Yargıtay, din istismarcısını “nitelikli dolandırıcı” saydı

Güncelleme Tarihi:

Yargıtay, din istismarcısını “nitelikli dolandırıcı” saydı
Oluşturulma Tarihi: Temmuz 28, 2012 11:11

Yargıtay 15. Ceza Dairesi, kendilerini “hoca” olarak tanıtıp, kızlarının bahtının kapalı olduğuna ve evlerinin bahçesinden altın çıkaracaklarına inandırdıkları kişilerin para ve altınlarını alan sanıklara “dolandırıcılık” suçundan verilen cezayı az bularak, sanıkların “nitelikli dolandırıcılık” suçundan mahkum edilmesine karar verdi.

Haberin Devamı

Hatay'da, 2006 yılında kendilerini “hoca” olarak tanıtan sanıklar, bir aileyi, kızlarının bahtının kapandığına ve evlerinde muska olduğuna inandırıp, evlerine geldi. Çeşitli dualar okuyup, kızlarının elbisesinden muska çıktığını söyleyen sanıklar, muskayı bozup yeni muska yaptıklarını belirterek aileden para aldı. Ayrıca evlerinin bahçesinde bir küp altın olduğunu, bu altını çıkarmak için çeşitli dualar ve törenler yapılması gerektiğini de söyleyen sanıklar, yanlarında getirdikleri ilaçla küp içerisindeki maddeyi altına çevirecekleri vaatleriyle aileyi kandırıp altın ve paralarını aldı.

Olayın üzerinden bir süre geçtikten sonra sanıkların dolandırıcı olduğunu anlayan aile, Hatay 1. Ağır Ceza Mahkemesi'nde dava açtı.
Mahkeme, sanıklar hakkında “dolandırıcılık” suçundan mahkumiyet kararı verdi.

Haberin Devamı

Temyiz üzerine dosyayı görüşen Yargıtay 15. Ceza Dairesi, yerel mahkeme kararını bozdu. Daire, sanıklara yalnızca “dolandırıcılık” suçundan mahkumiyet verilmesini az bularak, suçun “dini inanç ve duyguların istismar edilmesi suretiyle” işlendiğine işaret ederek, “nitelikli dolandırıcılık” suçundan karar verilmesi gerektiğine hükmetti.

“Hile, nitelikli bir yalandır”

Daire'nin kararında, dolandırıcılık suçunun oluşabilmesi için, failin bir kimseyi kandırabilecek nitelikte hileli davranışlarla hataya düşürüp, onun veya başkasının zararına, kendisine veya başkasına yarar sağlaması gerektiği ifade edildi.

Hilenin, nitelikli bir yalan olduğu vurgulanan kararda, fail tarafından yapılan hileli davranışın belli oranda ağır, yoğun ve ustaca olması gerektiğine işaret edilen kararda, sergileniş açısından mağdurun inceleme olanağını ortadan kaldıracak nitelikte bir takım hareketlerin hileli hareketler sayılacağı belirtildi.

Kararda, şu tespitler yapıldı:
“Kullanılan hileli davranışlarla mağdur yanılgıya düşürülmeli ve bu yanıltma sonucu yalanlara inanan mağdur tarafından sanık veya bir başkasına haksız çıkar sağlanmalıdır. Hilenin kandırıcı nitelikte olup olmadığı olaysal olarak değerlendirilmeli, olayın özelliği, fille olan ilişkisi, mağdurun durumu, kullanılmışsa gizlenen veya değiştirilen belgenin nitelikleri ayrı ayrı nazara alınmalıdır.
Dolandırıcılık suçunun, dini inanç ve duyguların istismar edilmesi suretiyle işlenmesi, bu suçun temel şekline göre daha ağır bir cezayla cezalandırılmayı gerektiren bir durum olarak 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu'nun (TCK) 158/1a maddesinde düzenlenmiştir. Madde gerekçesine göre, burada dikkat edilmesi gereken husus dinin bir aldatma aracı olarak kullanılmasıdır.
Din, bir topluluğun sahip olduğu kutsal kitap, peygamber ve Allah kavramını da genellikle içinde bulunduran, inanç sistemi ve bu sisteme bağlı olarak yerine getirmeye çalıştığı ahlaki kurallar bütünüdür. Dini inanç, dine inanan, belirli bir dine mensup kişinin duygularıdır. Bir insanın dini inanç ve duygularıyla doğup büyüdüğü, terbiyesini aldığı ailesi, çevresi ve içinde bulunduğu toplum arasında çok sıkı bir ilişki bulunmaktadır. Bu nitelikli unsurun gerçekleşebilmesi ve suçun oluşabilmesi için dini kurallara bağlı olanların önem verdiği değerler, dini inanç ve duygular aldatma aracı olarak kötüye kullanılmalı, bu suretle gerçekleştirilen hile ile haksız bir yarar da sağlamış olmalıdır.”

Aynı suç birden fazla işlenmiş

Kararda, kendilerini hoca olarak tanıtan sanıkların katılanlara, kızlarının bahtının kapandığını, kızlarının elbisesinden muska çıktığına inandırıp, bu muskayı bozup yeni muska yaptıklarını söyleyerek paralarını almaları, ayrıca evlerinin bahçesinde bir küp altın olduğunu, bu altını çıkarmak için çeşitli dualar ve törenler yapıp, ilaçla küp içerisindeki maddeyi altına çevirecekleri vaatleriyle katılanları kandırıp altın ve paralarını almaları şeklinde gerçekleşen olayda, sanıkların eylemlerinin, TCK'nın 158/1-a maddesinde düzenlenen “dini inanç ve duyguların istismar edilmesi suretiyle” nitelikli dolandırıcılık suçunu oluşturduğu gözetilmeden, “dolandırıcılık” suçundan karar verilmesinin bozmayı gerektirdiği belirtildi.

Haberin Devamı

Kararda, sanıkların değişik zamanlarda kısa aralıklarla aynı suçu birden fazla işlediklerinin anlaşıldığı ifade edilerek, cezalarının zincirleme suç hükümlerine göre artırılması gerektiği gözetilmeden eksik ceza tayini yapılmasının da bozma nedeni sayıldığı bildirildi.

TCK'nın “dolandırıcılık” suçunu düzenleyen 157. maddesi, bu suçu işleyenlere 1 yıldan 5 yıla kadar hapis cezası verilmesini öngörüyor. Bu suçun, “dini dini inanç ve duyguların istismar edilmesi suretiyle” işlenmesi halinde suç vasfı “nitelikli dolandırıcılık” olarak kabul ediliyor ve ceza 2 yıldan 7 yıla kadar çıkarılıyor.
Hatay 1. Ağır Ceza Mahkemesi, Yargıtay'ın gerekçeleri doğrultusunda sanıklar hakkında yeniden bir karar verecek.

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!