Güncelleme Tarihi:
Bergama'nın Yukarı Ada Köyü'nde düğün arifesinde, resmi nikah kıydığı nişanlısı 22 yaşındaki Sinan Demiroluk'u bırakıp amcasının oğlu 27 yaşındaki Erhan Başkurt'la kaçan, daha sonra ondan da vazgeçen 17 yaşındaki gelin Zümra Başkurt'un kararsızlığı, çok can yaktı. Başka çaresi olmadığı için koca ve baba evini terk edip ablasının evine yerleştiğini söyleyen Zümra Başkurt, yaşadıklarının tüm genç kızlara ve ailelerine ders olmasını istedi.
Yukarı Ada Köyü, yoksulluk ve işsizlikle boğuşan 350 nüfuslu bir dağ köyü. Ne yeterli toprak var, ne de para. Bergama'nın Balıkesir sınırındaki köyün halkı, geçimini dağ kestanesi toplayıp satarak, cıvardaki ovalarda yevmiyeli işçilik yaparak sağlıyor. Ama her şeye rağmen birkaç gün öncesine kadar, topraktan yapılma, tek göz odalı evlerinde ‘‘Dertsiz aşım, kaygısız başım’’ diyerek yaşayıp gidiyorlardı. Ama bir fettan gelinin yaptıkları, köye bomba gibi düştü. Şimdi bütün köylü, bu olayı konuşmakta...
KAÇIR BENİ ERHAN
Bergama'nın Yukarı Ada Köyü'nde filmlere konu olabilecek öykünün kahramanı Zümra Başkurt, Sinan Demiroluk ile nikah masasına oturdu. Nikahı da köyün muhtarı Mustafa Demiroluk kıydı. Ama Zümra, ailesinin istediğiyle değil, gönlünün istediğiyle evlenmek istiyordu. Kına gecesinde düğün dernek kuruldu. Herkes sıkıntılarını unutup bu mutlu günde biraz eğlenmek istiyordu. Ama Zümra için bütün bunlar bir kâbus gibiydi.
Birden kararını verdi Zümra ve soluğu, kendisini içten içe seven amcasının oğlu Erhan Başkurt'un yanında aldı. ‘‘Kaçır beni’’ dedi Erhan'a...
SENİ DE SEVMİYORUM
Şaşıran kuzen, yanaşmadı böyle bir teklife. Kırılmıştı Zümra'ya, nikahlandığı için. ‘‘Ben de sana vurgunum. Götürmezsen beni, kıyarım canıma’’ dedi fettan Zümra ve sonunda kandırdı amcasının oğlunu. Bir otomobille önce komşu Sarıcaoğlu Köyü'ne, ardından Balıkesir'e gittiler. 10 gün saklanmayı başardılar...
Ancak Zümra, bir gün eli eline değmeyen, ama kendisiyle evlenme hayalleri kuran Erhan'a açıverdi içini. ‘‘Ben, seni de sevmiyorum. Hem Zaten akrabayız, evlenemeyiz’’ dedi. Acı gerçek, bir şamar gibi çarptı yüzüne Erhan'ın. Tuzağa düşürüldüğünü anladı ama artık çok geçti. Zümra'nın önerisine kulak verdi ve onu jandarma karakoluna götürdü. Oradan da savcılığa.
Köyde ise iki aile birbirine küsmüştü. Herkes, Zümra'nın gerdeğe girmediği eşinden boşandıktan sonra Erhan'la evleneceğini sanıyordu. Ama Zümra, birden yine kayıplara karıştı.
