Güncelleme Tarihi:
BaÅŸsavcı Ok, ''Yargıtay Cumhuriyet BaÅŸsavcılığı Onur Günü'' dolayısıyla Yargıtay Konferans Salonu'nda düzenlenen ve Adalet Bakanı Cemil Çiçek, Yargıtay BaÅŸkanı Eraslan Özkaya, eski Yargıtay CumhuriyetbaÅŸsavcıları, Danıştay BaÅŸsavcısı Harun Çetintemel, Yargıtay üyeleri ve Yargıtay Cumhuriyet savcılarının katıldığı törende konuÅŸma yaptı. Â
  Â
YüklendiÄŸi görevlerin Yargıtay'la sınırlı olmayıp, tüm ülke ve insanları ilgilendirmesi karşısında, ifa etmekte olduÄŸu görevlerle isminin uyumunu saÄŸlamak için Yargıtay Cumhuriyet BaÅŸsavcılığı'nın adındaki ''Yargıtay'' sözcüğünün yerine ''Türkiye Cumhuriyeti'' sözcüklerine yer verilmesinin zorunlu hale geldiÄŸini kaydeden Ok, gerçekte Yargıtay Cumhuriyet BaÅŸsavcılığı'nın, ülke baÅŸsavcılığı iÅŸlevini yerine getirdiÄŸini belirtti.Â
  Â
Hemen hemen tüm Avrupa ülkelerinde ve çoÄŸu devletlerde ülke baÅŸsavcılıkları mevcut olduÄŸu gibi, AB BaÅŸsavcılığı kurulması çalışmalarının hızla ilerlediÄŸini ifade eden Ok, ''Bu baÅŸsavcılıklara muhatap olacak ülke baÅŸsavcılığı boÅŸluÄŸu, ancak baÅŸsavcılığımızın, Türkiye Cumhuriyeti BaÅŸsavcılığı olarak Anayasa'da bağımsız bir kuruluÅŸ olarak yer verilmesiyle doldurulabilir'' dedi.Â
 Â
"DGM'LER KALKIYOR, TERÖR SUÇLARINA KARŞI EŞGÜDÜM İHTİYACI ARTIYOR"
Yargıtay Cumhuriyet BaÅŸsavcılığı'nın anayasal bağımsız bir kuruluÅŸ olarak ''ülke baÅŸsavcılığı'' kimliÄŸine dönüştürülmesini zorunlu kılan çok önemli adli görevler ve geliÅŸmelerin de mevcut olduÄŸunu anlatan Ok, DGM'lerin kaldırılmasıyla, devletin iç ve dış güvenliÄŸini ilgilendiren suçlar ve örgütlü suçlar ile ülkenin bütünü veya birkaç bölgesini ilgilendiren terör suçlarında eÅŸgüdüm saÄŸlama ihtiyacının daha da arttığını ve acil hale geldiÄŸini bildirdi.Â
  Â
Ok, Türkiye Cumhuriyeti'nin bir hukuk devleti olduÄŸunu, bunun, hukukun üstünlüğünün kabul gördüğü çaÄŸdaÅŸ ve uygar bir yapı ve anlayış olduÄŸunu kaydetti.Â
   Â
''SİYASİ GÜCÜN YÖNETİMDE SONSUZ YETKİSİ YOKTUR"
   Â
''Cumhuriyetimizin temel nitelikleri arasında gösterilen bu yapının değiştirilmesi şöyle dursun, teklifi dahi yapılamaz'' diyen Başsavcı Ok, ''Siyasal gücün, ülke yönetiminde sonsuz yetki ve hakimiyeti olmayıp, birey gibi, ulusal ve evrensel hukuk kurallarına uyma zorunlulukları vardır. Siyasal gücün iktidarının, hukuk kurallarıyla sınırlandırılması anlayışının kabulü, hukuk devleti ilkesinin temel koşuludur. Bu ilkenin en önemli ve belirgin özelliğini, hukukun üstünlüğünün göstergesi olan yargı bağımsızlığı ve denetimi oluşturmaktadır'' dedi.
