Yasalar işlerse namus cinayeti işleyen ‘şerefli’ olduğunu düşünmez

Güncelleme Tarihi:

Yasalar işlerse namus cinayeti işleyen ‘şerefli’ olduğunu düşünmez
Oluşturulma Tarihi: Eylül 04, 2004 00:42

AB Komisyonu bu ay ‘Türkiye İlerleme Raporu’nu yazacak. Rapor 6 Ekim’de açıklanacağı için TBMM, Ekim yerine 14 Eylül’de açılacak. Çünkü Türk Ceza Kanunu tasarısının son halini alması gerekiyor. Kadın derneklerinin bir araya gelerek oluşturduğu TCK Kadın Platformu, tasarının bu haliyle özellikle kadın hakları ve ayrımcılık konularında AB’nin taleplerinin gerisinde kaldığını söylüyor.

Kadın hareketinin önemli isimlerinden Avukat Vildan Yirmibeşoğlu uzun yıllar ‘Doğuda’ yaşamış, kadınlarla ilgili çalışmalar yapmış bir isim. Üç yıldır İstanbul Valiliği’ne bağlı İnsan Hakları İl Masası’nın başkanlığını yapıyor. Yirmibeşoğlu ile kadınların TCK taleplerini ve İstanbul Valiliği’nde yapılan ilginç çalışmaları konuştuk.

Türk Ceza Kanunu’yla (TCK) ilgili TBMM oturumları 14 Eylül’de başlıyor. AB’nin, yargı, dini azınlıklar, kötü muamele, köye dönüş ve kadın hakları konusunda yapılmasını istediği düzenlemeler var. Yaklaşık bir yıldır Meclis alt komisyonlarında süren TCK görüşmelerinde sivil toplum kuruluşlarında örgütlenen kadınlar seslerini duyurmayı başardı. Gelinen noktada başarıya ulaşamadıkları beş konuda gerekli düzenlemelerin yapılmasını istiyorlar:

Bekáret testlerinin (tamamen) yasaklanması,

15-18 yaş arası gençlerin rızaya dayalı cinsel ilişkilerine getirilen yaptırımların kaldırılması,

‘Müstehcenlik’ maddesindeki ifade özgürlüğünü kısıtlayıcı ifadelerin kaldırılması,

‘Ayrımcılık’ maddesine ‘cinsel yönelim’ ifadesinin tekrar eklenmesi,

‘Nitelikli adam öldürme’ maddesine alınan ‘töre saiki’ ifadesinin ‘namus saiki’ olarak değiştirilmesi.

Avukat Vildan Yirmibeşoğlu, töre ve namus cinayetlerinin çok sık görüldüğü Doğu Anadolu’da 13 yılını geçirmiş, yörenin kültürünü yakından tanıyan biri... Aynı zamanda kadın hareketinin öncülerinden.

Gaziantep Belediyesi Hukuk Daire Başkanı olarak görev yapmış. Belediye bünyesinde kadın hakları danışma merkezi oluşturmuş. Her hafta kadınlara yönelik halk günleri düzenlemiş. Namus cinayetleriyle ilgili bir anket yapmış.

2001’den beri İstanbul Valiliği’ne bağlı İnsan Hakları İl Kurulu’nda hem kamu hukukçusu hem de İnsan Hakları İl Masası Başkanı olarak görev yapıyor. İnsan hakları ihlalleri ile ilgili İnsan Hakları İl Masası’na yapılan başvuruları değerlendiriyor, sonuca bağlıyor.

AMAÇ BİLİNCİ GELİŞTİRMEK

İnsan Hakları İl Kurulları 2001 başından bu yana bütün illerde valilikler, ilçelerde ise kaymakamlıklar bünyesinde faaliyet gösteriyor. Bu kurulların amacı toplumda insan hakları bilincini geliştirmek, insan haklarını korumak ve ihlal iddialarını incelemek. Kurullara illerde valiler ya da vali yardımcıları, ilçelerde ise kaymakamlar başkanlık ediyor.

Yirmibeşoğlu’yla TCK’dan İnsan Hakları İl Masası’ndaki görevine, töre cinayetlerinden siyasete kadar konuştuk.

İnsan Hakları İl Masası’na ne gibi başvurular geliyor?

- En fazla karşılaştığımız konular kamu görevlilerine yönelik şikayetler. Bunun içinde ağırlıklı olarak işkence ve kötü muamele, haksız gözaltı iddiaları var. Otopark ve inşaat mafyası iddiaları da oluyor. Ölüm tehditleri aldığını söyleyenler var. Saldırı, ifade özgürlüğünün engellenmesi, genelde İslam dini dışında ibadet özgürlüğünün engellenmesi, dernek kapatılması, gazete toplatma, başörtüsü ile eğitime devam etme, gecekondu yıkımı, tapu sorunları, çevre kirliliği, okul tuvaletlerinin sağlıksız olması, ensest gibi birçok konuda başvuru oluyor.

Başvurulardan sonra nasıl bir süreç işliyor?

