Yarın mantığınızla oy kullanın

Güncelleme Tarihi:

Yarın mantığınızla oy kullanın
Oluşturulma Tarihi: Mart 27, 2004 00:00

Yarın hepimiz oy kullanacağız. Hislerinizle veya kırgınlıklarınızla oy atmayın. Tam aksine, oyunuza sahip çıkın ve mantığınıza güvenip hareket edin. Hele “Benim tek oyum ne değiştirir” demeyin. Çok şey değiştirir.Yarın çok önemli.Yerel yöneticilerimiz seçeceğiz.Mahalle muhtarından, Belediye Başkanlığına kadar, günlük yaşamımızı en çok etkileyecek insanlar için oy kullanacağız. Siyasetçi seçmekten çok daha önemli bir görevle karşı karşıyayız.Büyük bir çoğunluğumuzda, adaylardan çok partilere oy verecek. Adayları tanımayınca ister istemez “bizim partimizinki daha iyidir” diye hareket edeceğiz.Tabii bazılarımız partimize kızgın olacağız. Beklediğimiz performans’ı gösterememiş olmasından veya izledikleri politikalarla ters düştüğümüzden dolayı, “bir daha bunlara oy vermeyeceğim” demiş ve oyumuzu tepki sonucu bir başka partiye yönlendirmiş dahi olabiliriz.Ancak bu seçim başka bir seçim...Alınacak sonuç, Türkiye’deki dengeleri etkileyecek. Kimi parti büyüyecek, kimi yok olacak.Yarın sabah kalktığınızda iki şey yapmayın...1. Canım ne olacak, benim oyum olmasa ne değişir, demeyin. Mutlaka oyunuzu kullanın. Oy kullanmanız, size söz sahibi olmanın keyfini verecek. Eleştiri yapma ve hesap sorma yetkisi verecek. Üstelik, tek oyun neleri değiştirebildiğini hepimiz yaşadık. Çok iyi biliyoruz.2. Hissiyatınızla, kırgınlık veya kızgınlıklarla değil, mantığınızla oy verin. Oyunuzu boşa atmayın. Ne tepki veya ceza oyu, ne de şişmanları biraz daha şişmanlaştıracak oy kullanın.Unutmamanız gereken en önemli nokta, sizin oyunuzun çok kıymetli olduğudur.Bu yazıda okuduklarınızı kabul ediyor, haklı görüyorsanız, o zaman karşılaştığınız her tanıdğınıza bunları tekrar edin.Ülke demokrasisine bundan daha bükük katkıda bulunamazsınız.TÜRKİYE RAPORU MAYIS SONU YAZILIYORAvrupa Birliği (AB) Komisyonu Türkiye hakkındaki raporunun hazırlıklarına daha şimdiden başladı. Bu raporun önemini tekrarlamaya herhalde gerek yok. Ekim ayında açıklanması beklenen bu son rapor, AB ülkeleri başkentleri için bir rehber niteliği taşıyacak. İçinde yazılan her cümle 25 ülkenin Türkiye hakkındaki kararını etkileyecek.Raporun bir bölümü, daha önceki raporlarda eksiklik olarak görülen noktaları ele alacak ve Kopenhag kriterlerine uyum konusunda nasıl adımlar atıldığı açıklanacak. Hangi maddelerde yeni adımlar gerektiği de yine bu bölümde belirtilecek.Raporun üzerinde duracağı diğer önemli unsur, değiştirilen yasaların ne oranda uygulandığı olacak. Son yıllardaki uygulama, Kopenhag Kriterlerine uyum amacıyla sadece yasaların değiştirilmesiyle yetinilmemesi, bu değişikliklerin günlük yaşama yansıtılmasının da gözlenmesini gerektiriyor.Örnek vermek gerekirse, işkencenin yasaklanması yetmiyor. “İşkenceye sıfır tolerans “ demekte yetmiyor. Hiçbir işkence olayına rastlanılmaması veya rastlanıldığı taktirde de suçlu resmi yetkililerin yargıya verilmesi gerekiyor. İşkence davalarının zaman aşımına uğratılmaması, polis veya jandarmanın korunmaması büyük önem kazanıyor.Bu rapor sadece bir resim çekmekle de yetinmeyecek. Sonunda bir değerlendirme yapacak. Türkiye ile tam üyelik müzakerelerine başlanıp başlanmaması konusunda bir sonuca varacak.Rapor işte bu açılardan son derece önemli.ÖN RAPORLAR MAYIS SONUNDA YOLLANACAKAslında raporu yazacak olan kurum AB Komisyonu. Ancak rapora girecek olan veriler 25 ülke başkentlerinden, daha doğrusu bu ülkelerin Ankara’ daki temsilcilerinden gelecek bilgilerden derlenecek.Bu raporlar mayıs sonu itibariyle Brüksel’e yollanmaya ve yazım çalışmalarına da haziran ayı içinde başlayacak. Temmuz’da ana hatları ortaya çıkacak. Eylül ayında tamamlanacak ve Komisyon içinde tartışmaya açılacak. Kimi bölümleri hafifletilecek, kimi bölümleri daha sertleştirilecek. Komiserlerin tutumları da büyük oranda, hangi ülke mensubu olmalarından etkilenecek.Eğer Türkiye bu raporu gerçekten etkilemek istiyorsa, geri kalan son Anayasa değişikliklerini en geç mayıs ayı içinde çıkarması gerekiyor. Eğer yaz aylarına veya sonbahara kalınırsa, rapordaki ana deliklerin