Yargıtay'ı eleştirmek suç değil

Güncelleme Tarihi:

Yargıtayı eleştirmek suç değil
Oluşturulma Tarihi: Şubat 02, 2006 10:45

Yargıtay 4. Hukuk Dairesi, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın 2002 seçimleri öncesinde milletvekili adaylığına ilişkin verilen yargı kararına yönelik bir yazıyı eleştiri olarak kabul etti ve yazıda kişilik haklarına saldırı görmedi.

Yargı kararlarının eleştirilebileceğine işaret eden Daire, “Yargı kararları eleştirilemez diye bir kural yoktur. Demokratik bir toplumda ve hukukun üstünlüğünü kabul eden bir devlette, hiçbir kurum ve kişi eleştiri dışında kalamaz” dedi. 2002 milletvekili genel seçimleri öncesinde Başbakan Erdoğan'ın adli sicil kaydına ilişkin, kapatılan Diyarbakır 3 ve 4 No'lu DGM'ce verilen kararların temyiz incelemesi, Yargıtay 8. Ceza Dairesi tarafından yapılmıştı. Daire, Erdoğan'ın adli sicil kaydının silinmesi isteminin reddine ilişkin Diyarbakır 3 No'lu DGM'nin kararını onamış, bu kararı kaldıran 4 No'lu DGM'nin kararını ise yok hükmünde saymıştı. Bunun üzerine Yüksek Seçim Kurulu, Erdoğan'ın aday olamayacağı yönünde karar vermişti.

Yeni Şafak Gazetesi'nde 17 Eylül 2002'de “Yargıtay 8. Ceza Dairesi Suç İşliyor” başlığıyla bu sürecin eleştirildiği yazının yayınlanmasının ardından, kararda imzası olan bir Yargıtay üyesi manevi tazminat istemiyle dava açmıştı.
Ankara 26. Asliye Hukuk Mahkemesi, tazminat istemini kısmen kabul etmişti. Yeni Şafak Gazetesi, kararı temyiz edince dosya Yargıtay 4. Hukuk Dairesi'ne gitti.

Yargıtay 4. Hukuk Dairesi, yerel mahkemenin kararını 2'ye karşı 3 üyenin oyuyla bozdu. Kararda, Başbakan Erdoğan hakkında kapatılan Diyarbakır 3 ve 4 No'lu DGM'nin verdiği kararlar anımsatıldıktan sonra Yargıtay 8. Ceza Dairesi'nin kararına da atıfta bulunuldu. Yargıtay 8. Ceza Dairesi'nin bu kararına karşı eleştiri hakkını kullanan basının yayınladığı yazı ile sınırın aşılıp aşılmadığının tartışılması gerektiği belirtilen kararda, “Elbette bir yargıcın verdiği karardan dolayı 'suç işliyor' demek, yargıcın hukuk dışına çıktığı, diğer bir anlatımla yasa ve hukukun öngördüğü biçimde değil, somut olaydaki gibi karar verdiği, böylece kusurlu olduğu sonucu çıkabilir. Şu durumda verilen kararın hukuka ne denli uygun olup olmadığı, diğer bir ifade ile kararda bir özensizliğin bulunup bulunmadığı irdelenmelidir” denildi.

“OLAĞANIN DIŞINDA BİR SÜREÇ”

“Karar özetinden ve kararın ilgilinin müracaatından itibaren izlenen yön ve yöntem gözetildiğinde, normal uygulama dışına çıkıldığı gözlemlenmektedir” denilen kararda, şu tespitler yapıldı: “Kararın kısa sürede savcılığa getirilmesi, savcılıktan daireye ve karara bağlanması, olağanın dışında bir sürecin izlendiğini göstermektedir. Kararın içeriğinde ise usul kurallarına uyulmadan bir sonuca varıldığı belirtilmektedir. Elbette ki, bu bir gerekçeye dayandırılmıştır. Ancak bu gerekçenin mevcut yasanın açık hükmüne uygun olup olmadığı tartışmalıdır. İşte bu denli tartışmalı bir konuda karar verilmesi durumunda kararın da tartışılabileceği ve eleştirilebileceği de kabul edilmelidir. Yazıda yer alan 'Yargıtay 8. Ceza Dairesi Suç İşliyor' nitelemesini, yazının bütünü içinde değerlendirmek gerekir. Salt sözcük dizisini almak ve yazıyı bütünden ayırmak suretiyle sonuca varmak, doğruyu bulmamızda güçlük yaratır.”

“ELEŞTİRİDE KAMU YARARI ÖNCELİKLİ”

Yargıtay 4. Hukuk Dairesi'nin kararında yargı kararlarının eleştirilip eleştirilemeyeceği irdeleniyor. Dava konusu yazının bir eleştiri yazısı olduğu belirtilen kararda, şöyle devam edildi: “Eleştirilen bir yargı kararı da olabilir. Yargı kararları eleştirilemez diye bir kural yoktur. Demokratik bir toplumda ve hukukun üstünlüğünü kabul eden bir devlette, hiçbir kurum ve kişi eleştiri dışında kalamaz, yeter ki, bu eleştiri yapılırken özle biçim arasındaki denge korunmuş olsun ve eleştiride kamu yararı öncelikle göz önünde tutulmuş bulunsun. Nitekim Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nin bir kararında, 'mahkemelerin bir boşlukta çalışmadığı kabul gören bir olgudur, mahkemeler uyuşmazlıkların çözülmesi için birer forum işlevi görmekte ise de... Uyuşmazlık konusu olayların başka yerlerde tartışılmayacağı sonucu çıkarılamaz. Ayrıca kitle yayın organları yargının düzgün işleyişinin gereklerinin belirlediği sınırları aşmamak suretiyle kamu yararını ilgilendiren, başka alanlarda olduğu gibi mahkemelerin, gördüğü davalar konusunda da bilgi vermek ve fikirleri yaymak görevleridir. Sadece medyanın bu tür bilgi ve fikir yayma görevi yoktur. Halkın da bunlara ulaşma hakkı vardır' biçimindeki ilkeleri belirlenmiştir.”

Somut olayda siyasi bir kişinin siyasette yer alıp almayacağı sürecinin tartışıldığı, böyle bir olayın toplumu yakından ilgilendirdiği ve toplum için önem taşıdığı belirtilen kararda, böyle bir konuyla ilgili davanın çözüme kavuşturulmasında kamunun üstün yararı da gözetilerek, tüm uygulama ve izlenecek sürecin özenli ve titizlikle göz önünde tutulması gerektiği kaydedildi.

“ELEŞTİRİ SINIRLARI İÇİNDE”

Her türlü tartışmaya olanak sağlayacak yön ve yöntemlerden sakınılması gerektiği belirtilen kararda, “Küçük bir yöntem hatasının tartışmaları beraberinde getireceği de gözden uzak tutulmalıdır. Yayındaki eleştiri, kararda izlenen yöntem ve kararın içeriğiyle ilgilidir. Bu bakımdan yayının eleştiri sınırları içinde kaldığı, hukuka aykırı olmadığı ve böylece kişilik haklarına yapılmış bir saldırı bulunmadığı gözetilerek davanın reddine karar verilmelidir” denildi.
Karara katılmayan 2 üye ise kararın usul ve yasaya uygun olduğunu belirterek, onanması gerektiğini kaydetti.
Buna göre, söz konusu üye karar düzeltme isteminde bulunabilecek. Bu istem de reddedilirse dosya yerel mahkemeye gidecek. Yerel mahkeme ilk kararında direnirse dosya, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu'na gidecek.
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!