Yargıtay Başkanı: Devlet dini kurallara dayandırılamaz

Güncelleme Tarihi:

Yargıtay Başkanı: Devlet dini kurallara dayandırılamaz
Oluşturulma Tarihi: Eylül 06, 2006 11:08

Yargıtay Başkanı Osman Arslan, “Hiç kimse devlet düzenini kısmen de olsa din kurallarına dayandırma amacı güdemez ve din duygularını kötüye kullanamaz” dedi.

Haberin Devamı

2006-2007 Adli Yılı'nın başlaması dolayısıyla Yargıtayda tören düzenlendi.

Törene, Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer, TBMM Başkanı Bülent Arınç, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, CHP Genel Başkanı Deniz Baykal, Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcıları Abdüllatif Şener ve Mehmet Ali Şahin, Danıştay Başkanı Sumru Çörtoğlu, Adalet Bakanı Cemil Çiçek, İçişleri Bakanı Abdulkadir Aksu, Milli Savunma Bakanı Vecdi Gönül, Anayasa Mahkemesi Başkanvekili Haşim Kılıç, DYP Genel Başkanı Mehmet Ağar, ANAVATAN Genel Başkanı Erkan Mumcu, Türkiye Barolar Birliği Başkanı Özdemir Özok ve çok sayıda davetli katıldı.

Yargıtay Başkanı Arslan, davetlileri Yargıtay binasının protokol kapısında karşıladı. Saygı duruşunda bulunulması ve İstiklal Marşı'nın okunmasıyla başlayan törende, Kültür Bakanlığı Devlet Çoksesli Korosu da mini bir konser verdi.

Haberin Devamı

Törende konuşan Yargıtay Başkanı Osman Arslan, Danıştaya yönelik saldırıyı kınadı ve saldırının tarihe kara bir sayfa olarak geçtiğini söyledi. Saldırıyı yapanlar ve yaptıranların insanlık suçu işlediklerini belirten Arslan, “Bu suçu işleyenler tarih tarafından affedilmeyecek ve nefretle anılacaklardır” dedi.

Bu tür terörist saldırıların yargıyı etkilemeyeceğini ifade eden Arslan, Türk yargısının bugüne kadar olduğu gibi bundan böyle de Anayasa ve kanunlar doğrultusunda yargılama yaparak, vicdani kanaate göre karar vereceğini vurguladı. Arslan, “Hiçbir terörist eylem, yargıyı inandığı doğrultuda karar vermekten alıkoyamaz” diye konuştu.

BARIŞ DÜNYASI

Bölgede ve dünyada savaşların ve savaş tehditlerinin sürdüğüne işaret eden Arslan, insanlığın savaşları ve terörü ortadan kaldırmak için ortak ve samimi çaba göstermesinin zorunlu olduğunu söyledi.

Arslan, savaşan ve terörle yaşayan bir dünyanın çağdaş uygarlığın utancı olarak tarihteki yerini alacağını ifade ederek, insanlığın her zamankinden daha fazla barış ve huzura muhtaç olduğunu vurguladı.

Türkiye Cumhuriyeti'nin üniter yapısına sahip çıkmanın, bu topraklar üzerinde yaşayan herkesin yararına olduğunu belirten Arslan, “Bu topraklar üzerinde yaşayan hiç kimse ikinci sınıf yurttaş değildir. Herkes, dil, ırk, renk, cinsiyet, siyasi düşünce, felsefi inanç, din ve mezhep ayrımı gözetilmeksizin kanun önünde eşittir” dedi.

AYRILIKÇI DÜŞÜNCELER

Arslan, bu hak ve fırsat eşitliğine karşın, insan hakları ve demokrasi adı altında bazı ayrıcalıkların talep edilmesinin, ulusal birliği bölmeye yönelik ayrılıkçı düşünceler olduğunu söyledi.
Bölücü ve gerici akımların iç ve dış kaynaklardan güç ve destek aldıklarını dile getiren Arslan, “Sömürgeci güçler, ülkemizde etnik ve dinsel ayrımlar yaratarak, ülkemizi bölmeyi ve parçalamayı hedef seçmişlerdir. Onların yönlendirdikleri ve yönettikleri kişiler, aslında maşa olarak kullanıldıklarını bilmelidirler” diye konuştu.
Demokratik hak ve özgürlüklerin, halkın huzur ve mutluluğu için kullanılması gerektiğine işaret eden Arslan, “Hak ve özgürlükleri kötüye kullanmak hoşgörüyle karşılanamaz. Demokrasilerde özgürlükleri yok etme özgürlüğü kimseye tanınamaz. Özgürlükler devleti yıkma aracı olarak kullanılamaz” dedi.

