Güncelleme Tarihi:
O gün okula gitmediler. Niyetleri kapruz dikmekti. Ama ecel iki kızkardeşten birini babalarının kullandığı traktörde yakaladı.
ÜMMÜHAN ve Havva Tingiş, Serik İlçesi'nin Karaburun Köyü'nde oturuyordu. Ümmühan 9 Havva ise 8 yaşındaydı. Okuyup öğretmen olmak için her gün taşımalı eğitimle kilometrelerce yol giderek Burmacıhan İlköğretim Okulu'nda okuyorlardı. Biri 3 diğeri ise 4. sınıfa gidiyordu. Okulda da başarılıydılar. Hem öğretmenleri hem de arkadaşları onları seviyordu. Babaları Mustafa Tingiş, Serik Küçük Sanayi Sitesi içinde traktör tamirciliği yaparak geçimini sağlıyordu. Traktör onun için bir geçim kaynağı, ekmek parasıydı. Fakat bir gün hayatını karartacağını bilmiyordu. Kızlarını her sabah okula anneleri Esma Hanım yolcu ediyordu. Önlüklerin bembeyaz yakaları anne tarafından iliklenmeden önce kahvaltı yapılırdı. Kendi hallerinde bir aileydiler. Çocuklar okula gittikten sonra baba Mustafa çıkardı yola. Yanık yağdan oluşan siyahlar ellerinden hiç çıkmazdı. Ne kadar yıkasa da ellerine sinmiş o karalar dururdu. Kolay değildi traktör tamir etmek. Ağır işçilik isterdi. Mustafa için traktör demek ekmek demekti. Tamirinden iyi anladığı traktörden kendisin de vardı. İşe gidip gelirken veya tarlada kullandığı traktörüne gözü gibi bakardı.
KARPUZ EKECEKLERDİ
Eşi Esma Tingiş'e ait bir tarlaları vardı. Daha doğrusu kayınpederin tarlası. Ekim zamanı gelmişTİ. Tarlaya karpuz dikmeye karar verdiler. Biraz da büyükçeydi tarla. İki kişi başedemezlerdi o kocaman tarlayla. Haftasonu yapacaklardı ekimi ama bilinmeyen bir nedenle daha sonradan karar değiştirerek haftaiçine aldılar. Bir gün kızlarını okula göndermeyecekler ve karpuz dikmeye gideceklerdi. Ekmek parası için alınteri gerekiyordu. Çalışmadan kimse onlara para vermiyordu. Karar verildi. Tarlaya gidilecekti. Çocuklar o gün biraz buruk da olsa anne ve babalarına yardım için bu isteğe boyun eğdiler... Ertesi gün sabah erkenden kalkıldı. Anne Esma Hanım tarlada yiyecekleri azıkları hazırlarken baba tarlayı sulamak için traktörün arkasına su tankerini taktı. Çocuklar da kendilerini tarlaya göre hazırlamaya başladılar. Okul ayakkabılarını çıkartıp lastik ayakkabıları giydiler. Kahvaltıdan sonra yola çıkmak için son kontroller yapıldı.
LANETLİ YOLCULUK
Evde Esra ve Mustafa yolluklarını alırken Ümmühan da kardesi Havva ile traktörde bir oraya bir buraya zıplayarak oyun oynuyordu. Son oyununu oynadığını bilmeden kardeşiyle eğlenmeye çalışıyordu. Baba Mustafa geldi ve büyük bir gürültüyle traktörü çalıştırdı ama daha sonra çalıştırdığına lanet edeceğini bilmeden. Lastik üstüne anne Esma bindi. Kızlar ise traktörle römorkün arasında yolculuğu tamamlamayı planlıyordu. Yolculuk kısaydı ama zorlu geçecekti. Tarlaya doğru ilerlerken acı son da yavaş yavaş geliyordu. Traktörün ani bir hareki sonucu baba arkadan gelen bir feryat duydu. Anne arkasına döndüğünde kızlarının oturdukları yerde olmadığını gördü. Traktörün arkasından düşen kızlardan Ümmühan Tingiş 1 ton su yüklü romörkün altında kalmış diğer kızı ise tankere çarparak yolun kenarına fırlamıştı. Acı bir fren sesi geldi traktörden. Mustafa ve Esma şaşkınlıklarının üzerlerinden atamadan traktörden atladılar ve kızlarının yanına geldiler.
TARLA YERİNE HASTANE
Ümmühan'ın durumunun kötü olduğu her halinden belli oluyordu. Havva ise duyduğu acıdan dolayı ağlıyordu. Hemen traktörünün yönünü Serik'e doğru çeviren baba Mustafa Tingiş kızaları traktöre alarak hastaneye doğru yol aldı. Fakat artık Ümmühan için çok geçti. Küçük kızın kalbi daha fazla dayanamadı. Küçük kızın yüzünde bir beyazlık kendini gösterdi. Anne arada bir kızını kontrol ediyor ve ağlayarak ‘‘Ne olur kızım, dayan biraz. Sakın ölme’’ diye feryat ediyordu. Geniş arazide yankılanan bu acı ses yürekleri parçalıyordu ama kimse yoktu yakınlarda... Hastaneye daha gelmeden Ümmühan gözlerini hayata yumdu. Havva ise çektiği acıdan dolayı artık ağlayamıyordu bile. Doktor acı haberi beş dakika sonra verdi. ‘‘Başınız sağolsun beyefendi.’’ Mustafa olduğu yere yığıldı ve ‘‘Peki Havva?’’ diye sordu. Onun durumunun iyi olması bile acısını hafifletmedi. Gözyaşları sel olmuştu. Anne ve baba ancak sakinleştirici iğne ile susturulabildi. Kara haber ulaştığında kızların okuluna da bir ölüm sessizliği hakim oldu. Ertesi gün Ümmühan'ın oturduğu sıra arkadaşları tarafından çiçeklerle süslendi. Havva ise hayati tehlikeyi atlattı. Eğer çocuklar o gün okula gitseydi bunlar olur muydu? Belki olmazdı ama kader...