- Önce bilgi ve belge toplama geliyor. Durumu hukuki mevzuat açısından inceliyoruz. İnsan Hakları İl Kurulu Toplantısı’nda konuyu ele alıyoruz. Müfettiş istenecek bir konuysa, acilen müfettiş gelip inceleme yapıyor ve yapılan tespit ilgili kurula sunuluyor. Bir ihlal varsa onu ortadan kaldırmaya yönelik hareketler oluyor.

SIĞINMA VE ÇOCUK EVİ

Valilik kadınlarla ilgili neler yapıyor?

- İl Sosyal Hizmetler Müdürlüğü’ne bağlı çalışan bir kadın sığınma evimiz var. İstanbul Valiliği Rotary Çocuk Evi’nde zaman zaman kadınlar da barınabiliyor. Tacize ve tecavüze uğrayan genç kızların rehabilitasyonu için evimiz var. Bir kadın sığınma evi daha bu yıl içinde bitirilmeye çalışılıyor.

Hükümetin AB konusundaki tavrını samimi buluyor musunuz?

- İçten olduklarına inanmak istiyorum. Devlet içinde bir yandan yenilikçiler, bir yandan statükocular var. Bazıları yenilikleri çok iyi özümsemişler ve ondan sonra gelen yeniliğe karşı direnç göstermiyorlar. Ama bizim gibi geleneklerine bağlı bir toplumu düşündüğünüzde değişmesi en zor konu kadın-erkek ilişkileri... Gelenekler töre ya da tabu haline gelmiş. Kadınlar hala kendi cinsel tercihlerini yaptıkları için öldürülüyor. Beş yılda 355 kişi bu nedenle cinayete kurban gitti. Bu kişilerin katilleri konusunda yapılan araştırmada yalnızca eğitimsizlerin değil, çok iyi eğitimli maddi durumu iyi kişilerin cinayet de işlediğini görüyoruz.

Siyasette kadın oranının yükselememesinde en büyük engel nedir?

- Kadın politikada var olmak için aile içinde işlerini paylaşabilmeli. Devletin kreş açması, çocukların bakımına destek olması lazım. Erkek; çocuk, ev, üst baş gibi konuları düşünmüyor. O ilerliyor, kadın geride kalıyor. Buna rağmen çaba sarf eden çok sayıda kadın var. Bunlar partiler içinde mücadele ediyorlar. Ama o mücadelede de karşımıza yine erkek dayanışması çıkıyor. Kadınlar listelerde en aşağılarda, seçilemeyecekleri yerlerde vitrin vazifesi görüyorlar. Eğer babasından, soyundan, sopundan gelen başka türlü gücü yoksa, kendisinden gelen bütün iyi vasıflar görülmez oluyor.

BM zehir zemberek rapor hazırladı

TCK tasarısı hakkında ne düşünüyorsunuz?

- İnsan haklarının ve kadın haklarının öğrenilmesi gereken olgular olduğunu düşünüyorum. Devletin kaymakamı ya da başka bir yöneticisinin bir insanın öldürülmeyi hak ettiğini düşünmemesi için devlet bunun tedbirini almak zorunda. Bu konuda Birleşmiş Milletler’in çeşitli birimleri ‘ne kadar ilerlediniz’ diye sorup duruyordu. TCK’dan istenen çıkmayınca, zehir zemberek bir rapor hazırlandı. ‘Siz Avrupa Birliği istiyorsunuz. Kopenhag Kriterleri’nin en önemlisi kadın-erkek eşitliği ve özgürlüğü... Ama bunun için sizin yaptıklarınız yeterli değil’ diyorlar.


En büyük direnç kadın konusunda


TCK tasarısı bu haliyle çıkarsa, AB gereklilikleri yerine getirilmiş olacak mı?

- AB’de farklı alanlardaki komisyonlar Türkiye’ye hesap soruyor. Konsoloslar, büyükelçiler muhatap oldukları yetkililere ‘namus cinayetleri konusunda, kadınlara yönelik şiddet konusunda ne yaptınız?’ diyor. Bizim devletimiz uluslararası sözleşmeleri onaylamış, kabul etmiş. Bunlara uymak zorunda. Kadınlara yönelik şiddetin önlenmesi için geleneklerin, törenin de bir bahane olamayacağını, insanın bedensel bütünlüğü, özgürlüğü olduğunu kabul etmek lazım. AB için en büyük direnç kadın konusunda gösteriliyor.

Kadınlara karşı tutumun değişmesinde yasaların rolü nedir?

- Devletin iradesini koyması, ‘ben şiddeti önlemek konusunda kararlıyım’ demesi çok önemli. Cinsiyet eşitsizliğini ortadan kaldırmak devletin görevi. Yasalar düzeltildiği zaman her şey hemen değişmeyecek ama vatandaş namus cinayeti işlediği zaman bunun ‘şerefli’ bir iş olduğunu düşünmeyecek. Hayatının mahvolacağını bilecek. Devlet bütün kurumlarıyla iradesini ortaya koymak zorunda.
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!