Yargıtay: "Çeyizde zaman aşımı olmaz"

Güncelleme Tarihi:

Yargıtay: Çeyizde zaman aşımı olmaz
Oluşturulma Tarihi: Ekim 03, 2011 11:54

Yargıtay, boşanma sonrası çeyiz eşyalarının aynen geri verilmesi istemli davaların her zaman açılabileceğine, bu davalarda zaman aşımı uygulanmayacağına karar verdi.

Haberin Devamı

Eşinden boşanan bir kadın, “evlenirken yanında götürdüğü çeyiz eşyalarının eski eşinin konutunda kaldığını, boşanmalarından bugüne kadar davalı tarafından eşyalarının geri verilmediğini” belirterek, çeyiz eşyalarının ve evlendikten sonra alınan eşyaların yarısının kendisine aynen iadesine, bu mümkün olmadığı takdirde dava tarihi itibarıyla eşyaların tutarının yasal faiziyle birlikte eski eşinden tahsiline karar verilmesi istemiyle dava açtı.
Pınarhisar Asliye Hukuk Mahkemesi, çift arasındaki boşanma davasının 2006'da kesinleştiğini, eşya davasının ise 2008'de açıldığını belirterek, Türk Medeni Kanunu'nun, “Evliliğin boşanma sebebiyle sona ermesinden doğan dava hakları, boşanma hükmünün kesinleşmesinin üzerinden bir yıl geçmekle zaman aşımına uğrar” hükmünü içeren 178. maddesi gereğince bir yıllık zaman aşımı süresinin dolduğunu gerekçe gösterdi ve davayı zaman aşımından reddetti.
Pınarhisar Asliye Hukuk Mahkemesi'nin kararının temyiz edilmesi üzerine dosyayı görüşen Yargıtay 8. Hukuk Dairesi, yerel mahkemenin kararını bozdu.
Dairenin kararında, mahkemenin zaman aşımından davanın reddi yönündeki kararının, somut olguya uygun düşmediği belirtilerek, bir davada maddi olayları ileri sürmenin taraflara, hukuki nitelendirmeyi yapmanın ve dayanılan kanun maddesini belirlemenin ise hakime ait olduğu vurgulandı.
Davacının öncelikle eşyaların aynen iadesini, bu olmadığı takdirde eşyaların bedellerinin tazminini istediği anımsatılan kararda, eşyaların geri istenmesi davasının “istihkak davası” olarak kabul edilmesi gerektiğine işaret edildi.

“İstihkak davası her zaman açılabilir”

Kararda, davanın, Türk Medeni Kanunu'nun, “kişisel malların nelerden ibaret olduğunu” öngören 220, “her eşin yasal sınırlar içinde kişisel malları ile edinilmiş mallarını yönetme, bunlardan yararlanma ve bu mallar üzerinde tasarrufta bulunma hakkına sahip olduğunu” içeren 223/1, “her eş diğer eşte bulunan mallarını geri alır” düzenlemesine yer veren 226/1 ve “belirli bir malın eşlerden birine ait olduğunu iddia eden kimse iddiasını ispat etmekle yükümlüdür” hükmünü içeren 222/1 maddelerine dayalı olarak açıldığının kabul edilmesi gerektiği ifade edildi.
Dairenin kararında, şu tespitler yapıldı:
“Mahkemece yapılacak araştırma ve inceleme sonucu istenen eşyaların aynen mevcut olduğunun saptanması halinde uyuşmazlık bu açıdan mülkiyet hakkına dayandığından olayda zaman aşımı söz konusu olamaz. Eşlerden her biri kişisel eşyalarını her zaman mal rejiminin sona ermesinden önce ya da sonra isteyebilir. Bu istek mal rejiminin tasfiyesi halinde istenilecek katkı payı, değer artış payı veya artık değere katılma alacağı olarak nitelendirilemez ve değerlendirilemez. Bu tür eşyalarla ilgili dava boşanmanın eki niteliğinde davalar olarak da düşünülemez. O halde eşyaların aynen geri verilmesine ilişkin istihkak davaları her zaman açılabildiğinden zaman aşımına tabi değildirler.”

Eşyalar yoksa toplam bedel tazminat niteliğinde

Kararda, dava konusu eşyaların aynen mevcut olmadığının belirlenmesi halinde ise eşyaların toplam bedeline karar verilmesi gerekeceğinden, bu halde somut olayda zaman aşımının söz konusu olacağına dikkat çekildi.
Tarafların 2002'de evlenip, 2004'te açılan ve 2006'da kesinleşen kararla boşandıkları belirtilen kararda, başka bir mal rejimini seçtiklerini ileri sürmediklerine göre evlendikleri tarihten boşanma davasının açıldığı tarihe kadar eşler arasında yasal edinilmiş mallara katılma rejiminin geçerli olduğu ve taraflar arasındaki geçerli mal rejiminin boşanma davasının açıldığı tarihte sona erdiği kaydedildi.
Daire, eşyaların aynen mevcut olmaması halinde ise istenen eşya bedelinin tazminat niteliğinde olduğuna karar vererek, olayda Türk Medeni Kanunun 178. maddesi değil, aynı kanunun 5. maddesi yoluyla Borçlar Kanununun 125. maddesinde öngörülen 10 yıllık zaman aşımı süresinin uygulanması gerekeceğini vurguladı.
Kararda, “Boşanma kararının kesinleştiği 2006 yılından eldeki eşya davasının açıldığı 2008 yılına kadar Borçlar Kanununun 125. maddesinde belirtilen 10 yıllık zaman aşımı süresi henüz geçmediğinden, işin esasına girilerek iddia ve savunma doğrultusunda toplanacak deliller çerçevesinde bir karar verilmesi gerekirken olayda uygulama yeri olmayan Türk Medeni Kanununun 178. maddesinde öngörülen 1 yıllık zaman aşımı süresinin geçtiği görüşüyle davanın reddine karar verilmesi doğru görülmemiştir” denildi

 

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!