Yaşamın İçinden

Güncelleme Tarihi:

Yaşamın İçinden
Oluşturulma Tarihi: Nisan 08, 2000 00:00

Haberin Devamı

O’na mutluluk yasaktı

Doktor Fatih Yakıt, ilk eşi Ayten Yakıt'ı 5 yıl önce kalp yetmezliği nedeniyle kaybettikten sonra, mutluğu ikinci eşi Gül'le yeniden bulmuştu. Ancak bu kez kendisi karaciğer yetmezliğine yenik düştü.

DAHA ilkokula giderken, evde büyükleri, 'Büyüyünce ne olacaksın?' diye sordukları zaman, 'Doktor olacağım' diyordu Fatih Yakıt. İlköğretim ve liseyi bitirdikten sonra da, dediğini yapacaktı. Girdiği üniversite sınavından başarı ile çıkmış ve doktor olmaya hak kazanmıştı.

Tıp Fakültesi'ni bitirdikten sonra, görev için Antalya'ya gönderildi. 'Hay hay. Memleketimin her köşesinde görev yaparım' dedi. Daha ne isteyebilirdi ki. Antalya gibi güzel bir kent daha var mıydı dünya üzerinde.

Antalya İl Sağlık Müdürlüğü bünyesinde çalışmaya başladı. Gel zaman git zaman derken, yolda sürekli karşılaştığı güzel bir kız dikkatini çekmeye başladı. Bir gün cesaret edip kıza adını soracaktı ama ne zaman?

Cesaretini topladı ve kızın yanına yaklaştı. 'Pardon' diye başlayıp uzun zamandır içinde biriktirdiklerini söyledi. Bu konuşma, ileride evlilikle bitecek büyük bir aşkın ilk sözleri oldu.

BİZ EVLENİYORUZ

Asım Cula İlköğretim Okulu'nda öğretmen olan Ayten'le Fatih'in aşkı, giderek alevleniyor ve her ikisinin de gözlerinden mutluluk okunuyordu. Bir süre sonra, ilişkilerine bir isim koymaya karar verdiler ve aile büyüklerine, ‘‘Biz evleniyoruz’’ dediler.

Aile arasında yapılan bir nikahtan sonra, Yakıt çifti, mutlu bir geleceğe doğru yelken açtılar. Fatih, Aksu Sağlık Ocağı'ndaki işine giderken, Ayten, okulda çocukları eğitmekle meşguldü.

Bu arada Fatih, çocukluğundan beri ilgi duyduğu satrancın Antalya'da gelişmesi için bir şeyler yapmak istiyordu. Bu yüzden, bir satranç kulübü açmanın planlarını yapmaya başladı.

Bu düşünceyle de, Çallı Satranç Kulübü'nün ilk adımını atmış oldu. Bir kaç arkadaşıyla birlikte, yerini de ayarladıktan sonra, Çallı Satranç Kulübü resmi olarak faliyete geçti.

KALP YETMEZLİĞİ

Kulüpte, çocuklar, gençler ve satranca meraklı herkese, gereken ilgiyi gösteriyor ve satrancın Antalya'da yaygın hale getirilmesi için çaba gösteriyordu. Ayten de, okulda bazı sorunlar yaşıyor, fakat, kocasıyla beraber bunların üstesinden gelmesini biliyordu.

Bu sıralar, Ayten'in kalbinde bir rahatsızlık belirmişti. Arada bir ağrı giriyordu. Fatih de, bunu bildiği için, eşinin üzerine titriyor ve onun yorulmaması için elinden gelen kolaylığı gösteriyordu. Ne de olsa, eşi onun canı gibiydi. 'Ya ona bir şey olursa' düşüncesi zaman zaman onu kahrediyor, bunu düşünmek bile istemiyordu.

Fakat, sakınan göze çöp batar misali, bir gece, Ayten ansızın fenalaştı. Genç kadın, hastaneye kaldırılırken, yolda hayatını kaybetti. Teşhis, kalp yetmezliği sonucu ölümdü.