sayısı da artacak demektir.Dolayısiyle önümüzde uzun bir süreç yok.1 Mayıs’a kadar Kıbrıs’ta ne olacağı anlaşılacak, Mayıs içinde de Anayasa değişikliklerinin çıkarılması gerekecek.Yani takvim son derece sıkışık.Hesaplarımızı buna göre yapmamız gerekecek.28 ŞUBAT ERBAKAN’A ÇOK YARAMIŞ (!)Necmettin Erbakan’ın Flash-TV’nin Gündem programında, Askeri adeta Kıbrıs konusunda müdahele etmeye çağıran sözlerini dinleyince, kendi kendime “Meheldir Erbakan’a... 28 Şubat az bile yapmış” dedim.28 Şubat’ın Demokratik sistem ile bağdaşmadığını söyleyen ve yazanlar arasındaydım. Refahyol koalisyonundaki garipliği görüyor, özellikle de Refah’lıların söylemlerine karşı çıkıyordum. Gidiş, iyiye doğru değildi.Benim itirazım, 28 Şubat’ta Demokrasiye yapılan ince ayarın Asker tarafından gerçekleştirilmesi ve üstü kapalı bir darbe görüntüsü verilmesiydi.Asker değil, siviller harekete geçmeliydi. İnce ayarı, Çiller ve diğer siyasi güçler, Sivil Toplum Örgütleri yapmalılardı. Olmadı ve MGK koalisyonu bozdu, Erbakan’ın siyasi yaşamını bitirdi. Bu kargaşadan da AKP doğdu...Şimdi bakıyorum Erbakan, Askerlerin Kıbrıs konusunda daha dikkatli davranmaları gerektiğini savunuyor.Yaşadığımız karmaşayı görüyor musunuz?Sırf AKP’yi hırpalamak için, Askeri adeta göreve çağırıyor. Siyaset yapma adına Demokrasi’nin en önemli kuralını görmezden geliyor.Daha da önemlisi, ilkesiz bir lider olduğunu açıkça ortaya koymuş oldu...Boş yere dememişler...Gül diken’den hoşlanırmış (!)...BEDELLİ’LERLE OYNAMAYINBedelli askerliğe ümit bağlayanları yine sıkıntı içine itiyoruz. Defalarca bedelli yasası çıkarıldı, ancak hala sorun çözülemedi.Bu durumdaki gençler işlerini aksatmamak için askere gitmeyi ertelemiş ve bu ertelemeler öyle bir noktaya varmış ki, sonunda yaşları ilerlemiş ve kaçak durumuna düşmüşler. Bir yanlışı veya bir hatayı düzeltmek istiyorlar. Bu insanlarımızdan bir bölümü ülkeye dönemiyor, diğer bir bölümü kaçak yaşıyorlar. Şimdi Başbakan ve Milli Savunma Bakanı, seçim havası içinde, bedellilere göz kırpıyorlar ve “Bedelli için başvurun da kaç kişi olduğunuzu görelim. Sayı yüksek ise birşeyler yapalım” demeye getiriyorlar.Genelkurmay ise, kesinlikle karşı çıkıyor.Bu insanlar kime inansın?Çok daha öncelerinde de itirazlarına rağmen, sonunda bedelli askerliği kabul etmiş olan Genelkurmay Başkanlığına mı? Başbakan ve Milli Savunma Bakanına mı?“Bedelli istiyorum” diye kime başvursunlar? Başvurup adresini yazınca hapse gitmeyeceklerinin güvencesi var mı? Yoksa akrabalarına mı başvuru yaptırsınlar?Anlayacağınız Başbakan ve Genelkurmay bu yarım yamalak açıklamalarıyla kafaları daha çok karıştırdılar. Soru işaretlerinin çoğalmasına yol açtılar.Yapmayın...Bu insanlarla oynamayın.Bir politika saptayın ve sonuna kadar da uygulayın.ANNAN PLANINI MERAK EDİYOR MUSUNUZ?Başlıkta sorduğum soruya EVET diyorsanız, o zaman Perşembe günkü Hürriyet Gazetesinin yayınladığı Annan ekini mutlaka bulun ve okuyun. Herkesin kolaylıkla anlayabileceği bir dil kullanılmış. Planın Türk tarafını ilgilendiren en önemli bölümleri alınmış ve son derece güzel özetlenmiş.Sedar Ergin tarafından hazırlanan Annan planı eki, şimdiye kadar çeşitli kurumlar tarafından hazırlanmış olanlar arasında en başarılısı. Bilimsel bir inceleme değil de, konuyla ilgili fikir sahibi olmak isteyenlere tavsiye edilir.KİTAP KÖŞESİTarık Dursun’un Atı KaçtıTürk hikayesinde kendine özgü ve tartışılmaz bir yeri olan Tarık Dursun K. son kitabı "Atım kaçtı ben vuruldum" da denemeler üzerindeki yetkinliğini ve başarısını okuyucuya kanıtlıyor. Yazarın elli yıllık birikimin son ürünü olan "Atım kaçtı ben vuruldum" da gündemdeki konuları anlatıyor. Yazarın hikaye dilindeki şiirselliğini bu kitapta da bulacaksınız. Emre Ulaş'tan bir karikatür kitabı dahaEmre Ulaş son hazırladığı karikatür kitabı "Cilalı Taş Devri"nde her gün gündemimizden düşmeyen politikacılara yer veriyor. Gündemkileri karikatürlerine çok espritüel bir dille taşımayı başaran Emre Ulaş'ı takdir etmemek mümkün değil. Karikatürü ve gündemi takip etmeyi sevenler için Cilalı Taş Devri Epsilon Yayınları'ndan çıktı.
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!