BASKI GÖRDÜM
Hürriyet, fettanlığıyla Yukarı Ada Köyü'nü karıştıran Zümra'yı Dikili'deki ablası Fatma Pehlivan'ın evinde buldu. Sanki içini dökebileceği birini dört gözle bekliyordu Zümra. Zaman zaman gözleri dolarak başladı öyküsünü anlatmaya. Eşini kastederek ‘‘Onu sevmedim’’ dedi ve yaşadıklarının genç kızlara, aileler ders olmasını isteyerek şunları söyledi:
‘‘Sinan'la istemediğim halde ailemin zoruyla evlendirildim. Zorla güzellik olur mu hiç? Gözüm kimsede de değildi ama Sinan ile de yapamazdım. Çok düşündüm. Nikahım kıyılmıştı, ama hiçbir şey için geç kalınmış sayılmazdı. Aklıma amcamın oğlu Erhan Başkurt geldi. Bana bakışlarından, sevgi gibi, aşk gibi, yani farklı duygular beslediğini biraz fark ediyordum. Ama emin de değildim. Kına gecem bitmişti. Onun kapısına dayandım, ‘Beni kaçır, yoksa canıma kıyarım' dedim. Önce razı gelmedi ama, ‘Ben de sana vurgunum' dedim. Bu yalanı söylemek zorundaydım. İnandı, kaçtık. Ancak o da kocam olamazdı. Akrabaydık çünkü. Cahiliz ama akraba evliliğinin doğru olmadığını da biliyorum. Hem ben onu kardeş gibi seviyorum. Sorna Erhan'a gerçeği açıkladım. Onu da bıraktım. Üçüncü bir erkeğe kaçmadım. Ablamın yanındayım. Şimdi Dikili'den bir genç beni istiyor.’’
Amca oğlu: Zümra’ya elimi sürmedim
Talihsiz damat Sinan Demiroluk başına gelenlere uzun süre inanamadığını, ancak şimdi baldızı Nursel ile çok mutlu bir yuva kurduğunu anlatırken, gönlü yaralı gençlerden amca oğlu Erhan Başkurt ise olayı şöyle anlattı: ‘‘Zümra'yı seviyordum. Ama belli etmedim. Amcamın kızıdır, vermezler diye düşündüm. Nikahları kıyılınca moralim bozuldu. O gün Bergama'ya gittim. Dönüşte de biraz içtim, gelip evde uyudum. Düğün falan gözüm görmüyordu. Gece yarısı Zümra'nın Dikili'de oturan ablası Fatma Pehlivan geldi ‘Bu kızı kaçır, kurtar' dedi. Olmaz dedim, kabul etmedim. Zümra da geldi. ‘Beni götür' diye dil döktü. Atlayıp arabaya kaçtık. Onu gezdirdim, ama elimi sürmedim. Sonra babasına telefon ettik. Savcılığa teslim olacağımızı söyledik, onları da çağırdık. Jandarmaya, sonra savcılığa gittik. Savcı, Zümra'nın nikahlandığı gençten boşanıp benimle evlenmesini önerdi. Zorlama olmadığı, Zümra'ya da el sürmediğim için ben salındım. Birlikte çarşıda yemek yedik. Zümra sonra ortadan kayboldu.’’
Zümra geride gönlü kırık erkekler bırakırken, babası Halil Başkurt da yaşadıklarına hala inanamıyor. Bu olay yüzünden kardeşi Salim ve yeğeniyle de küsen Halil Başkurt, ‘‘Zümra ile bundan böyle asla konuşmam’’ dedi.
Terkedilen damat baldızla nikahlandı
Henüz gerdeğe bile giremediği karısını elinden kaçıran Sinan Demiroluk da yaralı. Başından geçen olayın yarattığı şoktan henüz tam kurtulamamış durumda. Bir ömür mutlu olma hayalleri kurduğu Zümra'nın gittiğine mi yansın, yoksa yıllarca, kendisinin ve ailesinin ırgatlık yaparak, dişlerinden tırnaklarından artırarak kazandığı parayla yaptığı düğüne, aldığı eşyalara mı? Baba Halil Başkurt da üzgün, kırgın. Kızının nasıl olup da böyle bir işe kalkıştığını anlamıyor. Sonra bu kadar masraf boşa gitmesin diyorlar. Zümra'nın 20 yaşındaki ablası Nursel Başkurt'u bu kez uygun buluyorlar Sinan Demiroluk'a. Sinan, baldızı Nursel'le imam nikahıyla evleniyorlar. Sinan ve Nursel çifti, şimdi daha mutlu olduklarını söylüyor.