Güncelleme Tarihi:
İstanbul Üniversitesi (İÜ) Hukuk Fakültesi Dekanlığınca merhum Prof. Dr. Bülent Tanör'ün anısına düzenlenen “Türkiye'nin Anayasa Gündemi” konulu konferansın açılışında konuşan Gerçeker, demokrasinin bir özgürlükler rejimi olduğunu söyledi.
Gerçeker, bunun hukukun üstünlüğü ve hukuk devleti ilkelerinin hayata geçirilmesiyle sağlanabileceğine işaret ederek, çağdaş ülkelerde demokrasinin gelişiminin anayasal devlet anlayışına ulaşmış bulunduğunu, amacın da bireysel özgürlüklere anayasal güvenceler sağlamak olduğunu vurguladı.
Anayasal demokrasinin “sınırlı devlet”, yani siyasal iktidarın birey hak ve özgürlükleri lehine sınırlandırması anlamına geldiğini kaydeden Gerçeker, “Yasama, yürütme ve yargı erkinin birbirinden bağımsız olması, iktidarın anayasal çerçeve içerisinde kullanılması ve paylaşılması amacıyla olup bu organların birbirlerine üstünlüğü anlamında değildir” diye konuştu.
Aksi yaklaşımların yasama organında çoğunluğa sahip bulunan yürütme erkini de elinde bulunduran siyasal gücü “sınırsız bir iktidar anlayışına” götürme tehlikesi oluşturacağını ifade eden Gerçeker, gündemdeki anayasa değişikliği tartışmalarına da değindi.
Gerçeker, “Anayasa değişikliğine hiçbir zaman karşı değiliz. Ancak bu değişiklikler Türkiye Cumhuriyeti'nin güvencesi olan temel ilkelerini belirleyen değiştirilemez hükümlerini zedeleyecek, zafiyete uğratacak nitelikte olmamalıdır” dedi.
Temel hak ve özgürlüklerin tam bağımsız bir yargı sistemi kurulmasıyla gerçekleşebileceğini dile getiren Gerçeker, “Tam bağımsız yargı da yargı sisteminin kuvvetler ayrılığı ilkesine uygun olarak yürütmenin, yasamanın hiçbir etki ve müdahalesinin söz konusu olmadığı bir sistem olarak kurulması suretiyle sağlanabilir” diye konuştu.
Yargının yetkisini millet adına kullandığını hatırlatan Gerçeker, demokratik meşruiyet sağlama gerekçesiyle yasama ve yürütme tarafından yüksek mahkemelere, yargı kurumlarına üye seçilmesi düşüncesinin yargı bağımsızlığıyla bağdaşmadığını kaydetti.
Gerçeker, şöyle konuştu:
“Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu (HSYK), Adalet Akademisi ve Adli Tıp gibi yargı kurumları tam anlamıyla özerk olarak düzenlenmelidir. Teftiş Kurulu, HSYK'ya bağlanmalı, HSYK'nın kendi sekreteryası olmalı, hakimlik sınavları HSYK tarafından yapılmalı ve Adalet Bakanlığının hakim ve savcılar üzerindeki idari vesayeti kaldırılmalıdır.”
Yüksek mahkemelerin altından kalkamayacak derecede büyük bir iş yükü ile karşı karşıya olduğunu, personel yetersizliği ve fiziki altyapı sorunları bulunduğunu anlatan Gerçeker, güvenli ve hızlı bir yargı sistemi için bu sorunların çözülmesi gerektiğini söyledi.
BİREYSEL BAŞVURU YETKİSİ
“Toplumun adalete olan güveni azaldıkça oluşan boşluğu yasa dışı oluşumların doldurduğunun görünen çok acı bir gerçek olduğunu” ifade eden Gerçeker, şöyle dedi:
“Yüksek mahkemeler olarak Anayasa Mahkemesi'ne bireysel başvuru yetkisi verilmesine kesinlikle karşıyız. Bunun yargının sorunlarına bir çözüm olmayacağı gibi davaların daha da uzamasına neden olacağı, sorunları daha da artıracağı başka ülkelerde yaşanan deneyimlerle bilinen bir gerçektir.”
Gerçeker, bireysel başvurunun söylenenin aksine yargısal bir denetim mekanizması olacağını, bunun da Yargıtay, Danıştay, Askeri Yargıtay, Askeri Yüksek İdare Mahkemesinin üzerinde yeni bir yüksek mahkeme yaratılması anlamına geleceğini söyledi.
Bu yetkinin verilmesinin Anayasa Mahkemesinin üye sayısını artırarak bir kısım üyelerinin de TBMM tarafından seçilmesinin gerekçesi olmaması gerektiğini belirten Gerçeker, “Yargı bağımsızlığına aykırı ve yargı sistemimizi allak bullak edecek, alt üst edecek bu uygulamayı kabul etmemiz mümkün değildir” dedi.
Bireysel başvurunun yüksek mahkemeler tarafından Anayasa'nın 90. maddesi de gözetilerek yargısal denetim sırasında değerlendirildiğini ifade eden Gerçeker, Anayasa Mahkemesine bu yetkinin verilmesinin Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine başvuru yolunu kesmeyeceği gibi daha da artıracağını ifade etti.
YARGIDA 3 BAŞLI SİSTEM
Gerçeker, bugün Anayasa'ya aykırı, yasalara aykırı uygulamalara ilişkin, yargının siyasallaştığına ilişkin her kesimden eleştirilerin var olduğunu ifade ederek, “Bir yetki karmaşası içinde bunların üzerine yeterince gidilememektedir. Bugün yargıda 3 başlı bir sistem vardır. Bir tarafta HSYK, bir tarafta Adalet Bakanlığı, bir tarafta yüksek mahkemeler... Bütün bunlar neyi gösteriyor? Özlenen, istenen bir yargı bağımsızlığının, yargı birlik ve bütünlüğünün olmadığını gösteriyor. Yargıyı daha da siyasallaştıracak düzenlemelerden mutlaka kaçınılmalıdır” diye konuştu.
Konuşmasında Yargıtay Onursal Başkanı Sami Selçuk'un “Bilim der ki siyaset soylu ve özverili bir kamu hizmetidir. Ama bir tutamcık siyaset yargıya karıştırılırsa virüse dönüşür, yargı hastalanır, kirli adalet salgılar” sözüne atıfta bulunan Gerçeker, Davos Ekonomik Forumu'nda açıklanan bir rapora göre Türkiye'nin yargı bağımsızlığında 64. sırada olduğunu söyledi.