  Â
Türkiye'de yargı bağımsızlığı ve hakim güvencesi, bunlarla baÄŸlantılı hakimlerin özlük haklarının hiç gündemden düşmediÄŸini ifade eden Ok, ÅŸunları kaydetti:Â
  Â
"HAKİMLERİN ÖZLÜK HAKLARI SORUNU ARTIK BİTMELİ"
''Artık bu konuların gündemden düşürülmesinde zorunluluk vardır. Her adli yıl konuÅŸmasında, yargı ve adaletin konuÅŸulduÄŸu her toplantıda, bunlara yankı uyandıracak önem ve ağırlıkta deÄŸinilmesine, öneriler sunulmasına, bunların haklılığı siyasal iktidarlar dahil herkes tarafından kabul edilmesine raÄŸmen, bugüne kadar gereÄŸi tam olarak yerine getirilmemiÅŸtir.Â
  Â
Yargı bağımsızlığı; Cumhuriyet, demokratik rejim, hukuk devleti, temel hak ve özgürlükler yanında, siyasal güç ve iktidarların da en önemli güvencesidir. Hatta, devleti oluşturan diğer iki temel erkin, bir yönüyle meşruluk kaynağı olduğu da söylenebilir.''
  Â
"YARGI BAÄžIMSIZLIÄžI TAM OLARAK SAÄžLANMALI"
Yargı bağımsızlığının tam olarak saÄŸlanabilmesi için Anayasa'nın 140, 144 ve 159. maddelerinde deÄŸiÅŸiklik yapılmasını isteyen Ok, Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu'nun (HSYK), hakim güvencesinin, bir yere kadar da yargı bağımsızlığının teminatı olduÄŸunu kaydetti. Ok, şöyle devam etti:Â
  Â
''Öyle de olması gerekir. YüklendiÄŸi ağır ve çok önemli, o derece de saygın ve onurlu görev, bunları saÄŸlamaya yöneliktir. Yüksek kurulun hakim güvencesi ve yargı bağımsızlığını saÄŸlamada baÅŸarısının derecesi hep tartışma konusu olmuÅŸtur. Ortak kanı, yüksek kurulun hakim güvencesini tam ve beklenen düzeyde saÄŸlayabilmesi için konuya daha fazla duyarlılıkla yaklaÅŸması gereÄŸidir. Sistem ve iÅŸleyiÅŸinden kaynaklanan nedenler yanında, kiÅŸisel zaaf ve duyarsızlıklar bunda en önemli etkendir.Â
  Â
HSYK'DA ADALET BAKANI'NIN YER ALMASINA ELEÅžTÄ°RÄ°
Yüksek kurulun oluÅŸumunda Adalet Bakanı ve Adalet Bakanlığı MüsteÅŸarı'na yer verilmesi eleÅŸtirilebilir, eleÅŸtirilmektedir de. Ama tek neden olarak görmek yanıltıcıdır. Yedi kiÅŸiden oluÅŸan ve üye tam sayısının salt çoÄŸunluÄŸuyla karar alan yüksek kurulun Yargıtay ve Danıştay'dan seçilen, tam bağımsız ve güvenceli beÅŸ yüksek yargıcının olumsuz etkilemelere karşı ortak tavır alamama ve dirençte yetersiz kalması düşünülemez.''Â
  Â
HSYK'nın baÅŸarısının derecesinin, Anayasa Mahkemesi, Yargıtay, Danıştay dahil tüm yargının baÅŸarısının göstergesi olacağını ifade eden Ok, HSYK'ya üye olmak için i yaÅŸ sınırının 60 olması ve üyelikten sonra 5 yıl baÅŸka bir göreve aday olma yasağı gibi öneriler bulunduÄŸunu kaydetti.Â
   Â
"YARGI, NEÅžTER OPERASYONUNDA ALDIÄžI LEKEDEN ARINMALI"
''Adı bile bizi derinden üzen ''2. NeÅŸter SoruÅŸturması''nda sayıları çok az da olsa, yargı mensuplarına yönelik suçlamaların, saygın bir kurum olan yargıyı lekelemediÄŸi düşünülemez'' diyen Ok, ÅŸunları kaydetti:Â
  Â
''Yargının, hak etmediği bu lekeden kısa zamanda arınması gerekmektedir. Soruşturma ve yargılama, zaman alıcı bir süreçtir. Bu yönüyle olayın gündemden düşmesi, en azından kamuoyunun ilgisinin azalması tehlikesi mevcuttur.
