Güncelleme Tarihi:
Türkiye çizgi kahramanlara karşı vefakar sayılmaz. Ama onları unutmayıp yayınlayanlarla, müptelası olan okuyucu sayesinde dünyanın en sevilen anlatım türlerinden olan çizgi romanlar, Türkiye'de de yaşama şansını aramayı sürdürüyor. Doğan-Egmont Yayıncılık'ın yayımladığı Teks, Martin Mystere, Zagor ve Arka Bahçe'nin yeni yayımlamaya başladığı Örümcek Adam bu çabanın ürünü... Bir de albüm yayıncıları var piyasada; İnkılap, Remzi ve Yapı Kredi Yayınevleri daha çok Avrupa çizgi romanından örnekleri Türkçeleştiriyorlar. Bugün çizgi roman yayıncılığı son on yıl içinde yaşadığı büyük krizi aşmak için büyük gayret sarfediyor.
1960 ve 70'li yıllarda hemen her çocuk ya da genç ‘Teksas-Tommiks’ okurdu. Her biri haftalık mecmualardı, yayınlandıkları günler iple çekilirdi. Sinema önlerinde değiş-tokuş yapılır, sınıflara gizlice sokulur, öğretmenler ya da anne-babalar görmesin diye, ders kitaplarının içinde okunurdu. Sonra yavaş yavaş kayboldular, yeni maceralar yayımlanmaz oldu. Sanki dünyada üretilmiyorlardı. Oysa özellikle Amerika ve Japonya'da milyonlarca basılıyor ve okunuyordu. Son yirmi yılda grafik değerleri, baskı kaliteleri ve öyküleri daha yetkinleşmiş, okur yaş ortalaması da yükselmişti. Neden sonra 1992'de piyasaya Batman diye bir dergi düştü; birinci hamura, renkli, kaliteli baskıyla basılmıştı. Sonra 1994'de 1 Numara Yayıncılık ve AD Yayıncılık çizgi roman basmaya başladı. 1 Numara, maceraları yarıda bırakarak çizgi roman okurlarını üzdü, ama AD, dergi sayısını artırarak çizgi roman yayımlamaya devam etti.
1950'lerin ikinci yarısında Teksas ve Tommiks gibi İtalyan çizgi roman kahramanlarının Türkçe yayımlanması bir okur patlaması yaratmıştı. 1980'li yıllara gelindiğinde tekrar ve kalitesiz basımlar, TV, video, atari gibi yeni ilgi alanları nedeniyle yayıncılık dünyasında bir krize girildi. 80'li yıllarda popülaritesini ve okur sayısını yaklaşık on yıl kadar koruyan tek bir dergi vardı: Conan. 80'li yılların başında Conan'ın satışı yüz bini buluyordu. İtalyanlar'dan ise Atlantis ve Alaska okur bulabildi. Bugün her ikisinin de hatırı sayılır bir hayran kitlesi hala var. Bu yıllar içinde Süpermen, Örümcek Adam, Hulk gibi süperkahraman çizgi romanları yayımlandı. Conan gibi Amerikan çizgi romanları olan bu kahramanlar geniş okur kitlesi bulamadı ama İngilizce bilen çoğunluk kentli gençler arasında fanatikleri oluştu. Türkiye'de yapılan siyah-beyaz ve özensiz baskıdan uzaklaşan bu kitle, ithal edilen orjinal dergilere yöneldi.
YERLİ KAHRAMANLAR
Çizgi roman tanımlanırken her zaman sinema sanatı ile benzerlikler kurulur: Her ikisinde de senaryo, 'casting' çalışması (sayfa komşumuz Haldun Sevel'in tiplemelerini gerçek yüzlerden yaptığı bilinir ya da Ken Parker'ın tipi yaratılırken Robert Redford'dan yararlanılmıştır), karelerin kamera bakışıyla çizilmesi, devamlılığı olması gibi... Ama benzerlikleri sadece yapısal alanda kalmaz, kurumsal olarak da birbirlerine geçişirler. Çizgi roman sinemayı, sinema çizgi romanı besler. Bir ülkenin sinema sektörü gelişmişse, çizgi romanı da gelişmiş, sanayi olabilmiştir.
Türkiye'de 1962'lerde çizgi roman üretmeye başlayan bir kuşak var ki; bu dönemde yeşeren çalışmalar geniş okur kitlesi bulmuştu. Suat Yalaz'ın 1959'da yayınlanmaya başlayan 'Karaoğlan'ı büyük başarı kazanınca tarihi kahraman tipleri dönemi başlamıştı. 1960'larda Yücel Köksal ve Metin Ünlüaykaç 'Akbulut Kaan'ı, Burhaneddin Şener 'Bahadır'ı, 1970'lerde Sezgin Burak 'Tarkan'ı, Ayhan Başoğlu 'Malkoçoğlu'nu, Rahmi ve Abdullah Turan 'Karamurat'ı çizdi. 70'lerde tarihi kahramanlar o kadar popüler oldular ki sinema filmleri yapıldı. Ama nasıl Yeşilçam sektörleşme savaşımında yenik düştüyse, çizgi roman da piyasaya yenildi.
Aynı dönemde Turhan Selçuk Milliyet gazetesinde 'Abdülcanbaz'ı çizmeye başlar (1957). Selçuk'un çizgi roman anlayışında edebi anlatımı grafik sanat ile birleştirme çabası hakimdir. Kendisini, kendi deyimi ile 'yozlaşmış' çizgi roman anlayışından uzak tutar. Abdülcanbaz uzun süre gazete tefrikası olarak yayımlanır, 1970'lerde albüm olarak basılır.
