Güncelleme Tarihi:
Ünlü yazar Ahmet Ümit, CNN TÜRK ekranlarında Buket Aydın'ın sunduğu '40' programına konuk oldu.
Hangi politik görüşü taşırsanız taşıyın size bir tür at gözlüğü takacağını vurgulayan Ümit, "O ideolojinin, o politik görüşün penceresinden bakarsınız. Bu bakış da engeller. Oysa edebiyat ya da sanatın kendisi, hayata tutulan bir aynadır. O yüzden de hayatı bütün genişliği içerisinde ele alır. Ama siyaset ve politika hayatın vazgeçilmez bir öğesidir. Burada yer almak lazım" dedi.
Kendi eserlerinde politikayı oluşturacak kültürel doneleri değiştirdiğini anlatan Ümit, şunları söyledi:
"İster sağ, ister sol olsun. Biz artık şunları kabul etmeliyiz; insan hakları, hayvan hakları, doğa, çevre. Bütün bunlar siyasi partilerin olmazsa olmazı olmalıdır. Ben de eserlerimde bunları vurguluyorum. Dolayısı ile bütün siyasileri etkileyebilecek bir politik faaliyet yürüttüğümü ya da bütün haklı etkileyebilecek politik faaliyet yürüttüğümü söyleyebilirim. Edebiyat hayatı savunduğu için barışı savunacaktır. Sömürüye karşı olacaktır. Bir insanın öteki insan üzerinde baskı kurmasına karşı olacaktır. Sınıfsal baskıya karşı olacaktır. Kaybedenlerin yanında olacaktır. Bunların hepsi aslında politik söylemler ama edebiyatın özel bir dili olduğu için bunu özel bir dille yerine getiriyorum ki çok çok etkili bir şey. Dünyayı olumlu anlamda değiştirmede bunun siyasetten daha etkili olduğunu düşünüyorum."
"KİTABIN İSMİNE 'AŞK' KELİMESİNİ KOYUN SATIŞLAR KESİN ARTAR"
Yazar Ahmet Ümit, "Kadın yalakalığı yapanlar kimler? Kadın yalakalığı yaparak nasıl kitap yazılır?" sorularına yanıt verdi. Ümit, "Kitabın ismine 'Aşk' kelimesini koyun satışlar kesin artar. Kadınların duygularını gerçek bir şekilde açıklamak ya da tartışmak yerine goygoy yapan piyasa yazarı dediğimiz yazarlar var. Bu insanlar içlerinden geçenleri yazmıyorlar" dedi.
Ümit, "Kitabın ismine 'Aşk' kelimesini koyun satışlar kesin artar. İster tanınmış, ister tanınmamış bir yazar olun. Kitap okuyan kesim çoğunlukla kadınlardan oluşuyor. Ben polisiye tarzda yazmama rağmen benim kitaplarımı da çoğunlukla kadınlar okuyor. Kadınların duygularını gerçek bir şekilde açıklamak ya da tartışmak yerine goygoy yapan piyasa yazarı dediğimiz yazarlar var. Kişisel gelişim alanında da var roman alanında da var. Bu insanlar içlerinden geçenleri yazmıyorlar" dedi.
"BU SON DERECE SAKINCALI BİR DURUMDUR"
Kadının kendi için çok değerli olduğunu ifade eden Ümit, "Hayatımdaki en önemli kadınlardan biri annemdir. Kendisi 93 yaşında öldü. O benim ilk öğretmenim ve hep anacağım bir insandır. Bunun yanında benim karım var, kızım var, kız arkadaşlarım var. Hepsi benim kendimi bilmemde, gelişmemde, insan olmamda çok büyük katkıları olan insanlar. Ancak onların da hataları, yanlışları var. İşte bütün bunları anlatmak lazım. Öteki türlü zekidir, güzeldir diyerek kadın pohpohu yaparız ama bu gerçeği yansıtmaz. Kastettiğim şey buydu. Kitap satışını arttırmak için hakikatten vazgeçme durumudur bu. Son derece sakıncalı bir durumdur bu. Birincisi eser zaten kötü olur. İkincisi de o eseri okuyan insanlar bunun farkına varır ve okuyucuyu yanlış yönlendirilir. En büyük kadın romanlarını yazanlar Flaubert 'Madam Bovary'i yazdı, Tolstoy 'Anna Karenina'ı yazdı. İşte bu eserler kadını bütünlüğüyle anlatır ve kadının görkemini biz daha iyi anlarız. Bu eserlerde kahramanları eleştirmiyorlar mı? Hem de nasıl eleştiriyorlar. İki romanın sonu da büyük trajediyle biter. Anlatmak istediğim şey buydu işte" şeklinde konuştu.
KİTAPLARI NEDEN ÇOK SATIYOR?
Yazar Ahmet Ümit, bu kadar az kitap okunan bir ülkede nasıl oluyor da yazdığı her kitabın çok sattığını açıkladı.
Bu konuya çok şaşırdığını söyleyen Ahmet Ümit, kitaplarının çok satmasının sebeplerini şöyle açıkladı:
"Pazar günü Ankara'da imza günü vardı. Koca bir salonun yarısı benim okurlarımdan oluşuyordu. Bu inanılmaz ve çok mutluluk verici bir şey. Bunun sebebi olarak birkaç şey söyleyebilirim. Birincisi, çok samimiyim ve konuş gibi yazıyorum. İkincisi, anlattığım konu bir gerilim içerisinde. İnsanlar okurken sıkılmıyorlar ve heyecan yaşıyorlar. Üçüncüsü de insanlar okurken bilgi sahibi oluyorlar. Yani yazarken İstanbul tarihi, ülke tarihi, Osmanlı tarihi gibi bilgileri ele alıyorum ve okurken bilgi sahibi oluyorlar. Bütün bunlar sanırım olumlu etkiliyor.
Bir de bana mesela ‘Ahmet Bey’ demezler, ‘Ahmet Ağabey’ derler. Beni kendilerinden biri olarak görüyorlar ve işin bu kısmını çok seviyorum. Çünkü böylece bir sürü yazar adayı genç kendinde yazma cesaretini buluyor. Yani beni görerek ‘Adam geldi ve konuşuyor. Bizim gibi biri. O başardıysa biz de başarabiliriz. Biz de öykü yazalım. Biz de roman yazalım.’ diye düşünebildikleri bir durum ortaya çıkıyor. Beni ailelerinden ve içlerinden biri olarak görüyorlar. İşte bu özellikler yazdığım eserlerin içeriği ve üslubuyla birleştiği zaman çok okunan bir yazar haline dönüşüyorum ki ben bu duruma çok şaşırıyorum. Yolda giderken elimi sıkanlar, fotoğraf çektirmek isteyenler, ‘İyi gidiyorsunuz’ diye seslenenler... Bunlar gerçekten çok sevindirici şeyler. Hele ki Türkiye gibi az kitap okunan bir ülkede olması çok kıymetli bir durum.