Ancak bu olay, basın tarafından dikkat ve merakla izlendiÄŸi gibi, bizzat yargı mensupları tarafından da takip edilmektedir. Zihinlerde oluÅŸan soruÅŸturmanın üzerinin örtüleceÄŸine yönelik kuÅŸkuların yersiz olduÄŸu görülecektir.Â
  Â
"ZAN ALTINDAKÄ° YARGI MENSUBUNA ADÄ°L YARGILAMA Ä°MKANI VERÄ°LMELÄ°"
Eminim, Yargıtay Birinci Başkanlık Kurulu'nda, bir üyenin bile dava açılması yönündeki görüşü değerlendirilecek ve karşı çıkılmayacaktır. Kaldı ki, iddia ve suçlamaların odağında bulunan ve bunların altında ezilenlerden bile haklarında dava açılması taleplerini saygın davranış örnekleri olarak görüyorum.
Yargıtay Birinci BaÅŸkanlık Kurulu, bu saygın davranışlara soylu bir yanıt vermeli; suçlamaların hedefinde olan, adları geçip kendilerini zan altında hissedenlerin hepsine, adil ve açık yargılamada aklanma ve onurlu yargı mensubu olduklarını belgeleme olanağını vermelidir.Â
  Â
"NE MAHKUMÄ°YET, NE BERAAT"
Ancak ÅŸu hususa önemle iÅŸaret etmek isterim: Yargılamadan ne mahkum etmeli, ne de beraat ettirilmelidir. KiÅŸilerin; aykırı, hoÅŸ görülmeyecek söz ve eylemlerinden dolayı kurumlar suçlanmamalı, kötü gösterilmemelidir. Kurumlar, bir veya daha fazla kiÅŸilerle özdeÅŸ deÄŸildir. Ancak, yargı mensubu olmanın özel konumu ve sorumluluÄŸu hiç unutulmamalıdır. Hakim kimliÄŸi, mesleki belli düşünce ve etiÄŸe baÄŸlı davranış kalıpları ve karakterin bütünü; sonuçta onurudur. Bu kimliÄŸi onurlu bir ÅŸekilde taşımak, kıskançlıkla korumak ve geliÅŸtirmek her kademedeki yargı mensubunun görevidir.''Â
  Â
Hakimlerin isteyen, dileyen olmaktan çıkarılması gerektiğine de işaret eden Ok, ''Hakim, (nasıl geçinirim)i değil, sadece adaleti düşünmelidir'' dedi.
   Â
''DEMOKRASÄ°, UZLAÅžMA REJÄ°MÄ°DÄ°R''
   Â
Anayasa'nın baÅŸlangıç ve deÄŸiÅŸtirilemeyecek hükümlerini anımsatan Ok, şöyle devam etti:Â
  Â
''Milli iradeyi temsil eden TBMM, Ulusal Kurtuluş Savaşı ve Türkiye Cumhuriyeti'nin kuruluşundan bugüne meşruiyetin temel kaynağı olmuştur. Özgürlükçü, çoğulcu ve katılımcı demokrasimizin yüce ve saygın bir kurumudur; ulus adına yasama yetkisini kullanır.
Bu yetki mutlak olarak yüce Meclis'e aittir. Bunun anayasal sınırları olduğu gibi, demokratik anlayış ve gelenekler, toplumsal barış ve denge, uzlaşı gibi etmenler olumlu yönde gözetilmelidir. Demokratik toplum yaşamı da bunu zorunlu kılar. İç barış ortamını yaşatmada, toplumsal uzlaşmanın önemine değinmeye gerek görmüyorum. Demokrasinin uzlaşma rejimi olduğu bilinmektedir.
"KAVGA ETSEK DE DEMOKRATÄ°K REJÄ°ME DOKUNULMAZ"
Bu rejimde, tartışma ve eleştiriden vazgeçilemez. Her kurum ve kişi buna katkı yapmalıdır. Kavga ise sistemin doğasında yer almamıştır. İstekler makul ve haklı ise mutlaka gereği yapılmalıdır.
