Güncelleme Tarihi:
Yastık altındaki İncil
Bazı insanlar doğuştan şanslı oluyor. Çok havalı günlerde doğuyorlar. Mesela 1 Ocak, 23 Nisan, 29 Ekim, 30 Ağustos... 1 Temmuz'da doğup hava atanlara da şaşmışımdır. Kabotaj Bayramı ya!..
Ben çok sıradan bir günde doğmuşum; 15 Eylül. Sıradanlığı bir yana, kutlanacak değil, ağlanacak bir günmüş. Çünkü bir pazartesiymiş ve okullar açılıyormuş. Hemen bir itirafta bulunayım. Annemle babamın "okumazsan evlenip temizlik yaparsın ve kocana bakarsın" tehditleri nedeniyle okula gittim. Yoksa kimse bana kömür karası önlükleri giydirip, beni sevimsiz binaların ve tıklım tıkış sınıfların içine sokamazdı.
Yarın 24 Aralık 2002... Hıristiyan dünyası için çok özel bir gün. Hz.İsa'nın doğumgünü. Bizim aile de bu günü yarın çılgın bir partiyle kutlayacak. 24 Aralık 2001'den bugüne 1 yıl geçmiş. Beyoğlu'ndaki kebapçıda rakıları devirirken gelen telefon, sağanak yağmur, eksi 1'le, sıfır arasında gidip gelen termometre, trafik keşmekeşi, uçarak çıkılan merdivenler, annemle babamın şoka uğramış suratları ve mutlu son!
İki kilo 250 gramlık Defne, randevusunu bir ay erkene alarak aramıza katıldı. Bize ve yakınımızdaki herkese mutluluk verdi. Beni ve ablamı teyze, erkek kardeşimi dayı, eniştemizi baba, annemi anneanne, babamı dede yaptı. Bir anda başka insanlar oluverdik. Dünyaya yeni ayak basmış uzaylılara döndük. Beynimiz boşaldı, kafası kesik tavuklar gibi hareket etmeye başladık. Yarınki çılgın partide hem Defne'nin doğumgününü hem de ünvanlarımızı kutlayacağız. Acaba kartvizitime eklesem nasıl olur:
Mine Kılıç Editör-Teyze
Defne, pastasının üzerindeki tek mumu üfleyebilecek mi bilmiyorum. Bir günden diğerine o kadar çok gelişme gösteriyor ki, aynı anda, dudaklarını büzüştürüp, nefes alıp bir anda tüm nefesi salıverme gibi komplike bir uygulamayı yapabilir mi bilinmez.
Defne, benimki gibi "kara" bir günde değil, 24 Aralık'ta doğdu. Annesi Deniz'in hastanedeki kapı komşusu Mardinli, Süryani bir aileydi. Hıristiyandılar ve birkaç gün önce bir oğulları olmuştu.
Defne'nin doğumuna neredeyse kendi çocuklarının doğumu kadar sevindiler. Hepimizi defalarca tebrik ettiler. Deniz'i hem tebrik ettiler hem de 24 Aralık'ta doğurmayı başardığı için (aslında o yönde bir çabası olmamıştı) küçük bir hediye verdiler. Minik bir İncil. Bebeğin yastığının altına koymasını istediler. Bunun şans getireceğini söylediler. İncil'i yastığın altına koyduk.
Ben iki yaşındayken babamın görevi nedeniyle iki yıl Mardin'de kalmışız. Babam ve annem Mardin'in yerel halkı olan Süryaniler'le yakın komşuluk ilişkileri kurmuş. Bu nedenle Süryani aileyle ahbaplığı koyulaştırdılar, anılarını paylaştılar. Babam, İncil konusunda "hafiften" rahatsız olsa da "iyi niyetten" şüphe etmediği için sesini çıkarmadı. Hatta mutluluk duyduğunu söyledi ve İncil fikrinden hareketle, ertesi gün minyatür bir Kuran-ı Kerim bulup onlara hediye etti. Bebeklerinin yastığının altına iliştirdiler.
Erken doğum nedeniyle birkaç gün hastaneye gidip geldik. Bir şeyi fark ettim. Hepimiz mutluyduk ve bu mutluluk yalnızca bizim bebeğimizden kaynaklanmıyordu. Yan yana odalarda bir sürü anne ve bebek vardı. Herkes sanki kırk yıllık ahbap gibi birbiriyle iletişim kuruyordu. Yeni hayatların ortak heyecanı, iletişimin önüne dikilen tüm duvarları yıkmıştı.
Benden size tavsiye. Şöyle bir deneme yapın. Kendinizi en kötü hissettiğiniz günlerden birinde bir hastaneye gidin. Yeni doğmuş bebeklerin ve annelerinin bulunduğu katlara çıkın, ayağınıza galoşları geçirin, dolaşın. Yeni doğum yapmış kadınların, taze babaların, dedelerin, ninelerin, kardeşlerin, akrabaların, komşuların yüz ifadelerine bakın. Emziren kadınların bebekleriyle kurdukları iletişimi hissedin. Hemşirelerin, annelere verdiği, emzirme, tutma, alt değiştirme, gaz çıkarttırma derslerine girin. Steril bebek odalarının camına yapışın. Yan yana dizilmiş bebeklere dikkatlice bakın. Gözlerini açmaya çalışmalarını, ışığa tepkilerini, ağlamalarını, şaşkınlıklarını gözleyin. Önlerinde ne kadar uzun, zor ve güzel bir hayat olduğunu düşünün. Ana karnındaki güvenli ortamın ardından, tehlikelerle dolu dünyaya adım atan bebeciklere şans dileyin.
Ruhunuza derin nefesler aldırın. Yeni yaşamların, yeni umutların başladığı, saf ve temiz ortamdaki pozitif enerjiyi vücudunuza depolayın. Enerjiyi oburca solumaktan çekinmeyin. Yaşam devam ettikçe, her yeni bebek gözünü açtıkça bu enerjinin artacağını bilin.
Bazı hastanelerde bebeklerin fotoğrafları duvarlara asılır. Fotoğrafların yanında isimleri ve doğum tarihleri yazılıdır. Gittiğiniz hastanede o fotoğraflardan varsa "sergiyi" mutlaka gezin. Tek tek yüzlerine bakın, inceleyin. Sonra gidin aynaya bakın. Kendinizi daha güzel, daha yakışıklı, dertlerden arınmış, huzurlu biri olarak göreceksiniz.
Şimdilik bana müsade. Defne'ye 1 yaş hediyesi almaya gidiyorum. Ne alırsam alayım onun bize verdiği hediyeden daha değerli bir şey bulamayacağımı biliyorum.
*
Serdar'ın notu: Çocuklar (kabahat sadece bende değil, gündemde) son günlerde bizi çok üzdü. Alp bebek, Doğuş, sonra Mavi Yolculuk'ta yaşanan facia... Mine'nin "yeni doğan bebek" yazısı biraz içimizi açtı neyse ki...