LAİKLİK

Arslan, Cumhuriyetin temel niteliklerinden laikliğe de değindiği konuşmasında, laikliğin dinin devlet işlerine, devletin ise din işlerine karışmaması olduğunu anımsattı. Osman Arslan, şöyle konuştu:

Haberin Devamı

“Laik devlette yöneticiler dini, din adamları da devleti yönetemezler. Her ikisinin görevi, işlevi, amaç ve alanı farklıdır. Laik devlet, bütün dinlere ve mezheplere aynı uzaklıktadır. Laik devlette kişiler vicdanlarıyla baş başa bırakılmıştır.
Laikliğin ikinci öğesi, kişilerin iç dünyasıyla ilgili olup, kişilerin din ve vicdan özgürlüğünün teminat altına alınmasıdır. Bu kuralın doğal sonucu olarak, hiç kimse ibadete, dini ayin ve törenlere katılmaya, dini inanç ve kanaatlerini açıklamaya zorlanamaz, dini inanç ve kanaatlerinden dolayı kınanamaz. Ayrıca hiç kimse devlet düzenini kısmen de olsa din kurallarına dayandırma amacı güdemez ve din duygularını kötüye kullanamaz.”

Haberin Devamı

Dinin, kişilerin vicdanlarında saygın bir yeri bulunduğunu ifade eden Arslan, şöyle devam etti:

“İnsandan başka hiçbir varlığın dini yoktur. Ne insanlar tarafından oluşturulan kurum ve kuruluşların ne de tüzel kişiliği olan devletin dini olamaz. Devletin laik olması ilkesini benimseyenleri dinsiz olarak suçlamak ne kadar yanlışsa, Cumhuriyete, Atatürk ilkelerine bağlı olan ve dinin gereklerini de yerine getiren kişileri çeşitli sıfatlarla suçlamak da bir o kadar yanlıştır. Bu tür yaklaşım ve değerlendirmelerin, ülke bütünlüğüne, birlik ve beraberliğine zarar verdiği ve kutuplaşmaya neden olduğu gözden uzak tutulmamalıdır.”

“YARGIYI ETKİLEME GİRİŞİMLERİ SÜRÜYOR”

Arslan, hakimlerin görevlerinde bağımsız olduklarını, her türlü etkiden uzak hüküm vermelerinin Anayasa ve çeşitli yasalarla güvence altına alındığını söyledi. Osman Arslan, bu hükümlere karşın yargıyı etkileme girişimlerinin doğrudan ve dolaylı biçimde sürdüğünün görüldüğünü ifade etti.

Haberin Devamı

Bir hukuk devletinde yargı kararlarının eleştirilmesini ve değerlendirilmesini doğru ve gerekli gördüklerini de dile getiren Arslan, ancak yargı kararının eleştirilebilmesi için kararın biçimsel olarak kesinleşmesi gerektiğini vurguladı.
Arslan, yargısal süreç devam ederken yargı kararlarıyla ilgili değerlendirme ve eleştiri yapılmasının yargıyı etkilemeye teşebbüs niteliğinde olduğuna dikkati çekti.

“Kesinleşen yargı kararları eleştirilmelidir” diyen Arslan, eleştirilerin öznel değil nesnel, önyargı ve duygusallıktan uzak, bilimsel ve hukuki olması, belli bir amaç ve sonuç elde etmeye yönelik olmaması gerektiğini söyledi. Kesinleşen yargı kararlarına herkesin uymak zorunda olduğunu belirten Arslan, “Kesinleşen yargı kararlarının bir görüşe göre yanlış olması, onların uygulanmamasını gerektirmez” dedi.

