar bizi yönetseydi Türkiye başka yerde olurdu. Cumhuriyet’in bütün niteliklerini belirleyen bu savaşı bilmeden Türkiye’yi yönetmek ya da barış içinde yönetmek mümkün olmuyor. Bir devletin kuruluş felsefesi vardır. Milli Mücadele’yi bilmeden bu kuruluş gerekçesini, felsefesini, hikmetini anlayamazsınız.

Türkiye’nin AB’ye girme sürecini nasıl değerlendiriyorsunuz?

Önümüzdeki on yılda Türkiye 80 milyon nüfuslu bir ülke haline gelecek. Avrupa Birliği’ne gerçekten girse, ama gerçekten, yanaşma gibi değil, Avrupa Parlamentosu’nun en güçlü grubu olacak. Bu grup birlik halinde haraket ederse onlar için sorun. O yüzden bu grubu ne kadar parçalayabilirlerse, farklı fikirleri gündeme getirilerse ve bazı şeylerimizi törpülerlerse rahat ederiz sanıyorlar. Batı’nın bilimine, sanatına hiçbir itirazımız yok ama Batı’nın bir emperyalist yüzü var ki, bunu bilmeden dostluk yapmak da mümkün değildir, saflık olur.

10 kişi yürüdük

1948’deki o meşhur Dumlupınar yürüyüşünü hangi ruh haliyle yapmıştınız?

Bir arkadaşımız organize etmişti onu, Anadolu’yu görürüz, birlikte oluruz düşüncesiyle. 10 kişi yapmıştık o yolculuğu, ikisi rahmetli oldu, sekiz kişi hayatta. Polatlı’dan başladık, Sivrihisar, Seyyitgazi, Türkmen Ormanları, Kütahya, Dumlupınar. Dokuz gün sürdü bu yolculuk. Ben ertesi yıl bir daha yürüdüm ve dönüşte trende üşüttüğüm için bir buçuk yıl hasta yattım. Sonra anıları toplamaya başladım ve hakikaten iftihar edeceğim bir arşivim oldu.

Gençlik tarihimizin posterlik kahramanlarını bilmiyor

‘Tarihsiz bir gençlik yetiştiriyoruz. Ait oldukları toplumun tarihini doğru dürüst bilmiyorlar. Başka milletlerin kurtuluş savaşlarıyla ilgililer ve onların kahramanlarını çok iyi tanıyorlar. Halbuki kendi tarihlerini, kurtuluş savaşlarını bilseler onlardan binlerce kahramanları olduğunu göreceklerdir. Yoksa başka milletlerin kahramanlarının posterlerini değil kendi kahramanlarının posterlerini duvarlarına asarlardı.’

Kitapta olmayanları her hafta Hürriyet’te yazacağım

Turgut Özakman, ‘Şu Çılgın Türkler’de anlattıklarının dışında elinde pek çok belge kaldığını, bunların öykülerini de önümüzdeki pazartesi (17 Ekim 2005) gününden itibaren Hürriyet’te yayınlayacağını söyledi. Turgut Özakman’ın yeni çılgın Türklerinin öyküleri her hafta pazartesi günü bölümler halinde yayınlanacak.

2 günde 1300 kitap imzaladı

Kurtuluş Savaşı’nı anlattığı son romanı ‘Şu Çılgın Türkler’ ile satış rekorları kıran Turgut Özakman, cumartesi günü başlayan 24. TÜYAP İstanbul Kitap Fuarı’nın da yıldızı oldu. İki günde toplam 1.300 kitap imzalayan, Doğan Hızlan’ın değimiyle; ‘Şu Çılgın Yazar’ın önünde uzun kuyruklar oluştu. İmza günü için İstanbul dışından gelenler bile vardı. Okurlarının imza kuyruğu bitmediği için Bilgi Yayınevi’nin standından akşama kadar ayrılamayan Özakman’ı hayranları koridorlarda da bırakmadılar ve ayaküstü kitaplarını imzalattılar.
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!