Toplumun geleceğini tehlikeye düşürecek, çağı takipten alıkoyacak isteklere ve eğilimlere karşı da demokratik tepki konulması, her kişi ve kurumun görevidir. Sorunların çözümünde, gerginliklerin aşılmasında, demokratik tavır asıldır. Kavga etsek de, demokratik rejime dokunulamaz.
"MİLLİ İRADE HER İSTEDİĞİNİ YAPMA YETKİSİ VERMEZ"
Milli iradenin, her istediÄŸini yapma, her ÅŸeyi kontrol etme yetkisini vermediÄŸi de kabul edilmelidir.
  Â
Demokraside bildiğini yapmak değil, genel kabul görmüş doğruları yapmak esastır. Demokrasi, özgür düşünce ve özgür tartışma ortamını sağlayan yegane sistemdir, üstünlüğü de buradan gelmektedir.''
   Â
''ÃœLKEMÄ°ZDE REJÄ°M SORUNU YOKTUR''
   Â
''Ülkemizde rejim sorunu yoktur. Güçlenme ortamı bulan kökten dinci küçük bir radikal kesimin hevesleri görmezlikten gelinemez'' diyen Başsavcı Ok, şunları kaydetti:
  Â
''Bu kesime cesaret verilmemeli, etkilerinin en aza indirilmesinin tedbirleri alınmalı, Arap ve İran toplum ve rejimi yapıları hayranlığına karşı demokrasinin cazibesi, insanlık idealleri ve Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığı kimliği öne çıkarılmalıdır.
Demokrasinin yegane politik model olduğu işlenmelidir. Yakın gelecekte devlete ve topluma tek bir düşünce ve zihniyetin hakim olmasını sağlayacak kadroların yetiştirilmesi amacına yönelik olduğu herkes tarafından bilinen girişimde ısrar edilmemelidir.
"ÇAĞDAŞ UYGARLIK HEDEFİNDEN VAZGEÇİLMEZ"
Aydınlık Türkiye ve çaÄŸdaÅŸ uygarlık hedefinden vazgeçilemez. Ä°nsanımızın asıl sorunu; iÅŸsizlik, yoksulluk, radikal kesimi de besleyen baÄŸnazlık ve cehalet ve her alanda sorumsuzluktur.Â
  Â
Demokrasi standardında çağdaş çizgiyi yakalayan ülkemizde tüm enerji, bu sorunları çözmeye yöneltilmelidir. Demokratik, laik, sosyal hukuk devleti, toplumun her kesimi için güvencedir. Rejime sahip çıkmak, bugün ve ileride karşılaşabileceği tehlikeleri şimdiden görmek, tedbirlerini almak hepimizin görevidir.''
   Â
"SÄ°YASET VE ADALET, BÄ°RARADA BULUNMAZLAR"
   Â
Ok, yargının siyasallaşmasına yönelik gerek içeriden, gerek dışarıdan ve gerekse ortak her türlü girişimlere bugün de yarın da karşı çıkılması gerektiğini vurgulayarak, ''Siyaset ve adalet ayrı alanlar ve değerlerdir. Bir arada bulunamazlar. Bulunursa adaleti desteğine, hatta yönetimine alan siyasi gücün totaliter eğilimi kaçınılmaz sonuç olur. Dahası adalet yok olur'' diye konuştu.
 Â
Anayasa Mahkemesi'nin yapısında değişiklik öngören ve mahkeme tarafından hazırlanan Anayasa değişikliği taslağına ilişkin endişelerini yineleyen Ok, ''Anayasa Mahkemesi'ne ilişkin Anayasa değişikliği önerisinin yüce mahkemeyi siyasallaştıracağı ortak kanısının, Anayasa Mahkemesi tarafından da kabul görmesi bizce beklenen isabetli bir yaklaşım olmuştur'' dedi.
  Â
ANAYASA MAHKEMESÄ°'NE BÄ°REYSEL BAÅžVURU
Bireysel başvuru, diğer adıyla Anayasa şikayeti hakkının tanınması projesiyle gündeme gelen Anayasa Mahkemesi'nin yeniden yapılandırılmasında önerilen modelin, daha uzun bir süre tartışılmaya ihtiyacı bulunduğunu kaydeden Ok, Anayasa Mahkemesi'ne 2002 yılında 171, 2003 yılında 113 iş geldiğini, Türkiye'de bu yolun açılması halinde başvuru sayısında patlama olacağının kesin olduğunu ifade etti.