1980'li yıllarda yerli çizgi roman ayrı dergiler olarak üretilmez olur. Bu dönemde sadece Ali Recan'ın 1976 yılında yayımlamaya başladığı 'Yüzbaşı Volkan'ı çeşitli aralıklarla yaşamını sürdürür. Bu on yılın asıl gelişimi haftalık mizah dergilerinde uzun öyküleri tefrika edilen genç çizgi romancılardır. Üç aşağı beş yukarı aynı kuşaktan olan Engin Ergönültaş, Suat Gönülay, Kemal Aratan, Kenan Yarar, Galip Tekin, İlban Ertem ve 90'lı yıllarda yayımlanmaya başlayan 'Lemanyak' çizgisi yerli çizgi romanın üreticileridir. Abdülcanbaz gibi bu genç kuşak da tefrika çalışmalarını albümleştirirken; Lemanyak, daha önce Joker ve RR gibi denemelerle oluşturulmaya çalışılan çizgi roman dergisi olarak yaşamını sürdürüyor.
Okur yeniliklere açık değil
Milliyet grubunda yer alan AD Yayıncılık, çizgi roman yayımlamaya 1996 Martı'nda Dylan Dog ile başladı. Dylan Dog bir İtalyan çizgi romanı. Bugün İtalya'da en çok satan kahramanlardan. Arkasından yine İtalyan olan Martin Mystere, Zagor, Nathan Never ve Tex geldi. Dylan Dog ve Nathan Never okuyucuya yabancı kahramanlardı. Diğerleri ise daha önce denenmişti, okur kitlesi hazırdı. Çizgi roman dizisinin editörü Ege Görgün, Nathan Never ve Dylan Dog dizilerini sona erdirmeleri üzerine Zagor'un 18. sayısında bir yazı kaleme aldı. Görgün, Ahmet Kocaoğlu'nun tersine çizgi roman yayıncılığının tükenişinde okurun rolü olduğu görüşünde:
‘‘Bana ulaşan okuyucu telefon ve mektuplarından edindiğim izlenimler, okurlarımız hakkında bazı fikirler yürütmemi sağlamıştı. Nathan Never ve Dylan Dog dizilerinin başarısızlığı ne yazık ki, yürüttüğüm fikirlerin gerçeklikten pek uzak olmadığını kanıtladı:
1) Türk çizgi roman okuru muhafazakardır, yeniliklere açık değildir.
2) Türk çizgiroman okuru çizgi romanın değil, çizgi roman kahramanlarının müptelasıdır.
3) Türk çizgi roman okuru iyi bir sinema izleyicisi ve yazın takipcisi değildir. Ki bu sanat dalları çizgi roman sanatıyla doğrudan bağlantılıdır.’’
Çocuğunuz çok hayalperest!
‘‘İlkokulda haylazdım. Derste sürekli Volkan, Zagor, Mister No okuyordum... Derken bir gün öğretmenime yakalandım. Allahtan elimde Robin Hood romanı vardı. Allahtan diyorum çünkü elimde bir çizgi roman (pardon Teksas-Tommiks) yakalasa vay bana! Tokadı kodu mu fakir sümüğü gibi yapıştırırdı. Yine de kafama anahtarlığıyla iki üç defa vurup ‘Salak' dedi. Sonra annemi çağırıp ‘Hanımefendi, çocuğunuz çok hayalperest, tehlikeli olabilir' türünden şeyler söylemiş.’’
Bu satırlar Levent Cantek'in 'Türkiye'de Çizgi Roman' adlı kitabının önsözünden. Çizgi romanın çocukların ahlakını bozduğuna, şiddete alıştırdığına, çizgi roman okuyan öğrencinin adam olmayacağına bundan daha iyi yanıt olamaz. Cantek Bilkent Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü mezunu ve halen Gazi Üniversitesi İletişim Fakültesi'nde öğretim görevlisi. Hala çizgi roman okuyor, çizgi roman üzerine yazılar yazıyor.
Bir çizgi roman direnişçisi
1992 yılında Ahmet Kocaoğlu 'Büyük Mavi Yayıncılık' adlı bir şirket kuruyor ve Batman'i basmaya başlıyor. Daha sonra 1 Numara Yayıncılık'ta Batman, Süperman, Örümcek Adam ve X-Men'i hazırlıyor. Dokuz sayı sonra dergilerin yayını kesilince Kocaoğlu, kendi yayınevini kuruyor: Arkabahçe Yayıncılık. Örümcek Adam'ın yeni sayılarının yayın hakkını da satın alıyor.
Sahibi olduğu ‘Gerekli Şeyler'de bunları satıyor, ama birer tane de koleksiyonuna katıyor. Çizgi romana ilginin azalmasını, yerli yayıncıların çağa ayak uyduramamasına bağlıyor: ‘‘Her iş değişti. Ama onlar aynı kaldılar. Zaten iki firma vardı. Biri gidince boşluk doldurulmadı. Yeni bir soluk gelmedi. Ben İtalyanlar'ı da severim ama tüm dünyada Amerikan çizgi romanı hakim, Türkiye'de kötü baskılı İtalyanlar basılıyordu, üstelik temcit pilavı gibi tekrar tekrar.’’ Çizgi roman yayıncılığındaki hatalara kendisininkileri de dahil ediyor.
Okurdan yana ise hiç kaygısı yok. Örneğin, Örümcek Adam'ı çıkardığında, gençten bir çocuk gelmiş, üç tane satın aldığını söylemiş. Kocaoğlu koleksiyon sorunca, aldığı yanıt çok ilginç: ‘‘Hayır. Destek olsun, kapanmasın diye'.