Güncelleme Tarihi:
Kaza mıydı, yoksa...
Üç yaşındaki Azize Acar evlerinden 10 kilometre ilerde Düden Çayı'nın soğuk sularında ölü bulundu. Mahalleyi yasa boğan Azize'nin ölümüne ‘‘boğulma’’ dendi fakat annenin iddiaları, olayın üzerindeki sis perdesinin kalkmadığını gösteriyor.
HİCRAN Acar kocasını kaybettiğinde Azize'ye hamileydi. Kalp krizi sonucu ölen kocasının acısını iki ay sonra dünyaya gelen kızı biraz olsun dindirdi. Ona kocasının annesinin ismi olan Azize'yi uygun gördü. Kocası öldükten sonra ailesi ile birlikte Antalya'nın Erenköy Mahallesi'ne yerleşti. Acılarını unutmak için kendini ev işlerine verdi, kardeşlerine yardım etti, kızı Azize ile uğraştı. Arada bir kızınıda alıp evlerinin yakınındaki parka gidiyorlar ve saatlerce oyun oynuyorlardı. Aradan geçen süre içinde Azize üç yaşına gelmişti. Koşullar elverdiği ölçüdü yaşamlarını sürdürmeye çalışıyorlardı. Fakat kendilerini bekleyen süprizlerden habersizdiler. Birkaç gün sonra çıkacak olan yangın onlara ‘‘sudan’’ gelen bir acı yaşatacaktı.
EVLERİ YANDI
Durumları iyi olmadığı için oturdukları gecekondunun elektriğini yan komşularından alıyorlardı. Tek hat üzerine bu kadar çok tüketim, hattı sonunda iflas ettirdi. Elektrik kontağından çıkan bir kıvılcım evin alev almasına neden oldu. Çevreden yetişenler öncelikle evin içinde o saatlerde tek başına olan Azize'yi kurtardı. Ardından yangının söndürülmesi için çalışmalar başlatıldı. Bir yandan komşular, diğer yandan olay yerine gelen itfaiye ekipleri yangını söndürmek için çalışmalar yapıyorlardı. Tüm çabalara rağmen evin büyük bir bölümü yanarak oturulamaz hale gelmişti. Tek varlıkları olan ev artık külden bir yığın haline gelmişti. Küllerin arasından yükselen dumanlar aynı zamanda umutları da beraberinde alıp götürüyordu.
ARKADAŞINA SIĞINDI
Yangın sönmüş fakat ağır koku halen mahallenin üzerinde geziniyordu. Küllerin arasında dolaşan Hicran Acar hallerinden arta kalanları toplamaya çalışıyordu. Hicran'ın ardından da küçük Azize annesini takip ediyor ve küllerin arasında dolaşıyordu. Küllerin üzerindeki bu arayış akşam saatlerine kadar devam etti. Kurtarılabilen eşyalan evin önünde toplanıyor ve gidecekleri yeni yeri bekliyorlardı. Akşama kadar yapılan çalışma herkesi yorgun düşürmüştü. Hicran dertlendiği zaman ve konuşmaya ihtiyaç duydugu zaman soluğu hemen komşuları Arife Aktaş'ın yanında alıyordu. Bu kötü günlerinde ‘‘Bize yardım ederse Arife yardım eder’’ diyerek yine komşusunun yanına gitti. Üzeri simsiyah olmuş yorgunluktan ayakta duracak hali kalmamıştı. Arife de onlara gündüz yardım etmiş ve daha sonra yemek yapmak için evine dönmüştü. Hicran'ı kapıda simsiyah görünce ‘‘İlk önce bir yıkan daha sonra yemek yeriz’’ dedi.
YATAKTA BULUNAMADI
Azize her zaman olduğu gibi annesini takip ediyordu. Annesi ilk önce Azize'yi temizledi. Ardından kendisi duş aldı ve içeriye girdi. Bir süre oturduktan sonra uykusu gelen Azize oturduğu koltuğun üzerinde dalmıştı. Küçük kız rahatsız olmasın diye arka odaya götürüldü. Üzerine bir battaniye örtülerek rahat etmesi sağlandı. Bu arada Hicran'ın da uykusu gelmiş ve komşusuna ‘‘Ben de burada biraz uyuyayım’’ demişti. Hicran'ın da uykuya dalmasından sonra Arife Aktaş üzerini değiştirmek için Azize'nin olduğu odaya girdi. İlk önce ışığı yakmak istemedi. Fakat elbiselerini bulamayınca lambaya dokundu. Fakat Azize yatakta yoktu. ‘‘Acaba tuvalete mi gitti?’’ diye düşündü. Tuvalete baktı Azize'yi orada da göremedi. Evin altını üstüne getirdi. Fakat Azize'yi bulamadı. Hemen annesini uyandırdı ve ‘‘Azize yatakta yok sen nerede olduğunu biliyor musun?’’ dedi. Genç kadın hayretler içinde ‘‘Hayır ’’ diye cevap verdi.
SANKİ UÇMUŞTU
Evin içinde umut kesilince feryat figan iki kadın sokağa çıkarak küçük Azize'yi aramaya başladı. Kadınların feryadına toplanan komşularla birlikte tüm mahalle arandı. 10 dakika içinde kaybolan küçük kız sanki uçmuştu. Tüm aramalar fayda etmeyince herkes evlerine geri döndü. Hicran çıldıracaktı. Hemen soluğu karakolda aldı. Şikayette bulundu ve ertesi sabah elinde kızının fotoğrafı ile yine sokaklara döküldü. Bütün Antalya'da kızını arıyordu. Fakat ne çare... Aradan iki gün geçti ve bir kız çocuğunun cesedi bulundu Düden Çayı'nda. Olay genç kadına haber verildi ve teşhis için Antalya Devlet Hastanesi'ne çağrıldı. Üç gündür suyun içinde olduğu tahmin edilen küçük kızın cesedi tanınamayacak haldeydi. Fakat anne daha kapıdan içeri girer girmez yere kapaklandı ve ‘‘Azizem’’ diye bağırmaya başladı. Ardından odaya giren Hicran'ın ağabeyleri de durumun farkına vardılar ve kardeşlerini sakinleştirmeye çalıştılar.
ANNENİN İDDİASI
Tahminlere göre küçük Azize yatağırdan kalkmış ve yabancı bir evde olduğu için annesi aramak üzere dışarı çıkmıştı. Bu sırada evin yanından geçen su kanalının içine düşmüş ve akıntı ile birlikte 10 kilometre sürüklenmişti. Ertesi gün yapılan otopsi sonuçlarına göre küçük kızda darp ve tecavüz bulgularına rastlanmadı. Fakat annenin süpheleri farklıydı. Üç yaşında bir kız çocuğu demir sokak kapısını açtıktan sonra bu kapıyı tekrar kapatmayı düşünemezdi. Yatağa yatırıldıktan on dakika sonra odaya giren komşu çocuğu bulamamıştı. Anne Hicran Acar ısrarla olayın bir kaza olmadığını savunuyor. Belki de haklı fakat şimdilik elde olan bulgular olayın kaza olduğunu gösteriyor. Peki kapıyı kim kapattı? Şimdilik kaza olarak gözüken olayın üzerindeki sis perdesi henüz esrarını koruyor. Olay kaza mıydı, yoksa...