OluÅŸturulma Tarihi: Ocak 24, 2001 00:00
YAŞASIN!80'LER GERİ GELİYOR... Adettendir, ağzı laf yapan, eli kalem tutan herkes ilkgençliğine dair özlemini anlatmak ister... Genellikle "biz sizin yaşınızdayken..." cümlesiyle başlayan monologlar, dinleyene bıkkınlık, sıkkınlık, baygınlık verir... Gelişme cümleleri "biz ana-babamızın yanında sigara içmezdik"ten, "bizim politik bir kimliğimiz vardı"ya uzanan oldukça kapsamlı bir içtimaî ve siyasî hayat panoraması çizer... Genelde herkes kendi devrinin bir öncekinden ve şimdikinden daha iyi olduğu konusunda hemfikirdir... Yaş ortalaması, muhabbetin gidişatı ya da alkol tüketimine paralel olarak, eski aşklar, ulaşım, siyaset ve siyasiler, yenice, gelincik, yenibahar sigaraları, muhtelif modellerde Impala, Chevrolet gibi arabalar, talihlilerin 70 cent bularak çıktığı yurtdışı seyahatleri, ve sair anılar sürekli "neo-nostaljik" bir gündem yaratır... Tabiatiyle bu durum biz otuzlarına yeni varmışlarda hem bir tür hayıflanma hem de artık biz de olduk tarzında bir palazlanma yaklaşımına sebep olabilir... İşbu yazı da başlığından ve girişinden anlaşılacağı üzere bu tarz duyguları -daha ziyade özlemleri ve yansımalarını- ifade etmek için yazılmaktadırlar... Son zamanlarda sık karşımıza çıkan hemen her üründe o güzelim 80'lerin izdüşümleri var. Reklamlarda, müzikte, video kliplerde, giyim tarzında... İnanması zor ama bir zamanlar generation x, kayıp kuşak olarak tanımlanan bizler -ki durum ülkemizde ihtilal münasebetiyle daha da vahimdi, ürettiklerimizle eski tarzımızı yeni bir şekle taşıyoruz... Hatırlayın, biz okullarda "devrim" yerine inkılap" tarihi okuyan ilk kuşaktık... Günümüzün "techno/ambient/house" müzik türleri bizim çocukluğumuzda synthesizer'ı keşfeden Alan Parsons ve BBC ekibinin ürünü... Televizyonda da durum pek farklı değil, izlerken göze hoş gelsin diye araya serpiştirilen yıldız, kalp gibi geçişlerde o dönemden kalma, Sanki Madonna'nın 2000 yılı albümünün ilk klibi de... Sokaklarda bir zamanlar Depeche Mode tayfasının yaptığı gibi botlarının üstüne kot pantalon paçalarını kıvıran kızlı erkekli çocuklar var... Hele bu yaz çıkan Power Hits toplamasındaki radyoların cılkını çıkarttığı John the Whistler'ın "I'm in love..." nakaratlı şarkısı? Duyduğumda ilk tepkim ben nasıl bu şarkıyı bilmiyorum olmuştu... Çok üstlerine gitmek istemiyorum ama bizden bir onyıl sonra doğanlar gerçekten şanslılar... Şimdi MTV'de, internette moda deyimle "real time" olarak ulaştıkları müziği, biz dandik kasetlerde bulmak için aylarca arardık... -Blam, Galaxy, Relax serileri rahmet istediler... Bir de şu uzun saç mevzuu var... Hatırlıyorum da 92'de Galata Köprüsü yandığında biz bir avuç insan sudan çıkmış
balık gibi gidecek yersiz kalmıştık... O zamanlar şimdiki gibi adım başı rock bar yoktu... Kemancı, Gitar, Hayal Kahvesi gibi mekanlar açılana kadar "Nereye gidelim?" sorusunun cevabı boş bakmaktı... Taksim'e gelen ilk uzun saçlılar olarak, sırasıyla esnaf, lümpen gençlik ve "tahtacı timi"yle ilginç ilişkilerimiz oldu. Ortam şimdi rahat, ortalama bir milyon uzun saçlı var ve artık bizim saçlarımız kısa...Herşeye rağmen, inanılmaz güzellikler de vardı... Şimdi kulağımın kaldırmadığı, Nirvana ve Guns 'n Roses'ın en iyi albümleri o dönemde çıktı... Bu günlerde kimse Alan Parsons'u, Kitaro'yu -şu çocukluğumuzun TRT1'in ilk renkli yayın döneminden kalma "İpekyolu" belgeselinin jenerik müziğini yapan adam- pek bilmiyor… "Bıyıklı" İzzet Öz'ün "Teleskop" programını, Aykut Sporel'i, Ömer Karacan'ı, Sezen Cumhur Önal'ın "çukulata renkli" kadınlarla dolu dünyasını da... Lise son okumaktayken aşık olup Sezen Aksu'nun '88 albümünü dinleyememenin de ciddi bir "yazık" hali olduğunu düşünüyorum. Şimdinin "sitcom" komedileri de hikaye…Biz her akşam ana
haber bültenlerinde "netekim" show izliyorduk... Takıntılarıma raÄŸmen ümitliyim. Ä°nsanlık doÄŸru yolda, 80'lerde büyüyenler bir yerlere geldikçe herÅŸey daha da iyi olacak. Kayıp kuÅŸak, kayıplarını kazanca çevirmeyi iyi öğrendi. En azından Sinclair Spectrum ya da Commodore 64'le büyümemize raÄŸmen Windows olayını çözdük. Belli bir jargonumuz ve bakış açımız var. Bir dönem bir müzik televizyonunun kreatif direktörlüğünü yaparken ÅŸarkı isimleri için kuÅŸaklar hazırlamıştım. Boya lekelerinin üstüne döküldüğü parlak metalik ÅŸeritler... Felsefe 70'lerin pop-art akımını yenibin yılın teknolojik açılımlarıyla birleÅŸtirmekti. Biz yaÅŸlardakilerin gündelik yaÅŸantısında olduÄŸu gibi... BaÅŸlarken de söylemiÅŸtim, eskilere kızsak da biz de yaÅŸlanıyoruz. Hayat hergün bizi biraz daha geveze yapıyor -ya da anlatacaklarımız çoÄŸalıyor diyelim... Ezcümle 80'ler dönüyor, daha üretken ve daha kapsamlı olarak. Genç kalarak yaÅŸlanmayı becermek de bizim kayıp kuÅŸağın becerisi olacak! Siz bilmezsiniz, "Biz gençken neler yapardık..." Kaan VOLKAN- 24 Ocak 2001, ÇarÅŸamba Â
button