  Â
Ok, Anayasa Mahkemesi'nin öz görevine sahip çıkması, yüksek mahkemeler arasında sıkıntı yaşanmaması için bireysel başvuru ile ilgili öneri de bulundu. Ok'un bu konuya ilişkin önerisi şöyle:
  Â
BİREYSEL BAŞVURU İÇİN KARMA BÜNYELİ ÖZGÜN MAHKEME
''Yargıtay ve Danıştay üyeleri ile Anayasa Mahkemesi yedek üyelerinden yeterli sayıda yüksek yargıcın yan görevli olarak görev alacağı, karma bünyeli özgün bir mahkeme oluşturulması düşünülmelidir.
Böylece hukukun değişik alanlarındaki zengin bilgi ve deney birikiminin çok yararlı biçimde organizesi sağlanmış, yüksek mahkemeler arasında sıkıntı yanında, bahsettiğimiz sakıncalar giderilmiş, öngörülen amaca uygun düşen birey ve kamu vicdanında onay, yargı mercilerinde saygı gören isabetli kararlara ulaşılmış olacaktır. Bu önerimizin kamuoyunda ve parlamentoda ciddiyetle tartışılacağını umuyorum.''
Â
YÃœCE DÄ°VAN'IN YAPISI
Yüce Divan'ın, Anayasa Mahkemesi bünyesinde kalması veya Yargıtay'a verilmesi konusunun dün olduÄŸu gibi bugün de tartışıldığını anlatan Yargıtay Cumhuriyet BaÅŸsavcısı Nuri Ok,ÂÅŸunları kaydetti:
  Â
''Bu tartışmaların sona erdirilmesi gerekmektedir. Yüce Divan'ın Anayasa Mahkemesi'nden alınıp Yargıtay'a verilmesini savunanların, Anayasa Mahkemesi'ne ceza hukukçusunun hiç, ya da yeterli sayıda seçilmemesi olasılığına yönelik kaygı ve eleştirilerinin haklılığının kabulü gerekir.
Önerimiz: Yüce Divan'ın Anayasa Mahkemesi çatısı altında kalmasının tercih edilmesi halinde, ceza hukukçusu açığının giderilmesi için yeterli sayıda, en az altı Yargıtay Ceza Dairesi Başkanı'nın Yüce Divan'a katılmasının sağlanmasıdır.
Bu öneriye karşı çıkılacağını sanmıyorum. Mahkeme oluşturulmasında önemli olan yargılanacaklara hukukun güvenini vermektir. Ceza yargılaması yapacak Yüce Divan'da bu, ancak ceza hukukçularının çoğunluğu oluşturmasıyla sağlanabilir.''
   Â
"YOLSUZLUKLAR,ÂTÃœRKÄ°YE'NÄ°N ÖNÃœNÃœ TIKIYOR"
   Â
Ok, Türkiye'nin önünü tıkayan, geleceğini karartan, insanları yoksul ve mutsuz yapan, devletine karşı güvensizliğe yol açan olumsuzlukların başında organize yolsuzlukların yer aldığını vurguladı.
Ok, ''Temiz toplum için yolsuzlukları önleme öncelikli alandır. Bu alanda ilk tedbir hesap sormanın yasal temelini oluşturmaktır. Hesap sorma yetkiniz yoksa, hesap almanız da mümkün değildir. Yolsuzluklara karşı siyasetçinin konumu, bakışı ve duruşu son derece önemlidir. Zira yasal tedbir tekeli onlardadır'' diye konuştu.