TÜRK MİLLETİ

Haberin Devamı

Arslan, Ulu Önder Atatürk'ün, “Türkiye Cumhuriyeti'ni kuran Türkiye halkına, Türk milleti denir” sözüyle Anayasa'nın 66/1. maddesindeki “Türk Devletine vatandaşlık bağıyla bağlı bulunan herkes Türk'tür” hükmünün birbirine uygun olduğunun açıkça görüldüğünü kaydetti.
   
Osman Arslan, “Buradaki Türk sözcüğü, ayırıcı olmayıp birleştiricidir ve ülke üzerinde yaşayan tüm bireyleri kucaklamaktadır” dedi.
   
“VATANIN BÖLÜNEMEYECEĞİ BİLİNMELİ”
   
Terörist faaliyetlerle herhangi bir sonuç elde edilmesinin mümkün olmadığını belirten Arslan, her Türk yurttaşının kendisinin, yakınlarının ve ülkesinin mutluluk ve refahı için devletine ve devletin niteliklerine sahip çıkması, devletine her konuda yardımcı olması gerektiğini ifade etti. Arslan, “Vatanın bölünemeyeceği, parçalanamayacağı ve üniter yapısının değiştirilemeyeceği herkes tarafından bilinmelidir” diye konuştu.
   
“YÖNETENLER DE HUKUKA UYMALI”
   
Arslan, “hukuk devleti” olmanın, devletin temel niteliği olduğunu dile getirerek, hukuk devletinde devletin, öncelikle kendi koyduğu kurallara kendisinin uymak zorunda olduğunu kaydetti.
   
Hukuk devletinde, yönetilenler gibi yönetenlerin de hukuk kurallarına uymak zorunda olduğunu belirten Arslan, “Yürütme, kurallara bağlı olarak ülkeyi yönetmeli, yargı da kurallara uygun biçimde yargılama yapmalıdır” dedi.
   
Anayasa'da yetkilerin bölünmesinin, iş bölümü olarak nitelendirildiğini, kuvvetler arasında üstünlük bulunmadığının açıkça ifade edildiğini dile getiren Arslan, bunun doğal sonucu olarak yasama ve yürütme organlarıyla idarenin mahkeme kararlarına uymak zorunda olduklarını söyledi.
   
Osman Arslan, bu organların ve idarenin, mahkeme kararlarını hiçbir surette değiştiremeyeceğini ve yerine getirilmesini geciktiremeyeceğini vurguladı.
   
“MECLİS, ADLİ OLAYLARI ARAŞTIRMAMALI
   
Anayasa'da yer alan “Meclis araştırması” ile ilgili görüşlerini de açıklayan Arslan, Anayasa'nın 98/3. maddesine göre Meclis araştırmasının belli bir konuda bilgi edinilmek için yapılan incelemeden ibaret olduğunu kaydetti. Meclis İçtüzüğünde komisyonun yetki ve çalışma esaslarının düzenlendiğine dikkati çeken Arslan, somut adli olayların araştırmaya konu olamayacağı sonucunun ortaya çıktığını söyledi. Arslan, adli olayların doğrudan adli yargıyı ilgilendirdiğini kaydetti.
   
Osman Arslan, Meclis araştırma komisyonunun adli olaylarla ilgili ”araştırma” adı altında “soruşturma” yapmasının Yargıtay tarafından yargısal faaliyet ve yargı yetkisine müdahale olarak değerlendirildiğini açıkladı.
   
“HAKİMLER HEDEF HALİNE GETİRİLMEMELİ”
   
Yerel mahkeme kararlarıyla ilgili temyiz süreci devam ederken lehte ve aleyhte yayınlar yapıldığını söyleyen Arslan, bu tür yayınların “adil yargılanma hakkının ihlali” olarak görüldüğünü bildirdi.
   
Yargı kararlarına yapılacak eleştiri ve değerlendirmelerin karara ve kararda açıklanan gerekçelere göre yapılmasını isteyen Arslan, karar yerine karar verenlerin eleştirilmesini, karar verenlerin kimliklerinin açıklanmasını, kişilikleriyle ilgili yayınlar yapılmasını, hakimlerin yıpratılmasını ve hedef haline getirilmesini doğru bulmadıklarını ve kınadıklarını ifade etti.
   
