Güncelleme Tarihi:
Kızımı istiyorum
Evlenme vaadiyle kaçırıldıktan sonra bir daha kendisine gösterilmeyen kızı için çalmadık kapı bırakmayan acılı anne savcılığa başvurarak yardım istedi.
SEBAHAT Karaoğuz, yaklaşık 7 yıl önce eşi Bahri beyle Antalya'ya yerleştiğinde, bu alabildiğine sıcak ama bir o kadar da güzel kentte mutlu bir yaşam süreceğini düşünüyordu. Bahri bey berberlik yapıyor, Sebahat hanım da 11 yaşındaki biricik kızı Ajda ile ilgileniyordu. Kızı her şeyiydi onun. Çocukluktan genç kızlığa doğru hızla ilerleyen Ajda'yı gözünden bile sakınan genç kadın, günden güne serpilip büyüyen kızının ilerde kendisi gibi mutlu bir yuva kurmasını hayal ediyordu. Ajda ilkokulu bitirdikten sonra okumamış ancak bir süre sonra Tömer'de ingilizce kurslarına gitmeye başlamıştı. Bu arada, Sebahat hanım bir kız çocuğu daha dünyaya getirdi. Şükriye adını verdikleri bebek, ailenin mutluluğunu bir kat daha artırmıştı. Ajda, bir yandan ingilizce kurslarına devam ederken, bir yandan da minik kardeşinin bakımında annesine yardımcı oluyordu.
AJDA'NIN BÜYÜK SEVİNCİ
Günler ayları, aylar yılları kovalıyor ve Karaoğuz ailesi mutlu bir yaşam sürüyordu. Geçen zaman içerisinde Ajda bilgisayara da merak salmıştı. Annesine, ‘‘Çalışma hayatına girdiğim zaman yabancı dilin yanısıra bilgisayar da büyük avantaj sağlar’’ diyordu. Bir gün kurs dönüşü evde kullanılmaya hazır bir bilgisayarla karşılaştığında dünyalar onun olmuştu. Bahri bey, biraz sıkışsa da kızının bu özlemini gidermişti. Artık Ajda'nın hayatında, ingilizce kursu, bilgisayarı ve kardeşi Şükriye vardı. 1998 yılı yaz sezonu başında Karaoğuz ailesi, Pınarlı Beldesi'ne taşındı. Yaşamlarının bundan sonraki bölümünü bu şirin beldede geçirmeyi planlıyorlardı.
Ailenin en küçük bireyi Şükriye 4 yaşına girmiş, Ajda ise 16 yaşında güzel bir kız olmuştu. Pınarlı'da market işleten Hüseyin Çoban, bir kez annesiyle alışveriş sırasında gördüğü Ajda'ya aşık oldu. Genç adam, giderek tutkuya dönüşen aşkına karşılık alabilmek için Ajda ile konuşmayı denemiş ancak başarılı olamamıştı. Derken onu uzaktan uzağa izlemeye başladı.
KABUS GÜNLERİ
Bir gün bir akrabaları rahatsızlanıp Antalya'daki İnterhospıtal Hastanesi'ne kaldırılınca, Sebahat hanım Ajda'yı refakatçi olarak yanına gönderdi. İşte Karaoğuz ailesi için kabus günleri bu tarihten sonra başladı. Hastaneden gelen bir haber Sebahat hanımın dünyasını kararttı. Canından çok sevdiği, herkesten, her şeyden sakındığı biricik kızı ansızın ortadan kaybolmuştu. Genç kıza ne olduğunu kimse bilmiyordu. Ailenin başvurusu üzerine araştırma başlatan polis, genç kızın hastane önünden bir taksiye zorla bindirilip kaçırıldığını tesbit etti. Çılgına dönen genç kadın eşi ve küçük kızı Şükriye ile birlikte soluğu savcılıkta aldı. Savcılık, ailenin Pınarlı Beldesi'nde oturduğunu gözönüne alarak olayı Aksu Jandarması'na havale etti. Olaya el koyan Aksu Jandarma ekipleri, kısa bir süre sonra Ajda'nın market işletmecisi Hüseyin Çoban tarafından evlenme amacıyla kaçırıldığını belirledi.