Eşinin ölümünden sonra, bir türlü yüzü gülmedi doktor Fatih'in. Şimdiye kadar bir çok insanın hayatını kurtarmasına karşın, eşine yardım edememişti. Sanki hayatla bir alakası kalmamıştı. O da ölmüştü bir anlamda, eşi Aytenle birlikte.

Yaptığı hiç bir şeyden zevk almıyordu. İşe bile gitmek istemiyordu. Eve geldiğinde ise kapıyı açan ve yüzünden gülüşü eksik olmayan Ayten'i göremiyordu bir türlü. Buna he kadar dayanırdı.

SATRANÇLA GELEN

Tek tesellisi olan satranç bile, artık ona cazip gelmiyordu. Bu yıllarca böyle devam etti. Yüzü hiç gülmediği gibi içi hep kan ağladı doktor Fatih'in. Ta ki eşinin ölümünden 5 yıl sonra, karşılaştığı o gülümsemeye kadar.

Çallı Satranç Kulübü'nden sonra, bir kulüp daha açmıştı Fatih. Adını da, Sağlık Spor Satranç Külübü olarak belirlemişti. İşte bu kulüpte rastladı kendisini tekrar hayata bağlayacak olan kadına. Adı Gül Ünal'dı. Hem doktor, hem de satranç tutkunuydu.

Acaba diye düşündü Fatih. Olabilir miydi? Bunca üzüntüden sonra, Gül Ünal, ona aradığı mutluluğu verebilir miydi? Bunu öğrenmenin tek bir yolu vardı: Denemek. Aralarında bir sıcaklık başladı. Beraber satranç oynuyorlar ve yaşamda ortak oldukları konuları tartışıyorlardı.

Yıllardan sonra ilk defa güldüğünü fark etti doktor Fatih. Bunun nedeni tabii ki Gül Ünal'dı. Bir zaman sonra, ikisi de ‘‘Evet işte aradığım bu’’ diyorlardı. Doktor çift, yeni bir evlilik için bundan bir yıl önce yola çıktılar.

TEDAVİLER YETERSİZ

Olabildiğince mutlu olmaya çalışıyorlardı. Hem doktordular, hem de satrançsever. Fakat bu mutlulukları, uzun sürmeyecekti. Lisanslı iki satranççı olan çift, arada bir, müsabakalara katılmak için, şehir dışına da çıkıyordu.

Satrançseverler arasında çok saygın bir isimleri vardı. Fakat bir satranç turnuvasında aniden rahatsızlanan Fatih, doktor olmasına rağmen, bunu fazla önemsemedi ve ‘‘geçer’’ dedi.

Fakat, yıllarca yaşadığı üzüntüden sonra, karaciğer yetmezliği başgöstermişti genç doktorda. Bir süre devam eden tedavilere artık cevap veremez oldu.

Nasıl Fatih, doktor olduğu halde Ayten'e yardım edemediyse, Gül de, eriyip giden Fatih'e birşey yapamamanın üzüntüsünü yaşıyordu. Herkes için sıradan bir gün, Gül'ün en acı günü oldu ve Fatih, savaştığı hastalığa, Akdeniz Üniversitesi'nde yenik düştü.

Bu bir kaderdi belki. Belki de acımasız kuralları olan hayat oyununun bir hamlesi.

Fatih, bu hayat oyununda şah-mat olmuştu. Geride kalan Gül ise, Fatih'in ülküsüne sahip çıkarak, satranç kulübünü geliştirmek için çalışmalarına başladı.

‘‘Çünkü Fatih böyle olmasını isterdi’’ diyor Gül ve ekliyor: ‘‘Her satranç tahtasının üstünde yeni bir oyun başlangıcında, Fatih'imin gülen gözlerini görüyorum.’’

Antalya Tabipler Odası da, her 14 Mart Tıp Bayramı'nda, Doktor Fatih Yakıt anısına bir satranç turnuvası düzenleyecek.

Doktor arkadaşları ise, ‘‘Fatih aramızda olmasa bile, hamleleri, satranç tahtalarının üzerinde geziniyor’’ diyorlar.

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!