  Â
"YASAL TEDBÄ°R TEKELÄ° SÄ°YASETTE"
Yolsuzluklara karşı siyasetçinin konumu, bakışı ve duruÅŸunun son derece önemli olduÄŸunu ifade eden Ok, ''Zira yasal tedbir tekeli onlardadır'' dedi.Â
  Â
Ok, ''Yolsuzlukların ve bu amaca yönelik organizasyonların içinde olunmasa da kamu kurumlarının, bu kapsamda yargının yolsuzlukların üzerine etkin bir ÅŸekilde gitmesini saÄŸlayacak yasal düzenlemelerin yapılmaması siyasetçiyi töhmet altında tutmaktadır'' diye konuÅŸtu.Â
  Â
Yolsuzlukları önleme yolunda önemli mesafeler alındığını, ancak yeterli olmadığını belirten Ok, adaletin hesap sorma gücü ve alanının geniÅŸletilmesine yönelik yeni düzenlemelere acilen ihtiyaç bulunduÄŸunu söyledi.Â
  Â
"DOKUNULMAZLIKLAR SINIRLANDIRILMALI"
Yolsuzlukların önemli bir ayağını oluÅŸturan bürokrasinin gereksiz bir koruma altında olduÄŸunu ifade eden Ok, bu korumayı saÄŸlayan Anayasa'nın 129. maddesinin son fıkrasının kaldırılmasını istedi.Â
  Â
Yolsuzlukları önleme kararlılığını göstermek yolunda topluma verilecek en önemli mesaj ve moralin, yasama dokunulmazlığının sınırlandırılması olacağının hem siyasetçi hem de kamuoyu tarafından kabul edildiÄŸini belirten Ok, bunun, yolsuzlukla savaşımda baÅŸarının kalıcılığı açısından öncelikle ele alınması gerekli konulardan birisi olduÄŸunu söyledi.Â
   Â
OK'TAN DOKUNULMAZLIK FORMÜLÜ
   Â
Yargıtay Cumhuriyet BaÅŸsavcısı Ok, yasama dokunulmazlığının sınırlandırılması konusunda da öneride bulundu. Ok'un önerisi şöyle:Â
  Â
''Yasama dokunulmazlığının şu şekilde sınırlandırılmasını gerektiğini düşünmekteyiz: Anayasa'nın 76. maddesinde milletvekili seçilmeye engel hürriyeti bağlayıcı cezalar ile suçlar gösterilmiştir. Milletvekili olmaya engel teşkil edenlerin, devama da engel teşkil etmesi gerektiği düşüncesinden hareketle, maddede tek tek sayılmak suretiyle sınırlı olarak gösterilen suçlar ile türleri ve alt sınırları belirlenen suçlarda dokunulmazlık tanınmamalı, bununla bağlantılı olarak Anayasa'nın 83. maddesinin 2. fıkrasındaki 'sorguya çekilemez' ve 'yargılanamaz' sözcükleri metinden çıkarılmalı, 'tutulamaz' ve 'tutuklanamaz' sözcükleri yerinde bırakılmalı, dokunulmazlık 76. maddede gösterilenlerin dışındaki suçlar ile tür ve alt sınırları gösterilenler dışındaki cezalara hasredilmelidir.
  Â
Elbette sınırlamayı yapma yetkisi TBMM'ye aittir. Yüce mecliste bu yönde oluşan iradenin yaşama geçirilmesinin engelleri bilinmektedir. Bu engelleri aşmak için yapılacak düzenlemenin yürürlük tarihinin ayrıca belirlenmesi, uzlaşı noktasını teşkil edebilir düşüncesindeyim.
MECLÄ°S'E OLAN GÃœVENÄ°N ARTMASI KOÅžULU
Belirlenen tarihten öncekiler için eski düzenlemenin geçerli kılınması, yasama dokunulmazlığını sınırlamayı yaşama geçirme olanağını verecek böylece tüm kesimlerin ısrarlı beklentileri karşılanmış olacaktır.
  Â
Uzlaşma sağlanamadığı takdirde, bugünkü koşullarda yasama dokunulmazlığını sınırlama mümkün olmayacaktır.
Yürürlük tarihi, örneğin yayınlama tarihi olarak belirlenmiş olsa da, yapılacak sınırlamanın çok önemli bir kazanım olduğu, milletvekilinin onur ve saygınlığını artıracağı, yüce meclise olan güven ve itibarı yükselteceği bilinmelidir.''