Genel olarak kişilerin, kurumların, basın ve sivil toplum örgütlerinin, lehlerine çıkan kararları övdüğünü, aleyhte verilen kararları ise “tutarsız bir şekilde ve acımasızca” eleştirdiğini, yok saydığını söyleyen Arslan, “Hukukun temel kuralı, hiç kimsenin kendi davasında hakim olamayacağı ve kendisiyle ilgili konuda tarafsız hüküm veremeyeceğidir” diye konuştu.
   
Adalet dağıtan hakimlerin de insan oldukları ve onların hata yapabileceklerinin kabul edilmesi gerektiğini dile getiren Arslan, hakimlerin hatalarının yargısal süreç içinde olağan ve olağanüstü kanun yollarına gidilerek düzeltilebileceğini anımsattı.
   
ADALETİN GÜCÜ
   
“Adaletin güçlü olduğu yerde devlet de güçlüdür” diyen Arslan, adaletin güçlü olmasının ise adalet dağıtanların bağımsız ve teminatlı olmasıyla mümkün olduğunu söyledi.
   
Hakim teminatının hakim bağımsızlığını sağlayan bir araç olduğunu ifade eden Arslan, teminatı olmayan bir hakimin bağımsız olmasının mümkün olmadığını vurguladı. Osman Arslan, hakim bağımsızlığı ve teminatının adalet dağıtanlar için ayrıcalık değil, adil yargılanma hakkının gereği ve güvencesi olduğunu dile getirdi.
   
Toplumda güven, huzur ve sosyal barışın ancak bağımsız yargının varlığıyla sağlanabileceğini söyleyen Arslan, adil yargılama için hakimlerin dış baskılara karşı korunmalarının yeterli olmadığını, bu yönde hakimlere de çok önemli görev ve yükümlülükler düştüğünü kaydetti.
   
Meslektaşlarına da seslenen Arslan, hakimlerin yargılama yaparken tarafsız olmalarını, taraflara eşit mesafede bulunmalarını, taraflardan birine sempati veya antipati duymamalarını istedi. Arslan, adalet dağıtanların siyasi düşünce, felsefi inanç, din, mezhep ve etnik ayrım yapmaksızın yargılama yapmasını gerektiğini belirtti.
   
Arslan, hakimlerin siyasal görüş sahibi olmasının doğal olduğunu, ancak bunun etkisinde karar veremeyeceklerini ifade etti.
   
“YARGI HIZLI İŞLEMİYOR”
   
Yargının hızlı, adil ve etkin işlemesi ve topluma güven vermesi gerektiğinin altını çizen Arslan, Türkiye'de yargının hızlı işlemediğinin bilinen bir gerçek olduğunu söyledi.
   
Hakimlerin, davaların uzamasında rolü olduğunu, ancak tek etken olmadıklarını belirten Arslan, yargılamanın uzamasına neden olan etkenler arasında, mahkeme ve hakim sayısının azlığı, hakimlerin duruşmalara hazırlıksız çıkması, hakimlerin ağır iş yükünü taşıyamaması ve kendilerini yenileyememesi, bilirkişilerin hızlı çalışmaması, tanıklıktan kaçınmayı gösterdi.
   
Arslan, her 20 bin kişiye Avusturya'da 4.3, Almanya'da 5.1, İtalya'da 2.3, İsveç'te 3.8, Türkiye'de ise 1.5 hakim düştüğünü, yargıyla ilgili kamu harcamalarında da Türkiye'nin gerilerde olduğunu söyledi.
   
Yargı çalışanlarının aylıklarının çok düşük olduğunu ve geçim sıkıntısı çektiklerini anlatan Arslan, yargı çalışanlarının mali durumlarının en kısa zamanda iyileştirilmesini istedi.
   
Türkiye genelinde adalet dağıtan binaların yetersiz ve elverişsiz olduğunu anlatan Arslan, son yıllarda Türk mimarisine özgün görkemli adalet sarayları yapılmaya başlanmasından dolayı ilgilileri kutladı.

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!