Jandarma yetkilileri, evlilik amacı güdüldüğü için iki aile arasında aracı olmak istedi. Ancak Sebahat hanım damat adayı hakkında olumsuz bilgiler edinmişti.
Hüseyin Çoban'ın daha önce de bir evlilik yaptığını ve ilk eşinin dayak yüzünden evden kaçtığını öğrenmiş ve aynı akibetin kendi kızının başına da gelebileceğini düşünmüştü. Bu yüzden evliliğe şiddetle karşı çıkıyor ve Hüseyin Çoban'dan davacı oluyordu. Jandarma yetkililerinin günlerce süren ısrarları sonucu genç kadın, ‘‘Ancak bir şartla kabul ederim’’ deyince, iki aile biraraya geldi. Sebahat hanım biricik kızının geleceğini teminat altına almak düşüncesiyle, (20 yaşına geldiğinde kızına devretmek üzere) kendi adına bir daire alınmasını istedi. Çoban ailesi bu isteği kabul edip daireyi alınca iki genç yapılan bir düğünle evlendi.
ANNEYİ TARTAKLADILAR
Sebahat hanım, kızının geleceğini bir nebze de olsa teminat altına aldığını düşünüyor ancak yine de içindeki huzursuzluktan kurtulamıyordu. Kötü bir şeyler olacakmış hissi sürekli olarak onu rahatsız ediyor ve kimi geceler kabus görerek ter içinde uyanıyordu. Düğünün üzerinden daha bir hafta geçmemişti ki, genç kadının endişesinde ne kadar haklı olduğu ortaya çıktı. Damadı ve bazı akrabaları evine gelerek, ‘‘Dairenin tapusunu hemen bize vereceksin’’ dediler. Sebahat hanım kabul etmeyince de ‘‘O halde kızının yüzünü biraz zor görürsün’’ deyip tehditler savurarak gittiler.
Bu olayın ardından Karaoğuz ailesi için azap günleri başladı. Bir süre sonra eşi ve küçük kızı Şükriye ile Ajda'nın evine giden genç kadın burada da türlü hakaret ve
küfürle karşılaştı. Damadının akrabaları tarafından tartaklanan Sebahat hanımı eşi Bahri bey güçlükle kurtarıp dışarı kaçırırken, minik Şükriye evde kaldı. Annesine yapılan saldırıyı korku dolu gözlerle izleyen Şükriye yaklaşık 1 saat sonra ablası Ajda tarafından evden çıkarılarak annesine teslim edildi.
Artık iş kaba kuvvete dökülmüştü. Sebahat hanım hemen hemen hergün kızının dövüldüğü, işkence gördüğü ve ağır işlerde çalıştırıldığı yolunda haberler alıyordu. Savcılık ve jandarma arasında mekik dokuyan gözü yaşlı anne ‘‘Kızımı istiyorum’’ diye haykırıyor ancak bir sonuca ulaşamıyordu. Derken evine gelen bir mahkeme celbi, genç kadını biraz daha hüzne boğdu. Kızı tarafından sözkonusu dairenin geri alınması için aleyhinde dava açılmıştı.
HASRET ATEŞİ
Antalya 3'üncü Asliye Hukuk Mahkemesi'ndeki davanın ilk duruşmasında kızının bu işe zorlandığını öne süren Sebahat hanım, burada da yine damadının akrabaları tarafından tehdit edildi. Halen devam eden davanın nasıl sonuçlanacağı bilinmiyor ancak bilinen bir gerçek var ki o da, Sebahat hanımın içini kor gibi yakan hasret ateşi..Genç kadın adaletin mutlaka tecelli edeceğine olan inancını dile getirirken, ‘‘Allahım kimseye evlat acısı çektirmesin. Binbir özenle büyüttüğüm yavrumu zorla elimden aldılar ve kimse bir şey yapamıyor’’ diyerek gözyaşı döküyor.