   Â
''AMAÇ PARTİLERİ KAPATMAK DEĞİL, YAŞATMAK''
   Â
Ok, siyasi partilerin sicil dosyalarının tutulması, örgütlenmeleri, tüzük ve programlarının Anayasa ve Siyasi Partiler Kanunu'na uygunluÄŸunun kontrolü ve faaliyetlerinin takibinin bilgisayar ortamında yapıldığını anlattı.Â
  Â
Siyasi partilerin, demokratik sistem ve yapının vazgeçilmez kurumları olduğunu belirten Ok, şunları kaydetti:
  Â
''Bundan dolayıdır ki, siyasi partileri yaşatmak, demokrasiyi yaşatmanın asgari koşuludur. Demokrasilerde amaç, siyasi partileri kapatmak değil, yaşatmak olmalıdır.
Ancak, siyasi partiler de öncelikli amacın, Cumhuriyetin kuruluş felsefesi, değerleri ve hedeflerini, demokrasiyi, hukuk devleti ilkesini, insan haklarını yaşatmak ve geliştirmek, üniter devlet yapısı, ulus birliği ve toprak bütünlüğünü korumak olduğunu unutmamalıdır. Bu anlayış anayasamıza yansımış, bu yönde sıkı ve ayrık kurallar getirilmiştir.''
   Â
"SÄ°YASÄ° PARTÄ°LERÄ° DEVLET YARDIMINDAN YOKSUN BIRAKMAK EŞİTLÄ°K Ä°LKESÄ°NE AYKIRI"  Â
Nuri Ok, siyasi partinin devlet yardımından kısmen veya tamamen yoksun bırakılması yaptırımı, bu yardıma hak kazanmayan siyasi partiler için duraksamalara yol açan, eşitlik ilkesine aykırı, uygulanamaz bir yaptırım olduğuna işaret etti.
Ok, ''Bu yüzden devlet yardımından kısmen veya tamamen yoksun bırakılması yaptırımı ya kaldırılmalı ya da yardıma hak kazanan partilere ödenen veya ödenmesi gereken miktarın ortalaması ölçü alınarak uygulanabilir yaptırıma dönüştürülmelidir'' diye konuÅŸtu.Â
  Â
Ok, yargının etkinliÄŸini olumsuz yönde etkileyen temel faktörleri; yasaların yetersizliÄŸi, kimilerinin yeni ve deÄŸiÅŸen koÅŸullara uyum saÄŸlama esnekliÄŸine sahip olmaması ve bu yönde deÄŸiÅŸiklikte geç kalınması yanında davaların sonuçlandırılmasında makul sürenin aşılması, aflar ve infaz rejimi olarak sıraladı.Â
  Â
"ADALETTE YAVAÅžLIK TÃœMÃœYLE YARGIYA YÃœKLENEMEZ"
Yargının yavaÅŸ iÅŸleyiÅŸi, kararların gecikmeli verilmesi zafiyetinde kusurun tümüyle yargıya yüklenemeyeceÄŸini belirten Ok, şöyle konuÅŸtu:Â
  Â
''Hatta, objektif değerlendirmede bu olumsuzluğun nedeninin çok azı yargıya atfedilebilir. Yargılama yapan, hüküm veren hakimdir. Yargılama sürecinde hakim, her şeye hakim değildir.
Hüküm, çeşitli ve değişik unsurların olumlu etki ve yardımına muhtaçtır. Davada tarafların ve vekillerinin kolluk güçlerinin, resmi ve özel bilirkişilerin, tapu ve nüfus idarelerinin, noter ve diğer ilgili kurumların, tebligat idaresi ve yurttaşların tutum ve davranışları son derece önemlidir. Bunların olumlu ve yararlı katkıları, adalete sürat ve isabet kazandıracaktır.''
   Â
''AF, DEVLETE GÃœVENÄ° ZEDELER''
   Â
Nuri Ok, afların, özellikle kişilere karşı işlenen suçların affedilmesi, adalete dolayısıyla devlete güveni zedelediğini belirtti.
  Â
Af kurumunun tamamıyla dışlanamayacağını ifade eden Ok, toplumun çok önemli bunalımlı dönemlerinden çıkış sonrası; geçmişi unutmak, barış ortamını sağlamak için devlete karşı işlenen suçlar yönünden varlığının sürdürülebileceğini söyledi.
  Â
Adli kolluÄŸun adalete önemli katkı yapacağını, bu nedenle adlı kurulmasında daha fazla geç kalınmaması gerektiÄŸini ifade eden Ok, yasal temelleri oluÅŸturulacak olan bölge adliye mahkemelerinin bir an önce yaÅŸama geçirilmesinin yargının genel arzusu olduÄŸunu kaydetti.Â
  Â
İÇTİHAT YOLUYLA HUKUK YARATMA
Ok, ihtisas mahkemelerinin kurulmasıyla Yargıtay'ın içtihat yoluyla hukuk yaratma ve geliÅŸtirme asli iÅŸlevine dönmesinin saÄŸlanacağını anlattı.Â
  Â
''Ne kadar gayretli olsak da yargıya, bütçeden ayrılan binde 80 pay ile yarım asırdır ihmal edilen adliye binaları ve donanımlarını iyileştirme ve yenileme, Adalet Bakanlığı'nın ek imkanlarına rağmen kısa zamanda mümkün olmayacaktır'' diyen Ok, bu nedenle bütçeden yargıya ayrılan payın önemli oranda yükseltilmesi gerektiğini söyledi.
   Â
AVUKATLARIN KONUMU
   Â
Avutların, yargının kurucu unsurlarından olan savunmayı temsil ettiklerini belirten Ok, ''Bu yüzden avukatlar ve barolar ve Türkiye Barolar BirliÄŸi yargının dışında deÄŸillerdir. Baroların ve Türkiye Barolar BirliÄŸi'nin insan hakları ve özgürlükleriyle, hukuku iyileÅŸtirmeye yönelik etkinliklerini takdirle izliyor ve destek veriyoruz'' diye konuÅŸtu.Â
  Â
Avukatların, müvekkilleri yanında adalete karşı da sorumluluk taşıdıklarını belirten Ok, ağır iş yükü altındaki hakimin işini kolaylaştırmada avukatın hukuksal yardımı ve usul ekonomisi anlayışının büyük önem taşıdığını söyledi.
  Â
Ok, avukatların, özellikle davaların makul sürede sonuçlanmasında etkin rol ve sorumluluk taşıdıklarını ifade ederek, ''Yargıya güvende çok önemli payları ve güvensizlikte ise sorumlu olmadıkları söylenemez'' dedi.Â
   Â
IRAK'TA YAPILAN Ä°ÅžKENCE
   Â
Ä°ÅŸkence görmeme hakkının ayrım yapılmaksızın herkesin sahip olduÄŸu mutlak hak olduÄŸunu vurgulayan Ok, ÅŸunları kaydetti:Â
  Â
''Bugün en vahim insan hakları ihlalleri, bu kapsamda işkence Irak'ta yapılmaktadır. Buna ilişkin haber ve resimler; insanı ürperten, dehşete düşüren, kaygıdan öte insanlığın yıllarca unutamayacağı utanç belgeleridir.
Â
Üzüntümüzü daha da artıran, bu işkencelerin, yıllarca demokrasi ve insan hakları öncülüğünü yapanlardan gelmesidir. Bir ülkenin kaynaklarına sahip olmak için silah kullanmak suretiyle o ülkenin kaderine hükmetmek, dünya barışı ve insanlık için tehlikeli bir eğilim ve gidiştir.
"KOLONYALÄ°ZM VAHÅžETÄ°NÄ° TARÄ°H KAYDEDECEK"
İşgale karşı koyan insanlara yapılan kolonyalizmin vahşetini elbette tarih kaydedecektir.Ama ülkemizde ve dünyada insan hakları örgütleri ve savunucularının hareketsizliği ve seslerini güçlü olarak yükseltmemeleri, insani müdahalenin düşünülmemesi, üçüncü bin yılın ilk vahim ayıbıdır; son olmasını diliyorum.''
  Â
Ok'un konuşmasının ardından, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı'ndan emeklilik, seçim ve atama nedeniyle ayrılanlara plaket ve hediyeler verildi.
  Â
Onursal Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı Sabih Kanadoğlu'na plaket ve hediyesini Yargıtay Başkanı Eraslan Özkaya, Yargıtay Üyesi Orhan Koçak'a da Adalet Bakanı Cemil Çiçek sundu.
Â